SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 220 4 Hercümercin, perişanlığın derecesini gösteren telgraflar Teftiş heyeti raporu Asaf beyin ci- var kazalar ve sancaklarla, askeri ve mülki makamlarla ettiği muhabere- lerin kendisine nerelerden, ne şekilde gelmiş malümata müstenid olduğu hakkında sakit bulunduğu için bu noksanı mümkünse Ikmal eylemesini 'B. Asaftan rica etmiştim. Bu ricam kabul eden B. Asaf bana etraftan al- dığı ve kendisinin yazdığı telgrafna- © Mmelerden bazılarının suretlerini tevdi © eylemekle beraber bazı noktaları izah eden malümatı da dıriğ etmedi. Ben de bunları tarih sırasına koyarak neş- rediyorum: Mutasarrıf Asaf beyin livaya asker yeliştirilmesi hakkında vaki olan mü- racaati üzerine Adana valisi Cevad beyden: $ C2 nisan (1) — Osmaniyeden pey- derpey asker sevkettiriliyor. Müteba- ki yüz martini de badehu gönderile- ceği fırka kumandanlığından bildi. rilmiştir. (Yarpuz redif taburu merkezi olan Osmaniyede taburun cemine teşebbüs olunmuş ise de muvaffakıyet hasıl olamadığını tabur kumandanının şu telgrafı gösteriyor.) Yarpuz redif taburu kumandanlı- ğından mutasarrıflığa! (C 2 nisan — Şimdiye kadar dört nefer icabet etmiştir. Efradın cümlesi #okaklarda gezmekte, icabet etme. mektedirler. Kasabaya bir çok muha- cirler ve köylüler doldu. Her ağızdan bir söz çıkıyor. Kaymakam ahali ara- sında nasihatle meşguldür. Esliha ve cephane hazırlanmaktadır.) Osmaniye kaymakamı kasabada iğ- tişaş çıktığını bildirmişti. Buna karşı mutasarrıfhktan bu kaza kaymakam. lığına yazılan telgraf: C 2 nisan — Orada ahalii hıristiya- niye yoktur. İğtişaşı mucip bir hal olamaz. Yazdığınız nedir? Zinhar vu- kuata meydan verilmemesi.) Mutasarrıf Asaf bey Osmaniye re- dif taburundan imdad kuvveti intiza- rında idi. Bu intizar boşa çıktı. Mutasarrıfıktan Adana vilâyetine 2 nisan tarihli ve müstacel işaretli telgraf: (Osmaniyeden gelen ve buraca si- lâh altına alınan askerde elbise, inti- 3âm, itaat yoklur. Bunlar başıbozuk demektir. Lehülhamd şimdiye kadar (Dörtyoldan) heyecandan başkâ bir taaddi görülmemiştir. Lâkin malüm- dur Ki Dörtyol Ermenilerinin cümlesi mükemmel müsellâhtır. Demin ken. dilerini daha ziyade tatmin için jan- darma yüzbaşısı refakatile 15 redif ve polis komiserini berayi nasihat Dört- yol ve mücavirleri köylere gönderdim. erun taburundan hiç olmazsa 150 neferin ne yapılırsa yapılıp bu ak- şama kadar Dörtyola yetiştirilmesi fevkalâde ehem ve elzemdir. Yoksa maazallah Dörtyol ve mücaviri köy. lerle Erzin karışırsa on bini müteca- viz telefat olmak muhakkaktır. Jan. darma binbaşısı Dörtyol tarikile şim- di Payastan gelmiş ve gayrimüslim ahalinin kâmilen Dörtyolda toplan- dıklarını ve müsellâh olduklarını, mücavir islâm köylerinin ise tama. men silâhsız olduklarından havf ve » heyecan içinde bulunduklarını suziş ole anlattı. Şimdi tereşşuh eden bir habere görede oralarda silâh sesi — başlamıştır. Tahkik ediyorum. Osma- niyede iğtişaş devam etmekte olup harik ikama da mübaşeret olunduğu kaymakamlığından bildiriliyor. Şimdi Jandarma binbaşısını tahkik ve mu. hafaza İçin Dörtyola iade ettim. Liva. ya ne yapılırsa yapılıp bir nizamiye taburu yetiştirilmesi, (Dörtyola gidemiyerek köylerde do- laşmış olan jandarma kumandanı üç gün sonra avdetle «Dörtyolda silâhlar patlıyordu. Giremedim.» diye bir ra- P Yamuralık ğı ik Dali; müdür! den nllzulğar » — (Ahali hükümete de hücum etmek- tedir. Kuvvet ve imdad yetiştirilmezse hayatımız mahvolacaktır.) 2 nisan 325 Osmaniye kaymakamı silâhların yağma edilip rediflerin dağıldığını ve (1) Bu telgraflardaki tarihlerin hepsi rumi ve mali sene yangın çıkârılmağa tasaddi edildiğini telgrafla mutasarrıflığa yazmıştı. Bu- na ilâveten şu telgrafı gönderiyor: (Mütekaddem telgraflarla arzedildik- ten başka tasaddi olunan harikin de bir taraftan İlerilemekte olduğu sna- rTuzdur.) 2 nisan 325 Gene Osmaniye kaymakamı Hüsa- meddin beyden mutasarrıflığa: İğtişaş hâlA devam ediyor. Bu asker ve zabitle asayişin iadesi Kabil olamı- yacağı taayyün ediyor. Silâh alan efrad bildiği yerde, bildiği harekette bulunuyor. Martinler zaten yağmaya * uğradı. Mavzerlerin de yağmasından korkuluyor. Dünkü gün büyük bir cemaatle hayli - münakaşa ve taleb” Yukubulmuş, hattâ hükümet kona- ğindaki mülteci Ermenilere de taar- ruz şaibeleri hissolunmuş iken bin belâ ile dağıtıldı. Bununla beraber korkuyorum. Zira hükümet konağı- na hücum veihrakile mültecileri mahvetmek fikrinde bulunan adam. | Jar da var. Halin vehaâmeti son dere- | ti — Bükreş (20,10 - 2035) mandolin kon- cededir. Hiç olmazsa elli neferlik bir kıtal askeriye yetiştirilmesi tazarruğ- Ja müsterhamdır. 3 nisan 325 Islahiye kaymakam vekili Tahir efendiden mulasarrıflığa: İhtilâl her dakika ilerliyor. Kaza ahalisi Kişnaz ve Hasanbeyli köyleri üzerine hücum ettiler. Teskin gayri. | kabildir. Kâfi miktar kuvvetin hemen izamı. Neticesinin vahim olacağı ma- rTuzdur. 3 nisan 325 Asker ve imdad talebi üzerine Ada. naya tâbi Hamidiye kaymakamlığın. dan Cebelibereket mutasarrıflığına; C 3 nisan. Burada henüz asayiş iade olunmadığından kuvvet sevki imkânı olmadığı maruzdur. 3 nisan 325 Cebelibereket jandarma kuman- danile jandarma zabit ve küçükzabit. lerinin 3 nisan 325 tarihli zabıt va- rakası: (3 nisan cuma günü Nacarlı Erme. nileri müsellehan Burnaz ve civa- rındaki köyler müslümanları üzerine hücum ederek elliyi mütecaviz müslü. manı katlile .... (tenasül aletlerini) ağızlarına verdikleri ve Dörtyola ilti- hak eyledikleri maruzdur.) Vali Cevad beyden mutasarrıflığa: C 3 nisan. Halebden efrad tefrik ve sevki imkânsız olduğu müşiriyetten bildiriliyor. Ne yapılırsa yapılıp redif. lerin cem ve teslihi esbabının istik- mali, (Halbuki ayni günde dahiliye müş. teşarı Adil bey nazır namına etraftan Cebeliberekete asker yetiştirilmesi için tebligat yapıldığını bildirmişti.) (Arkası var) : ç Di Adana vakasına dalr geçmiş tafrikalara, dahi! olması lâzım dili klan eri olablidiğim bazı noktaları burada göster. meği zaruri addediyorum: > e Gazali nın birinci sütu- Timurlengin Sivas ilkini ai bir piyesin (Yaşasın Ermeniler! Yaşasın Ermenis- tan!) diye n Gene o tefrikanın ikinci sütununa — Telgraf memurları EC 13 Teşrinievvel 918 Perşembe İstanbul — Akşam hmeşriyatı; 1830: Dans musikisi (pâk), 19: Spor müsuha- beleri: Eşref Şefik, 1930: Karışık musiki (plâk), 1955: Borsa haberleri, 20: Saat Ayarı, Nihal Asm ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40: Ajans haberleri, 2047: Ömer Rıza Duğrul tarafından arabca söylev, 21: Saat Ayarı: İ - Stüdyo cazbandı, 2 - Çigan musikisi, 2130: Safiye ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2220: Hava raporu, 222: Sez heyeti; Beşiktaş Halkevi namına: Hekmi idare- sinde, 2250: Son haberler ve erlesi gü- nün programı, 23: Sant ayar: İstiklâl marşı, Son, Ankara — Öğle neşriyatı; 1230 - 18: Alaturka plâk neşriyatı, 13 - 13,15: Ha- berler, 13,13 - 14: Karışık plâk neşriyatı. (Öğle neşriyatı tecrübe mahiyetinde olarak yeni stüdyoda yapılacuklır.) Akşam neşriyatı: 18,30 - 1915; Kari- şık plâk neşriyatı, 19,18 - 20: Türk musl- kisi ve halk şarkıları (Salâhaddin), 20 - 20,10: Saat ayarı ve Arapçe neşriyat, 20,10 - 20,15: Haberler, 20,15 - 21: Türk müsikizsi (Safiye Tokay ve Sadi Hoşses), 31 - 21,15: Şan plâkları, 21,15 - 22: Stüd- yo salon orkestrası: 1 - Godard: Berecuse, ? - Helmund: Ein Abend İn Sİ, Petersburg, 3.- Thomas: Ratmond, 22 - 22.15: Haber- ler ve hava raporu, 22,15: Son. Avrupa istasyonları programı Saat 20 de Berlin ve Hamburg (20 - 2045) dans musikisi — Lelpziz (20 - 20,50) plâk neş- riyali — Şiuttgarl 20 şen sxat — Breslar 2 bando muzlkası — Budapeşte 2030 “İphigenis in Aulis) operası (Gluck) m — Budapeşte IE (20 - 2030) plâk neşriya- seri — Milâno 2030 konser — Roma 20,30 konser — Varşova 20 şen musiki, Saat 21 de Berlin ve Frankfurt 21,15 orkestra tara- fından müntahab parçalar ve şarkı kon- seri — Danzig 2110 dans musikisi — Hamburg 2110 orkestra ve koro Larafın- dan opera parçaları ve şen baralar — Kolonya 21,10 orkestra tarafından mün- tehab parçalar — Königsberg 21,10 sen- fantik konser, Bach'ın iki keman konser- tosu — Leipzig (2110 - 2) koro, askeri marşlar, valsler ve danslar va saire — Viyana 2145 (A. Bruckner) in —— senfonisi — Athlone (21,06 - 2140) halk şarkıları — Bari 2115 Yunanca neşri- yat — Belgrad 21 halk şerküarı ve 2130 senfonik konser — Beromünster 2190 pi- yano ve orkestra konseri — Budapeşte: Gulek'un operasına devam — Bükreş 21,15 senfonik konser: Beethoven'in eser- leri — Florans (2130 - 2240) orkestra tarafından müntehap parçalar — Sottens (2145 - 23,15) gen program — Sirasburng 21 nefes sazları ve harp konseri — Var- şova 71,40 a kadar şen musikiye devam, Saat 22 de Berlin ve Frankfurt: Programa de- vam — Breslav 22.15 kuvartet — Danzig: Dans musikisine devam — Hamburg 22,10 muhtelif valsler — Kolonya 2230 plâk naşriyatı — Lelpzig: Programa devam — Viyana: Bruockner'in senfonisine deram — Athimme (22,10 - 22.40) piyano konseri — Belgmd: Senfonik konsere devam ve 2240 karışık musiki — Beramünster 2950 bando musikası — Budapeşle: Gluck'un . operasina devâm — Bükreş; Senfonik konsere devam — Florans (2240 - 2330) karışık musiki — Londra (Reg) (22,15 - 2420) senfonik konser: (Haydn, Dvorak ve Tschaikowsky'nin senfonileri) — Mi lâno 3240 viyolonsel konseri Roma 22 (LUltümo Lord) isimli opera — Stok- © holm, 2205 şimal musikisi — Paris P'TT, ve Rennes (2230 - 2430) (Rostand) in (La Sumaritaine) tiyatrosu — Nis (2230 - 2430) (Bonsoir Volsin) ve (Joll Gilles) isimli gülünçlü operası Radyo Paris 2245 (Toska) operası — Toulouse P. (2330 - 2430) komedi — Varşova (22 - 2230) piyano konseri, Saat 23 de Dentsehlands (13,30 - 2345) küçük gece konseri; Keman ve vlola — Hamburg ve Kolonya (2340 - 1) orkestra tarafından müntehab pa: — Münih (2229 -) Budapaşte: Operaya devam ve 2330 çin- gens orkestrası — Bükreş (23 - 2345) plâk neşriyatı kiye deram ve (23,30 - "Toulouse P.: Komediye devam — Varşo- va (23 - 23,55) orkestra tarafından mün- tehab DİŞİ KORSAN Tariht Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertel amam TOİTİKA NO, 143 Bizanslılâr gökten yardım beklerken, korsanlardan biri yıkık duvarlardan şehre girimeği tasarlıyordu Arab resileri surlara hücumun faydasız olacağını anlamışlardı. O gün akşama kadar sadece cepheden surlara ok atarak harbe devam et- tiler. Ateş içinde ateş!.. Kaplan avcısı «Şeylans 1 gene cep- hede görüyoruz. İki taraf ta ok yağmurunu kesmiş. Herkes yorgun. Yaralılar sahile götürülüyor. Hacer, Selim Karvana şu haberi gönderdi: «Yarın sabah bize beş yür muharib gönder. Romanos kapısı önünde konakladık. Mü- cahidlerin maneviyata kuvvet. lidir. Şehre girmek ümidini kaybetmiş değiliz. Allahtan nusret bekliyoruz.» Hacer Abdullah Hamdani Aydınlık bir gece. Ay doğmuş. Her taraf gündüz... Surlarda garib sesler yükseliyor. Bel- li ki, Bizanslılar ellerini göklere kal- dırmışlar, yardım dileniyorlar. Hacerin bir yenilmez isteği var; Acaba imparator Mihail bu dakika- da ne yapiyor? Ordsunun başında mıdır? Yoksa, sarayında çengiler, rekkaseler, muganniyeler arasında eğleniyor mu? Hacer bunu, sadece uzaktan anla- mak değil, yakından görmek istiyor. Acaba şehre gizlice girmek kabil değil mi? * Melik bin Nasir... Korsanların cesur reislerinden biri, Hacere; — Bana izin ver, Sitti! Şehre gire- Diyor. Melik bin Nasirin Bizans surları içine girmesinden ne çıkar? Bu ar- zuyu gösteren, Hacer değil mi? Fakat, korsan buna mâni olüyor: — Siz bizim başımızda bulunmalı- sınız, Sittİ! Siz uzaklaşırsanız, ku”- vetlerimiz dağılır. Hacer bunu düşünmiyecek kadar budala bir kadın mıdır? Melik bin Nasire soruyor? — Sana izin verirsem, şehre nasıl ve nereden girebilirsin? — Haliçten Tekfur - sarayının Şi. kık duvlarlarından birinin dibini de- lerek. — Güç bir iş bu... — Benim için çok “kolay. Çünkü ben, Bizans şehrini karış karış bili- rim. Üstelik onların. dillerinden de — Rumecayı iyi konuşuyor musun? — Bir Rum gibi, — Bir Rurm balıkçısı kılığına gi- receğim. Zaten benim şehre girişimi kimse görmiyecek. e — Dönüşün nası! olacak? — Gene ayni yoldan döneceğim. — İyi bir tedbir. Kendine güveni- yorsun demek. — Allah yardım ederse bir hafta içinde dönüp gelirim. — Ben bir hafta içinde Romanos kapısından şehre girmek niyetinde- yim. — Bu muazzam surlar ve sağlam kapılar bu kadar kısa zamanda aşıl- maz, Sittil Bana müsaade et. Şehre gizlice girip, nerelerde ne kadar düş- man kuvveti olduğunu öğreneyim. Ondan sonra yapacağımız hücum- larda daha kafi müuzafferiyetler te- min edebiliriz. * İki muharib, bir ağacın dibinde başbaşa vermiş, yavaş yavaş konuşu- — Bugünkü ateş ne müthiştil Gö- züm yıldı doğrusu... ya- man adamlar, Ok yerine yangın hum- barası yağdırdılar, — Hangi ateşten bahsediyorsun? Benim içimdeki ateş, bütün dünyayı yakacak kadar kuvvetli.., , — Kimi seviyorsun? — Birini sevdiğimi nereden anla dın?! — Bunu anlamıyacak ne var?... İnsanın içine kadından başka biri- nin ateşi düşer mi hiç?... — Hakkın var! Ben çölde bir kap- lan sevmiştim amma, içimde böyle bir ateş yoktu. Ondan ayrıldığım za- man, onu hatırlamazdım. — Ya şimdi?... — Bu ateşi içime düşüreni bir tür- lü unutamıyorum... — Şarab iç! Hem kendini, hem de onu unutursun! — Geminin bütün şarablarını -iç- tim; gene unutamadım. —insan harbe girince herşeyi unutur. Ben karımı ve beş çocuğunu, ihtiyar anamı,maymunlarımı, deve- lerimi aklımdan bile geçirmiyorum. — Senin içinde benimki gibi yakıcı bir aleş yök ta... — Şaşılacak şey bu. Nasıl oluyor da unuatmıyorsun onu? Ben senin yerinde olsam, şimdi horul horul uyurdum. — Bu ateşi söndürmek için, uya nik bulunmalıyım... Şeytanın arkadaşı güldü! — Sen çildırmışsın! Haydi gözle rini kapa da uyu... — Uyuyümumı... O da uyanık, be- nim gibi. — Nereden biliyorsun onun uyanık olduğunu?... — Görüyorum... — Çöl, Bizansa o kadar uzak ki... — O çölde değil, burada... Rira- fımda dolaşıyor. — Hayalini görüyorsun demek onun? — Hayal deği. Tâ kendisi. İblis ru- hunu görüyorum şimdi. Onu gebert- mek ve hakiki, merhametli kalıbın içinde bulmak istiyorum onu. Korsan başını örttü: — Ben seni uyanık sanıyordum. Meğer sen hezeyan içinde bocalıyor- muşsun! Konuşmağa vaktim yok. Gözlerini kapa ve uyku ile kâbusları yenmeğe çalış! — Uyuyamam. > — O halde sus. Ben uyuyacağım. * Gece yarısı. Etrafta dolaşan nöbefçilerin ayak seslerinden başka bir gürültü yok. Şeytan hâlâ uyanık... Kendi kendine söyleniyor: — Bu gece ikinci bir flarsat da- ha geçti elime. Onu gene öldüremez- sem, kendi kendime! «Sen, becerik- siz bir adamsın!» diyeceğim. Haydi, göreyim seni... Hançerine sarıl... Bir kara yılan gibi yerde sürünerek, onun yattığı ağacın dibine doğru git. Sakın, geçen seferki gibi korkma... bir anda kınından siyır. İblisi bir hamelede gebert! Ellerin titremesin, yüreğin çarpmasın, diz- lerinin bağı çözülmesin... Onu öyle bir vuruş vur ki ne bir damla kanı aksın, ne de canı yansın. Şeytan, sevgilisinin canının yan- dığmı da istemiyordu. Arkadaşı, uykusunun arasında mi- rıltılar duydu: -— Daha uyumadın mı, Şeytan? Diye seslendi. Kaplan avcısı: — Sesini kes, dedi, uyumağa çalı- gıyorum. Ses kesildi... Şeytan tekrar ğ deşmek hepsinden iyi. Ben zaten çölde tuttu- ğum kaplanların karınlarını deşme- ğe alıştım. Fakat, bu dişi kaplan, onların hiç birine benzemiyor... Ne olursa olsun, onu bir vuruşta mut- laka yere sermeliyim. Ya bana kar- şı gelirse... O da hançerini çekip üze- rime saldırırsa?... İşte o zaman kel- lemin uçtuğu gündür, Şeytan, gece yarısından sonra, are kadaşının yanından ayrılarak, sürü. ne sürüne, Hacerin bulunduğu tara» fa doğru kayıp gitmeğe başlamıştı. (Arkası var)