AEŞAM 22 Eylül 1938 SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur * oTefrika No. 208 J Ermeni komitelerinin Adana tahrikâtı - Yıldıza yağdırılan jurnallar 'Hal böyle iken meşruti; siten sonra bir kaç ay içinde iki ağ arasında münaferet uyanmasına, bu münafe. ret ve husumetin kan dökç muştu? lerinde olduğu kadar Bunun için Ermeni komiteleri işe kar sabalardan ve Ermenilerin toplu bu- Yundukları merkezlerden başlamış» 1899 da Misirdaki Ermeniler arasın- edileceği şayi olması Üzerine meşhur Ermeni müdafii Pierre Güllitrd Fran- sa hariciye nazırına müracaat etmiş, Fransa hükümeti Mersin, ile İskende- runa zırhlılar göndermişti Bir müddet sonra "Türklerden Bebahaddin beyin rkeziyot partisi ile Ermeni tyon ko- vâki olmuş, fakat bundan mühim bir netice elde edilememişti. Ermeni ihtilâj komiteleri 1905 s6. nesinde Pariste akdettikleri'bir kon- , grede her ne suretle olursa olsun Ki. © Ç dikyanın istiklâlini elde etmeğe karar il vermişlerdi. Bu kararın ittihazında Ermeniler arasında ortodoksluğu neş- Te ve ortodoks olacak köylerde kilise Anşn etmek suretile kendisi için bir nüfuz mıntakası ve Akdenize bir yol tesisine çalışan Rusyanin da parmağı vardı. Bu emeller yürümedi. Fukat sırf şahsi menfaatler peşinde koşarak Er- menilerle Türklerin arasını açmak is. tiyenler dahi eksik olmadı. Adana valisi Bahri paşa Ermenilere dost ve hâmi idi. Bu dostluğu en ziya- © de takviye eden de 1905 dertitibaren 5 Adanada dört sene kadar murahhas- ikta bulunan Ermeni piskoposu Mu- şig efendi idi, Abdülhamidin son söheletinde Er- “meni ihtilâ! komiteleri Ermeni pat- Yikhanesinde nüfuzlarını miükemme. len yürütüyorlardı. Vilâyetlere gönde- © gilen ruhani reislerin genç ve müfrit illiyetperverlerden inlihabına pek ziyade dikkat ediliyordu; bunlarda © Ermeni öğretmenler gibi gittikleri © yerlerde mevkilerinden istifade ile ko- mite emellerinin mürevvici oluyorlar- dı. Piskopos Muşig efendi de bu takim- “dandı. Fakat Adananın, şark vilâyet. lerile kıyas edilemiyecek hal ve mev« © kini de takdir ederek müdebbirane hareket ediyordu. Ermeni ihtilâlleri esndsindi Adana Ermenileri hâdise çıkarmamışlardı; burada kan dökülmemişti; Ermeniler ticaret ve ziraat işlerile #ervetler id- dıharında devam etmişlerdi. İk Ermeniler daima Abdüjhamidin i Ermenileri imha siyasetini takib etti. ğini iddia ederler. Bu iddin doğru ka- bul edilince Adana Ermeniletinde gö- rülen bü sükünun Abdülhamidin sl- yasi mesleğine uygun olmaması, onun tarafından arzu edilmemesi lâzım gelir gibi görünür. Ancak Adananın sahil bir vilâyet olduğu, ecnebilerin güzleri önünde bulunduğu, en ufak bir hâdise üzerine ecnebi zırhlılarının li- manları işgal eyliyebilecekleri düşünü- Yürse Abdülhamidin de Adana taraf. Jarında çıkarılacak hâdiseleri şark vi. Yâyetlerinde olduğu gibi,kanla bastır. ç maktan tahaşi eylediğine hükmetmek © İcaheder. Bu suretle Bahri paşanın Adana vi- —— âyetini Yıldızın marzisine göre «hüs- © Nü idare. eylediği anlaşılır! ş Bu «hüsnü idare» usulen iradesini © İstihsale lüzum görmeden Ermeni ki- lisesine çan ilâvesine müsaade etmek dertcesine kadar varıyordu! Piskopos Muşig iyi bir çoban gibi sürüsünü muhafaza yolunu biliyor, buluyordu; bütün dikkatini bu sürü efradının maddi, manevi Kuvvetlen- mesini temine atfediyordu; bunda en © büyük istinadgâhı da vali Bahri paşa , ; ç İ oluyordu. Bu sayede Ermeniler mek» tep ve kilise işlerini yoluna koyuyor- lar, büyük mağazalar yaptırarak ti- caretlerini, servetlerini genişletiyor- lar, mükemmel evlerde, köşklerde rar hatlarını temin ediyorlardı. Şark vilâyetlerinde Ermeniler aley- hinde Yıldıza yapılan ihbarların muh. birlere hünkürin iltifat ve teveccühü- nü celbettiğini bilenler Adana tara- fında da bu tecrübeye çok defa kal- kışmışlardı. Fakat Bahri paşa Erme- nileri müdafaada Yıldızın şiddetli tekdirlerine göğüs gerecek kadar s&- bat gösteriyordu. Adananın mümbit ovası, bu havalide işlerin seneden se- neye inkişaf etmesi Anadolu dahilin- den bir çok Ermenileri bu taraflara celbediyordu. . Adana vakasışiizerine teşkil edilen divanıharb yaptığı tedkikat ile - nüfüs cerldesine kaydedilmemiş olanlardan sarfı nazar - son altı sene içinde Ada- na vilâyetinde mukayyet Ermeni nü- fusunun yüzde kırk sekiz derecesinde arttığı neticesine varmıştır. Ermeni komiteleri Van, Bitlis gibi ecnebi menfaatlerinin az olduğu yer» lerde ika edilecek şurişlerin Ermeni- leri Osmanlı idaresinden ayırmak n6- ticesini hasıl edemiyeceğini tecrübe İle anlamışlardı. Mısır derecesinde mümbit olan .Ada- na vilâyeti ise, Akdeniz sahilinde Bağ- dad hattı güzergâhında idi; burada her vakanın Avrupada müthiş akisler uyandırmaması kabil olamazdı. Er- menilerin Adana vilâyetinde toplan- maları, çoğalmaları bu bakımdan mil. Ii gayelerine uygun görünüyordu. Vi- lâyet dahilinde Ermeni unsurunun çoğalması siyasetinde piskopos Mu- şigin telkin ve teşvikleri de müessir oluyordu. Bu hal 1906, 1907 senelerin» de dikkati celbedecek dereceyi bul muştu, Bu sebeble Yıldıza Adana Er- menlleri ve piskopos aleyhinde jurnal- lar yağıyordu. Bu jurnali. birin. de Ermenilerin Adana vilâyetinde nü- İusça tasavvur ettikleri miktarı bu- Tunca ve kuvvetlerini kâfi derecede gö- rünce büyük bir ihtilâl teşebbüsünde bulunacakları bildirilmişti. Yıldızca bu ihbara verilen ehemmi- yeti görmesi üzerine Bahri paşa Mu- şiği çağırarak izahat istemişti ve aldı- ğı malümat kendisini iknaa kâfi gel mesile ihbarların asılsızlığı, Adana vi- lâyetindeki yerli, seyyar ve muhaçir Ermenilerin sadakatleri hakkında sa- raya pek kuvvetli teminat vermişti. Bâhri paşanın kendisi aleyhinde de Yıldıza ihbarlarda obulunulmuştu. Bunları mahallinde tahkik için 1906 da İstanbuldan bir heyet gönderi. miş, fakat tahkikat neticesi ne Bahri paşaya dokunmuş, ne vilâyette hal ve vaziyeti değiştirmişti. Ermeni komitelerinin ihtilâl hazır. lıkları hakkında jurnalların bundan sonra da arkası kesilmiyordu; Bahri paşa da Yıldıza karşı mevkiinin sar- sılmakta olduğunu hissediyordu. 1907 de bir gün tekrar Muşiği çağır- dı; heyecan ve hiddetle: — Dünkü zıpçıktılar benden yük. sek rütbelere, mertebelere nail oldu- lar. Ben ise otuz senedenberi yerimde saymaktayım. Buna da sebeb Erme- nilere dost oluşumdur. Şimdi bu dost- luk benim mevkilmi sarsıyor, bana huzurumu gaybettiriyor, Ermeniler de kendilerine ettiğim iyiliği nankör- lükle ödüyorlar! diyerek önüne Yık dızdan gelmiş bir kaç telgrafnameyli attı. İşin bu defaki vehametini takdir eden Muşig bunların yalan olduğuna dair kendisince ne kadar izahat ve te- minat vermek mümkün ise verdikten sonra! — Bu ihbarların katiyen uydurma olduğuna sizi inandırmak için ruhani dairem dahilindeki Ermenilerin sada- katine kefalet olarak hayatımı takdi- me hazırım. Bu Ermeniler sadakatsiz. likle cezayı müstelzem hareketlerde bulundukları takdirde beni idam et- 'menize şimdiden rıza gösteriyorum. Kilikya katogikösü de böyle bir kefa- Jet ve taahhüd altına girmeğe hazır. dır. Dedi. Bunun üzerine Bahri paşa inanarak mektupçuyu çağırdı. 4 Çocuk Dünyası Hediye kazananlar 10 LİRA KAZANAN Nejad Acunoğlu: Darüşşafaka lisesi si- nf 8 No. 20. 5 LİRA KAZANAN Mellke Aygüner: Anadoluhisar Uk mek- teb mezunu, FOTGRAF MAKİNESİ KAZANAN Vedad Btensel: Şişli Terakki İlisesi No. 627. PERGER TAKIMI KAZANAN Sund Şengün? Arnavutköyü: 25 inci okul sınıf 4, YALDIZLI HATIRA DEFTERİ KAZANA Örev Dallı: Ankara Orman çifliği No, 4 KRAVAT KAZANANLAR M. Ali Korkut: İst. erkek lisesi No. 1990 — Salm Tunalı; Bukırköy orta okul sınıf 3/A No. 278 — Bedin Beşkurt; İst, kız lisesi No. 59 — Alined Tülak: Kadıköy 1 inci orta okul No, 24$ — Süleyman Emre: Kayseri orta okul sınıf 3 No. 1097 — Reşad Güneş: Akşehir Ulucami sokak No. 19 — Talib Yücel: a Bir. Misesi sınıf 5/B de Fiktet Özcan! Çetin Tamer: Emriyet Şübe - 2 Klee eri oğlu — Tevfik Üdüğdin: Gelatasaray lis2- #i sınıf 4 No. 238. RESİMLİ DEFTER KAZANANLAR Mesud Evren: Trabzon İnhisarlar avu- katı oğlu — Adnan Güneysu: Osmaniye mahallesi Karşi sokak No.3 Karadeniz - Süreyya lisesi öğretmeni Sami kızı — Hasan Var- dar: Sıvas jandarma mıntaka K. muavi- hi oğlu — Muzaffer Karacan: İnönü kız Emel Tüfekmen: İzmir nc sokak No. 30 — Şakir Altay: Müteahhid Hüseyin oğlu Çankırı — Bülend Kayan: Beşiktaş Hasanpaşaderesi :No, 78. ÇORAP KAZANANLAR Ziya Çakır: Ticaret mektebi orta kı- sım — Süleyman Aker: İstanbul erkek Msesi No. 549 — Lüâlfi Sağlat: İstanbul er- kek lisesi Sınıf 5/B de — Ali Rıza Olcayto: Vefa sesi sınıf 4-C No. 1032 — Salâhad- din: Çamlica Bulgurlu ee lele 71 — Niyazi Oral: Anadolukavağı — Ündeğer: Selâmi Ali mahallesi Feyrulla Çıkmazı No. 5 — Özen Üstüngel: Arna- vudköy Eğlence cad. Sekbatbaşı sokak No, 2 — Fikret Akmen: Beylerbeyi Yalhlar cad. No. 92 — Çahid Sağ: Dizdariye Med- Tese sokak No. 11. ALBÜM KAZANANLAR Halil Nazlıpımar: Beşiktaş Sel sokak Xo. 16 — Tan Ağzıpsk: Fındıklı tramvay cad. No, 34 — Behire Günerten: Kandilli kız lisesi No. 663 — Saliha Üster: Beyazıd Soğanağa Tavşantaş No. Jf — Salim Ak- man: Fatih Sinanağa mahallesi Çıkrıkçı sokak No. 15 — Musa Kâzım Aksoyer: İs- tanbul lisesi 191 — Miki Baykal: Galata Hürriyet Han No. 14 — Müzehher.Or- honi: Cağaloğlu kız lisesi — Yaml Ökten: Vezneciler Harikzedeler sokak 19 — En- ver Sönmez: Akbıyık Mustafapaşa sokak No, 7. MENDİL KAZANANLAR Adil Eray: Ankara Yenişehir Erdoğan sokak No. 35 — Sald Şener: Cevadpaşa Kemal Engin Heper: Yeşilköz İstasyon cad No. 63 — Semiha Sümer: orta okul sekreteri kızı — Erdoğan Ertaş: Sapan Pa- sarı Aydınlı sok, 246/20 Ankara — Za- hid Bildiren: Hacıbayram mah. No. 6 Ankara — Nezihe Özkan: Namazgâh cad. Çobanbey sok.“ No. 14 Bursa — Ayşe Tek- &öy: Bakırköy İncirli No. 32. KOLONYA KAZANANLAR Neyir Alay: Şekafet sokak No, 13 Eren- köy — Artin Akyan: Peridiye sokak No, 47 Beyoğlu — Handan Gönemek: Fasih 13 üncü ilk okul No. 30 — Mariya Teo- dördü; Arnavudköy Beyazgül cad. No. 30. — Dindir Onbmüsk> İst, 566 ncı ilk okul No. 531 — Şükran Oskay: Göztepe Al Refik köşkü — Nevhiz Ökmen: Bakır- köy orta okul No. 201 — Namik Şengün: Gazi Osman paşa orta okul simf i — Cüneyt Yoler: 6 ncı ilk okul No. 8 Kı- zıltoprak — Tunman: Kadıköy orta okul, MUHTELİF HEDİYE KAZANANLAR Nifodara İdosoğlu;: Gedikpaşa cad. No. 104 — Yilmaz Özüdoğru: Gezi caddesi Samsun — Yüksel Sözüer: Rrzurum — Mehmed Cevdet Çörekoğlu; Vezirköp- rü — Muzaffer Ertürk: Fatih Mutemed sokak — Leylâ Ayhan: “Türkkuşu İnönü kampı — Özen Sayan: Kirkisreli dok- tor M. Sayan kızı — Lâmla Gülerman; Bahariye caddesi Gül sokak No. 28 — Ralf Sakaryak: 44 üncü Sik okul 5. E. kız 4- İZMİR ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No. 122 Denizin üstünü kızıl bir alev kapladı. Bu sırada prenses . İrini bir kürekcinin yardımıyle kaçmağa muvaffak oldu Korsan gemisi yanarken.. Halil Geylân sevinç içinde ne ya- pacağını bilmiyordu. Yarın, babası kral olacak bir kızla o gece başbaşa kalacak, şarab içip eğlenecekti. Ortalık kararmıştı. İrini çok meyustu.. Genç kızın bütün hayalleri birden- bire sönmüş ve talihsizliğine bir da- ha küserek: — Yarabbi! Sen beni affet. ha- yalımı Hazreti Mesihe nezretmiştim. Sözümde durmadım. dünya heves- lerine kapılarak manastırdan bura- ya geldim. Sen, babamın aklını al. dın.. beni müthiş bir inkisarı hayale uğrattın! “Bu, benim için bir derstir. Bu gazabına müstahak olduğumu biliyorum! Sen affet beni.. diye yal varmağa balşamıştı. Halil Geylân yeni sevgiisiini ağlar görünce sordu: — Neden müteessir oluyorsun, İri- ni? Baban yarın, hattâ belki de bu gece iyileşecek... Onu kral ilân ede- ceğiz.. Anadolu kıyısına çıkaraca- ğız. Orada yeni bir ordu düzecek ve yeni bir Bizans krallığı kuracak. Hasmınız mağlüb olacak.. Mihaili yakında esir slacağız. Ve kollarını güzel prensesin omuz- larına dolayarak ilâve etti; — İnsan dünyaya bir kere gelir, yavrum! Kendini bu kadar yese kap- tırma! Göklerin kulağı sağırdır.. ara- mızda okadar uzun vederin bir boşluk var ki. bütün dünyanın sesli mahlükları hep bir ağızdan bağırsa- lar, bu sesin göklere ulaşmasına im- kân yoktur. Haydi gel. biraz Şarab içerek gamlarımızı, kederlerimizi ye- nelim. Bak, şeylan karşımıza dikil- miş. Bizimle eğleniyor. Onu çatlat- mak için, şen görünelim.. içelim. eğ- Jenelim Ortada duran şarab testisinden ik! bardak şarab doldurdu. birini pren- sese uzattı. ötekini kendisi aldı: — Hele bir dene bakâlım, İrini! Şunu bir yudumda iç. gureceksin ki, vücudün bir anda ateşlenecek. gözlerinin içi gülecek. Çok çabuk ne- şeleneceksin! Halil Geylân, güzel prerisese zorla bir kaç kadeh şarab içirdi, İrininin gözleri kızarmış, damra- ları yanmeğa başlamıştı. Hâlâ gül- müyordu.. fakat kederini gidermenin faydalı olacağını o da hissetmişti. Zeki korsan, genç kızın - bir ka- deh daha şarab içerse - neşelenece- ginden emindi. İrini: — Göklerin kulağı sağır olsa da, Allah günahımızı görüyor... Ben Rabbin gazabından korkuyorum, Diye söyleniyordu. Geylân uzun yıllardanberi deniz- lerde şarab içmeğe ve kadınlarla eğ- lenmeğe alışmıştı. Onun koynunda a7 kadm mı yatmıştı! İrininin onlârdan bir farkı vardı: Prensesti. Geylân o güne kadar böyle güzel bir prensesle başbaşa kalmamşıtı, O gece bu güzel kızi koynuna alacağı- nı düşündükçe sevinç ve neşesi arlı- yor, İrininin de neşelenmesini isti- yordu. Saatler geçtikçe güzel prensesin gözleri dumanlaniyordu. Vakit gece yarısına yaklaşmıştı, Kızkulesi açıklarındaki korsan ge- mileri baştanbaşa uykuya dalmışlar gibi, derin bir sessizlik içinde yatı- yorlardı. Bu sırada nasil çıktığını kimsenin anlıyamadığı bir ateş Halil Geylâ- nın neşesini ve keyfini bozdu. Kor- sanlar güvertede koşuşmağa ve; — Yangın var... Diye bağrışmağa başladılar. Korsan gemisinin bütün güverte- sinden kızıl âlevler yükseliyordu. Etraftaki yelkenliler - ateş kendi- lerine sirayet etmesin diye - Geylâ- nın gemisinden uzak bulunmağa ça- ışıyorlar ve demir alıp çekiliyorlar- dı, Korsanlar arasında Geylânı s8 yenler pek az olduğundan, im bir iki yelkenliden başka hiç bir ge- mi yaklaşmamıştı, Emir Necib güverteden: — Yangını söndürmeğe koşun.. v6 prensesi kortarın! Diye bağırıyordu. Emirülbahrin verdiği şiddetli emir- lere rağmen korsan gemileri Halin mene ini kurtarmağa koşmuyor- Korsanlar yangını söndüremiye- ceklerini anlayınca birer ikişer deni- ze atlamağa başladılar, Prenses İrini; — Ben günahımı biliyorum. f6- lâketler birbirini takib ediyor. Alla- hın Jâneti üzerime yağıyor, Diye bağırdı. Oda korsanlar gibi kendini denize atacaktı. Geylân gü verlede yangmı söndürmeğe uğraşi- yordu. Bütün forsaları serbes bırak mışlı. Esir kürekçilerde Geylâna yardım ediyorlardı. Bu sırada forsalardan biri süratle geminin arka tarafına koştu.. pren- sesin yanına sokuldu: — Sizi kurtaracağım, prensesim! Beni takib ediniz. Diyerek bir kaç adım yürüdü. loş bir yerde durdu. — Bana sarılınız..! — Nereye gölüreceksin beni? — Anadolu kıyısına... Oradan da içeriye doğru gideriz. — Ya babam?... Onu korsanların elinde bırakıp nereye gidebilirim ben?... — Hiç merak etmeyin! Arablar onuda yarın öbür gün karşıyakaya çıkarıp bırakacaklar... Fazla konuşmağa vakit yoktu. İri- ni ateşten kurtulmak için nasıl olsa denize atılacaktı. Esir Bizanslının sırlına sarıldı. İkisi birden denize at- ladılar, Prenses İrini kaçıyor mu? Emirübahir Necib Hayyat, Hajil Geylânın gemisini kurlarmak için çok uğraştı. koca yelkenlinin yan- masi dönanma için telâfisi mümkün olmıyan bir ziyadı. Necib Hayyat ge mideki prensesi de kurtarmak isti- yordu. Bu maksada yelkenliye bir çok kayık göndermişti, Muharibler 'kayıklarla ateşin etrafını sardılar.. fakat, biraz geç kalmış olacaklar ki, forsanın .sırtında Anadolu yakasına çıkmağa muvaffak olan prenses İri niyi göremediler. Halil Geylânın gemisi alevler için- de yandı., Ve koskoca tekne bir ateş yığını halinde suyun içine gömüldü.. Gözden kayboldu. Denizin üstünde bir sürü tahta parçası kalmşıtı, Gökyüzünü mayi bir duman kaplamıştı. 5 Denize “atılan korsanlarla esirleri kayıklara alıyorlar, diğer gemilere götürüyorlardı. Emir Necib: — Prensesi incitmeden getiriniz! Diye emirler veriyor, güvertede si- nirji adımlarla aşağı yukarı dolâşt yordu. . Halil Geylânın esir kürekçilerin- den hömen yarısından çoğu yüzerek karşı yakaya çıkıp kaçmışlardı. Emir Necib yangının sebebini an- lamak istiyordu. Nihayet biraz son- ra denizin üstünden acı bir ss işi. tildi: * —— Böni kurtarınız... Boğuluyorum. Bu, Halil Geylânın sesiydi. Yüze yüze amiral gemisine kadar gelebil- mişti. Necib Hayyat telâşa düştü.. arka- daşının sesini işitince hemen denize atlıyan bir kaç gemici, Geylâni çar- çabuk dalgalar arasından kucaklayıp güverteye çıkarmışlardı. Geylân, emir Necibi görünce; — Prenses İriniyi kurtardılar mı? Diye sordu. Necib Hayyat: — Bunu ben de merak ediyorum, dedi, sana soracaktım... Demek ki senin de haberin yok... 45 (Arkası var) di adi re el nl ini 8 ka kidiy; sa ik akm?