11 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

11 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Se Pa ee eee am a a eee La Miken re SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, Ikübas hakkı mahfuzdur Tetrika NO. 202 kam Divanıharbin «verdiği ilk beş idam hükmü Ayasofyâ meydanında infaz edildi Cemal paşa hatıratında diyor ki: “(Harbiye nezaretine getirilmiş olan prensi © zaman ben kürtârmıştım. Prensin tevkifini haber'ali almaz Mahmud Şevket paşaya gillerek preri- se yapılan bu muameleniri Kâtiyen lâ- yık olmadığını, biz İstanbul mürteci» Jerle onların muvaffakıyetletini temi- ne hâdim edepsiz kaldırım pölitikacı- Jarıni tedib için geldiğimiz Halde (bi- zim kanaatimize muhalif Bir kanaat besliyor) diye prens ve emsali zevat #leyhine hareketimizin döğrit olmıya- Cağını söyledim. Hemen tahliyesine emir verdi. Bizzat büyük Kâbul salo- nunda valideleri sultan efendi ile bir- likte intizarda bulunan prehtsin yanı- na gitmiş vehatırını tatyibiçin bir çok sözler ile itizar arzederek serbest bulunduklarını söylemiştim. Fakat sonra «Taklibi hükümet da- vasında muttali oldum Ki prens de 31 Martın'pek müteaddid olan mü- rettiplerinden birisi imiş) Cemal paşa, Sabahaddin beyin 31 Mart omürettiplerinden: olduğunu meydana çıkaracak delilleri göster- miyor. Biz Sababaddin beyin 31 Mart hâdisesi ile ilgisinin derecesi hakkın- da toplıyabildiğimiz malümaltı gös- terdik. Sabahaddinin muhalifi oldu- ğu İttihad ve Terakki hükümetinin yıkılmasını istemesi tabiividi. Bunun için İttihad ve Terakki “aleyhindeki propagandalara iştirak ediyor, kendi taraftarlarını arttırmağa, çalışıyordu. Fakat biz Sabahaddin beyin irtica hareketini yapan askerler arasında ne doğrudan doğruya, ne. kendine merbut vasıtalarla işlediğine dair malümat edinemedik. Ortada bunu isbat, hiç olmazsa buna;delâlet ede- cek bir vesika göremedik. Zaten böy- le bir şey olsaydı, Abdülbamidi mu- hükme altına almak İstiyecek kadar ileri giden bir daivanı harbin Saba- haddin beyi koruyacağına diği meyiz. . Sabahaddin beyin vaka mürettiple- rinden olduğunun tahkikat esnasın- da meydana çıkarılamamış olması da müsteb'ad görülür. z Bizce Sabahaddin boy, yapılan umumi hücumlar karşısından İttihad ve “Terakinin dayanamıyafağına, her hangi bir sebep ve hâdişe We sukütu yakın bulunduğuna kanbidi. Asker gürültüsü çıkar çıkmaz, €l' çabuklu- gile bundan istifade etmek ve işi Ab- dülbamidin haline kadar yürüte- rek Sultan Reşadı iclâs eylemek iste- miş, fakat ihtilâlin başka gâyeler ta- kip ettiğini anlayınca, faaliyetten çe- kilmiş idi. Tahliyesinden ve ortaliK biraz ya- tıştıktan sonra Sabahaddin bey eisti- rahat için; Parise gitti. & Hüseyin Hilmi paşa, irtica vakasın- dan epey bir müddet ewwel' Murad be- yi yanına çağırarak “bir valilikle: İş- tanbuldân”uzâklaştırmak istemişti. Murad bey”buna razı olmıyarak gâ- zetesile İttihâd ve”Terakkiye mühale- fette devam ediyordu. z 31 mart günü Mizanda, hariçten gönderilmiş (Eyyüheldlema) başlığile hükümet, aleyhinde müheyyiç bir ma- kale neşrolünmuştu. Selânikte, Manastırda fikirler Mu- Tad beyin son derece aföğfihde idi, Murad beyin 31 mart günü Babıâli- den dönüşünde (İnkılâbı sahih) baş- iğile yazıp ertesi günü Mizarda neş- rettiği diğer bir makale ğe divanı harpçe, irtica tasvib, faillerini teşvik ve teşçi mahiyetinde görülmüş, onun da tevkitine karar verildişti, Murad beye Ali Kemal ve sairleri gibi kaçmağı teklif edenler olmuş, hu- #usile ailesi efradı bunda hayli ısrar etmişler idise de o, bunu kabul etme- mişti. Nihayet Anadoluhisarındaki yalısında ailesi efradı arasında tevkif olundu. Önünde, arkasında asker mu- hafazasında Köprüden Harbiye Neza- retine götürülerek divanı harbe tevdi edildi. Murad beyin muhakemesi hayli uzun sürdü. Dibanı harbin Murad bey aleyhinde ne gibi deliller bulduğunu bilmiyoruz. Yalnız bir ara kendisinin idareten Mi paşaya müracaat edilmiş ise de paşa- nın bunu kabül etmediğini, idama mahkümiyeti için bazı zabitler tara- fından Mahmud Şevket paşanın taz- yik oldunduğunu Murad bey «Tatlı emeller ve acı hakikatler; risalesin- de iddia etmekte, hattâ şöyle bir ga- Tribe de anlatmaktadır: (Murad bey meselösini tedkik ile bir karara rapteylemek üzere divanı harp reislerile idareci - örfiye erkânı paşalardan mürekkep bir komisyon teş kil edilir; bu komisyonda Hurşid pa- şa Murad beyin mahkümiyeti aley- hinde fikir beyan eylemesi galeyanı mucib olur. “Tam bu sırada Edime, Selânik, Serez İttihad ve “Terakki klüpleri namına İkişer murahhas Mahmud Şevket paşayı görmek ister- ler, Paşa, ifadeleri ne ise, bildirmele- rini bilvasıta bunlara tebliğ eder. Bunlar paşayı bizzat görmekte wrar ederler. Paşa gene kabul etmez. Ge- lenler, nihayet vasıtaya: (İlk evvel asılması mükarter olan Mizan sahibi henüz müstehakkını bulmamış. İşitildiğine göre, hakkın- da mülâyemet gösteriliyormuş. Şayet önü asmazlar ise Rumelide fikirlerde sükünet hasıl olmıyacaktır. Uygun- suzluklar tekerrür edecektir.) derler. Arada vasıta olan liva rütbesinde paşa da gelenlere şu cevabı verir; «— Bir saatten ziyadedir içeride bu iş ile meşgul İdi. Bahis hâlâ devam ediyor. Asmak cihetini biz de düşün- dük. Ancak bunun bir şart ile icrası mümkün olduğuna karar verdik. Bu şart ta, evvelâ bu hallere baş müseb- bib ölan Ahmed Riza beyi asmaktır; © indirildikten sonra ayni ip ile Mu- rad beyi sallandırmaktan başka ça- re yoktur. Gidip sizi gönderenlere bu tensibimizi tebliğ ediniz. Hemen bize malümat versinler!» Murad bey asılmadı. Divanı harb onun mürteci olabileceğine ve istib- dada meyledebileceğine ihtimal ver- medi. Bu noktadan beraetine hük- metti. Ancak halâ ettiğini divanı harpte kendisinin de itiraf ettiği nok- tadan, yani irtica hâdisesi üzerine yazdığı «mefsedetkârana» bendlerden dolayı Rodosta mücbbed kalebendiiğe mahküm oldu ve diğer mahkümlarla birlikte Şark vapuruna bindirilerek yola çıkarıldı. .. Divanı harbin derhal icraya konu- lan mühim hükümleri oldu. Bu hü- kümlerden bir kısmı 31 Mart vakasın- da doğrudan doğrudan ilgili olanlara aittir. Diğer kısmı da bu vakada 7i- medhal olmıyanlara taallük eder. Bu divanı harbin teşekkülüne kadar «<Ankazı istibdadı denilen (Ada mi- safirleri) hakkında kanuni sayılamı- yan idari kararlar cari oluyordu. Dİ- vanı harb bunlar hakkında bir karar vererek evaziyetlerini . kanunileştir- di.» Bu kararın kimlere taallük ettiği aşağıda gösterilecektir. ... Divanır harb tarafından verilen idam hükümlerinden ilki 31 mart gü- nü Mebusan Meclisi binasına girerek Asilerin metalibini tervic ve onlan tahrik ve teşçi ile şahsi metalibini de beyan eden Selimiyede topçu üçüncü alayın 6 ncı bölük yüzbaşısı Mühendis- haneden mezun Kâzım, âsilerle birlikte 'Tophaneye giderek Martini tüfekle- rini ve cephaneyi nehbeden askerleri teşvik eyliyen Selimiyede seyyar top- çu dördüncü alayında mülâzimi sani Halil ağa, hükümetin şeklini tebdil cürmünden polis Ömer Şevki ve Ha zim efendiler, Kırcali gönüllülerin- birisini Sirkecide katlı ile gönüllüleri mukateleye teşvik eden KırcaliM İs- mail Şakir ki, ceman beş kişi hakkın- da Ayasofya meydanında infaz edildi. Divan, irtica ilk günü Adliye Na- zırı Nazım paşa İle mebus Emin Aslan beyi öldürenlerden binbaşı Yusuf efendi ve dördüncü avcı taburu tü- fekçisi Arif ile bu taburdan on iki ne- ferin, Ali Kabuli kaptanın katillerin. den Baruthaneden bir, Bahriyeden on bir nefer ile iki bölükemininin, slay imamı Hacet Mahmud efendinin, çarh- çı mülâzimievvel Hasan babanin da idamlarına, hükmetti, a Bl e K ve macera nuveli (Baş tarafı 11 inci sahifede) — Ne var? — Atım öldü... Arabayla kaldım... Beni alır mısın?.. — Hay hay... Şehre gidiyorum zâ- ten... Seni orada bırakırım... Şehre gitmek, gene otele gitmek de- mekti. Delikanlı katiyen tekrar o mu» hiti, o İnsanları görmek istemiyordu. Yalvardı: y — Beni kendi yerinde alıkoyamaz misin? Herif, tanımadığı bu genci yan yan süzdü. y — Yerim yok! Hana inersin! Yaşar, teklifinden mahcub bile ol- du. Otele gilmeğe razı olmaktan baş- ka çaresi kalmamıştı, Hanın kapısından sırsıklam olmuş elbiselerile, titreyen vücudile görün- düğü zaman, etrafını sardılar. Hemen çamaşırlaır. nı değiştirdiler. Yün atkılar gelirdi. ler... Ateşin önüne oturtup Yaşara 8i- cak bir çay pişirdiler. Kadın, korkarak sordu: — Ne oldun, yavrucuğum? — Atım öldü. Bu sözleri söyler söylemez, delikan. b, çocuk gibiağlamağa başladı. Ken- dine geldikten sonra hikâyesini tekrar tafsilâtile anlattı, Bu sırada yeni yol- cular geldiği için, otelci kadın onlar- la meşgul olmak üzere çıktı, Fahire ile Yaşar, başbaşa kaldılar. Genç kız, hemen yerinden fırlıyarak erkeğin boynuna sarıldı. — Yaşarcığım! Senine kadar sevi Oğlan, kızı hışımla itti, — Yalan! : — Neye? ? — Çünkü ötekini seviyorsun! — Kim öteki?.. O da'nereden çıktı? Sonra bir kahkaha atarak: — A.. Seni kıskandırmak için yap- mıştım. Sahi mi sandın?.. — Ama, anne evleneceğini söyledi. — Onlar istiyorlar; fakat ben kati. yen yarmam... Anneme de söyledim... Ben küçüklüğümdenberi seni seviyo- rum, Senin karın olacağım!.. Zaten annem de seni oğlu biliyor... Beraber, burada haşır neşir oluruz... Yaşar, yerinden fırladı. Erkeklik hissi birdenbire kabarntıştı. Büyük bir zaferle kızı kolları arasına aldı ve ço- cukluktanberi bir türlü doyamadığı öpme - iştiyâkını, zevkle, genç kızın dudaklarında dindirdi.' “Nakleden: (Yâ - Nü) Deniz hasreti —Baştarafı sekizinci sahifede— sattık, üzerine biraz ekliyerek şu apar- tımanı salın aldık. Bir miktar eshami- mız da var, Bunların geliri ile idare oluyoruz. Beh işten çekildim, karım haftade bir defa, kazanç için değil, çocukları çok sevdiğinden, meketebe gidiyor. Vaktimizl bahçede sebze, çi- çek yetiştirmekle geçiriyoruz, İhtiyarlığında istirahat etmek im» kânını temin edememiş olan bu profe- sör de acı acı içini çekmiş. “e Bu neden böyle oluyor? Tabii birçok sebepler olacak, Fakat .bana kalırsa en mühim sebep bizim para sarlelme ilmini tamamen bilme . Para kazanmak çok güç, çok mühim bir iştir, Fakat para sarfetmesini bilmek ondan daha güç, daha mühimdir, Tesağüfle, talihin yardımile bir insan çabuk zengin ola- bilir, fakat para sarfetmek ilmini bil- mezse eline geçen paralar derhal erir, biter. Fransızların çoğu bu ilmi biliyor. Lü- sumlu yerden parayı esirgemiyor, far kat lüzumsuz yere de beş para surfet- DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P. Sertelli Tefrika No, 113 Hamdan, dev gibi iri cüssesile kamara- nın kapısını açarak içeri girdi — Ben de peşin istedim. Bana: «Senin sözünde duracağını kim temin edebilir?» Dedi. — O halde benden yardım umma- sın., — Ben yaparım bu işi, Yüz altını da ben alırım. — İyi ya. Verirse, almamazlık etme sakın! İki korsan, belliydi ki, Kiveliyi ka» çırmağa karar vermişlerdi. Kaçırmak için vakit ve fırsat ta vardı. Fakat, korsanlar bu yararlıklarının karşılı. ğını alacaklarından emin değillerdi. Demek ki, Kiveliyi Halil Keylan adlı bir başka korsan seviyordu! Necibin gemisindeki dümenci Ham- dan da Kiveliye - gemiye geldiği gündenberi.. göz koymuştu. Hamdan donanmanın en azılı korsanlarından biri 4di. Onu yalnız necib Hayyat- teskin edebiliyordu. Hamdan hiç kimsenin boyunduruğu altında yaşıyamazdi. O, serkeşti. atılgandı. cürekârdı. inadcıydı.. de- diğini yapmadan duramazdı. Adam öldürmek onun için bir kuş öldür mekten daha kolaydı. Said gibi, oda vaktile Gabes zindanından kaçmış ve oradan kaçtıktan sonra meşhur ol- muştu. Hamdan o gün nasılsa, Kiveliyi kaçırmak istiyen iki gemicinin ko- nuşmalarını duydu.. yanlarına s0- kuldu: GE: Kaç paraya yapacaksınız bu Korsanlar birdenbire şaşırdılar: — Biz şakalaşıyoruz, Hamdan! de- diler. Emirin gözdesine el ve dil uzaf- mak haddimiz değil. Hamdan, korsanlardan iri boylu- suhün göğsüne bir yumruk vurdu: — Alçak... Onu yalnız başina ka- çırmağa karar veren sön değil mi- sin? Neden inkâr ediyorsun verdiğin sözü..? Arab denizcisi yere yuvarlandı.. Ayağa kalkmak, Hamdana karşı koymak istedi. Dümencinin. gözleri dönmüştü. yerde yatan gemicinin göğsüne bir tekme vurarak bağırdı: — Firsat düşkünü köpek! Reisimiz henüz ölmedi. Belki de ölmiyecek... Ölse bile onu size kaptırır mıyım beri? Ayakta duran korsan yakasını Hamdanın elinden kurtarmak için geriye çekilerek güverteden uzaklaş- mak istedi. Hamdan onuda yere sermekte gecikmedi, — Demek sene de, alacağınız pa- raları onunla paylaşacaktın, öyle mi? Al sana dâ... Bir yumruk. bir tekme.. ve niha- yet ikisi de yerde İnlemeğe bâşla- dılar, Uzaktan .bu döğüşü seyreden kor- sanlardan”hiç birisi Hâtidanın ya ruhâ sokulmuyordu. Hamdanin öle kine berikine boş yere sa'dırmadığını bilenler: — Yere devrilenler haksız olmalı... Diyorlardı, Hamdan, Kiveliyi ka- çırmak İstiyenleri yere vurduktan sonra, Rum dilberinin yanına 80 kudu: — Dikkat et yavrum, dedi, Necib ölmeden seni başka gemiye kaçırmak istiyorlar. Ve gülerek ilâve etti: — Gideceğin “yerde rahat edemez- sin! Halil Geylân, korsan adaların- da kadın avına çıkan bir sersertdir. Kiveli birdenbire şaşırdı. Cehennem zebanisine benziyen bü iri yarı adam da neler söylüyordu? Bereket versin ki Kiveli zeki ve — Buradan bir yere ayrılmıyaca- gam. Necib ölürse, beni de onunla be- Hamdan: — Denizde mezar yoktur, dedi, sen de diri diri dalgaların koynuna atıl. mak mı istiyorsun? Necibi candan seven denizciler bi- rer ikişer güverteye toplanınca Ham- dan sesini kısıp bir kenara çekildi. Ve korsanlar o gece sabaha kadar Korsanlar birdenbire içeri girdiler ve bir hamlede reisin gözdesinin ilk önce ağzını, sonra yüzünü ve başını — Alacağımız ğız, değil mi? — Evet. — Halil Geylân para vermezse..? — Döner geliriz.. — Kiveliyi ne yapacağız? — Onu da getiririz. — Halil Geylân, Kiveliyi görürse, bizi kolây kolay geri çevirmez. — O halde Kiveliyi gemiye madan altınları isteriz. — Hah.. işte bu güzel bir fikir, — Haydi yakala bakalım şunu., Kiveliyi kucakladılar. O ne? Kapıda bir gürültü var.. — Hamdan geliyor galiba..l — Yok canım, ben bu gece onu şarabla sızdırdım.. dümende horul horul uyuyordu o. İki korsan gözlerine inanamağdılar, Hamdan dev gibi iri cüssesile göz- lerini açârak kamaradan içeri girdi. Korsanlar Hamdanla karşılaşınca Kiveli de bu sırs'la uyanmış, yâ- tağında (o teprenmeğe, kıvranmağa başlamıştı. . Hamdan korsanlara birer yumruk vurarak ikisini de yere devirdi. Ve Kirelinin 'uğaini, gözlerini çöz- dü: — Hain köpekler! Ben burada iken #iz bu kadını kaçırabilir misiniz? O sabah Halil Geylân erkenden uyanmışlı.. Kiveliyi güvertede bek- liyecekti. Kiveli Hamdanın ayaklarına düş» tü: — Beni ntreye götürecekler bu herifler? Hamdan sırıtarak cevab verdi: — Başka bir gemiye Kaçıradak- lardı ammâ.. ben işin farkına vâr- dım. Merak etme! — Yülvanrım sana, Koca aslani Eeni bu adamların elinden kurtar! Bu sırada güverteden sesler işitil- di: — Emir gözlerini açtı.. Kiveliyi çar ğırıyor.. Hamdan derhal fikrini değiştirdi ve efendisine sadakat göstermek maksadile bağırdı: — Bu köpeklerin cezasını verme- den bir yere kımıldıyamam, Ve Kiveliyi kucaklıyarak; — Haydi yukarı çıkalım, dedi, emir Necib iyileşmiş. Kiveli sevinçle çırpındı: — Ne diyorsun, emir iyileşmiş mi? . gözlerini açmış ve seni aramış..! bir kahraman canlılığı ve bakışların- da Kiveliyi seven bir mâna vardı. Belliydi ki, Kiveli de Necibi seviyor» du. Rum dilberinin tehalükle Neck bin göğsüne atılması da bunu gös teriyordu. Necib, sevgilisini görünce dirildi. Başını kaldırdı: — Neredesin Kiveli? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: