Muhafaza edilecek eserler imar plânında gösterilecek Belediye mühendisleri imar plânının teferrüatlı kısımlarını hazırlıyorlar Şehircilik mütehassısı B. Prostun İstanbul ve Beyoğlu semtlerine dair tanzim ettiği nazım plânı Şehir Mec- Jisi tarafından kabul edilmiş ve Nafıa Vekâletince de tasdik edilmek üzere Ankaraya gönderilmişti, Mütehassısın hazırladığı nazım plâ» nı beşbin mikyasındadır. Beşbin mikyasında bir plânda bütün teferru- alı göstermeğe imkân yoktur. Yapı ve yollar kanunu şehir imar plânla- rının 5000, 2000, 1000, 500 mikyasın- da yapılmasını ve bunların Di Nafia Vekâletince tasdik edilmesini emrediyor. Plânın Nafıa Vekâletince resmen tasdiki ve bu nâzım plânına göre tafsilât plânının yapılması için bu küçük mikyaslı plânların da yapıl- ması lâzım gelmektedir. Kanunun bu hükmü üzerine beledis ye imar müdürlüğünde mühendisler, mimarlar, ressamlar şimdi beş bin mikyasındaki Prost nazım plânının esaslarına göre nazım plânının iki bin, bin ve beş yüz mikyaslara göre plânlarını hazırlıyorlar. Bunların bü- yük bir kısmı intac edilmiştir. B. Prost bu plânlarda son tadilâtı yaptıktan sonra bu plânlarda tasdik edilmek üzere hükümete gönderilecektir. Bu plânlarda bilhassa muhafazası kati surette kararlaştırılan arkeolojik ve eski Türk eserleri tamamile göste- rilecektir. B. Prost eski eserleri tasnif ederken büyük camiler, mimari ve tezyini bakımından kıymetli olan se- biller, çeşmeler, türbeler, medreseler, surlardan yıkılmamış ve karekteris- Sik mahiyeti mevcud olan binalardan başka eski Türk mimari devirlerini yaşatan eserleri gözönüne almıştır. Bunlar içinde çok eski tarihi han- lar, İstanbulun eski meskenleri var- dır. Küçük mikyaslı plânlarda bilhas- $a bin ve beş yüzlük plânlarda bu bi. naların yerleri de tamamile gösterile- cektir. İmar plânında kati surette muha- faza edilecek olan eski eserlerden bu iki neviden birer nümüne olarak 1076 tarihinde inşa edilmiş olan Çakmak- çılardaki (Yeni han)) ile Fenerde es- ki Türk meskenlerine bir nümüne olan ve tamamile Türk mimarisinin bütün hüviyetini canlandıran bir de binanın resimlerini dercediyoruz. Bu iki sis. temde ve mimari, tarihi hüviyeti olan bütün bu kabil eserler muhafaza edi. lecektir, Ancak eylülde şehrimize gelecek olan B. Prost ilkönce Kadıköy ve Üs- Bir gecenin romanı Perihan Ömer Bu sözleri söylerken, sesi büsbütün değişmiş, âdeta ıztırabla boğuklaş- mıştı. Lâmia üşümüş gibi titremiş, Yazan: daha ilk saatlerde, içinde şüphenin, Acı kıvranışlarını duymuştu. Acaba, kendini bir başkasına mı, benzetiyor- du. Ve o dakikadan sonra bütün ha- yatı şüpheler içinde geçmişti. Söy- lediğine inanamıyordu. Daima gözü- nün önünde, ihtiyar bir adamın, elin- den tutarak anasından uzaklaşan köylü kızı vardı. Evet, onu gören her- kes, çok ince bir İstanbullu zannedi- yordu. Fakat, bir mabud gibi taptığı kocasının karşısında tokat yemekten, azar işitmekten korkan beslemelerin azabını duyuyordu. Bazan saatlerce, onun okuduğu Kitapları ve yazdıkları. nı karıştırırdı. Ve nihayet bu ilmi ki- taplar, kara bir dağ gibi ikisinin ara- sına yıkılıyor zannederek ağlardı. Başka zaafı erkek! hiç te n karşısında, bü duymuyordu. Güzeldi, a dolaşan gençlere, yordu. Onun için hayatta, am vardı., kocası.. Bazı geceler, ta biraz doğrularak, dirsekleri. | ne dayanır, ona büyük bir sanatkâ. | mek imkânı var. Fakat bir sevgilinin da Kk Gl EZ 1076 tarihli Türk hanlarmdan bir tip Terfika No, 13 rın, yarattığı bir şaheseri, bir heykeli seyreder gibi, hayranlıkla bakar... Ba- kardı. O güzel geniş alnın içindeki düşünceleri, anlıyabilmek için, neler | feda etmezdi. Her şeyi açmak, gör- düşüncelerini okuyabilmek, imkân. sız. Halbuki, en çok istenilen, bu âe- gil miydi? Daima, beni seviyor mu, yoksa sa- dece geçici bir arzu mu, bu arzu eksi, liyor mu, ellerimin arasında sıktığım başla, yabancı bir kadın hayali yaşa» mıyor mu? Bütün bu sunllere kati bir cevap verememek ne acı idi. İnsanı şüphe kadar sarsan hiç bir şey yoktur. Emniyet, çok zalimce bile olsa, nihayet bıkan, kesen, bir kuvveti vardır: Lâkin şüphe, sarsar, çılgınlık- lara, budalalıklara doğru sürükler, seven, ve sevildiğine inanmıyan bir kadın, rüzgâra atılan bir kâğıd par- çası gibi, nereye düşeceğini bilmeden | ileriler. Lâmia da böyle olmuştu. Aş- kında ölüme kadar ilerliyebilecek bir | kuvvet, ayni zamanda her şeye mâni olan bir çekingenlik, mahcubiyet var- dı. Kaç kere kocasını, adaleli omuzla- küdarın nâzım plânlarını hazırladık. tan sonra gelecek ilkbaharda tekrar şehrimize geldiği zaman İmar bürosu- nun hazırladığı küçük mikyaslı plân- lara göre İstanbul ve Beyoğlunun imar plânlarını hazırlıyacaktır. Bu zamana kadar da İstanbul ve Beyoğ- Turun büyük, küçük mikyastaki na zim plânları Nafıa Vekâletince tasdik edilmiş olacaktır. Yer değiştirecek kiracılara tavsiye ! Akşamın KÜÇÜK İLÂNLA- RI'nı dikkatle okursanız kendi. nize en elverişli yurdu yorulma» dan bulabilirsiniz. * rından ykalıyarak; söyle, beni sevi- yor musun? diye, bağırmak istemiş, ve her seferinde gözlerini başka taraf- lara kaçırarak susmuştu. Bir gün, dayanamamış; ne için bir aşk hikâyesi yazmıyor sun? diye sor- uştu. Ferid, acı bir gülümseyiş, hattâ ağırlaşan bir sesle, cevap vermişti: — Olmıyan bir şeyden bahsetmek, âdetim değildir. Hayatta aşk yoktur, zevk vardır. O da, yazılmaz, verilir, alınır! demişti, O günden sonra, Lâmianın şüphele- ri büsbütün kuvvetlenmiş, kendini henüz eğlendirebilen bir kukla gibi görmeğe başlamıştı. Acaba ne zaman eskiyecek, kırılan bir oyuncak gibi ati- lacaktı? Ferid daima ayni hürmeti, nezake- ti gösteriyordu. Lâkin o, her kadına karşı nazik davranan bir adamdı. Amma bu, bir çok kadınlardan ayrıl. masına mâni olmâmıştı. Ayrılmak ve sonra yaşamak.. işte Lâmla için imkânsızolah birşey! İçindeki derd genişledikçe, bir sırdaş ihtiyacı fazlalaşmağa başlamıştı. Ta- nıştığı kadınların kendisinin düşece- ği ablara sevineceklerine emindi. Bunların arasında, Feridin karısı ol. masını kıskananlar o kadar çoktu ki, Erkekler kollarını açarak egel göğ- sümde unut» demeseler bile, aşağı yukarı, böy Haftalık piyasa Arpalarımıza karşı taleb fazladır. Tiftik piyasasındaki durgunluk zail oldu İhracat piyasası gün geçtikçe ha- | mevsimsizdir. Fakat bu seneki üzüm raretli bir devreye girmektedir. Bu- Dun iki sebebi vardır. Biri Türkiye - Almanya arasındaki ticaret anlaşma- sınm tatbiki, diğeride Amerika ile ticaret münasebetlerimizin inkişafı. dır, Türkiye - Almanya ticaret anlaş- masının, piyasaya yaptığı müsbet tesirleri, evvelce de yazmıştık. Bu te- sirler en ziyade, hububat piyasasında tezahür etmektedir. Bundün başka kuru meyvalar, ve yapağı tiftik piya- sası da, Almanya ile yaptığımız tica- Tet anlaşması yüzünden daha ziyade canlanmıştır. Amerika ile ticari münasebetlerimi- ze gelince, uzun müddettenberi, dur- gun bir devreye girmişti. Maamafih bu durgunluğun yeni bir sebebi yok- tu. Bu durgunluk, her sene mutad bir şekil alan durgunluktan başka bir şey olmadığı için, endişe ile karşılanma» mıştı. Şimdi, Amerikaya ihracat mev» simi başlamıştır. Türkiye - Amerika ticaret münasebetleri, takas esasına istinad ettiğinden ihracat yapmadı. ğamız için ithalât yapmağa da imkân yoktu. Nitekim bu yüzden Amerikan ilhalât eşyasından olan traktör, oto- mobil, motörlü vasıtaların piyasadaki mevcudü azalmıştı. Şimdi ithalât im. kânları arttığı için, bu vaziyet tama. mile değişmiştir. İhracat maddelerimizin vaziyeti Hububat maddeleri — Henüz buğ- day üzerine evvelce ümid edildiği gibi, geniş mikyasta ihracat başlamamış. tır. Yalnız sert buğdaylardan, ufak partiler halinde Yunanistana ihracat yapılmaktadır. Arpa üzerine daha ziyade taleb var- dır. Arpalarımızi alan memleketler şunlardır: İtalya, İngiltere, Belçika, Hollanda... Çavdar istihsalâtı az olduğu için, bu seneki ihracat imkânları azdır. Yulaf için, ufak partiler halinde İn. giltereye ihracat yapılmaktadır. Mısır piyasasına gelince, bu sene mahsul bol olduğu için, fiatler düş- mektedir. Fakat Karadeniz vilâyet. lerinde henüz Mısır fiatlerinde büyük bir düşkünlük mevcud değildir. Her halde mahsul tamamile piyasaya ar- zedildikten sonra, Karadeniz vilâyet- lerinde fiat düşkünlüğü baş göstere- cektir. Kuru meyvalar — Karadeniz fındık istihsal mıntakasında mahsulün az olduğundan (bahsetmiştik, fakat Trabzon Ticaret odasının bir raporu- na göre, bu seneki mal, kalite itibari. le, geçen seneden daha iyidir. Fındık için Alman firmaları tarafından fiat soruşturmaları olmaktadır. Kuru meyvalarımızdan üzüm ve in- cir piyasası için, bir hüküm vermek düşüneceklerdi. Nihayet kendisine büyük bir şefkat gösteren, Halduna sığınmaktan başka çare bu- lamamıştı. Bu ince gencin, tatlı tesellilerine, zarif düşüncelerine, kapılmağa başla- dı. Çok zayıf düşen iradesi İdare ede- cek başka kuvvet arıyordu. Karşısın- daki, bir insan değil, kendini istediği noktaya yetiştirecek bir merdivendi, Artık bütün hislerini, düşüncelerini çekinmeden söylüyordu. Siyah gözle- ri parlıyarak saatlerce anlatır, teselli, ümid dilenirdi. Öteki, metin olmasını, zaafını bel- H etmemesini tavsiye ediyor, bilhassa kıskandırmak bahsi Üzerinde ısrar ediyordu. Haldun «bir erkek, kıskan- madıkça sevgisini anlıyamaz» diyor- du. Lâmiaya bir çok romanlar okutu- yordu. Bu romanlarda daima, kıskan- dıran, aldatan kadınlar seviliyorlardı. Artık Lâmia saatlerce ayna karşısın. da süsleniyor, kocasına elinden geldi- ği kadar lâkayıd davranıyor, ve mü, temadiyen geziyordu. Bütün bunları, boğan bir sarhoşluk, mevcudiyetini sıkan bir bulut içinde yapıyordu. Za- manlarla, sevgisini içinde ezerek, yâ lancı gülüşlerle dolaştı. Feridden uzakta geçirdiği saatler kalbinin Üs- tünde ağırlaşırlardı. Genç, yaşlı, güzel, çirkin erkeklerin yaptıkları komplimanları, Hep ayni mahsulünün miktar ve kalite itibari- le, Ege mıntakasını memnun edecek mahiyette olduğuna şüphe yoktur. Dokuma ham maddeleri — Tiftük piyasasında durgunluk kalmamıştır. Son günlerde tiftiklerimize karşı Ame- rikadan talebler başlamıştır. Ameri- kalılardan başka, tiftiklerimize müş- teri olan memleketler #rasında Al- manya ve Rusya bulunmaktadır. Pamuk rekoltesi iyi bir devre takib etmektedir. Nazillide mahsulün be- Teketli olduğu, Adanada Çukurovada iyi mahsul almacağı hakkındaki ha- berler teeyyüd etmektedir. Bununla beraber, geçen seneki mahsul üzerine ihracat devam elmektedir. Akala ne- vinden olan pamuklar en Zi manyaya ihrac edilmektedir. Kuru sebzeler — Kuru bakla için her taraftan taleb vardır. Bu sene kuru be lü çok bereketli ve barile de ge- çen seneki mallardan daha iy haiz bulunuyordu. Piyasa açıl da pazarlıklar yapmaktadırlar. Kuru sebzelerimizden, nohuda karşı da bü- yük bir taleb başlamıştır. Esasen no- hudlarımız için geçen sene de merke- zi Avrupadan dilekler başgöstermiş- ti. Bu sene de İspanyol tipi Karabiga nohudları, çok satılacaktır. Kuru bezelye içinbüyük talebler vardır. Kuru fasulye mahsulü henüz idrak edilmiş değildir. Fukat kuru fa- sulye çıkaran Çarşamba, Trabzon mıntakalarında vaziyet gayet iyi mektedir. Bu itibarla bu sene kuru fasulye mahsı n çok olacağına hükmedebiliriz. İl cat İçin, şimdi- den Yunanistandan teklifler alınmak- tadır. Yağlar — Trabzon yağlarında Ucuz- luk başgöstermiştir. Toptan bir kilo Trabzon yağı 68 kuruştur. Fiatin düşmesindeki sebeb, piyasaya bol mik- tarda Urfa yağı gelmesidir. Diğer ta- raftan, piyasada Kars yağlarının mik- tarı artmaktadır. Zeytin yağlarına gelince, piyasada“ ki durgunluk devam etmektedir. Maâ- mafih geçenlerde bu durgunluk fiat yükselişine tahavvül ediyordu, fakat yükseliş fazla miktarda deram etme- miştir, İngilterenin Türkiyeden 500 bin kilo kadar yağ alacağına dair olan havadis te, henüz teeyyüd etmiş değildir. Mahsul hakkında tahminler yürüt- mek pek mevsimsiz olur. Vejetalin nevinden yağların piyasâ- sında da bir tahavvül yoktur. donuk tebessümile dinler gö pek le bir şey duymazdı. Kulaklarını dolduran Feridin olgân sesiydi. Hal- dunla beraber eve dönerken, ilk ran- devusüne giden bir mektepli kız gibi, kalbi çarpar, yanakları alevlenirdi. Lâkin kocasını, odasında çalışırken, bulunca, biraz Tahatlar, lâkâyıd bir tavırla: — Of ne kadar çok sigara içmişin, insan boğuluyor. Bilsen, bugün öyle eğlendik ki, neden, beraber gelme- din.. aman! Fena yorulmuşum. Çok dans ettim, derdi. Ferid başını yavaşça kitaplarından kaldırıp gülümsiyerek: — Yorulmamalısın yavrucuğum. Daha yeni başladın, pek çabuk yıpra- nırsın, diye cevap verirdi. Sevdiği adamda ufak bir kıskançlık olsun uyandırabilmek için, bütün kuvvetile çalışır, duyduğu, dinlediği komplimanlari hatırlamağa uğraşa” rak, anlatır, anlatırdı, Nihayet yoru- Yur, istediğini elde edemiyen bir ço cuk gibi, ellerini açıp yarak kıs- kan, kıskan! diye yalvaracak kadar küçüldüğünü hissederek kaçardı. Hal- duna koşar, intizamını kaybeden, bü“ zan çıkmak istiyormuş gibi kuvvetle çarpan, bazan, derin hızlarile için, için titreyen kalbini ellerile bastıra” rak, ağrıyör.. diye şikâyet ederdi. (Arkası var)