>) Asıl karısını ve çocuklarını Usulca gelip kanını içiyor!.. Vak'a Slovanya'da cereyan ediyor. Yirmi üç yaşında bir köylü halsiz, mecaisiz kalıyor.. Doktora baş vuru yor. Doktor muayeneden sonra: — Ciğerlerinden hastasın diyor, da- ğa çık, dinlen, iyi beslen, Delikanlı Yovan Suseviç evine geli- Yor, homurdanmağa başlıyor: — Doktorun da aklına bayıldım; söy« Temesi kolay... Bende kendime baka- cak, iyi beslenecek para nerede? Vara- Yim bir kere de şu köşe başındaki fal- cıya baş vurayım, O hasta inekleri iyi ediyor, yaralarını iz bırakmadan ka- Patıyor; elbette bana da bir deva bulur. Kalkıp falcı kadına gidiyor. Falcı gülüyor: — Doktor da diyor sizler gibi hayva- tun biri, O evvelâ kendini tedavi etsin... Senin hastalığını anlıyamamış. Senin hastalığın nedir biliyor musun?.. Kan- $izlık. Neden kansız kalıyorsun söyli- yeyim mi sana-.. Çünkü komşun Aniza Pavloviç geceleri sen uyurken geliyor, Usulca kanını emiyor. Zavallı Yovan bunu duyunca deliye dönüyor, kardeşi Nikolaya anlatıyor. Nikola bü vahşeti bütün köye yayıyor: — Doğru!.. Ben onu dört köşe par- maklarının ucuna basa basa bizim eve geldiğini gelirken gördüm... Eve gir- di, uyuyan kardeşime yaklaştı, baca- Eından ısırıp kanını emdi... Köy halkı Anizaya tuhaf tuhaf bak- Mağa, o geçerken homurdanmağa, alt- Bisiklet bolluğu Sanmayınız ki, otomobil sanaylinin İnkişafı bisiklet sanayiine sekte vur- muştur. 1937 senesinde Fransa yollarında tam sekiz milyon seksen dokuz bin do- kuz yüz üç bisiklet işledi. Bu sayı 1936 senesinde 526.764 daha eksikti. Yeryüzünde mevcud bisikletlerin sa- yısı milyardan fazladır. tan alta lânet etmeğe başladı. Nihayet günlerden bir gün kadının evini kuşattılar. Ne yapacaklardı? Ne yapmak istiyorlardı?.. Bunu kendileri de pek bilmiyorlardı amma, niyetleri iyi niyet değildi. Kadın kalabalığı gö- rünce feryada başladı, O sırada geçen belediye kâtibi halkı dağıtmak istedi. Muvaffak olamadı. Bunun üzerine jan- darmaya baş vurdu, köylü Yovan aley- hine dava açıldı. Yovan hâkimin hu- zurunda dize geldi: — Eğer onu öldürmezseniz o beni, kanımı eme eme öldürecek. Onun boynuma bir taş bağlayıp Tuna neliri- ne atınz. Eğer batmazsa günahsız de- mektir, batar boğulursa cezasını bul- muş olur. Yoyanı bir sinir hastanesine yatırdı- lar. Fakat bundan sonra mesele başka bir şekil aldı. Aniza'nın kocası kadını evinden kovdu ve dedi ki: — Ne bileyim ben, belkide sen sahi- den kan emicisit... Senin boynuna bir taş bağlayıp seni Tunaya atacağım. Eğer boğulmazsan masum olduğuna inanırım... Bu mesele de malikemeye intikal et- ti. Hâkimler kocaya karısını rahat bı- rakmasını tavsiye ettiler. Fakat köy» lüler: — Adam karısının kan emici olmadı- ğını biliyor. Fakat karısından bılkmış- tı. Onu başından atmak için bunu ve- sile yaptı diyorlar, Kahve yağı Bazen İstanbulda binlerce balığın denize döküldüğünü okuruz da cani- mız sıkılır; yazık deriz, Brezilya da her sene yüz binlerce kilo kahveyi yakardı. Bu sene onların da bu hal yüreklerine dokunmuş. Şim- di kahveden yağ istihsal etmeği düşü- nüyorlar, İlk tecrübeler iyi neticeler vermiştir, Arkadaşı Mehmedi kama ile vuran Rifat Mehmedi, kendisini ölümle tehdid etmesi üzerine vurmağa mecbur kaldığı iddiasında Geçenlerde Beyoğlunda Yenişehir civarında Tarla sokağında Rifat adın- da biri kama ile Mehmed adında bir arkadaşını karnından tehlikeli su- rette yaralamıştı. Bu vaka etrafında- ki zabıta tahkikatı ikmal edilmiş yo Rifat hakkında ağır yaralamak, ar- Kadaşı Mustafa hakkında da yarala- maya teşvik suçlarından dolayı evrak tanzim olunarak dün ikisi de Adliye- ye teslim edilmişlerdir. Bunlardan Rifat dün müddeiumu- milikte verdiği ifadede vakayı şöyle anlatmıştır: — Ben 'Trabzondan gelmiştim. Bu- rada iş arıyordum. Bir gün Beykoza gittim. Orada Mehmedle ahbap ol- dum ve iş aradığımı söyledim. O sıra» da Mehmedin kayınbiraderi Mustafa | da geldi. Üçümüz beraber İstanbula geçerek meyhanede rakı içlik, Meh- med bana; «Eğer bana beş Ilra verir- Sen sana iyi bir iş bulurum» değdi, Rakı içip sarhoş olduktan sonra ge- Sarhoş çimacı Salacak iskelesi çımacısı Hasan, €vvelki gece son derece sarhoş olarak iskeleye gelmiş, camlı kapıyı açmak üzere zorlarken kol damarları kesil- miştir, Hasan, söz söyliyemiyecek bir hal- de Haydarpaşa hastanesine yatırıl- mıştır. Küçük sanatlar kanununa muhalefet Taksimde oturan Yunan tebaasın- dan Aleko, Küçük sanatlar kanunu- | na mugayir olarak, Kurtuluşta bir âpartıman asansörü yapmakta iken Polis tarafından yakalanmış ve mah- kemeye verilmiştir. Türkofis ikinci reisi 'Türkofis ikinci reisi B. Nihad dün Akşam Ankaraya avdet etmiştir; ne bir müddel beraber dolaştık. Ye- nişehir civarında Tarla sokağından geçerken, ben gene İş meselesini AÇ- İ tım ve Mehmed evvelki teklifini tek- İ rarladı. Ben, param olmadığını söy- İ diyerek, insaniyet namına bir iş bul- masını teklif ettim. Mehmed bu tek- lifimden hiddetlenerek benimle kav- gaya tutuştu. Üzerime hücum etti ve ölümle tehdide başladı. Bu vaziyet karşısında ben de bıçağımı çekerek Mehmedi yaralağım, Bu vakada Mus- tafanın hiçbir alâkası yoktur.» Mustafa da bu cerhte kendisinin alâkadar olmadığını söylemiştir. Maznunlar Sultanahmed üçüncü sulh ceza mahkemesinde sorguya çe- kilmişlerdir. Sorgu neticesinde Rifat tevkif edilerek Tevkifhaneye gönde- rilmiş, Mustafanın suçu görülemedi- ğinden, serbes bırakılmıştır. Yaralı Mehmed de Adliye doktoru B, Salih Haşim tarafından hastane- de muayene edilmiştir. Mehmedin ya- | rası çok ağır ve hayatı tehlikededir. Evde altı kişi arasında kavga Kasımpaşada Bedreddin mahalle- karısı Fatma ile ayni evde İzzet, Eş ref, Hikmet ve Mehmed isimlerindeki Şahıslar, aralarındaki eski bir Kusu- meti tazeliyerek kavgaya tutuşmuş- lar ve gece yarısı sokaklara çıkarak biribirlerini taşlamağa, küfür savur- mağa koyulmuşlardır. Bu şekilde umumun istirahatini İ selbeden beş erkek, bir kadın polis ta» rafından yakalanmış ve mahkemeye verilmiştir. İ Üç sarhoş mahkemeye verildi Şevket, Mustafa ve Derviş isimlerin- de üç kişi Üsküdarda son derece sar- hoş bir halde dolaşmaktalar iken 7a- bıta memurları tarafından yakalana- rak mahkemeye verilmişlerdir, sinde oturan seyyar satıcı Remzi ve | İsmini, oturdu- ğu yeri, hattâ bü- tün hafızasını w- nutan ve kaybeden insanlara dair u- mumi harptenbe- ri birçok vakalar işitip duruyoruz. Şimdi Cenubi A- vustralyanın Ade lalde şehrinde olup biten bunlara ben- zer yeni bir hâdise, hem doktorları, hem de zabıtayı şiddetle alâkadar et- mektedir. Adelaide şehrinde Gabett ticaretha- | nesine ait ardiye binalarından birin- de Marta Ponner isminde bir dul ka- dın oturur. Bu kadının kocası O tica- rethanenin ardiye bekçilerindendi. Bekçi bundan iki sene evvel bir mo- tosiklet kaşası neticesinde vefat edin- ce ticarethane, parasız, pulsuz iki kü- çük çocuğile dul kalan Martanın ar- diyelerden birinde oturmakta devam etmesine müsaade etmişti. Otuz yaş- l larında ve güzelce bir kadın olan Mar- tanın bir çocuğu üç ve diğeri de beş yaşındadır. Temmuzun son cümarlesi günü Marla çocuklarile beraber akşam ye- meğini yerken, bir aralık kapı açıldı ve meçhul bir adam evden içeriye gir- di. Munis fabiatli bir kadın olan Mar- ta yabancıya ne İstediğini sormağa vakit bulmadan, o sofraya oturdu, kunduralarını çıkardı, cebinden bir miktar para çıkarıp masanın üzerine koydu ve yemek istedi, Kadın ve çocuklar adamın bu ha- reketine hayret ettiler, Nihayet Mar- ta ona kim olduğunu, nereden geldi- ğini sormağa cesaret etti. Fakat ya- bancı adam bu sözleri işitmiyormuş gibi hareket ederek, tekrar eyemek!> diye bağırdı, Yabancı adam,kaba ruh- lu bir insandı ve kılığı, kıyafeti onun henüz fabrikadaki işinden çıkıp gel- diğine delâlet ediyordu. Marta ondan Romanyadan 12 bin göçmen gelecek Bükreş sefirimiz bay Hamdullah Suphinin izahatı Bu ayın yirmisinde Nâzım vapu- rile Romanyadan şehrimize 1,700 göçmen gelecektir, Bunlar doğrudan doğruya Trakya bölgesine yerleştirilecekleri için, Çor- Ju kazasına bağlı Marmara Ereğlisi iş- kelesine çıkarılacaklardır. - Mezunen şehrimizde bulunan Bük- reş büyük elçimiz B. Hamdullah Sup- hi Tanrıöverden, bu sene Romanya- dan yurdumuza gelecek göçmenler hakkında malümat rica eden bir mu- harririmize B, Tanrıöver demiştir ki: "| — Bu sene Romanyadan on iki bin göçmen gelecektir. Şimdiye kadar bunların bir kısmı gelmiştir. Her halde bu göçmen nakli işinin esaslı bir surette halli için çalışıyo- TUZ» Mangal devirmek yüzünden bir cerh Tahtakalede oturan Hüseyin ismin- de biri biraz keyif olarak Galataya geç miş, Necatibey caddesinde kaldırım üzerinde ilerlemekte iken, Hasanın, dükkânı önüne koyduğu bir mangala çarpmış, ateşlerini dökmüş- tür. Kahveci Hasan, buna kızarak Hü- seyini yakalamış, bir güzel döğmüş- tür, Hüseyin, bu ıztırap altında bıça- ğını çekerek kahveciyi vurmak Üzere atılmış, bu sırada ayırmak üzere ara- ya giren bekçi İbrahim elinden yara- lanmıştır, Polis, hem kahveciyi, hem de Hüse- yini yakalamış, haklarında kanuni takibata başlamıştır. e Hırsız üç Musevi çocuğu Emniyet müdürlüğü, on iki, on üç yaşlarında İsak, David ve Sami isim- lerinde üç Musevi çocuğunu hırsıslık suçile yakalamıştır. Bunlar, İstiklâl caddesindeki Ja” pon mağazasından bazi eşyayı el ça- bukluğile aşırmışlar ve bu eşyayı sa- tarken yakalanmışlardır. çocuklarını kahveci | Bir fabrikanın usta başısı, kendi karısını ve çocuk- larını unutarak ve hiç tanımıyarak dul bir kadının kulübesine gitti. Usta başı bu dul kadınile kendi öz karısı ve evlâdı diye telâkki ediyor ve bunda ısrar ediyor hadise zabıta ve rulı mütehassıslarını işgal ediyor biraz ürktü, kendisine yemek getirdi ve önüne koydu. Yabancı adamın ye- meği yedikten sonra keyfi yerine ge- tir gibi oldu, çocuklara baktı, onlarla meşgul oldu ve şakalaştı. Ondan son- ra koltuğa başını dayadı ve derin bir uykuya daldı, Marta, evvelâ komşuları ve zabıta- yı baberdar etmek istedi. Fakat bu aralık çocuklar da uyuduklarından onları yalnız bırakmamak için, evden ayrılamadı, Kadın da yatağına yattı ve fakat korkusundan sabaha kadar | uyuyamadı. Yabancı adam, ertesi sabah sant dörtte uyandı, anadan doğma soyun- i du, muslukfa yıkandı ve kapıdan çık- mağa hazırlandı. Fakat geriye döndü, kadının yatağına yaklaştı, hiç sesini çıkarmadan onu öptü ve çıkıp gitti, Bu aralık kadın yerinden bile kımıl. damağa cesaret edemedi, Martanın bundan sonra tavır ve hareketine mâna verilemiyor. Çünkü hâdiseden hiçbir kimseye bahsetmi- yor. Zabıtaya haber vermiyor. Ertesi pazar günü yabancı adam tekrar ge- | Wyor, yemek istiyor, çocuklarla şaka- laşıyor ve sonra yatıp uyuyor. Fakat bu sefer uyandıktan sonra kadını tek- rar öpeceği zaman, Marta ona çıkışi- yor. Kendisini ne salâhiyetle öpmeğe kalkıştığını soruyor, Yabancı adam, bu sözler üzerine hayret ediyor, «ka» rım değil misin, neden öpmiyeyim!» diyor. Marta bu cevaba kızıyor ve gi- dip zabıtaya bâdiseyi haber veriyor. Bisiklet ile devriâleme ç kan bir genç Vilyam Knoks namında 27 ya- şında edebiyat mezunu bir İn- giliz genci, devri- âlem (seyahati yapmak için ye- di hafta evvel bi- sikletle Londra- dan hareket et- miş ve dün sabah İstanbula gelmiş. tir. B. Knoks, şehrimizde dört gün kaldıktan sonra Ankaraya da uğrıyarak soyahatine devam ede- | cektir. Bu sporcu genç, > tuğrıyacağı memleketlere aid hatıralarını İleride bir kitap halinde neşredecektir. Rüşvet davası Bazı hususat Muhafaza mü- dürlüğünden sorulacak Döviz kaçakçılığından dolayı hak. larında yapılan takibatın durdurul- masi için Gümrük muhafaza mınta- ka âmiri B. Süleymana rüşvet verir- ken cürmümeşhud halinde yakalan- maktan maznun Sebuh, Jan, Salt ve Jüber adlarında dört kişinin evvelki gece asliye üçüncü ceza mahkemesin- de muhakemelerine başlanmış ve ilk sorgu neticesinde, bunlardan Jüber serbes bırakılarak diğer üçü tevkif edilmişlerdi, Mahkeme bu husustaki tahkikatın tevsline karar vermiş ve cürmümeş- hudu yapan B, Süleyman tarafından maznunlar hâkkında döviz kaçakçı- lığından dolayı yapılan tahkikatın mahiyetinin ne olduğunun ve B, Sü- leymanın bu tahkikat için hangi mer- ciden emir aldığının, Gümrük muha- faza başmüdürlüğünden sorulması için dün müddelumumiliğe müzekke- Ti yazılmıştır. Müddelumumilik bu hususları tahkik ederek neticeyi gele- cek muhakeme celsesine kadar mah» kemeye bildirecektir, Bu aralık zabıta da garip bir kıs- kançlık vakası halletmekle meşgnl bulunuyordu. Bu vaka birkaç saat ©r- vel şehirdeki Pantlhı oluklu saç fabrila- sında cereyan ©'- mişti. İki gece Mar- tanın evinde yatarı yubancı adam, 9 fabrikada ustalık yapan Siome n7- mında biri idi. Slome'un asıl karı fabrikaya gelmiş ve iki gece üst üste evine uğramadığı İçin kocasına söy“ lemedik sözler bırakmamış, eline gö- çen teneke parçalarını ve taşları onun üzerine fırlatarak bağırıp çağırmıştı. Bunun üzerine zabıta (o çağırılmıştı. unutan ve tanımıyan bir adam Polisler bayan Slome'u fabrikadan" uzaklaştırmışlar (o ve Slome'u da Yüralarını sârdırmak üzere hastnaye göndermişlerdi, Slome hastanede ya» raları sarıldıktan sonra tekrar Mar- tanın evine gitmişti, Hâdise bundan ibaretti, Marta da zabıtaya şikâyet edince, Slome tevkif olunarak sorguya çekildi. Bunun üze rine Slome'un fabrikadaki vazifesini muntazaman gördüğü halde, hafıza- sını kaybetmiş olduğu anlaşıldı. Slome asıl karısını tanımıyordu, Martanın çöcüklarını da kendi çocukları sani- yordu. Ruhiyat mütehassıslarının yam tıkları tedkikata nazaran Slome'un Marta'yı hiç olmazsa bir'kere görmüş olması lâzım geliyor. Şimdi Slome hastanede tahti teda- videdir. Martanın asıl karısı olduğun« da ısrar etmekte berdevamdır. Ken- disinde başka bir akıl eksikliği görül” | mediği için, bugünlerde hastaneden çıkarılacaktır. Herkes Slome'un has- taneden çıktıktan sonra hangi karı» | sına gideceğini ve asıl karısile hayali karısı arasındaki ihtilâfın nasıl hal Jolunacağını merakla bekliyor, Sahte Haliç vapurları biletleri Bunları süren ve satan üç akalandı Belediye idaresindeki Haliç vapur. Ja Omüfettişlerinden OB. Nazmi, bir müddet evvel, idare memurların» dan birinin kullanılmış, yolcu abon- man biletlerini kutuya atmayıp, bas zi kimselere ve bilhassa Musevilere ucuzca sattığını haber almış ve cür- mümeşhud halinde yakalamak üzerç (| lâzım gelen tertibatı almıştır. Yolcular tarafından (kullanılarak çıkışla memur tarafından alınan #9 bilet kutularına atılan abonman bis letlerinde günlük tarih bulunmama» sı, bu işi yapanların muvaffakıyetini temin etmiş ve bu biletleri gören ve alan diğer memurlar en ufak bir şüp- he bile sezmemişlerdir. Müfettiş B. Nazmi, dün Hasköyden gelerek Köprüye çıkacak olan, Halıcı oğullu Samuel ile, Hasköylü Yasefin ellerinde bu kullanılmış ve sürülecek biletlerden bulunacağını katiyetle hise setmiş ve Köprüye çıktıkları zaman ellerindeki sahte biletleri aldığı gibi, zabıtayı da hazerdar ederek karakola götürmüştür. Burada Samuvelin Özeri aranınca, kullanılmış ve tekrar sürüle mek üzere ütülenerek muntazam bir hale getirilmiş otuz kadar abonman bileti bulunarak müsadere edilmis, bunları nereden tedarik ettiği kendi- sinden sorulmuştur. Samuel, bu biletleri, Hasköyde ber. ber Yaniden aldığını söylemiş, €sas flati on buçuk kuruş olan beher bile- ti nısıf fiatine tedarik ettiğini de ilâve eylemiştir, Bunun üzerine berber Yani de zahıtaca yakalanmış ve sorguya çe kilmiştir. Yani de, bu biletleri Tevfik isminde birinden tanesini beşer kuruşa ala- rak sattığını itiraf etmiştir. Bu şehilde yakalanan Samuel, Ya» ni ve Tevfik haklarında sahtekârlık ve hazineyi ızrar suçlarından lâzım gelen tahkikat evrakı tanzim edilmiş ve her üçü de mevcuden müddelumu» miliğe teslim olunmuşlardır, ği Sözle