16 Temmuz 1938 AKŞAM Sahife 3 AKŞAMDAN AKŞAMA Köy hocası — Resmi lisenin orta sınıflarında döndü, döndü... Hususi liseye verdik... Orada da birşey başaramadı... Ticare- tin küçük kısmına geçti... Beceremeğİ... Şimdi köy hocası olacak! İtiraz ettim: latmağa başladı: Öğlelere kadar sırt üst yatarak ten- bellik edermiş; öğleden sonra da sokak sokak sürtermiş... Düşünün zihniyeti: Köyde irfanı, medeniyeti, şehri temsil etsin diye na- ıl bir şahsiyeti muvafık görenler var! ” Talebe olamamış... Hocalık edecek!.. Acaba köy öğretmenleri cihazı için- de, bu haylâz yer bulacak mıdır?.. Ha- şa... Ummam ve dilerim ki, ebediyen bulamasın... Anadoluyu gezdiğim sırada ne fe dakâr, ne idealist ve kıymetli köy öğ- rTetmenleri gördüm. Fakat itiraf etme- li ki, mesleklerine şeref veren böylele- rinin yekünu azdır... Eğitmenlik de köy için, çok iyi düşünülmüş bir tarz Üzüm üzüme bakarak sararır; kanar- ya ötmesini usta kanaryadan öğrenir... Ayni cinsten bir nümuneyi kütle ara- sına atarak: — Buna benzeyin! - demek iyi bir usul, Tâkin elbette bu, ihtiyacı yüzde yüz karşılamaz. Şehrin irfanını köye taşi- yacaklar lâzımdır. Bunlar ne tip olmalı ve olabilir?. İdenlistler mi?.. Şüphesiz ideal da lâzım amma, birçok milli emellerimizi, um- duğumuzdan daha iyi tahakkuk et- tirdiğimiz bu devirde Bulgaristanın, Lehistanın, Çar Rusyasının yahud diğer ezilmiş memleketlerin - hattâ vaktile bizim - o eski romantizmimizi bekliye- meyiz... Maddiyetçi bir asırda yaşıyo- ruz... Eer işimiz banka hesabı gibi tı- Kır tıkır... Şehirlerimiz, vazife görüp karşılığını bol bol alan hemşerilerle dolu iken, köye gideceklere: — Haydi idenlistee hareket et!.. Sa- de feragat göster!.. Manevi gıda ile ge- çin!.. - diyemeyiz... Mutlaka maddi muharrik lâzım. Hiç değilse, bir misyonerin rahatı, teş- kilâtı... (Ve ayni zamanda irfanı...) Mukadder cevap malâm: — Maalesef, bu millet henüz fakir... O muazzam teşkilâtı başararak, köyle- re sokmak muazzam bir servet işi... Bir bakıma öyle görünüyor. Lâkin diğer bir bakıma da, bütün milletler, köy papaslarına, hocalarına kazançla- rının mühim bir kısmını ayırabiliyor- yor, zengin ediyorlar. Hem de kurunu vustadanberi bunu kurmuşlar, devam ettiriyorlar. Biz de böyle bir para sö- mürücü yok... Onun yerine bir köy hocası teşkilâ- tı ipi yetiştirmek için, «Cemiyetimizin geliri müsaid değildir!» derlerse inan- mayın... İnşallah memleketimizin in- kişafı bu tempoda devam ederse, ge- lecek senelerin bütçelerinde en kaba- rık yekünları bu işe ayırmalı” Yalnız maneviyatı değil, tıpkı bir Robenson gibi, maddi medeniyetin en pratik taraflarını da - cam macunlamasın- Taksiler Şoförler cemiyeti miktarın tahdi- dini istiyor ması münasebetle müşkül vaziyete geldiklerini ileri sürmüşlerdir. Şoför- ler cemiyeti, mensuplarının bu müra- caatını tedkik etmektedir. Cemiyet, Belediyeye müracaat ederek - bir va kitler olduğu gibi - taksi otomobille- ri sayısının tahdid edilmesini ve pi- yasaya yeniden araba çıkarılmasına müsaade olunmamasını istiyecektir. Halk türküleri ile tekke ilâhileri Konservatuar müdürü B. Ziya- nın riyasetinde bir heyet bu hafta içinde Anadoluda bir tedkik seyaha- tine çıkacak ve halk türkülerile tekke ilâhilerini toplıyacaktır. Bu- nun için Avrupaya kuvvetli hir ma- kine sipariş edilmiştir. İktisad Vekâleti İstanbulda bir ajanlık tesis etti Nevyork beynelmilel sergisine işti- rak etmek istiyen Türk firmaları ser- gi hakkında İstanbulda hiç bir yer- den malümat alamadıklarından Şi- küyet ediyorlardı. Keyfiyelin Anka- raya bildirilmesi üzerine İktisad Ve- kâleti İstanbulda bir ajanlık ihdas etmiştir, Nevyork sergisinin İstanbul ajan- lığına Vekâlet memurlarından B. Nihad tayin edilmiştir. Ajana Türko- fis müdürlüğünde birbüro tahsis edilmiştir. İstanbul ajanı sergiye İş- tirak etmek istiyenlere malümat ve- recek ve kolaylıklar gösterecektir. Newyork sergisinde Türk paviyo- nunun çok mükemmel bir paviyon teşkil etmekte olduğu bildirilmekte- âir, Sinemada iki kadına sarkın- tılık eden 41 gün hapse mahküm oldu Sayili bir sinemada Belkis ve Lütfiye adlarında iki kıza elile sar- Kıntılık yapmak suçundan yakala. k mahkemeye verildiğini yaz- se enik ikinci sulh ceza mahkemesinde , yapılan muhakeme de suçu sabit ol- duğundan kırk bir gün hapsine ka- rar verlimiştir. m mn kadı bütün Zaç budamasına ar - dan, abii sırtını merkeze ver- ay köye öğretecek; dnke! ; misyoner miş; bir 2 daha mesud, daha idenlist, daha irfanlı bir köy öğretme- ni... Ve bunların teşkilâli... Ne güzel bir ülkü... (WNü) — m ŞEHİR HABERLERİ Karilerimizin fikri Öğle neşriyatına bir iki günden- beri saat 1430 da başlanıyor. Bu su- retle, öğle yemeklerimiz esnasında dık... Öğrendiğimize göre, tadyo idaresi, öğle neşriyat saatini 1239 dan 1430a değiştirmekte resmi dovairin 14 te memlekette ekseriyeti teşkil eder. Sa- yısı, bu zümrelerin yüzde beşi bile tutmıyacak kadar az olan memurlar için neşriyat #aatini değiştirmek haksızlık değil midir? 1430 öğle yemeğinden sonra ekse- riyetin biraz uyuduğu zamandır, Bu sıcak ve uzun günlerde gündüz uy- kusuna yatan ey halkının sayısı bet halde 14 te tatil yapan memur sayı- sından pek fazladır. Karilerinizden: A. Ö, » Yakacıktaki lokanta Sözüne itimad ettiğimiz bir sat, Yakacığın biricik meydanındaki ahçı dükkânının Yaziyetinden şikâyet et- mişti, Biz de onun bildirdiklerini bu sütunumuza yazmıştık. Yakacık kö- yü heyeti ihtiyariyı bir mektub aldık. “ < bir tene Çarşı mey- danı vardır. Buradaki kahvehanenin bir kısmı lokantaya (o kalbedilmiştir. Fakat yemekler diğer bir yerde piş- mektedir. kokusundan halkın bizar olduğu doğru değildir. Böyle bir ahçı dükkânı köyümüzün en mühim zaruri ihtiyaçlarındandı. Şimdi temiz bir lokanta bulunma- sından dolayı misafirlerimiz mem- nun kalıyorlar. Hiç bir mahzur olmadığını da hökümet ta- bibliği tasdik etmiştir» Esnaf mı, değil mi ? Musiki sanatkârları tekrar belediyeye başvurdular Çalgı çatmak suretile hayatını ka- #anan musiki sanalkârlarını Beledi- ye esnaf telâkki oderek kendilerine esnaf ehliyetnamesi veriyordu. Mu- siki sanatkârları cemiyeti de kendi- lerinin esnaf addedilemiyeceklerini ve sanatkâr oldukları için kendileri- ne esnaf ehliyelnamesi verilmesi doğ- Yu olmadığını iddia ediyordu. Musi- ki sanatkârlar cemiyeti, Kendi iddia- larını tevsik için ticaret odasından aldıkları bir kararla Belediyeye yeni- den müracaat etmişlerdir. Belediye bu müracaatı tedkik etmektedir. Şâ- yed müracaalcıların mütalâaları ka- bul edilirse Belediye musiki mensup- Jarını İmtihan etmeğe lüzum görmi- yecek ve kendilerine de ehliyetname vermiyecektir. Bundan başka musikişinaslar ara- sından diğer bir grup da aralarında birleşerek başka bir cemiyet teşkil etmişlerdir. Her iki cemiyetin vazi- yeti şürayı devletce tedkik edilmiş ve devlet şürası aynı meslek mensup- larının aynı gayeler etrafında ayrı ayrı birer cemiyet teşkil etmeleri doğ- ru olmadığına karar vermiştir. Bu karardan sonra her iki cemiyetin bir. | leşmesi lâzım gelmektedir - Yol vergisini bedeni mükel- lefiyetle ödiyeceklerin listeleri hazırlanıyor « Yol vergisini bedeni mükellefiyetle ödiyecek olanların listeleri hazırlan- maktadır. Bunlar, yakında yol inşaa- tına sevk edileceklerdir. Bay Amca doktorda! Eminönü Valide hanı arsasına asfalt dökülecek Eminönünde yıktırılan Valide ha- nının arsası Belediye tarafından tes- viye edilmeğe başlanmışlır. Bebek tramvaylarının durduğu yerdeki ya- ya sökülmüştür, Bu kaldı- rum, yeni Eminönü meydanının alâ- cağı müstakil genişliğe göre geriye çekilecektir, Valide hanım arsasına, t02 duman yapmaması için asfalt | dökülecektir. Aynı zamanda han 5a- hası önünde mavnalarla sandelların yanaştığı sahildeki rıhtım çok bozul- muştur, Belediye bu rıhtımı da ta- mir ettirecektir. Deniz tarife komisyonu dün toplanmağa başladı Deniz tarife komisyonu dün deniz ticaret müdürlüğünde toplanarak ça- lışmalara başlamıştır. Komisyonun mesaisine ticaret odasından üç mu- rahhasla ticaret müdürü ve Deniz- bank umum müdür muavinleri işti- Mehtap âlemi Şirketi Hayriye ücretleri bir mikdar indirdi Şirketi Hayriye, cumartesi günleri tertib ettiği gezinti postalarından halkın daha fazla İstifade etmesini temin maksadile fiatleri ucuzlatmış- tır. 100 kuruşluk bilet ücretinin pa- Balı olduğu ve bir mikdar tenzilât yapılması hakkında da dileklerde bulunulmuş ve bütün bu cihetler gözönünde tutularak 25 kuruş tenzi- Mt yapılmıştır. Biletler ucuzlatılınca rağbetin da- İ ha çok artacağını gözönünde tutan | şirket tedbirler almıştır. Şirketin ilk mehtab âlemi çok rağbet görmüş ve ona göre ikincisinin hazırlıklarına baş- lanmıştır. Birinci mehtab âlemi üç vapurla ve saat 1 de dönülecek yerde halkın arzusu üzerine sabaha karşı saat üçte avdet edilmiştir. İkinci mehtab âlemi dört vapurla yapılacaktır, 15 yıl içinde belediye ve vilâyetçe yapılan işler On beşinci yıldönümü münasebe- ile on biş yil içinde muhtelif saha- laria yapılan işler için bir eser neş- redilecektir. Dahiliye Vekâleti ilk on senede ve son beş senede tahakkuk ettirilmiş mahalli işlerin bildirilme- si için vilâyetlere iki tamim gönder- mişti. Dün belediye reis muavini B. Ekrem Sevencanın reisliği altında toplanan komisyonda Vekâletin sor- duğu sunl üzerine on beş yıl içinde belediye ve vilâyetçe yapılan işler hakkında tedkikat yapılmıştır. a b Eyfel pudralarını kullanınız 16/7/938 SOHBET: Denilebilir ki DELİLER — On dokuzuncu asrın hürmet bilmez birtakım budalaları, büyük yaratıcı zekâ ile delilik arasın da pek fark olmadığını söyliyeli beri maktan hoşlananlar çoğaldı, Hele mu- harrirler, sanatkârlar arasında... Bü- yük zekâ, deha sahibi adamin delinin biribirine benzemeleri, arkadan bakıl- dığı zaman, gülenle ağlıyanm biribi- rine benzemeleri gibidir. Büyük zekâ, akli - selim'in hudud- larını genişletir; deli ise akli - selime varamamıştır. Delilerle konuşmakta bir neviğ eğlence olduğunu inkâr ede- cek değilim; hiç beklenilmedik bir söz veya hareketle insanı güldürmeleri kabildir, Fakat bu eğlence pek kısa bir zaman sürer; konuşmanız biraz uza- dı mı delinin bütün zavallılığını, ap- tallığını hissedersiniz, Delilik, aptallığın mütcaddisi, harekete geçmiş olandır; tıpkı dehanın müteaddi zekâ olması gibi. Akılsızlığın taşması ile aklın taş- ması, Bunların biribirine benzediğini söyliyenler ancak hareketi görüp de kat edin, birer delilik diye söyledikler | ri sözler, hayli eskimiş budalalıklar- dır Delilerden bahseden hikâyeleri, ro- manları da pek sevmem. Onlar ne ka- dar da kolay şeylerdir; Deliden bahse. den romancı ona istediği hareketi yap- tırmakta serbesttir. Yazdığı eserin de ekseriya beşeri hiç bir kıymeti olmaz. “ A CEVAP — Geçen haftaki yazımda «Ben» diye bir parça vardı. O birkaç satır M. Turhan Tan'a garib gelmiş, pazar günkü fıkrasında birtakım şeys ler söylüyordu. Evvelâ «Ben» kelime- sine itiraz ediyor; «le moi» mukabili olarak türkçede «benlik» veya «ene, enaniyet. kelimelerinin kullandığım söylüyor. wBenlik» veya «enaniyet kelimeleri, bir insanın kendisinden bahsetmesinden ziyade kendisi ile meşgul olmasını, kendisini beğenme- sini hatırlatıyor. Halbuki benim söyle mek istediğim © değildi. Zaten yazı mın başında Ben kelimesini tırnak içine almış, onu hususi bir mağnada | M. Turhan Tan, o yazıma birer söz“ lerini aldığım filozofla şairin, bittabi Frenk olduğunu kaydediyor. Evet, öyle idi: Henri Bergson ile Catulle Mendâs, M. Turhan Tan'ın ne demek benim © yazımda söylediklerim içinğ «Evvel yok idi, işbu rivayet yeni çıktığ” diyor, Omun indinde insanın ve insan, gibi her şeyin bütün vasıfları, bizden, önce gelenler tarafından tesbit edil. miştir; bizim için yapılacak şey, one larla iktifa etmek, geçmiş asırlarının hükümlerini teyid edecek yeni misal. ler bulmaktır. Bizim de hükümler ver« meğe, kendimize göre hakikatler keş« fetmeğe, «yeni rivayetlem çıkarmağa hakkımız vardır. İnsan zekâsı artık