26 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

26 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Amerikada otomobil memleketi di- ye meşhur olan Detroit şehrini, biraz dn dünya boks şampiyonu, zenci #por yıldızı Joe Louis'i görmek için ziyaret etmiştim. Çünkü zenci boksör İAmerikada iki şehirden başka hiç bir yerde oturmaz. ya Şikagoda, ya > Detroit'te... Hususi kâtibi Harry Hay'dan evi- hin adresini almıştım. Elimdeki ad resi sokaktaki polislere gösterdikçe bana bir takım karmakarışık sokak- lar tarif ediyorlardı. Nihayet düşe düşe Detroit'in «Harlem» i addedilen genci mahallesine kadar geldim. Ön- lernide daima birer merdiven bulü- nan açık mavi renkleki zenci evleri- » min arasmda dolaşırken içimden: «Canım, diyordum, yanlış yere düş- tüm galiba... Joe Louis pek zengin bir sporcu bu fakir mahallede otu- Tur mu?.. Fakat yanlış değildi. İşte elimdeki adreste varlı olan 218 nu- da maralı sokak. İşte köşedeki benzin g deposu. İşte arkadaki zenci çocuklar « Ta mahsus-kollej... Ve bana tarif işle €dilen açık mavı ev... ii Kapının üzerindeki küçük bronz di tabelâda «Louis silesi» yazılı idi. Zile in bastım. Etli, canlı, sevimli ve olduk- lü Ça beyazlaşmış bir zenci kızı kapıyı açtı. Kisa bir istintaktan sonra beni r. aldı. Burasi tam bir zenci evi... Bir a nde bir çok lüzumlu eşyayı bulamazsınız. Fakat salona girer girmez, en lüks cinsinden ve en son modelden gayet büyük bir rad- yo gözünüze çarpar. Joe Louis'in de pek kocaman bir radyosu vardı. Beni dünya şâmpiyonunun evine gönderen hususi kâtibi: — Siz Joe'nin evine gidiniz. Ben kendisine telefon ettim, demişti. Hal- buki unutkan kâtib, dünya çampi- in le yonuna ne telefon etmişti, ne bir d şe Maamafih zenci şampiyon bi- > raz sonra sırtındaki spor mayosunun Üzerine geçirdiği ipekli bir kimono İle ve gülümsiyerek yanıma geldi. — Ekzersiz yapıyordum, üzerime kimono giyip geldim. Kıyaletimden dolayı beni affelmenizi rica ederim... dedi. Zenci boksör gülerken son de- Tece beyaz ve müntazam “işleri ile diş macunu roklümlarını khatırlatı- yordu. Öyle gazetelerin yazdığı gibi hiç te dev gibi bir insan boylu, toplu, tam Karamnda bir adamdı Yalnız Ameriksda değil, ayni za manda bütün dünyada Joe Louise yeryüzünün en güzel siyah erkeği mazarile bakihr, Hakikaten hiç te Girkin bir ağam değildi. Sevimli ve son derece terbiyeli bir insandı. Du- varda asılı duran sinema artisti Mas West'in fotografı altına oturmuştu. Onunla konuşurken sik sık gözlerim bu fotografta ilişiyordu. Resmin al tında ertistin pek samimi bir suret- BE, te yazdığı cümleler okunuyordu. g Mae West şöyle yazmıştı: en «Güzel erkek ve kuvvetli insana ii her zaman galibiyetler temer w | Nihayet Sor ; ayı çok seviy dibe Gülümsedi: — Sinema; sik sık gideri 8inema art ini de tanırım, N lâ Klark Gableyi pek severim. Mas West te en sevdiğim arkadaşlarım- dan biridir. Fakat çok alaycı kadın- dır ha... Geçenlerde benimle radyo- da epey eğlenmiş... Kızacak oldum. n. Bazı di. Uzun | İ bir aralık dayanamayıp | Joe Louis'le bir saat Dünya boks şampiyonu Joe Louis ile nasıl konuştum? “Senede bir kerre midemi temizletirim canımın istediği her şeyi yerim..,, “Maça gitmeden evvel karım belime uğurlu addettiği kemerini bağlar 5 Joe Lonis'in «Akşam» a hediye ettiği imzalı resmi | Kendisine bir telgraf çekmeğe ka- rar verdim. Sonra vezgeçiim. Mae Weste kızılır mi? Kadınlar hakkında düşüncesi Dünyanın en güzel kara erkeği | addedilen dünya şampiyonuna sor- 4 dum: İ — Kadınlar hakknda ne düşünü İ yorsunuz. Siyah bir kadınla evlen- meniz bazılarında karaları, beyazla” İ ra tercih ettiğiniz kanaatini uyan- dırmış, doğru mudur? — Katiyen .. Güzelin karası, be- yazı yoktur. Beyazların arasında da öyle güzeller vardır Ki bakarken şiir okuyormuşsunuz gibi olursunuz. Ka- raların da çok güzelleri vradır. Fa kat ben kendi rengimde bir kadın sevâim ve onunla evlenâmi. — Evlilik hayatından memnun musunuz? — Çok... Pek çok. Evliliğin rahat- ığını bekârlığın bütün zevklerine tercih ederim. Dünyada me olursa- nız olunuz. Çalışmak isterseniz kati İ sükünete muhtaçsınız. Bu süküneti de bekârlıkta bulamazsınız. Evlilik ak için lâzım olan bütün darı mübealâğa canım.. Robert Taylor kim ben kim? O gü- zel, yakışıklı delikanlı... beni ne yapsınlar... bunlara şaşıyorum. Benim nemi be- ğeniyorlar, bilmem. ki... Bonra evli | e ğumu da unutuyorlar galiba... Maçlara girerken.. — Büyük maçlara girerken fazla heyecan duyar mısınız? Yenilmekten korkmaz mısınız? — Hiç bir maça girerken malğüb olacağımı aklıma bile getirmedim. Fakat herkes için mağlüb almak mü- hakkaktır. Ölünceye kadar insan galibiyetini muhafaza edemez. Bu- nun için mağlüb olsam da pek mü- teessir olacağımı tahmin etmiyorum. — Girdiğiniz maçlarda en ziyade nenize güvenirsiniz? Gençliğime... Ben gençliğe €hemmiyet veririm. Bunun için ben- den bir yaş büyük bir rakibimle dö- ğüşürken aklıma korku gelmez. Fa- kat benden bir yaş küçük, bir yaş genç bir boksörle karşılaşırsam doğ- İ rusu biraz düşünürüm. Kadınlar | Vakia bir çok | aşk mektubları geliyor amma ben de | — Kuvvelinizi muhafaza etmek için ne yapıyorsunuz? — Hiç... Yalniz sinirlenmemeğe, neşemi ve iştahamı kaybetmemeğe çok çalışırım. Zaten sinirli bir insan değilim. Fakat galiba biraz inadçı- yım. Çünkü aklıma koyduğum her şeyi yapmağa kalkarım. Neşenin kuvvet üzerinde büyük bir âmil ol duğuna kaniim. Neşeli bir gün, kuv- vetli gıda, güzel yemekler kadar ba- na yarar. — Ne yer, içersiniz? — Etrafımdakiler, menecerim ve saire bana bir takım gıda rejimleri yaptırmak isterler. Fakat ben cânr- Hikmet Feridun Es (Devamı 13 üncü sahifede) Yazan: Sermed Muhtar Alus 'Tefrika No. 101 NANEMOLLA Halbuki anahtar imamda... Ağaç- | ları, kümesleri, inek ahırlarını söken deo, Bu ailgıt üzerine: — Paşazadem, mürüvveten beş on kuruş araba parası ihsan et; Kasım nam şahsı bulup anahtarı getireyim!.. diyerek, etekleri tutuşuk halde boy- tadı caddeyi... Dört beş dakika geçmeden döndü: — Nimettesadüf, Edirneliye Lâleli camiinin alt başında wülâki oldum; derhal yedindeki anahtarı tesellüm eyledim. , İrfan, anahtarı aldı; yobazı savdı. Konağa girdi. Nefes alınamaz bir havasızlık. Bü- tün pencereler kapalı, Ervahiler dolaş- yukarı kata çaktı. Ora da da ağır bir koku. Hayasızlıktan si- nekler bile uçuşamıyor. Çorapların- dan yukarı üşüşen pirelerden kaşına kaşına, üst solanın kırık pencereli, gazete yapıştırılmış camlarının ba- şındakini açtı. Dadısı, mutfak yaptıkları odada yatardı. Orada ölmüş olacak... Odaya girince ruhuna üç ihlâs bir fatiha yol- adı. Kuranıkerim duvarda asılı... Alsın mi almasın mı? Kulak dolgunluğu var; seferi sayılır... Mushafı öpüp başına koydu. Kıble tarafını biliyor, yüzünü o tarafa çe- virdi; diz çöktü, Yasini şerifi okudu. Kalktı... Oda perişan halde, Dadı- nım sandığı aralık, Bohçaları darma- dağınık... Ellemişler, acle ile kapağını bile kapıyamamışlar; ötekileri de o halde bırakmışlar, İrfan artık orada duramadı. Gene gözlerinde yaşlar, konaktan kaçtı. O gece Hocapaşadaki otellerden bi- rinde kaldı. Sabaha kadar gözleri açık. Ertesi sabah erkenden otelin alt kat- e indi. Eskimiş havadisi Tahtından inen Abdülâziz damar- larını kesmiş; Sultanmahmud türbe- sine gömülmüş! .. O meseleye dair... Burada vakayı kısaca geçivere- lim, (1) Abdülâziz, , amcası Abdülmecidin şehzadelerinf, son zamanlarda büsbü- tün kuşkulanarak Beşiktaş sarayında baskı altına almış. Bunların içinde onca en netameli- si de veliahd Murad efendi. Avrupa seyahatinde, bunu yarıyoldan dön- dürmek istediğini, sonra aklını başı- na alıp (ben yokken tahta oturuve- rirse) diye vazgeçtiği bile mütevatir. dir. Murad efendi, bilhassa son günler- de hariçle hiç temas edemez hale gel- miş... Bu hal onu çok üzmüş; sinirlerini bozmuş, Tarihe ve ağaz tanburaları- na bakılırsa Murad efendi aşağı yu- karı okutturulmuş ve okumuş kimse- lerden sayılacak... Muhtelif hocaların (rahlel tedrisin- de) bulunmuş: Fevkalâde çirkinliğile meşhur, kitabeti osmaniyede yedi tu- Jâ sahibi meşhur Ferid efendi... Kava- id ve inşada mütebahhir Ömer hoca... Arâbiyat muallimi şeyh Hafız... Lisanı fransevi okutan Etem efendi (sonra sadrazam olan Etem paşa).. Mösyö Gardi... Musiki için de Guatelli paşa ile İtalyan LombardI... Şehzade, musikide ve piyanoda da o kadar ilerilemiş ki en müşkül ope- ra parçalarını falsosuz çalmada; ala- turka güfteler tertib ederek şarkı ha- Tinde bestelemede... Veliahdlığının son günlerinde, Çam- Uca eteklerinde, Kurbağalıderedeki çifliğine çekilmiş. Şimdiki baş mera- ki da mimarlık ve mühendislik. — Ben, dermiş, hanedanı Osmani- ye mensup olmasaydım mutlak mi- mar ve mühendis olurdum... Abdülüziz civıttıkça cıvıtıyor. Gidi- şatı hükümet erkânmın gözünden kaçmıyor. Başta serâsker Hüseyin Avni paşâ ve Şürayı devlet reisi Mitat paşa... Fi- kirler uyuşuyor: Hünkârı tahtından indirmek; yeri» ne Murad efendiyi getirmek... Tertibat almıyor. Bir gece (2) Be- şiktaş sarayı karadan harbiye mekte- bi talebesi ve diğer taburlarla, deniz- den de zırhlılarla abloka ediliyor. Vükelâ İstanbuldaki büyük rütbeli zevata, ulemaya, sair küberaya şafak- tan evvel Beyazıddaki Babı seraskeri- de toplanmalarını tezkerelerle bildiri- yorlar, Ertesi sabah, hepsi orada cemmi ga- fir... Hüseyin Avni paşa, Murad efen- diyi saraydan ahp getiriyor, hünkâr dairesi açılıp içine sokuluyor. Hal'ine dair şeyhislâm Hayrullah efendinin fetvası okunduktan sonra yeni padişaha biat ediliyor. Bunun üzerine, vijkelâ bir odaya çekilip ittihazı elzem cin tedbirleri mühürünü Aziz çlendiye göndermesi; sultan Muradı hanı hamisin tahta cülüsunun İstanbul ve taşra Mo durdurup oradaki nöbetçi zabitine (101) pare cülüs topu atılmasını em- retmiş. İstanbul ahalisi, yangın tapu ola- rak 7, misafir topu olarak 21 pareyi sayarken gürlemelerin uzadığını his- seder etmez, padişah değiştiğini anlı- yorlar... Herkeste şenlik, şadümanlık. Orta- lık bayram yeri.. Abdülüziz daha Beşiktaş sarayında. Serasker kapısından oraya irade teb- liğ ediliyor: Hakanı sabıka Topkapı sarayında bir daire tahsis edildiği ve ol canibe serian hareketi. Pehlivan, dayatmaz mı? — Buradan çıkmam da çıkmam!.. İkinci iradeyi Redif paşa bizzat gö- türüyor... Gene red cevabı ve hattâ tehdid... Valide Perteviyal sultanda da harem bölüğünden dışarılara fırlıya- rak, ağız açıp göz yummalar.. Fer- yad, figan, vaveylâ.. Abdülâziz bakıyor ki bu işin sonu sarp. Sarayın etrafı askerle, önüde donanma İle kuşatılmış. Kılıcını kuşanıyor. Yanına büyük şehzadesi Yusuf İzzeddini ve ikinci şehzadesi Mahmud Celâleddini ala- on çifte saray kayığına binip Topka- pi sarayına yollanıyor. Diğer şehzadelerle harem dairesi halkı da başka kayıklarla o tarafa ge- çiyorlar. Beşinci Sultan Murad, teşrifatla Sirkeci iskelesinden Beşiktaş şara- yına geliyor. . Bir şeyden haberi olmıyan Rusya elçisi general İgnatiyef, o gece Büyük- deredeki sefarethanede misafirlerile birlikte fevkalâde neşeli imiş, Kazas- ka bile oynamış. Cülüs toplarını duyunca human genzine kaçmış. Derhal Almanyada, (Ems) şehri kaplıcalarında bulunan Rusya imparaloru ikinci Aleksandra, kara haberini vermiş... Çar, huzurunda etbaı, sabah ça- yını içerken, Gorçakof telgrafı verin- ce, filcanı elinden düşmüş ve dili tu- tulmuş. Teselli etmişler, avutmuş- lar. (8) Abdülâzizin inişinden sonra Avrı- pa borsalarındaki Osmanlı eshami birdenbire üç buçuk frank yükseldiği- ni, Pertevniyal valide sultanın hazine- sinde saklı olan 8 milyon livaya ya- kın konsolid ve nukudun buna sebeb olduğunu söylediler. (4) (Arkası var) (1) Bu mebhase dair gazetelerde uzun . uzadıya sütunlar doldurulmuş, bunlar aylarca devam etmiştir. Biz bu mahud hikâyeyi yeniden pişirip ortay koyacak- lardan değiliz. Burada icab ettiği için, kısaca, mamafih gayası, bacakları kesil» miş kuşa da döndürmiyrek, nakledivere- ceğiz. (2) 30 Mayıs 1876. (3) Mourd — Comte Kerartıy. (4) Üssü İntilâb — Ahmed Mitat efendi, > SEM

Bu sayıdan diğer sayfalar: