i , ? & : ; ç N rr 13 Haziran 1938 sm — * Memduh biraz çapkınca bir adamdı. | Karısı İclâl de son derece kıskançtı. Fakat İclâl öyle böyle kıskançlardan değildi. Genç kadında kıskançlık âde- ta bir hastalık haline gelmişti. Biçare Memduh eve biraz geç gelecek olsa ka- pıdan girer girmez bin bir sualle k: Şılaşırdı. «Nerede kaldın? Niçin gecik İin? Yoksa bir kadınla beraber mi İdin?..» Bu suallerin arkasından da bağır- Ma, çağırma faslı başlardı. Bunun için Memduh karısının bu halinden son derecede şikâyetçi idi. İclâl, kocasının bir foyasını yakala- mak için bütün tedbirleri almıştı. Fa- Kat buna rağmen Memduhun hiç bir kabahatını öğrenememişli. Genç ka- dım bir gün elindeki mecmuayı okur- ken gözleri parladı, Okuduğu yazı manyatizmaya aitti, İngilterede ve Amerikada polis işlerinde manyatizma- dan istifade ediyorlarmış. Kendisinin hırsızlık veya bir cinayet yaptığından Şüphelenilen kimseleri manyatizma ediyorlarmış. Manyatizma ile uyutulan bu gibi kimselere polis memurları 80- Tüyorlarmış: — Doğru söyle.. Bu cinayeti sen mi Yaptın?.. Şu evi, şu bankayı sen mi #oydun? Manyatizma edilen adam bu Büallerin karşısında katiyyen yalan söylemiyormuş. İelâl bunu okuduktan sonra uzun Uzun düşündü. Kocasının birçok foya- öğrenmek için acaba kendisi de Manyatizmadan istifade edemez miy- di? O günden sonra kütüphane kütüp- hane dolaştı. Manyatizmaya ait bir sü- TÜ kitap satın aldı. Artık gece gündüz bunları okuyordu. Bilhassa manyatiz- ma ile bir insanın nasıl uyutulabilece- Gini öğrenmek için çalışıyordu. Memduh karısının bu garip meşgu- İyetine şaşıyordu. Acaba İclâl niçin Beceli gündüzlü bu acaip kitapları oku- Yerdu? Nihayet genç adam karısının niçin manyatizma kitaplarını oküdu- ğunu anladı. Onun maksadını öğren- di. Karısının bütün arzusu, kendisini manyatizma ile uyutup ona yaptığı kabahatları birer birer itiraf ettirmek. t. Memduh bunu anladıktan sonra Şeytan şeytan gülümsedi. Nihayet ay- Yarca cild cild kitap okuduktan sonra manyatizma hakkındaki ted- kikleri bitmişti. Bir gün genç kadın esrarengiz bir tavırla kocasının karşısına dikildi. Dik dik Memduhun tâ göz bebeklerine ba- karak, âdeta emir verir gibi sert bir sesle; — Gözlerime bak... Gözlerime bak.. Dedi, Memduh sanki manyatizma- lanmış gibi İclâlin gözlerine baktı. Genç kadın devam etti: — Gözlerime bak... Gözlerime bak... Uyu. uyu.. uyumağa başla... Uykudan başka birşey düşünme... Şimdi, şimdi Uyuyacaksın... Uyuyorsun... Uyu... Memduh, İclâlin bu haline gülme- Mek için kendisini zor zaptediyordu. ih sanki sahiden manyatizma- lanmış gibi gözlerini aralıkladı. İclâl devam ediyordu: — Uyu... Sana uyu diyorum... Uyu- Mak üzeresin... Memduh yalancıktan gözlerini ka- Padı. Uyüma taklidi yaptı, İclâl hay- Tetler içinde idi. Kocasını bu kadar Şabuk ve bu kadar kolay uyutabilme- 3ine şaşıp kalmıştı. İşte Memduh, şim- di karşısında mışıl maşıl uyuyordu. Şu dakikada kocasına herşeyi sorabilirdi. Nihayet heyecan içinde suallerine — Şimdi her sorduğum şeye doğru Cevap vereceksin?.. Şimdiye kadar be- Aİ hiç aldattın mı? Memduhun o dudakları Yattığı yerden cevap verdi: — Ne münasebet? Ben karımı hiç aldatır mıyım? Ben İclâli deli gibi se- Yerim... kıpırdadı, Genç kadın derin bir nefes almıştı. İşte senelerdenberi yüreğini kemiren #üpheleri bir dakika içinde bir tarafa atmıştı, Maamafih genç kadın bütün şüphe- a defetmek için bir sual daha sor- — Şimdiye kadar hiç hiç birşey mi ?.. Karının hoşuna gitmiye- Sek hiç bir kabahat yapmadın mı? Ma duhan gene dudakları kıpırda- AKŞAM RR — Karımın hoşuna gitmiyecek hiç bir şey yapmadım! İclâl memnun gene manyatizma | usüllerine müracaat ederek kocasını uyandırdı. Artık genç kadının sevin- cine nihayet yoktu Bundan sonra evde âdet haline gir- di. Her akşam Memduh, sokaktan dö- nüşünde İclâl onu karşısına alıyordu. Güya manyatizma ederek kocasını uyutuyordu. Genç kadın bundan son- ra Memduha bütün gün neler yaptığı- ni nerelere gittiğini sorup, öğreniyor- du. Yalancıktan uyuyan Memduh da bu suallere istediği gibi cevap veriyor- du. Artık Memduh da rahat etmişti, İc- lâl kendisine büyük bir itimad bağla- mıştı, Eskisi gibi öyle her gün kıskanç- lık kavgaları etmiyorlardı. Akşamdan akşama yalancıktan bir uyumakla her- şeyi hallediyordu. Fakat Memduhun rahatı çok uzun zaman devam etmedi. Eee, uzun müd- det sürüp giden hangi saadet vardır ki? Bir gün İclâl kendi aklınca Memdu- hu manyatizma ile uyultuktan sonra bir takım sualler sordu. Bu sualler bit- tikten sonra İclâlin aklına bir şey gel- di. Manyatizma ile uyutulan insanla- Ta herşeyi yaptırmak kabil olduğuna dair bir yazi okumuştu. Hattâ birçok- ları karşısındakilerini manyatizma ile uyuttuktan sonra onlara cinayetler bile yaptırırlarmış... Genç kadın bun- ları düşündükten sonra kocasına ses- lendi: — Sana emrediyorum... Şu dakika- da sen benim esirimsin... Bugün bana güzel bir elbiselik kumaş alacaksın... Anladın mi?.. Şimdi sen benim emri- min altındasın. Her sözümü dinleme- ğe, her emrimi yerine getirmeğe mec- bursun. Şimdi gözlerini aç.. Fakat manyatizma halinde git, istediğim ku- maşı al... Yalancıktan uyuyan Memduhun te- pesi atmıştı. Fakat ne yapabilirdi ki?.. Manyatizma ile uyuyan bir adam, ken- disine ne emredilse yapmağa mecbur- du. Madem ki şimdiye kadar sanki ha- kikaten manyatizmalanmış gibi uyu- ma taklidi yapmıştı. Eğer şimdi karı- #ının emrini yerine getirmiyecek olsa bütün foyaları meydana çıkacaktı. Bunun için o günü gitti, karısının istediği kumaşı aldı. Fakat İclâl işi azıtmıştı, Genç kadın artık kolayını bulmuştu. Hergün Memduhu manya- tizma ettikten sonra birşey ısmarlıyor- du. Bülün bunlar da zavallı adamca- ğızın canıma tak dedirtmişti. Vakıâ yalancıktan uyuyarak karısının ken- disi hakkında sorduğu suallere cevap yermek iyi bir şeydi amma İclâlin bir türlü sonu gelmiyen masrafları taham- mül edilecek gibi değildi. Hele kışa doğ- ru İclâl gene kocasını uyutup: — Bana bir kürk manto sl... emredince Memduhta şefak attı Artık bu işe bir nihayet vermek lâ- zamdı, Karısı bildiği manyatizma usul- lerile kendisini uyandırmağa teşebbüs diye etmeden evvel Memduh gerine gerine etmişti, gözlerini açtı. İclâl hayret manı emretmemiştim Kİ. Memduh gülümsedi: — Karciğım.. Galiba artık beni manyatizma tutmuyor... Eskisi gibi manyatizmanın tesiri altında kalamı- yorum... Gel sen şu manyatizma işin- den vaz geç... dedi (Bir yıldız) Gülhane tıbbi müsamereleri Senenin on birinci tıbbi müsamere- si kimya Prof. Burhanettin 'Tuğan ta- rafından açılmıştır. Bu müsamerede cildiye asistanı Dr. Hakkı tarafından Aktinomikoz'un te- davisi, asabiye baş asistanı Dr. Mevlüt, tarafından dimağın dahili mahfaza bir tömürü, dahiliye baş asistanı Dr. Sa- lâhaddin tarafından bir anlokarditiz lenta vak'ası, cildiye baş asistanı Dr. Tacettin tarafından pisöryazis an plak dahiliye baş asistanı Dr. Rüştü Oskay tarafından Banzoat dö sut Ja tedavi edilmiş Rie hurâci vak'ası ve Prof. Burhaneddin Tuğan tarafından Para- doksal Gerhart tenmülü ve basit ola- rak imal edilmiş bir portatif elektro- kardyogram cihazı gösterilmiştir. Münakaşaya Prof, Abdülkadir No- yan, Prof, Nazım Şakir, Prof. Bur- hanettin Tuğan, Prof. Burhanettin Urus, Prof. Cezmi “Türk, başasis- tan Selâhattin, Mevlüt, İspençiyari kimya başasistanı Ecz, Mustafa Suner iştirak etmişlerdir. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişi: Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim: (İstiklâl caddesinde Kemal Yüksekkaldırımda Vinkopulo, Gala- ta: Topçular caddesinde Merkez, Ka- sımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Salih Necati, Fatih: Ham- di, Karagümrük: Mehmed Fuad, Bı- kırköy: Merkez, Sariyer: Osman, Ak- saray: Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Vidin, Fener Vitali, Kumkapı: Cemil, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Yedi- kulede 'Teofilos, Alemdar: Divanyo- lunda Esad, Şehremini: Ahmed Ham- di, Kadıköy: Sadık: Yeldeğirmenin- de Üçler, Üsküdar: Selimiye, Heybeli- ada: Tomas, Büyükada: Halk. Bahar kadar taravetli; çünkü: Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra ADYOLI " ye kullanıyor RADYOLİIN Dişleri çürümekten korur ve güneş gibi parlatır. RADYOLİN Diş etlerinde bulunan mikropları tamamen izale eder. RADYOLİN Bütün ağza sıhhat, letafet ve cazibe verir. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra Daima Radyolin Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Sahife 9 'Tefrika No. 24 İmparator, Papanın Bizansın dahili işlerine karışmasına kızmıştı, Kardinala “ Ben yapacağımı bilirim!,, dedi a ii «Büyük tehlike» Papa ve Bizanslılar Moğollar (1241) de Macaristanı istilâ ederek Adriyatik sahiline in- dikleri zaman, Romüda ve Venedik- te bütün kardinallar «büyük tehli- kez diye karşıladıkları Moğol istilâsı- na karşı «mukaddes harb, ilânından başka bir şey yapamamışlardı. Bu suretle aradan yirmi yıl geçtiği halde Avrupa devletleri Moğol istilâ- sına karşı duracak hiç bir tedbir ala- mamışlar ve Macaristan bu istilâda en çok zarar gören bir devlet olmuş- tu. * Nihayet kral «Belâş bir ordu düzerek Moğollarla çarpısmağa baş- ladığı zaman artık Moğollar da Ma- caristanın dörtte üçünü terk etmiş ve Rusyaya geçmek üzere Polonyada karargâh kurmuş bulunuyorlardı. Göktay henüz, Arabistana gönder- diği adamlarından bir haber alama. mıştı. Moğol başkumandanı Arabis- tandan haber bekliyedursun, biz gelelim İtalyaya. vi Bizans, Moğol ve Macar cepheleri- ni şöyle bir kuş bakışile gözden ge- çirdikten sonra, romanımızda büyük rolü olan Romalı kardinallara ve Ve- nedik şövalyelerine de şöyle bir göz atmadan geçmiyelim. Papa sekizinci Greguvar ölürken, kardinallarına: «Bizansa yardım ediniz. Hiç olmazsa orası Moğol istilâsm- dan masun kalsın.» Diye vasiyet etmişti; Yeni Papanın Greguvardan ziyade Moğol ve müslüman düşmanı oluşu, bütün kardinallari bu vasiyet etra- fında toplamağa vesile olmuştu. Papanın Bizansa gönderdiği kar dinal «İstellos imparator Mihali Pa- leoloğun sarayına girdiği zaman: — Size, Macarların «Altın ferma- niş (1) na benziyen bir mektub ge- tirdim. Papa hazretleri, bu mektub- da size impsratorluğunuzu İlelebed yaşatacak bazı öğüdler vermektedir. Dedi, Mihail, Papanın tesiri altın- da kalmak niyetinde değildi. Kardinal İstello Papanın mektubunu okudu. Mihail bu mektuba beklenen alâka- yı göstermedikten başka: — Papa ne hakla benim dahili iş Jerime karışıyor? Diye sormaktan kendini alamadı. Papa bu mektubunda Bizans im- paratoruna şunları tavsiye ediyordu: «| — (Büyük tehlike) henüz zail olmadı. Bu tehlikeyi önlemek için askeri tedbirler almalı; © — Moğolların Adriyatik sahi- linden, Arab yelkenlilerile Bizans ka- pılarına gelmeleri muhtemeldir. Bu- na karşı imparalorluğun daima uya nık bulunması lâzımdır» «3 — Orduyu takviye etmek için vergilerin arttırılması, halka verilen şahsi hürriyetin tahdidi icab eder. Zira, geniş mikyasta hürriyete kavu- şan insanları harbe sürüklemek çok güç olur!» «4 — Kostantaniyeyi casusların istilâsından kurtarmak, ilk yapıla- cak işlerin başında gelmelidir. Ca- suslara karşı çok şiddetli davran- mak lâzımdır. Venedik hükümeti bu hususta Bizans imparatorluğuna âza” ml yardımı göstermeğe hazırdır.» İmparator Mihail bü müdahaleye tahammül edemedi. Kardinal İstelloya: — Ben düşmana karşı - icab eden tedbirleri vaktinde aldım. Eğer Pa- pa hâzretlerile Venedik hükümeti, Moğolların Adriyatikten Akdenize inmelerine mâni olamazlarsa, benim bu tehlikeye karşı yapacağım bir iş vardır: Onlara (hoş geldiniz!) de- Kardinal, imparatorun bu cevabi- nı hayretle dinliyordu. — Düşmana kapılarınızı açacak ve yurdunuzu çiynetecek misiniz? Diye sordu. Mihail güldü: — Böyle bir tehlike karşısında düşmana nasıl mukabele edeceğimi © zaman görürsünüz !Şimdiden, © zama nyapacağım şeyleri söylememe imkân yoktur. Dedi. Kardinal İstello, imparato- Tun halka fazla hürriyet verdiğini, vergi ve askeri” işlerinin muayyen bir nizam altına alındığını görünce: — Siz bu kadar şımarık bir mik letle düşmana karşı koyamazsınız! Demekten kendini alamamışlı Kardinal bir müddet sonra Bizans- tan Romaya döndü, ve imparatorun sarayında ve şehirde gördüklerini Papaya anlatti, Papa bu haberleri diğer iki kar. dinalla Venediğe ve Napoliye bildir- di. Mihailin Papaya boyun eğmeme- sinden bütün kardinallarla beraber Venedikliler de hiddetlenmişti. İtalya ile Bizans ticareti o devir. de her iki taraf için çok faydalı ne ticeler veriyordu. Birinin eksiğini diğeri tamamlıyor, birinde olmuyanı öteki tedarik ediyor ve bu suretle iki millet arasindaki alışverişler ırki mü- nasebetlerin tesisine yardım ediyor- du. Venedik şövalyeleri Papayı rencide etmemek için: — Bundan sonra Bizanslılarla Alışveriş yapmıyalım.... Dediler. Papa, Bizansla münase beti kökünden kesmek niyetinde de- ğildi. Buna muvafakat etmedi: — İmparator Mihailin başına Ce- nevizlileri musallat edelim, Ceneviz- Mler onları yola getirmenin usulle- rini bilirler, dedi Cenevizliler, Bizansta Galata ve Beyoğlu kısmına Akdenizde de bir kaç adaya hâkim vaziyette idiler, Kardinal İstello el altından Gala- taya bir adam göndererek, Cenevizli. leri Mihali Paleoloğ aleyhine tahrik etti. Mihall zeki bir adamdı, kardinal İstellonun Cenevizlileri kendi aleyhi- ne nasıl kışkırttığını çabuk sezmişti. Bu yüzden-imparator Mihail ile Pa- panın arası açılmıştı. Gerginlik ilerleyince, Venedik hü- kümeti Papanın ihtiraslarına âlet olmaktan ve Bizanslıları gücendir. mekten çekindi. Kardinal İstelloya: — Artık sen de Bizans işine bur nunu sokma! Tarzında bir haber gönderdiler. İslello Vatikana baş kardinal ok maâk vaadini aldığı için Papanın ar- Kardinal İstello, Papadan daha ha- ris ve daha inadçı bir rahibdi. İm- parator Mihailin Papaya karşı bo- yun eğmemesine tahammül edemedi. Bu sırada Venedikli Kontardo bü- tün şiddet ve heybetile kardinalın karşısına çıktı. Kontardo, Bizanslılarla geniş mik- yasta ticaret işleri yapan bir tüc cardı. Fakat nüfuzlu şövalyelerden lerin mesuliyeti, hattâ hükümdar bu ka- nunu, yani «Altın forman» 1 ihlâl ederse, a v7, gür sr aa maszeı manti nm