TEÇŞTEOT7TeTTET ge” RERRURATPAR TEsTştuvTve NX GİRFBETE vx V * AE VT gPet i lerde muhakkak — görmüşsünüzdür. Fakat o; kendisinden pek az bahset- 13 Haziran 1938 m AKŞAM Sahife 7 GZİNEMA Büyük bir sinema yıldızı Mister Smith'in İngiliz topraklarına çıkması mühim bir mesele oldu Dört ayaklı artist Londrada çevireceği filim Mirna Loy ve Willlam Powel ile Mister Smitk Geçen hafta Çusen Mary vapurile | Amerikadan İngiltereye gelen yolcu- lar arasında büyük bir sinema yıl dızı vardı, PFilimlerde mister Smith Adını alan bu büyük yıldızın asıl is- mi Skippy'dir. Mister Smith vapurda Yüks bir kamarada seyahat etmiştir. Kendisine meneceri, hizmetine me- Mür iki kişi ve çevirdiği filmlerde | fazla yorulmaması için ehemmiyet- 8iz sahnelerde yerini tutacak bir ben- zeri refakat ediyordu. Mister Smith Vapurdan çıkar çıkmaz trene binmiş ve Londraya hareket etmiştir. Lon- | rada çevrilmekte olan bir filimde | mühim rollerden birini yapacaktır. Mister Smith, yahut Skippy kim- | dir?... İhtimal ki bu ismi hatırlamı- Yâcaksımz ve bu artisti, filimleri Ay- Tupada pek az gösterilen Anierikan Yıldızlarından biri zannedeceksiniz. Halbuki mister Smith'i bir çok filim- tirdiği için ismi hatırda kalmamışfır. Mister Smith'in diğer artistlerden farkı yalnız kendisinden pek az bah- | Bettirmesi değildir. Diğer mühim bir | fark daha vardır ki o da bu yıldızın dört ayaklı olmasıdır!... e Mister Smith, yahut Skippy, Skoç cinsi bir köpektir. Son derece zekidir. Verilen emirleri anlamakta ve tamamen tat- bik etmektedir. Bu yüzden yıldızlar Sırasına girmiştir. Skippy bir çok artistlerle beraber filim çevirmiştir. Fakat en ziyade Myra Loy ve William Powel ile bir- | Mikte çalışır. Bu iki artistin hemen bütün filimlerinde Skippy yahut mis- fer Smith'in mühim bir rolü vardır. Mister Smithle beraber seyahat edenler * Mister Smith'in yanında, yukanda Söylediğimiz gibi evvelâ menaceri, daha doğrusu sahibi B. Henry Eart, #ntrenörü Franck Weathevax ve bir | de hizmetçi vardır. Filimlerin ehem- Miyetsiz sahnelerinde, yahut ışık ve Salre tecrübelerinde yerini tutacak | çevireceğini söylemiştik. Dört ayaklı İ dan vermemeği daha muvafık buk ri Jim adındaki köpek de ken- “ disine refakat etmektedir. | için haftada 6000 lira ücret alacak Mi Jim efendisini takib etmeğe ve ona karşı hürmetkâr vaziyet almağa Ade- tâ alışmıştır. Fakat fırsat bulunca Skippy ve Jim diğer köpekler gibi dalaşmaktan geri durmazlar. Meşhur sinema yıldızına Londrada bir otelde bir daire tutulmuştur. Keri-| disinin stüdyoya gidip gelmesi, 48- hirde gezmesi için de mükellef bir otomobil satın alınmıştır. Haftada 900 sterlin Mister Smith'in Tondrada bir filim artist bu filim için haftada 900 ingiliz lirası yani aşağı yukarı altı bin lira alacaktır. Artist şimdiye kadar 15 | filim çevirmiştir..Senelik kazancı bi- zim paramızla, 120 bin lira kadar tu- tuyor. Mister Smith altı yaşındadır. Daha dört beş sene 'yıldizlık mevkiini mu- hafaza edebilecektir. Dört ayaklı ar- tist filim çevirmekten zevk alır; Sa- bahları erkenden kalkar, banyosunu yaptıktan, kahvaltısını ettikten son- ra stüdyoya gitmek için adetâ sabır- sızlık gösterir. Stüdyoda büyük bir intizamla çalışır. Mühim bir mesele Mister Smith'in İngiltereye girme- si adetâ siyasi bir mesele olmuştur. İngiliz kanunları mucibince hariç- ten köpek girmesi yasaktır, Çok müc- bir bir sebep yüzünden bir köpeğin | girmesi lâzım gelse uzun müddet ka- rantınaya tâbi tutulur. Bunun sebe. | bi kuduz korkusudur. İ İngilterede kuduz tedavihanesi | yoktur. İngilizler kuduz tedavihanesi | tesisinden ise kuduz hastalığına mey- | muşlardır. Bunun için ilk olarak İn. | giltereye hariçten köpek gelmesini | yasak etmişlerdir. Kuduz bolaşıcı bir hastalıktır. Hariçten bu hastalığın mikrobu gelmeyince İngilterede ku- duz çi ası kabil SE Bun; n başka İngiiteredeki bütün köpekler | de sıkı nezaret altında bulunduru- il ur, İgiltereye hariçten köpek girme. | mesi hakkındaki kâyıd o kadar sıkı- | dir ki bir zamanlar Kraliçe Viktorya İ Fransada iken cins bir köpeği çok beğendiği halde İngiltereye getireme- miştir. Köpeğin sahibi: — 8izin gibi haşmetlü ve kudretli bir hükümdar sevdiği köpeği İn- giltereye sokamaz mı?... deyince, Kraliçe şu cevabı vermiştir: — İngilterede Kraliçeden daha kuvvetli ve kudretli bir şey vardır ki o da İngiliz'kanunlarıdır. Bir istisna İşte bu sebeble mister Smith'in İngiliz topraklarına çıkması işi bü- yük bir ehemmiyet peyda etmiştir. Dört ayaklı sinema yıldızı uzun bir karantınayı kabul edemezdi. Bunun için bir istisna yapmak, yahut artis- tin Londrada da filim çevirmesinden vâzgeçmek lâzımdı: Ortada İngilte- renin iktisadi menfaati mevzuubahis olduğundan kabine, istisnaen, dört ayaklı artistin ve benzerinin girmesi- ne müsaade etmiştir. Yalnız bu iki artist diğer köpeklerle katiyen temas etmiyecekler, stüdyodan çıktıktan | sonra sokaklardan yalnız otomobille geçeceklerdir. Aâres tebdili için yirmi beş Kuruşluk pul göndermek lâzımdır. — Rebiülâhir 14 — Ruruhuzır 31 & İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatı E. 020 840 433 8241200 208 Va. 200 4,26 12,14 18,15 1D4l 2144 İdarehane: Babıdili Acımusluk So. No. 19 Yazan: Sermed Muhtar Alus NAN te: — Ey manendi mesture ke- buter, diyordu, b ya soktun ha. O küçücük feminle anı tel i ye emi!.. Peçeli ile Pembeten gene ortaya çıkmışlar, dumanlılıktan ayakları do- laşa dolaşa, fakat deminkinden daha kıvamlı, daha kıvrak oynamağa baş- Jamışlardı. Tak, tak, tak, tak, tak!... Sokak kapısı #ik sık, hızlı hızlı öy- le bir vuruluyor ki... Saraylı lâhzada kendini pencereye attı. Kapının önünde dört kişi... Baskın diyecek, dört kişi ile baskın olmaz. Mahalleli toplanır, imam, bekçi de arada olur. Evi basamıyacakları da başka bahis, Kaç kere teşebbüs vâki olmuş. Saraylı Zaptiye nazırına ko- şup işi halletmiş. Arkasının sökmi- yeceğini öğrendikleri, için mahalle- linin çoğu başka semtlere taşınmış- lar; kalanlar da havsalası genişler, 'Tarandit sordu: — Kimi istiyorsunuz? — Saraylıyı! — Burada Saraylı, maraylı yok. Yanlış kapıyı çaldınız, uğur ola!, Zincirkıranın sesi sokağı inletti; — Ulan kime uğurlar ola? Benim kim olduğumu biliyor musun sen?. Bana adla sanla Zincirkıran Riza derler; öbür adımı da sorarsan Deli alay beyi, Aç kapıyı kaltak, herkes gibi biz de eğlenmeğe geldik. Zincirkıranın kim olduğunu İs tanbul içinde bilmiyen var mı? Yüzü- nü görmiyenler bile ismini duymuş. Göbekli / apışakalmıştı. Kurban Oseb iki elini sallıyordu: — Gle babam gel gel gel, gel anam gel gel geli... Bunun tutarak tarafı yoktur, açacağız kapıyı! Arab Tayfur da fikir beyan ediyor: — Erkek, omuzdaş adamdır. Bu- yur beycağızım deriz, meclisimize alırız. Başka türlüsü 2ifosa varır!... Asalı: — Hay Allah razı olsun, diyordu, Diz bağları gevşeyip bir sandalye- ye çöküvermiş, zangır zangır titri yordu: — Cümlenizden istirham ederim, ayaklarınızı öpeyim böyle yapalım. Ben çekileyim ortadan!... Peçeli düdüklükte: — Can alacak Azrail değli a bu, bizim gibi adam. Burada bu kadar kişiyiz. Nereden geldiğine onu piş- man ederiz. Fetvahaneli şu kadar söyliyebildi: —TAIAJA!.. Düdük bir daha öttü: — Kurban efendi gene pencereden Pehlivan paşaymış gibi söylense, 'kaçırsa herifi! Nimeti Mollada dil tutulmuş. El- lerile at ayak atışlarını taklidde, sonra şehadet parmaklarını yanyana getirmede, (Pehlivanla, bir araba beygiridir). demek istiyor. Aşağıdan bağırtılar gittikçe kuv- vetleşiyordu: — Saraylı, kaltak bekletme; yoksa omuzlıyacağım kapıyı!... Pamuk Bacının sarası tutmuştu. Büyük Ceylân, Güvercin, Sarı Papa- gan - yani onlar bunu bilenler - ba- yılmışlardı. Saraylı Asalıya: — Bu Zincirkıran sahi bu kadar yamanlardan mı?. diye soruyor, ce vabı alıyordu: — Ne diyorsun beş adı üstünde, Bilek kalınlığındaki zincirleri bir asi- hşta kıriyor. Sıkıya gelsin, dağ bile devirir. Şu koca evi temelinden oy- matıp çatır çutur yıkar, Nimeti Molla, bir elile geceliğinin eteklerini toplamış, ötekile Eşrefin kolundan sıkmsıkı yakalamış, etra. fa: — Aman ben de tegayyüb edeyim. Sizlerden biriniz meclisi kurmuş olun; herifi ağırlayın, koltuklayın. Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demişler. Ayı boğan yosmalardan hangisini, hangilerini beğenirse zin- har mümanaat etmeyin!... diyordu. Pembeten, gene (Peçeli ile elele, yukarıyı boylamağa çabalıyor. Gö- bekliden kolunu kurtaramıyordu. ——aaana 'Tefrika No, 88 MOLLA Avuçlarını uğuştura uğuştura, aya- ğının birini kaldırıp öbürünü indi- ren Kurban Oseb: — Molla beyim, dedi, böyle doşt gecesi yâpacak olan babayiğitin lord, banger, mirasyedi olması lâzımdır. Kapıdaki beni de bilir, züğürdlüğü- mü de... — Şu emri'mühimmi sen deruh- de etsen Sinan efendi!... — Lord, banger, mirasyedi hali bendenizde ne gezer velinimet. Ta sadduk dileyen fıkarayi sâbirinden bulunduğum vechimden nümayan... — Tayfur efendi, bu işi elhak sen — Açlıktan nefesi kokan bu surat- la söker mi ya, Molla beyciğim? Kapı tekmelenmeğe başlamıştı. Fetvahaneli “lambayı üfleri ve ko- cakarı ağzile pencereden seslendi: — Işığı getirirken sönüverdi. Geli- yorum, açıyorum evlâdım! O aralık kolunu kurtarabilen Eş- Tef, Peçeli ile sofaya seğirtip merdi- vene ayak bâsarlarken, Şişko entari- sinin eteğini yakaladı: — Allah Miâh rizası için beni bi- rakmayın!... Peçeli göğsüne kakıp yere oturttu: — Çabuk yürü müşirzadem, mo- ruk hâlâ o kafada, Yanımıza eklene- cek. Sıyrılıp yukarı kaçtılar; odaya girip kapıyı kilitlediler. eteğine yapıştı ve avucuna iki lira sıkıştırdı: — Hadi tosun, mirasyediliği kabul ediver; bizi kurtar şu cehennemden! Liraların yüzü sıcak, Arab cebine attı: — Ne çare, halırın için kabul ede- lim! Aşağı inip kapıyı açtı: — Buyur aslanların aslanı, mec- Uisimizi sevindir!... Bu gece sayen- de, karınca kararınca “bir eğienti ya- piyorduk. Kusuruna bakma, Saraylı ablamız tanıyamadı sizi!... Saraylı da yetişmişti: — Ayaklarının altını öpeyim, af buyurun. Râya dininde can vereyim ki siz olduğunuzu bilemedim, pek ona bir takım ipsiz sapsızlar, serseri güruhları: (Biz şuyuz!.. Biz buyuz!.) diye kapıyı açtırıp başımıza derd olu- yorlar. Ev sizin paşacığım! ... Dört kişi içeri girdi: Zincirkiran, Nanemolla, teftiş mü- dür muavini, ser gardiyan... Arab Tayfur, İrfanı görünce afal- ladı. Bu gelişin encâmında fırtına muhakkak... — Pamuk Bacı, lAmba gösteri... derken kargaşalık arasında yallah mutfağa. Atlı Hasas Hasibe, lâlanga: — Bu kılıçlı, çizmeli bey Dârışüra başyaveri Meşe Emin bey mi?. diye önüne dikilirken, Arab: — Savul öradan kaşar!... deyip, bir omuz vurarak haydi bahçeye; duvar- Misafirler, meclis odasına çıktılar. Binan efendi, Zincirkiranı derhal etekledi: — Evkaf omukayyidanından İs- mail Süleyman çakiriniz hakipayini- 76 her an rumaldir! Kurban Oseb yerlere kadar eğilip temennahı çaktı: — Gülü tarife ne hacet, ne çiçek. tir bilirsin; bu kölenide pek rina tanırsın, Kurban her dem duacındır; efendime boyun uzatmadadır!.. Rıza bey iltifat etti: — Sen ds mi buradasın be kart ağında koca oluncas ol didelerin manzuratı da nuranur olur. İşte böyle maymunu ceylân görür. — Maymunluğu kabul ediyorsun hal... Kah kah kah kah! Etrafa bakındı. Pesi yıktı: (Arkası var) PEY Si 3 7 EN 5” 2 iy : iie mabette. ln iğ ÖN İP Mİ e a a