12 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

12 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DR e e İM e i K ; : BEYE ERE a “Kırmızı rı derililer ar. arasında yapılan Kırmızı derililerin köyü Taos'taki Küçük otelin önüne kalabalık bir pa- #âr kurulmuştu. Rile yapılmış nadide li işleri almak için binlerce zen» Gin Amerikalı otomobillerle kırmızı en köylerine gelmişlerdi, Hat- mıntakaya nisbeten yakın $€- len Los Angelesten, San Diya» Bodan gelenler bile vardı. Kırmızı derililer bütün Amerikada Bek meşhur olan harikülâde tabaklar Mal, çömleklerini, günlerce göz nuru 'k elde yaptıkları yüzüklerini, lerini, gerdanlıklarını pazara #etirmişlerdi. Bilhassa gayet pahalı larının önünde şık Amerikan İsrı kaynaşıyordu. Amerikada büyük sinema artistleri, #üğinler, sanayi kralları arasında bu tabakların birkaç takımına Sör HİP olmak en büyük zenginlik alâme- ir. Kırmızı derililerin yaptıkları ta çanak, çömlekler Amerikada na- Çin porselen takımlarını bilg iyi bırakacak derecede rağbet» Birçok sinema artistlerinin evlerine ! » Sofralarında yemek, kırmızı derili- yaptıkları tabaklar içinde ye Wir. “Yüzlörce kırmızı derili sinemi Yüdızlarına tabak, çanak, vazo yetiş- ek için günlerce, o gece çalışırlar. Meselâ Taos'ta Mag West, e Dietricih ve saire gi- bi birç dızların hususi tabakçır Vardır, Bir tabak için bazan haf- ta çalışılır. İşleri gayet geç iler- £ Kırmızı derililer bir tek tabağı İ Pk yüksek finte satarlar, Fakat bu bir ik tabak için haftalarca uğraşırlar. Hakları çanak, çömleği dört beş ke- Ye Pişirirler, Üzerlerine kat kat boyar sürerler, her köşesine nadide T€- yaparlar, Bunun için Taos pazarından birkag tabak alıp otomobilile evine dö- her Amerikan kadını kendisini mesud addeder, Büyük zengin- E evlenen kızlarına, oğullarına ver- Ükleri hediyeler arasında mutlaka Kümuzı derlilerin yaptıkları tabaklar- Sn bir veya birkaç takım tabak ta Tâtdir. Meselâ bundan bir müddet ev- u Dir bar kızile evlenen Amerikada- Bâzeteciler kralı Hörst'ün oğluna “nesi tarafından verilen hediyeler a gayet güzel iki takım kırmı- derili işi tabak ta bulunmaktadır. Yüzükler ve bilezikler lilerin pek meşhur eşyaların- «an biri de yüzükler ve bileziklerdir. Bunlar âdi madenler veya gümüş üze ie Arizona dağlarından koparılmış Mak Tenk taşlar yapıştırılarak yapıl- “ğı halde Amerikada son derecede Pahalı Kâda zenginler zenginler nişan halkası olirik ön ilarına, bu yüzüklerden vermek» Pazara ta girdik, Nadide tabak ve ça- ve yüzüklerin arasında, bir- kıymetsizleri, taklidleri var. nda uzun küpeler sallanan derili erkekleri, bunları gafil cılara satmak istiyorlar. indeki dört beş tabakla beraber ya am da bizim yanımıza yaklaştı, VE ize © Bu tabakları size göyet ucuza ge ilirim . dedi, harikulâde nadi- m #eylerdir. Bunlardan iki takım ta- ia Grela Garbo için yaptım. Da- üs hatta gönderdik. Düğün he- Üyesi my - nak almak niye zı söyledik. Fakat 1? Peşimizi bırakmıyor ki... arasında Hindiilerin otur ( Wan nadide ve harikulâde güzel tabak çanak çö çöm pa Hi Ü ” İ i ———— Günlerce göz nuru dökerek mlekler Kırmızı derililerin yapi yaptıkları sofra takımları porselenden daha pahalıdır Amerikada beyaz ırka mensup olmayanlar beyazlar arasına karışamazlar . Yalnız kırmızı derililer bundan misosradır xa eye İİ nadide yüzükleri, bilezikleri yapan kırmızı derililer — Sonra pişman olacaksınız. di- yor, şimdi siz bunları alınış, Şehirde bu tabakları antika diye 10 misli fk atine satarsınız, İsterseniz size yü zükler, bilezikler vereyim... Bizim yür züklerimiz uğurludur, Şu yüzüğü gö- rüyor musunuz? Bir kabile reisinin eski yüzüğüdür. Bu yüzük sayesinde o kabile reisi girdiği her muharebeyi kazandı. Çok uğurludur. Hem ucuza da verebilirim... Yeni dünyanın iptidal yerlerinde bu uğurlu eşya satanlardan insana gına gelir, Küçük Meksika köylerine de, Amerikanın ortasındaki Hindli- lerin yaşadığı mıntakada her şeyi si- 26 uğurlu diye sürmek isterler. İ — Arkamızdaki adama; İ — Haydi zahmet etme... Biz uğura filân inanmayız... diyecek olduk. San- Ki kendisine küfretmişiz gibi: — Aman, dedi, sözünüzü geri alır nız. Öyle lakırdı olur mu? Dondurmaya rağbet Pazara öteberi olmak için gelen tüo- carlar beraberlerinde, kutuların için- de, Amerikanın meşhur dondurma sından kilolarca getirmişlerdi. Kır- | mızı derililerin en çok sevdikleri şey İ de bu doridurmadır. Oturdukları yer | ak olduğu için dondurmaya bö ar, Pazar, meşhur Amerikan asının içinde satıldığı, mu İ kava bardaklarla dolu... Bizimle be- ; İ raber pazarı dolaşan bir Amerikalı İ dondur yerdeki bu bardakları göstererek güldü: Yazan: Sermeğ Muhtar Alus Sahife 7 'Teirika No. 87 NANEMOLLA — Kande diyardayiz yahu, diyordu. Asltanei saadette, darülhilâfeti ali- yede zecrü şiddet söker mi?.. Devletin kanunu, nizamı, polis, zaptiyesi var... Bunu demekle beraber duvar tara- fına sinmiş, İşte şimdi sufret içre. Kor- kusu titreyen sesinden betli. Fetvahaneli: — Hay hay velinimet, hay hay. Pek yerinde ve pek muvafık bir müta- leai makule, “Havfı mucib hiç bir se- beb yoki.. diye tasdik ededursun, yosmalardan birine gizlice, sarığının, cübbe ve şal- varının, mestlerinin nerede saklı ol- duğunu sormada, Kurban Oseb gene tekrarda: — Yiğitim kümese buyursun; iste- diği tavuğu, pilici yanına çekincez süt limanlık olur. Bunda buncaz mün- hal mallar var! Arab Tayfur da atmada: — Biraz durun, pencereleri taşla- mağa kalkışsın da göreyim. Düşecek taşla kafasını kıracak benim. Peçeli bu yolun yeni yolcularından ya, Ayı Raşidin kim olduğunu bilmi- yor. Zira o, bir adam vurma mesele- sinden iki senedir hapiste; o gün çık- Yosmalar yanyana toplanmışlar, oda kapısının önüne üşüşmüşlerdi: — Ayı Raşid bu eve girmeden geri dönmez! Kafasına koyduğu şeyden, kafasını kessen vazgeçmez! — Kapıdan girmese bacadan girer alimallah!. — Kapı mapı dinler mi? Bir tekme- de arkasına devirir ayol! — Eyvahlar olsun yarın gene mâ- halleli ayaklanacak, Karakollara, 2ap- tiyelere bizi şikâyet edecekler; mahal. lemizden çıkarın bunları diyecekler... — Sraylı ablam Zaptiye nazırına görünür, o ciheti bastırır. Tasa keşke bu olsa... Akşamdanberi bodrum katlarında, mutfaklarda siftinmiş durmuş, kar- deşinin yukarı çıkıp odasına kapan- masını beklemiş, ondan sonra meyda- na çıkmayı ve kendisine bir kısmet bulmayı ummuş olar Allıhasas Hasi- be, sofadan Saraylıya yavaşçacık ses- .. Kardeş biraz bana Evin önünde nâralarla beraber ka- pi da yumruklanıyor, tekmeler sav- ruluyor... Saraylı sofay Pıştı: — Ayol sen de mi &lık emeti oldun? Ayıya bir kaşkariko oynıyamıyor mu- sun?.. Meclisinizde İstanbulun baş- mukallidi Ermeni var; Sağrazamların, şeyhislâmların, Moskof elçilerinin bi- le taklidlerini yapıyor. Pehlivan Halil çikti; Atlıhasas yar — Molla beyciğim, dedi, bak ablam Kurban, seryaver Hail paşanın tak. lidine koyularak, evvelâ dolgun del gun bir iki kere öksürdü. Kafesi ara- layıp aşağıya tükürdü: — Destur!.. Ecinniyat ve Yeeücüs meecüc kabilinden kimse olmasın!... Kapıya vuruşlar kesildi. Kurban, gür sesle gene aldı: — Bu mahallede kahveci mi yoksa bozacı dükkânı mı var? Kahve mi dö- vülüyor, yoksa darımı eziyorlar?.. Ne- dir bu gümgümler?.. Sesini daha yükseltti: — Tarandil hanım, Pamuk bacı baksın kapıya. Yoksa bizim Hüseyin çavuş demirkırı beygirimi mi getirdi? Şayed öyleyse söylesin ona, bu gece buralıyım. Derhal sarayı hümayun gitsin; nöbetçi mabeyinciyi görsün; desin ki (seryaver Pehlivan Halil pa» şa gelemiyecek; bir yere davetli) ... Karşıki odada, karanlıkta dışarıyı güözelliyen Kumru ile Güvercin, kah» kahalarla odaya koşuştular: — Ayı Raşid, arkasına bile bakma» den dan öze bir kaçış kaçtı ki görmekliğe pie, Osebin boynuna sarılan sanan; öpen öpene. En başta Gö- — Cenabı Rabbi müstean, senin her bir umurunu âsan eylesin! ü Entarinin cebine el atıp avucung beş lira sıkıştırdı: — Mabadi var. Şu, Tilkai nefsimizg şimdi sudur ediverdi. Bununla keri- mezadelerine rahatülhulkum falan &larak bizler gibi onların da ağızları» ni tatlılandır!.. Fetvahaneli de ne kucaklaşma; — Merhum ammim, kürsü şeyhi 'Esseyid Mehmed Hulk! efendi gafere- leh Hicazdan avdet edince, Sirkeci iş- kelesi önünde lengerendaz ve hüccaci kirami hâmil «Seyri bahri» nam sefi- neye şitab etmiş, hacılaşmıştım. Şeyhi mezkörla bu rütbe derun! sarmaş do- laş olmadımdı ey zimmi!, Saraylı da Kurbanın eline varıyor. du — Kazaskerler, şeyhislâm kapılılar gibi boynunuza sarılarak teşekkür et- mekliğim mümkün değil tabil, Uza- tın, ben de elinizi öpeyimi.. Pembetenle Peçeli gene elele ve bü- run buruna; raki Maamafih azametleri yerinde. Eyvak lah deseler dilleri aşınacak, Kafesler arkasından bir daha sokak kollandı. Belâlıdan eser yok. serii bihâyâ için, bir kelbi akur avave etti diye neşel nişatımızı haleldar ef- miyelim. Saraylım kemanını, tarabu- rTunü utunu, her kangisini dilersen al O derece keyifli ki tab'ı şairanesi de galeyanda, kıtaları, beyitleri ardarda sıralamada; Saraylı, keman elinde, soruyordu: — Emredin çalalım, fakat neyi isti. yorsunuz? Peçeli atıldı: — Bana bak Saraylı abla, nuhu ne- biden kalma, kokmuş, küflenmiş şey« ler çalmağa kalkma. Oynak bir şey olsun anladın mı?. İçimden geldi. Beyciğimle karşı karşıya bir oyun da- ha oynadıktan sonra artık odamıza çekileceğiz. — İstediğini söyle, çalalım şekerimli — Kara biberimi çalın! Hemen tutturdular: J

Bu sayıdan diğer sayfalar: