k ii Henle Henlein umumi harpte çavuş idi, sonra banka memuru federasyon reisi oldu; sonra da Südetlerin başına geçti Avusturyanın Almanyaya llhakın- dan sonra dünya matbuatında ismi €n çok geçenlerden biri de Henlein- Gir, Bu bakımdan Henlein beynelmi- lel bir sima olmuştur. Südet Almanlarının Führeri diye amlan, Çekoslovakyada yaşıyan Üç milyon Almanı temsil eden, en küçük hareketi, Prag hükümeti tarafından azami dikkat ve alâka ile takip edi- len bu zat kimdir. Bu hususta, oku yucularımıza biraz malümat vermek , isteriz, Henleir umumi harbde Avusturya yanların eline esir düşmüş, sulh im» salanarak memleketine döndüğü za" man yeni kurulan Çekoslovak devle- tine tâbi olduğunu görmüş, memle. Henlein banka memuru 1919 senesi eylülünde Reişavanda bulunduğu zaman gazetelerin küçük ilânlar sütununda Kreditanstalt ban- kasının bir memur aradığını görmüş, ve erlesi gün bankaya gittiği zaman, eski muharip, iki yüz küsur adamın münhal vazifeyi istemek için birik- miş olduğunu görmüştür. Saat dokuzda banka direktörü ge miş ve münhal memuriyet istiyenle- ri. sıraya dizdiklen sonra bir general gibi teftiş etmiş; birdenbire genç bir adamın önünde durarak başlan aşa- Dya kadar süzdüklen sonra sormuş; — Adınız ne? — Konrad Henlein, — Vezifeye kabul edildiniz. İşte Henlein bu şekilde Kreditans- talt bankasının taşra şubelerinden birine memur tayin edilmiştir. Cimnastik muallimi oluyor Sabahtan akşama kadar bankanın küçük bir odasında hesab tutmakla meşgul olan Henlein akşamları, isti- rahat zamanlarını cimnastik ile ge- çiriyordu. Bu maksadia Doyçe Tur- neverein cimnastik klübüne girmiş idi. Bu klüb, daha Tlitler meydanda yok iken nasyonal sosyalizm ümdele- Tini güdüyor, Âri propagandasını ya- pıyordu. giderek saatlerce muhtelif cimnastik hareketleri yapıyordu. Henlein, bu sa- hada o kadar muvaffakiyet gösterdi ki, ertesi yıl yapılan merasimde birin- ci cimnastik mükâfatını kazandı, klüb de bu muvalfakiyetine mükâfa- tan kendisini klüb monitörlüğüne ta- yin etti. Klübün kendisine teklif ettiği maaş, bankanın maaşından yüksek olduğu cihetle memnuniyetle kabul ederek bankayı bıraktı. Mahareti, çalışkanlığı, dürüstlüğü Nakleden: (Vâ-Nü) Dünkü tefrikanın hulâsası; Bir sayfiyenin bahçesindeyiz... Genç bir kız olan Suzanla koruşusu genç doktor Pertev Berki sevişiyorlar. Pertev evlenme teklif ediyor. O sırada, bahçenin dışında, Pertevin genç ve güzel annesi Bedia ha- | pimefendi bir çığlık koparıyor. Meğer Su- | sanın babası Lütfi bey, attan düşmüş, baygın bir halde yatıyor. İki genç imda- da koşuyor. ” Can havlile hemen Koştu; yerde ya- tan adamm yanında diz çöktü. Per- tev, Lütfi beyin başını kucağına almış, muayene etti: — Yaşıyor! - dedi, Genç Kız, boğuk bir sesle: — Yaşıyor ama, kurtulabilecek mi?.. Tehlike yok mu?.. Erkek cevab vermeden, yaralının Üzerine iğildi. Sol şakağından ince bir kan şeridinin sızdığını ve yaraya çö mur da bulaştığını farketti, — Hemen köşke gölürmeli. Feryadı işiterek kendilerine doğru gelen iki bahçıvana: — Beyefendiyi taşıyalım! - dedi, Ve sonra, genç kıza dönerek: Para Züzünden... Aşk ve macera romanı vermiş, sıkı bir zaptü rapta tâbi ve iyi talim görmüş yüz bin genci etra- fında toplamıştı. Henlein siyasete atılıyor Henlein 1929 senesinde evlendi. Edirne (Akşam) — Bir tedkik se- yahatine çıkmış olan Bursa Ziraat mektebi son sınıf talebesinden, 25 ki- $ilik bir gurup dün İstanbuldan şeh- Timize gelmiştir. Gençlerin 1i i mey- vecilik, sekizi böcek ve küçük ehli hayvancılık, üçü de sütçülük ve hay- vancılık üzerinde ihtisas yapmakta- dırlar, Edirne sanatlar okuluna misafir olan gençlerin başında 3 öğretmen bulunmaktadır. Gençler bir heyet ha- Tefrika No. 2 — Üzülmeyiniz... Tehitkeli bir şey yok... Üç erkek yaralıyı kaldırdı; hızlı ladılar. Arkadan, Bedia hanımefendi: «— Ne felâketin diye inliyordu. Korkudan beti benzi uçuk olmasına rağmen, o kadar güzeldi ki.. Altın gibi saçları parıl parıl parlıyor; yeşil gözleri, sakin göllerin derinliklerini hatırlatıyordu. Kesik cümlelerle kaza- yı anlattı: — Adeta şimşek süretile, birdenbi- re oldu... Ben evden çıkmıştım, bura- ya geliyordum. Lütfi beyin atı, köşede ansızın şahlandı. Sonra tekrar sıçra- dı. Ayağı bir ağaç kütüğüne çarparak yıkıldı... Ben de haykırıp koştum. Süzan, göz yaşlarını elile silerek: — Zavallı annem!.. Ne Üzülecek şimdi... - dedi, Köşkten içeri girdiler. Süzan önde yolu göstererek, merdivenlerden çik- tılar, Baygın bir Halde olan, gözlerini — açmıyan erkeği yatağına uzatti- Pertev sordu: — Evde yara sarmak için Jâsım © tarihde Çekoslovakyada iki büyük Alman partisi vardı. Yapılan intiha- batta bu iki fırka 393,000rey kazanmışlar ve Prag parlâmen- #osunda 17 mebusluk teminet- mişlerdi. Bu zamana kadar Hen- Isin siyasetle uğraşmamıştı. Fakat ” o tarihde Henicini iki kişi ziyaret et- (ler. Bunlardan biri Çekoslovakya- danasyonal - sosyalizm cereyanının Karlos, öteki de milli Alman par- relsi Jungi idi, Şimdi bu iki | Rayhştag meclisinde Südet Alman- mümessilidir. Bu mülâkat, | Benlein için siyaset İle uğraşınanın başlangıcı oldu ve B. Henlefn 100,000 küsur âzası bulunan cimnastik teşki- | Mtının başında bulunmanın ehemmi- | kavradı ve harekete geçli. Yu- ismi geçen, iki Alman fırkası yelsinin Henleinie mülâkatı; bu 100,000 kişiyi kendi davalarına kâ- zanmağa matuf idi. Südet Alman sermayedarları da bu işe yardım ettiler. Henlein, dört sene şehirden şehire dolaştı, her yerde nu- 'tuklar irad etti ve Südet Almanlarını birleşmeğe davet elti, Aradan dört sene geçti. 1933 senesinde Çekoslovak- yada yapılan İntihabatta Henleinin vatan cephesi fırkası 1,250,000 rey yani Südet Almanları reylerinin yüz- de altmışını kazanmıştır. O tarihden itibaren Südet Almanlarının lideri ol- muştur. İşte Çekoslovakyanın mukad- deratında mühim bir rol oynıyan ve | oynıyacak olan Südet Almanları Wi-' İ deri Henleinin kısaca tarihçei hayatı i budur. Hinde umumi müfettiş general Kâzım Diriki ziyaret etmişlerdir. Şehrin gö- rülmeğe değer yerlerini, İl fidanlığı- nı, eğilmenler kursunu, etnografya müzesini, camileri ve Saray içini gör- müşlerdir . ğ Kafile Alpullu yölu ile Tekirdağa ve ordan da Orhaneline gidecektir. Gençlerin İstanbuldan sonra Eski- şehire ve oradan da Karacabey hara- sına giderek branşları üzerinde ted- kikte bulunacakları anlaşılmıştır. olan şeyler var mı acaba?... Asidborik, alkol, gazlı bezler... — Hayırş hiç bir şey yok... — O halde müsaade edin de emir vereyim... — Hay hay!.. İstediğinizi yapın... Delikanlı, şaşkın şaşkın kapının önünde duran bahçıvanlara: — Aşağı söyleyin. Otomobil derhal hazır olsun! Ve sonra, annes — Haydi Nonaşum!,.. Sen de otomo- bile atla... Bizim eve git... Benim tru- #umu ve pansıman kutumu derhal goföre teslim et. Hemen getirsin! — Ben getiririm, oğlum. — Hayır, sen evde beni bekle... Ye- ralının etrafında kalabalık etmek doğru değil... Hem de sen çok üzül dün, sarsıldın... Biraz dirlenirsin! — Fakat merak ediyorum... — Ben sana bir saat sonra telefon Delikanlı annesine şefkatle baktı sonra kıskanmış Pariste bir koca bir gezinti sonunda rakibini ağır surette yaraladı Pariste bir koca rakibi olan adamı tabanca ile ağır surette yaralamıştır. Bu cinayetin garib bazı safhaları vardır. Vaka şudur: Bir otomobil fabrikasında çalışan Georges Briault adında 30 yaşların- da bir genç dört sene evvel Aline is- minde 37 yaşında bir kadınla tanış muştır. Aline uzun boylu, ince, ko- yu mavi gözlü çok güzel bir kadın. dır. Georges, güzel Aline'i çok be genmiş, kendisine evlenme teklifinde bulunmuştu. Aline bu teklifi mem- nuriyetle kabul etmiştir. Karı koca Saint Oucnde Marsel sokağında küçük bir apartımande yerleşmişlerdir. İki sene kadar burs- da mesud bir hayat yaşamışlardır. Bu sırada apartımana 47 yaşlarında Iouis Roissey adında bekâr bir kira- cı taşınmıştır. Louis Sen nehri Üüze- rindeki vapurlardan birinde çalışı- yordu. Yeni kiracı, karı koca ile ahi bab olmuş, ekseriya üçü birlikte gez- meğe başlamışlardır. dostları Louis'ye bundan şikâyet edi- yordu. Louls, güzel Aline'i teselliye çalışıyordu. Bir müddet sonra kadı- na ufak tefek hediyeler vermeğe baş- Tamış, nihayet kadın Louis'nin met- resi olmuştur. Kadın vaziyeti kocasına anlatmış ve ayrı yaşamağı teklif elmiştir. Ko- ca bunu kabul etmiş ve ayrıbirer oda tutmuşlardı. Fakat üçü arasında- ki dostluk o bozulmamıştır. Sık sık üçü birlikte gezerlerdi. Aline kocası- nı sevdiği için ondan bir türlü ayrı- lamiyordu. Diğer taraftan kendisine karşı büyük muhabbet gösteren Louls'yi de terk edemiyordu. Bu su- Üç sarhoşun marifetleri Amavudköyünde oturan Ahmed isminde biri, Yorginin gazinosunda parasız rakı içmek istemiş, Yorgi vermeyince, eline geçirdiği bardak, tabak ve emsalini kırarak kaçmak is- terken yakalanmıştır. Kadıköyünde Kurbağalıda oturan Ali isminde biri, sarhoş bir halde Ha- le sinemasıni gelmiş, parasız içeri girmek istemiş, memurlar sokmayın- ca işi zora bindirmek istediğinden po lisce yakalanarak mahkemeye veril- miştir: Mahmüudpaşada da İbrahim ismin- de biri, son derece sarhoş bir halde dolaşırken yakalanmıştır. mem... Trusum gelsin de ondan son- ra... İpek fışırtıları içinde, zarif, güzel, genç kadın, merdivenden aşağı indi. Pertev, odaya döneceği sırada, ya- nında, iniltili bir ses işitti. Bir kadın, binanın öbür tarafındaki daireden şaşkın şaşkın geliyordu. Genç dokto- rü görünce, deliler gibi heyecanla sor- du: — Şimdi haber aldım.. kocam.. b yaralıymış... > — Evet efendim... Fakat merak et- — Aman Allahım... Kadının mavi gözlerinde müthiş bir uturab okunuyordu. Tatlı ve munis almasında büyük bir endişe ve Üzün- tü görünüyordu. Odadan içeri girdi ve kocasının yattığı yatağa koşarak: — Lütfl.. Lütficiğim!.. İğildi ve yalvarır gibi devam etti: — Lâytfi!.. İşitiyor musun?. Be- nim... Hadiyen! Kadıncağız, ak karışmış sarı sâçla- ve koluna girerek onu merdiven ba #ina'kadar götürdü. Dışarıda kadın yavaşça sordu: — Tehlike var mı? Kurtarabilecek rını arkaya doğru attı; sonra, bitab, yatağın başucunda duran bir iskem- eye oturdu. Kocasının kanlara bu- lanmış, sarkan elini, muhabbetle, ooşkunlukla, avuçları içine alarak göğsüne bastırdı. Pertev, kapının yanında konuşu- Bir kaç akşam evvel kadın, kocasi ve dostu bir lokantada birlikte y& mek yemişler, sonra küçük bir bara gitmişlerdir. Barda şampanyalar içi miş, dans edilmiştir. Hesab görülüp srada koca elini cebine sokarak bir tabanca çıkarmış, raki- binin üzerine ateş etmişlir. Louis karnından ağır surette yaralanmış" tır. Gelen polisler carihi yakalamı lardır. Carih karakolda ne yaptığı nın farkında olmadığını söylemiştir. Aline büyük bir yeiis içindedi. Bevdiği kocası hapse girmiş, diğer sevdiği de ağır yaralı olarak hast& neye kaldırımlış, ortada yapyalmı$ kalmıştır. Motörde yangın Sebze hâli önünde bağlı bulunan on yedi tonlük ves Damesli Yusuf& aid İhsanı Hüda motöründe benzin patlamasile bir vangın o başlanğı€ı olmuş, derhal yetişen itfaiye tarafın” dan söndürülmüştür. Tahtakalede Karakol aşçı Mazlumun dükkânının bacası tutuşmuşsa da ateş genislemede söndürülmüştür. Tramvaydan düştü Feriköyde Şahmurad sokağında oturan bayan Cemile Tepeüstünde tramvaya binerken muvazenesini kağ” bederek düşmüş, yaralanmıştır. Ya” Talı kadın tedavi altına alınmışlar. — Otomobil gelinciye kadar yara” yı yıkamak Iâzım!.. Kaynar su ve göt yet temiz bezler getirin!.. Süzan h& nım! Ben bunları hazırlayıncıya kö” dar, babanızın yanında kalın!.. Genç kız. Hadiye hanıma yaklaş” rak, muhabbetle; — Anneciğim!.. - dedi. - Gözleri deli gibi yerlerinden fırlamış... Bu bö Hn beni korkutuyor... Üzülme, merak etme... Doktor teminat verdi, iyileş&” cek... Kadın, yavaş ve ürkek: — Korkuyorum! - dedi. - Düny# yüzünde senden ve ondan başka DİŞ bir bağım yok... Sizlerin felâketinizi görmemek için, her zaman Cenab haktan ilkönce kendi ölümümü 18“ menni ettim... Baksana: Beti nasıl sapsarı... Kımıldamıyor! bu akan kan!.. Eğildi; avucunda tuttuğu elin par maklarını öptü; sonra inledi: — Allahım!.. Sen onu kurtar... Eğef bir hayat almak istiyorsan benimki al. Dudakları kımıldıyor, yavaş sesi dun ediyordu — Yârabbi!.. Bize acı... Evimizi yil ma,. Yuvamızın ahengini bozmü Verdiğin bu saadeti çok görme... Bütün hayatı, gözlerinin önü! tecessüm ediyordu: Hele (Arkası var) sokağında y mdir? Bir sene göz yumduktan' ii ——————— mm mmm mmm m EZFEBASEBLEFS KENTE SİŞEEYP EBBEESEB.FERREBEE,BEREREEEE, SARE EET METRE EFLEESİS SE > # > z FE.