SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur İstanbulda heyecan uyandırmağa çalışanlar - Abdülhamid Volkancıya para veriyor İttihad ve Terakki namına 12 mart 1909 günü (Perapalas) otelinde sad- razam Hüseyin Hilmi paşa ile vükelâ- ya, âyan ve mebusan »relslerile iki mecliste İttihad partisihin mühim uzuvlarına, askeri ve mülki bazı rica- le verilen büyük bir ziyaletle irad edi- len nutuklarda İttihad ve Terakki ce- “miyetinin şan ve şerefi, yatana ettiği © hizmetler tebcil edilmişti.. Hüseyin Hilmi paşa cemiyetin hükümet işleri- ne müdahale etmediğini, Ahmed Rıza bey de bundan sonra hizmetlerinde devam eyliyeceğini temin eylemişler- di. : Fakat artık böyle teşebbüsler ve te- © minat ile hasıl edilmek istenilen tesi- rin zamanı çoktan geçmişti. İttihad ve Terakki aleyhinde geniş nisbette müretteb bir faaliyet mevcud olduğu görünüyordu. Tanin gazetesi bugünlerde bir ma- kalesinde (İttihad ve Terakki cemiye- ti aleyhinde görünüşe nazaran gayot vâsi nisbette müretteb bir faaliyet var. Kimler, niçin çalışıyorlar?) diye soru- yordu, Bu süalin cevabı çok gecikme- den verilecekti! İtimad ettiği zabit ve askerlerin, hassaten ikinci fırkanın nihayet etrafından uzaklaşlırıldığını gören Abdülhamid daimi bir endişe içinde yaşıyordu. O şimdi sarayı içinde İttihadeıların mahpusu gibi. bir vaziye- te düşmüştü. sadık olanlar bu halden efendileri kadar sıkıliyorlardı. Bu va- Zziyet karşısında zaptiye nazırı Sami paşa İstanbulda örfi idare ilânına lü- #um görüyordu. Fakat bu MU Ce miyete kabul ve tasdik ettii rdu. Abdülhamid mebusan meclisinin rumi mart nihayetinde içtima müdde- tini temdid için yazdığı 18 safer 1327 tarihli hattı hümayung melfuf nut- kunda (meşrutiyet usulünün bihak- kın tesisi nezdişahanesine- beyayet matlub olduğunu) zikretmişti. Padişahın aksi kanaatte olduğunu gösterecek ortada bir emare yoktu. O konuştuğu ricale dâima fırka mü- nazaalarının vatanın terakkisi ve te- kâmülü namına teessüfü mucib oldu- ğunu söylüyor, İttihad ve Terakki ce- miyetini methederek vatana ettiği hizmetlerin takdire şayan olduğunu beyan eyliyordu. Cemiyetin elinde avci taburları gi- bi güvenebileceği bir kuvvet vardı. Böyle bir meşrutiyet kuvveti elde bu- Tundukça idarei örfiye ilânına lüzüm görülmüyordu. Hasımları da bunu tak- ir ettiler. İttihad ve Terakki cemiye- tini işte tam güvendiği bu noktadan yakaladılar. Avcı taburları efradı arasına sessiz, sadasız sevkettikleri münafık pröpa- gandacılar ile şerlatin ortadan kalk- makta olduğunu bu saf askerlerin zi- hinlerine yerleştirdiler; onları «domuz eti yiyen farmason» zabitleri aleyhine kışkırttılar, Mütemadi talimlerden sıkdan ya- hud kadro harici kalan alaylı zabitler bu hususta faal roller oynadılar, İkide birde saraya başvuran Derviş Vahdeti Volkanında efkârı tam gale- yan haddine getirmek için hiç vakit ve fırsat kaybetmiyordu. Vahdetinin saraydan beş yüz lira çektiği rivayet ediliyordu. Nitekim sonra divanı harb- ce Enderunlu Lütfinin Vulkan gazete- si idaresine verilmek üzere padişah- tan 450 altın aldığı tesbit edilmiş- tir. () Tanin gazetesinde (şeriat isteriz!) başlığı altında şeriat namına bu yol- da yapılan tahrikler aleyhinde ilk ma- kale 1000 şubakının on yedisinde inti- mekte olduğundan, hüsnüniyetinden, millete ve meşrutiyete sadakat ve mü habbetinden hâlâ şüphe edilmekte ol- duğundan bahsile şikâyette bulun- muştu, Hüseyin Hilmi paşa Tanin baş- muharririni davetle kendisine Abdül- hamidin teessürlerini ve: » O — Benden hâlâ neye şüphe # lar? dediğini bildirmişti. (Mahi Bale: 31 Bark - Murad bey Mizanında İttihad ve Terakki cemiyetine ve hükümete mu- halefetini gittikçe şiddetlendiriyordu. Abdülhamidin Selânikte oAlatini köşkünde muhafızlarından olan süva- ri yüzbaşısı Süleyman Fehmi beyin - mütekaid albay Tunçay - tuttuğu hatırat defterinde gördüğüm bir kay-. da göre: Muhafız zabitler Abdülhami- din yanında Selâniğe götürdüğü mü- sahibi Cevher ağaya Murad beyin mâ- beyine müracaati olup olmadığını sor- muşlar; Cevher ağa da; (Hürriyet ilâ- nından üç gün sonra saraya gelerek Mizan gazetesini neşredeceğini, bu gâzete ile saltanat makamının huku- kunü müdafaa eyliyeceğini söylediği- ni, ancak gazeteyi neşre kâfi parası olmadığından kendisine bu hususta yardım edilmesini istediğini, aradığı paranın verlidiğini ve bu para ile ga- zeteyi yeniden tesis ve neşrettiğini) ifade etmiş. Zabitler Murad beyin 31 marttan evvel de saraya müracaati olup olma- dığını Cevher ağadan anlamak iste- mişler, Cevher ağa: — Evet geldi ama huzura kabul olunmadı. cevabını vermiş. Murad bey (Tatlı emeller ve acı ha- kikatler) eserinde saraya son zaman- larda müracaatini şu suretle nakil ve izah ediyor: (Ramazandan bir kaç gün evvel Mizanda saraya dokunacak surette yazdığım bir makalenin padişah ta- rafından nasıl telâkki edildiğini anlar mak üzere Yıldıza gitmiştim. Bu bendden dolayı suitefehhüm hu- sülünden korktuğumu beyan ile mâ- beyinci Emin beyden hünkârın meş- rutiyete cidden sadık olup olmadığı- nı, aksine bir fırsat tesadüf edince İs- tifadeye kalkışıp kalkışmıyacağını g0r- muş, Emin bey de: Dönerken başmabeyinci Nuri paşa- nın odasına da girmiş, Emin beyden aldığım cevabı anlattıktan sonra Nu- ri paşaya: — Bu babda tarafınızdan da temi- nat verilebilirse fazla bir minnet al- tında kalırım. demiştim. Başmabeyin- ci bana: — Hünkâr sizden de, benden de zi- yade meşrutiyete, kanunu esasiye ta- raftar görünüyor. Lâkin içyüzünü Al Jah bilir! cevabını vermişti.) Her taraftan aleyhine başlıyan hücumlarla cemiyetin itibar ve kudretinden her gün biraz daha kay- bettiği hissolunuyordu. 4 mart 1909 tarihinde vefat eden Manyasizade Re- fik beyden inhilâl eden İstanbul me- busluğu için yapılan intihabda cemi- yetin namzedi Rifat paşa - hariciye nazırı olmuştur - kazarımış ise de mu- haliflerden bu mebusluğa namzedliği- ni koyan İkdam başmuharriri Ali Ke- malin 126 ve Mizan muharriri Murad beyin 51 rey alabilmeleri cemiyet için iyi alâmet değildi. Çünkü ilk intihab- da İstanbul pek büyük ekseriyetle c6- miyet namzedlerine rey vermişti, (Fedakâranı millet) cemiyeti Ahra- rın ve sarıklı başlarla kızgın kafaların teşkil ettiği (İttihadı Muhammedi) çemiyeti mürtecilerin fikirlerine hiz- met ediyorlardı. İttihadı Muhamme- diciler Ahrarı İttihad ve Terakkiciler- den beter farmasonlar addediyorlar- dı! Fodakâran ile İttihadı Muhawimedi- nin aralarında İttihad ve Terakkiye muhalefetten, onu yıkmak arzusun- dan başka irtibat noktası yoklu, Nadiri Fevzi bey bu cemiyet ve te- şekküllerin aralarındaki zıddiyetleri Abdülhamide izah ve ihbar etmeği Kendine vazife ve iş edinmişti. Kâmil paşa oğlu Said paşa, başmu- sâhib Cevher ağa, Enderunlu LAtfI, şürayi devlet âzasından Tayyar, ma- arif teftiş ve muayene encümeni âza- sından Nadiri Fevzi, rüsumat istatis- tik müdür muavini Tevfik beyler ile Vahdeti gibiler Abdülhamid hesabına irticaı hazırlamağa mevcudiyetlerini hasredercesine çalışıyorlardı. Akşam Bapriyası: IT: Taksim stadın- dan naklen, İzmir Üçok - Beşiklaş futbol maçı, 1830: Piâkla dans musikisi, 10,15: Konferans: Prof, Salih Murad (Radyo dersleri), 20: Nihal ve arkadaşları tara- fından "Türk müusikisi ve halk şarkıları, 2045: Hava raporu, 2048: Ömer Ra tarafından araben söylev, 21: Cemal Kâ- mül ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı), 2146: ORKESTRA: 1 - Puçik: Marş, 7 — Albe- miz: Granada, 3 - Valdenfel: Espana vals, 4 - Rubinstayn: Romans, 5 - Slede: Fatima, 2215: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 2250: Sön haberler ve ertesi günün proğ- ramı, 23: SON. Ankara — Öğle neşriyaı: 1230: Karı- şk plâk ya 12,50: Plâk: Türk mu- #ikisi ve halk şarkıları, 13,15: Dahil ve hartel haberler, Akşam neşriyatı; 1830: Çocuklara ma- sal (Masal Dede), 1850 Karışık plâk neşriyatı, 1915: Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakar ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 2015: 'Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhad- din ve arkadaşları), 21: Edebi konuşma: ee Kemal Çağlar, 21,19: Stüdyo sa- Jon orkestrası: 1 - Grleg: Peer Gynt - Sulte 11 Helmkehr, 2 — Tsehaikowsky: No. $ Walzer (Doraröschen), 3 - Becce: Notturmo, 4 - Jose Padouk: Paraphrase, 5 - Louls Grossaan: Csardaş, 22; Ajans Ya 22,15: Yarınki program ve is* tiklâl marşı, Avrupa İsi Saat de Berlin 20,20 sevilen melodiler — Breslav 20,10 konser — Prankf. 2030 Lohengrin operası — Hambg. 20,10 piyano — Kolon- ya — 20,10 hafıf muzika -- Leipzig 2030 Prelsehtiiz operası — Münih 20,25 Loreley operas — Stutiz. 2030 piâk neşriyat — Viyana 20,10 orkestra — Peşte 20 konsere devam — Bükreş 20 dans — Droitviç 20 salon muzikasına devam — Hivers, TI 20,55 senfon. konser — Lüksemburg 20,15 orkestra — ML. Ceneri 2020 orkestra — Rad, Paris 20 dans — Brutislava 2049 operet havaları — Riga 20,15 balk muzi- kası — Sofya 20,45 akşim konseri — Strasbg. 2039 marşlar — Rad. Toulowe 20,15 filim ve operet havaları, Saat 2 de Brelin 21 orkestra — Breslav 21 konsere devam — Danzig 21 konser — Frankf, 21 operaya devam — Hambg. 231 konser — Kolonya 21 konser — Könligsberg 21 kon- ser — Leipzig 21 operaya devam — Münih 21 operaya deyam — Stutig. 21 Berlinden nakil — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — |. Brüksel 21 dans — MA pl Bükreş 21,15 orkestra Fiorans 2115 konser — Helsingf. 21 orkestra — sü vers, 1 21,10 hafif muzikn — Hilvers, IE 21 konsere deram — Kopenhag 21,15 ope- ra havaları — Lyubilana 2130 operet muzikası — Lille ve Limogos 2130 kon- ser — M. Ceneri 21 konser — Nis 2130 konser — Oslo 21,25 orkestra — Prag 214$ Berlin 22 orkeslraya deram — Frakt. vam — Londra 2215 orkestra — Lüksem- nm Milâno 27 «Maskeli Balo» operası — Midland 2235 orkestra — MM. Ceneri 22 Milânodan nakil — Nis 22 könsere devam — Prag 22,15 opera mu- zikası — Sofya 22 muzika — Sottens 2235 orkestra — Stokholm 22 opera ve operet murikaşi — Rad. Toulowse 22 hafif muzi- ya devam. Sant Zi de Berlin 2330 muzika — Frankf. 23 ope- raya devam — Köngsberg ve Stuttg. 23,40 dans — Viyana 2330 orkestra — Diğer Alman istasyonları Deutachl, 8. den nak- len 2330 da eğlence ve dans — Budap. 23,10 askeri muzika — Helsingfors 23.10 muzika — Hilvers. 23,10 muzika — Hil- vers, Il 23,25 konser — Kopenhag 23.1$ dans — Lille ve Limoges 23 konsere de- vam — Lüksembuz 23 konsere devam — Milâno 23 operaya devam — M. Ceneri 23 Milânodan nakle devam — Nis 23 kon- sere devam — Riga 23 dans — Sottens 23,38 saksofon — Stokholm 2330 İtalyan muzikası — Rad. Toulouse 2335 salon muzikasi, Saat 24 den itibaren Alman istasyonları 1 e kadar Deutschi, 8. den nakle ve kendi programlarına de- vam — Brüksel 24 - 1 hafıf muzlka — 'Budap, 2435 cazband — Floransa 24 dana— 24,15 - 130 dans — Milâno 24 operaya deyam — Rad. Paris M - 2 dans — Rad. Toulouse 24 köy muzikasi ve dans — Stutgart, Berlin, Frankf, 1 - 4 gece konseri, dans ve eğlence — Diğer Al“ man İstasyonları Hamburgdan naklen 1 - 4 gece murikası. Satılık köşk Yeşilköyde ağaçlı, çiçek | bah- çeli, havuzları, elektrikli motörlü kuyusu mevcud konforlu büyük bir köşk salilıklır. İstasyon civa- rında Cami sokağında 29 No. ya müracaat edilmesi, Telefon: 18..4 DİŞİ KORSAN Tarint Deniz Romanı Gece yarısı birdenbire tribün herhesi şaşırtmıştı. Yangını görenler kaçışıyordu Yazan: İskender F. Sertelli,,, Tefrika No. 9 lerden çıkân alevler İşte, biraz ötede general Anivas... İri boylu, heybetli duruşu, keskin ba- kışları ve sade giyinişile her kadının dikkatini çekiyordu. Fida davetliler arasında onun kadar yakışıklı, onun kadar gösterişli bir erkeğe rastlama- mıştı, Kimseye görümemek için bir müd- det korku ve tereddüd içinde boca- ladı, Onu kim tanıyacaktı? Fida Atinadan Bizansa geldiği gündenberi kendini kimseye tanıt- mamıştı , Zaten onun nereden geldiğini, ne- reye gideceğini kim biliyordu ? Fida, generallerin arasında duran bir erkek görmedim. Keşki yanında kalsaydım Diye söyelndi. Gerçek, Fida şimdi Anivası daha çok beğeniyordu. Kim- bilir, onun yanında kalsaydı belki de onu sevecekti! Fakat o, Bizansa bi- rini sevmek için gelmemişti, — Yanından kaçışımda isabet var- dır. Diyerek yüzünü biraz daha açlı. Yanıbaşında uşak kılıklı bir adam gördü. Uşak yangözle Fidaya bakı- yordu. Bu, belliydi ki, davetlilerden biri- nin kölesiydi, Ne Bizanslıya, ne de Venedikliye benziyordu. Çıkık elma- cık kemikleri, badem gibi gözleri, in- ce çekik kaşlarile bir Çinliye benzi- yordu. Fida uşağa rumca sordu: — Kimi bekliyorsun burada? — Şövalyemi... — Hangi şövalyeyi? — Venedikli Kontarino'nu ... — Çok #anınmış bir şövalyeye hiz- ' met ediyorsun! Nerelisin? — Karakurumlu. — Belli. Mogol olduğunu yüzün- den anlamıştım. Şövalyenin kölesi rumcayı nereden öğrenmişti acaba?... Fida merakıni yenemedi: — Köontarino'nun eline nereden düştün? — Macaristanda Ulah ptensine esir düşmüştüm... Prensin şövalye ile dostluğu varmış. Venedik hükümeti namına : Macaristana geldiği zaman beni Ulah prensinin yanında gördü ve prensten satın aldı. — Ondan sonra şövalye ile birlik.” te Venediğe mi gittin? — Evet... Altı ay orada kaldım. Şövalyenin Bizansta işi çıktı. Bir kaç adamile birlikte beni de yanına aldı. Üç ay önce Venedikten buraya gel- dik. — Çok meraklı ve çok heyecanlı bir sergüzeşt. Memleketini özledin mi? Uşak içini çekti: — Vatanından uzak düşen bütün talihsizler gibi... — Mogol orduları Macaristandan hAJA geri dönmediler mi? — Ben orada iken böyle birni- yelleri yoktu. Ben ayrıldıktan sonra, Balkanlarda olup bitenlerden haber- dar değilim. — Kubilây han ordusunu Tuna dan çekmek fikrinde imiş... — Yalandır, inanmayın! Çünkü, Cengiz han ölürken çocuklarına: «Bir ayağınız şarkta, bir ayağınızda garbde olsun!» demişti. Kubilây han, büyük babasının yasasına sadık kal- mağa ant içmiştir, Mogol kölesinin birdenbire gözleri döndü: — Benim adım «Aksoy» dur. Sen de benim gibi bir yabancıya benzi- yorsun! Belki bir gün başka bir yer- de gene buluşuruz, konuşuruz. Dedi. Tribün merdivenlerinin altı- na dalarak, yılan gibi süzülüp gitti. Bu ne garib, ne tuhaf bir adamdı! Belliydi ki yalan söylemiyordu. Venedik şövalyesi Kontarinonun eli- ne esir düştüğü gündenberi kaçmayı düşünen Karakurumlu Aksoy acaba fırsattan istifade ederek kaçmağa mı teşebbüs etmişti? O ne?! İşte bir ateş... Asilzadelere ayrılan tribünün al tından kızıl bir aelv çıkmağa başla mışlı. Herkes heyecan ve telâş için- de: — Yangın, yangın... Diye bağrışıyordu. İmparator Mihail ateşi görünce şaşırdı, Derhal maiyet zabitlerinden birinin kulağına bir şeyler fısıldadı. Bir taraftan yangını söndürmeğe çar lışırken, öbür taraftan koşarak sara- ya giren hassa zabiti doğruca Fida- nın odasına gitti, Ve Periklisi sızmiş birhalde buldu. Yanma eğildi; — İmparator hazretleri sizi bekl yor, Periklis! Perikliş ölü gibi, hareketsiz yatı- yordu. Hassa zahitinin sözlerini duymü- yordu. Zabit: — Tribünler yanıyor... Diye bağırdı. Gene cevab alamayınca ,imparatö- run yanına döndü: — Pevikliş sarhoş olmuş, haşmet. maab! Dünya yansa ayılmasına im- kân yoktur. — Fida da mu sarhoş olmuş? Onu odasında göremedim, Mihail gözlerini açtı: — Fida odasında yok demek, öyle mi? Ateş gittikçe büyüyordu. Hassa askerleri baltalarile tribün- İleri yıkarak âteşi söndürmeğe uğra” şiyorlardı. Misafirler uşaklarını alarak sara- yın bahçe kapısından kaçıyorlardı. Saray erkânından birisi; — Meşalelerdeki yağlar tribünlere dökülmüş olmalı... Diye söylenirken, davetlilerden bar ziları: — Bu, bir suikaddir. Kundakçıyı her halde yakalamalısınız| Diyordu. İste bu son ihtimal imparatoru çi- leden çıkarmağa kâfi gelmişti. Hassa askerleri şüpheli adamlar. dan bir kaçını yakalayıp sorguya çekmişlerdi. Bu arada Venedik şövalyesi Kon tarino da telâş içinde çırpınıyordu. Şövalye, uşağını kaybetmişti. Konlarino evine gitti. Mogol köle. sini evinde de bulamadı. Şövalyenin sadık kölesi nereye gi- debilirdi? buraya nasıl gelebilir? — Hangi işten bahsediyorsun? — Yangın işinden, sinyor! İmpa- islemi yangın çıkaran e birdenbire yerinden fırla» dı. Uşağın ağzını tuttu: — Sus! Bunu bir daha söyleme... İmparator duyarsa, bizden şüphele- demişti, sinyor! bir adamdı, Biz, öyle bir adamı kö- lelikle yanınızda nasil tuttuğunuza şaşıyorduk! — Biz de, bu afeşi onun çıkardı- gından eminiz. — Bundan bana ne?! Aksoy biz6 bir fenalık yapmamıştır. Şövalye dehşet içinde idi. O hâlâ Mogol kölesinin döneceğini sanıyor. du. Ertesi gün, daha ertesi gün bek- Jedi. Aksoyu bekledi. Hanları arattırdı, konak yerlerindeki o bekçilere soruş- turdu. Sur kapılarına gizli gizli adams lar gönderdi. Aksoy meydanda yoktu. Acaba, saraydaki yangını çıkaran Aksoy muydu? (Arkası var) i