X. birşey saklıyacak değilim ya... © için küçük salona girdim, Bir iş için bizim Kâmilini yazıhane- sine gitmiştim, Ben kapıdan içeri gi- Ter girmez arkadaşım : ş- Talihli adamsın vesselâm, tam zamanında geldin... diye atıldı. — Ne var? diye softdum.. ülerek beni yanına oturttu. —— Şimdi göreceksin, şimdi... Fa- evvelâ sana anlatacaklarımı din- 16... Benim epeyce çaj ibir adam olduğumu bilirsin değil — Bunu yalnız ben değil aşağı yu- Kârı herkes bilir ... — Neyse bu bahsi uzafmıyalım... Ne zamandanberi Muallâ ile seviş- diğimizi de tabii bilirsin... Senden Beş © yaşından beri benim en samimi ar- kadaşımsındır. Fakat karım Feriha dehşetli şüpheleniyor, Munllâdan be- ni son derece kıskanıyor. Dün gece karımın en samimi arkadaşlarından biri bize misafir gelmişti. Hani bi- sim evde içiçe iki salon vardır ya... Onlar büyük salonda oturuyorlardı. Ben bir aralık dışarı çıktım. Karım Feriha ile arkadaşını yalniz bırak- tım. Bir müddet sonra birşey almak Baktım karımla, arkadaşı büyük salonda ha- Taretii hararetli bir şeyler konuşu- yorlar. Onlar benim küçük salona “girdiğimi farketmemişlerdi. Karım diyordu ki : — Şüpheleniyorum amma, emin değilim... Ferihanın bu sözünü işitince ayak- Jarımın ucuna basarak salonun kapı- — Sına yaklaştım. Tepeden tirnağa ka- dar kulak kesilerek dinlemeğe baş- « Jadım. Ferihanın samimi arkadaşı karıma akıl öğretiyordu: © — Mademki kocandan şüphe edi- yorsun... Onu bir tecrübe et... Feriha sordu: — Meselâ nasıl? — Gayet basit... Yarın Muallânın ağzından, Muallânın takiltini yapa- rak kocana telefon et... Sen küçük- Jüktenberi gayet iyi taklit yaparsın. Muallânın ağsiyle kocanla konuş bakalım... Bu suretle onların ari sındaki samimiyetin derecesini an- » lamış olursun ... Feriha bu fikri çok beğendi: p — Mükemmel... dedi, yarın öğle- © den sonra Muallânın sesini taklit “ederek kocama telefon edeceğim. Ben zaten Muallânın sesini gayet iyi tak- “Ht ederim. Karımın bu kararını işittikten son- ra yine ayaklarımın ucuna basarak “ Balondan dışarı çıktım. Sanki hiç bir şeyden haberi olmıyan saf, masum — bir adam tavriyle onların yanına gir- © dim. : Karım, yarın bana oynıyacağı oyunda nmemnun, alaycı bir tavırla «gülerek yüzüme bakıyordu. Ben de, herşeyden, bütün plânlardan habe- rim olduğu için, bıyık altından on- — ların haline gülüyordum. Arkadaşım Kâmil bunları anlattık- tan sonra bir sigara yaktı: — Şimdi, heyecan içinde karımın Muallânın sesini taklit ederek bana telefon etmesini bekliyorum... Ne eğlenceli şey değil mi?.. Aklınca Fe- riha beni faka bastıracak... Hiç ben &ldanır mıyım? Biz böyle konuşurken telefon çal- mağa başladı, Kâmli heyecan içinde mırıldandı; — Karım!... Yahut sahte Muallâ... Gel sen de dinle... Arkadaışm böyle söyliyörek telefo- "nu açtı. Konuşmağa başladı: — Allo... Efendim? amini fendi siz misiniz? Pek resmi mi kö- nuşuyorum?.. — Arkadaşım bir yandan telefonla konuşuyor, bir yandan dâ bana göz kırpıyordu. Devam etti: — Sizinle her zaman böyle konuş- muyor mıyım?... Ne?.. Ne dediniz? Bana «şekerim» diye mi hitap ediyor- sunuz... Rica ederim efendim... Ben sizin neden şekeriniz oluyor muşum? Bana «şekerim!» demeğe utanmıyor musunuz? Ben evli barklı bir ada- mim... Güzel bir karım var, Karımı çıldırasıya seviyorum... SİZ bana nak &l «şekerim» diye hitap edersiniz. Hem kuzum siz kendinizi ne zanno- şişko vücudunuzla siz benim karımın ayağına su bile dökemezsiniz. Artık sizinle konuşamam bayan Muallâ... Siz doğru dürüst bir kadın olsanız evli bir adama, karısını seven bir adama bu tarzda hitap etmezsiniz. Bir daha beni rahatsız etmeyiniz ri- ca ederim ... Arkadaşım böyle söyliyerek otele- fonu «şırak» diye kapatlı, Sonra ga- yet memnun bir tavırla bana döndü: — Nasıl? Mükemmel yaptım değil mi?,,. Güya Muallânın yüzüne karşı söylüyor muşum gibi: «Koca kafanız- la şişko vücudunuz.» dedim. Benim Muallâ hakkında böyle düşündüğü- mü işittikten sonra karımın artık bütün şüpheleri ortadan kalkmıştır. Amma telefonu da ne cakalı kapat- tım ha... Canım benim gibi eski bir gönül kurdu böyle tongaya basar mı?,. Şimdi birer sigara daha yaka- lm... Bir sigara daha yaktı. Bu sefer te- lefon yine çalmağa başladı. Arkada- $ım telefona uzanırken bir yandan da saate bakıyordu. Gülümsiyerek bana : — Bu sefer hakiki Muallâdan... dedi. Telefonu açtı. Tatlı tatlı konuş- mağa başladı : — Allo... Muallâ, Muallâcığım... Nonoşum, şekerim, güzelim, birici- ğim, kaymağım... Sen misin... Aman Muallâcığım, demin ne oldu biliyor musun?.. Feriha senin sesini taklit ederek bana telefon etti. Hiç benim gibi akıllı, zeki bir erkek böyle ton- gaya basar mı? Derhal anladım ve karımın şüpheleri ortadan kalksın diye senin için neler söyledim. Ya nonoşum... Ya şekerim işte böyle... Arkadaşım birdenbire sapsarı ke- sildi. Telefonu elinden attı, Açık te- lefonu merakla ber aldım. Dinle meğe başladım. Telefonda hiddetli bir kadın sesi, arkadaşım Kâmilin karısı Ferihanın sesi çin çin ötüyor. du: — Rezil, ahlâksız... Ben sana bu- gün ilk defa telefon ediyorum. Mah- sus sesimi değiştirdim. Muallinm ağzından telefon ettim ki dalâveranı anlamak için... Sen demek Muallâ Me eşekerim, biriciğim, kaymağım.» diye konuşuyorsun ha... Şimdi, şim- di bir otomobile atlayıp oraya geli- yorum... Ben telefonu kapattım. Perişan bir halde olan arkadaşım Kâmile: — Aman kâç... Kadın bir otomo- bile atlayıp buraya geliyor... dedim. Telâşla şapkasını kaptı. Yazıhane- den fırladık. Nereye gideceğimizi bil- meden otomobile atladık, Kâmil: — Şimdi ben nereye gideyim? di- yordu. Bu gece eve de gidemem... Üstelik ilk telefon eden Muallârın tâ kendisi imiş de... Ona da o kadar ağır sözler söyledim, Telefonu yüzüne karşı kapattım, Artık dünyada be nim yüzüme bakmaz... Kurnazlık edeceğiz, açık gözlük edeceğiz diye bak ne haltlar karıştırdık... Tüüü... (Bir yıldız) Kızılay haftası 1 haziran da başlıyor, herkes Kızılaya üye yazılmalıdır $ İmsak Göneş Öğle İkindi Akşam Yat E. 655 909 442 BAL 1400 157 Va. 224 4,33 1211 18,10 1930 2127 AKŞAM 21 Mayıs 938 Cuma Istanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 1305: Piâkia Türk musikisi, 13,30: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 1018: Konferans: Al Kümi Akyüz (Çocuk terbiyesi), 1956: Borsa ha- berleri, 20: Muzaffer İlkar ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıla- rı, 2045: Hava raporu, 2048: Ömer Rıza tarafından arabea söylev, 21: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, (Saat ayar), 2146: ORKESTRA: 1 - Manfred: Tonveln, 2 - Stravs: Vlener Blut vals, 3 - Ölinka; La donte, 22.15: Ajans haberleri, 2230: Plâk- iâ sololar, opera ve operet parçaları, 22,50 Eee Seti ve ertesi günün programı, Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- şik plâk neşriyatı, 12,50; Plâk: Türk mu- sikisi ve halk şarkıları. 13,16: Dahili ve harici haberler, Akşam naşriyatı: 1830; Karışık 'plük neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (H. Rıza ve arkadaşlar), 20: Baat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan ve ar- kadaşları), 21: Saksolon solo: Nihat Esengin, piyanoda Marsel Bİ, 21,15: Plâk- la dans musikisi, 22: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki program ve istiklâl marşı. Avrupa istasyonları Saat de Berlin 20,0 Otello oporasından parça- lar — Deutechl. 5. 20,10 konser —F'rankf. 20,10 orkestrr — Hambg. 20,10 Grley'in eserlerinden — Kolonya 20,10 orkestra — Künlgebg. 20,10 konser — Lelpsig 20,10 örkestrn — Münih 20,10 konser —Stuttg. 20,15 konser — Atholne 2005 konser — Bero. 20,10 orkestra — Budap. 20 çigan musikası — Bükreş 2030 mandolin — Droltviç 2030 eğlenceli muzika — Florans 20,20 konser — Helsingf. 20 solistler, 20.50 orkestra — Milvers II 2040 piyano — Midland ve Londra 2030 orkestra — Prag 20,5 orkestra — Reval 20 kahvehane or- kestrası — Sofya 19 mandolin, 20 konser, 20,45 piyano, Saat 21 de Breslav 21 salon muzikası — Danzig 21 dans — Hambg. 21/10 opera muzikası — | Könlgsbg. 21 hafif muzikaya devam — Lelpsigden naklen Berlin 21 konser — Münih 21 konsere devam — Viyana 21 akşam müzikası — Deutsehl, 8. 21 Viya nadan nakil — Bari 21,15 Yunanca neşri- yat — Berom. 2150 köylü dansları — Brüksel 21 askeri muzika — Brüksl 21,03 konser — Budap. 21 Traviata opera- sından parçalar (plâkla) — Budap. Ti 2155 dans — Bükreş 2120 Karmen ope- rasından parçalar (plâkla) — Droltviç, Athlone, National 31/5 - 23,10 Tocsanini idarsainde konser — Helsingf. 21 orkes- traya devam — Kolonya 21 - 22,15 Andre Chenler operasının birinci ve ikinci per- deleri — Kövno 21,50 könser — Lille 2130 , konser — Nis 2130 operet muzlkası — Oslo 2145 Viyana muzikası — Rad. Paris 21,15 piyano — Paris P.T.T. Grenoble, Limoges, Marsliya, 2130 - 2330 konser — Prag 21,0 orkestra — Rennes 2130 konser — Revai 2150 orkestra — Soliens 21,50 ke- man — Stokholm 21,15 Droitviçten na- KU — Strasbi. 2130 hali muzikası — Rad. Toulouse 21 akordeon: — Varşova 21 - orkestra. Sant 22 de Danzig 22 dansa devam — Frankf. 22 salon muzikası — Hambg. 224) a kadar opera muzikasına devam — Lelpsig ve Berlin 22 konsere devam — Gaarbr. 22 konser — Stuttg. 22 konser — Belgrad 22 orkestrn Bro 2215 orkestra — Brüksel 22,15 hafif murika — Budap. 23 Travlata'ya deram — Budap, II 22 dan- sa devam — Bükreş 22 Karmene devam — Draltviç 22 konsere devam — Florans 22 orkestra — Hilvers 1 2210 - 24,10 karı- gk muzika — Kopenhag 2215 piyano — Lyubllana 22 orkestra — Lille 22 konsere devam — Milâno 2255 - 24 keman — Nis 2 operet havalarına devam — Paris P, T. T. Granobie, Limoges ve Marsilya 23 konsere devam — Prag 22 Droltwiç'ten nakl — Reval 22 konsere devam — Ro- ma 72 - 24 Fransgullta opereti — Sofya 22 göce muzikası — Rad. Toulouse 22,10 hafif müzika — Varşova 22 konsere de- vam. Saat ?3 de Deutschl, 5. 2330 konser — Königsbg. 23,35 gece muzikası — Münih 2330 piya- no — Stutig. 2330 eğlence ve dans — Diğer Alman istasyonları Lelpzigden nak- len 23,35 dans ve eğlence — Brüksel 23.25 Lahar muzikası — Budap. 23,20 salon muzikası — Bilkreş 23 Karmene devam — Droitriç 23.40 hafif muzlka — Florâns 33 dans — Helsing. 23,15 konser — Kopen- hag 23,15 senfon. konser — Kovno 2305 hafif muzika — Lille 23 konsere devam — Londra 23,25 dans — Milâno 23 kemana devam — Nis 23 operet muzlkasına de- vam — Paris P. T. T, Granoble, Limoges, Marsliya 23,30 n kadar konsere devam — Roma 23 opereta devam — Stokholm 23,15 orkestra — Rad. Toulouse 2335 sa- Jon muzikası ve filim havaalrı — Varşova 23 dans. Saat 24 den itibaren Alman istasyonları 1 e kadar bir saat evvelki devam — Brüksel 24 marşlar — Droltviç 24.15 dana — Ko- penhag 24,15 - 1,15 dans — Lüksemburg M4 -2danş — Rad. Paris 24 - 10 or- kesira — Rad. Toulouse 24 marşlar, 453 dans — Stutig, Dewtsehi, 8. ve Prankf. 1 - 4 halk, eğlence ve dans muzikası — Diğer Alman istasyonları Königsbergden haklen 1 - 4 goce murikası, Satılık köşk DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli, Tefrika No, 7 Sarayda büyük eğlence vardı. Yalnız Periklis ve Fida eğlencede bulunmuyordu Periklis'in aşkı! Periklis «Allahın kızı» ndan tokat yediği gecedenberi onu sevmeğe baş- lamıştı. Bu tokat onu, yıllardanberi kararmış kalbine bir yığın ateş dök- müş gibi dirilimiş, aydınlığa çikar- mıştı. Periklis o güne kadar hiç bir kadın tarafından sevilmemişti... O, çok çirkin, fakat içki Aleminde çok sevimli bir adamdı. Yirmi yıldır Mihaile hizmet ediyordu. Elinden yüzlerce kadın geçmiş, bunlardan hiç birini sevmemişti... Çünkü onun sevilmeğe ihtiyacı vardı. Onu hangi kadın sevebilirdi? Periklis, Fidayı, daha ilk gördüğü gün sevmişti. O gün Anivas evde yoktu. O bu güzel kadınla başbaşa kalınca, yıllardanberi uyuşmuş da- marlarının birdenbire tutuştuğunu hissetmişti. Fida - Dafnenin istediği gibi - cel- lâda verilecek bir kadın değildi. Pe- riklis, onu idamdan kurtaracaklı. Bu, herkesten ziyade onun elinde olan bir kuvvetti. Mademki imparator onun estârengiz bir kadın olduğuna inanmıştı. İmparatora: «Onu idam ettirirseniz, göklerin bütün felâketi üzerinize yağacak'!ı demek, Fidayı ölümden kurlarmağa yeterdi. Periklis kendi kendine; — Midayı cellâdın elinden kurtara- cağım... Fakat, onu kendi elime, avucumun içine düşüreceğim. Dedi. Buna karar verdiği zaman, onun yumuşak elile vurduğu tokatırı yanağında bıraktığı izi hâlâ kaybol- mamışlı. Periklis, Fidanın bir casus oldu- ğuna herkesten önce inanmış bulu- nuyordu. İşte bu dessas ve entrikacı mabeyinci şimdi «Allahin kizbnı ayucunun içine almak için, elinde daha kuvvetli ve daha kolayca kul- lanılabilecek bir silâh taşıyordu: Onu tehdid edecekti. » Üç gündür Fidayı görmemişti. Sa- rayda büyük bir ziyafet hazırlığı vardı, İmparator Bizansta bulunan yabancı elçilere ve asilzadelere bir eğ- lence tertib ediyordu. Bu eğlence sarayın iç bahçesinde yapılacaktı. O akşam general Anivasın da İznikten geleceği haber alınmıştı. Periklis ilkönce bu vaziyeti güz- önüne getirdi. Anivaş sevgilisini im- paratorun sarayında görecek olursa, a bu güzel kadını imparafo- - kendi elile - kaptırmıyacaktı. Poriklis her şeyden önce imparato- run reyini öğrenmek istedi. Bir ara- ik Mihaile sordu: — Ziyafet gecesi Anivas ta davet- liler arasında: bulunacak mı haş- metmaab? — Şüphesiz. Anivas gibi meşhur bir o kumandanımı bu. eğlenceden uzak bırakır muyım? — O halde Fida bu eğlenceleri gö- remiyecek. .. — Bunu ben de düşündüm... O gece Pidanın odasına bir nöbetçi di- keceğim. Anivas onu görmiyecek. Ve Fidayı akşamdan sarboş edip sızdır- mak vazifesini de sen yapacaksın! Periklis bu haberi alınca sevinmiş- ti. Eğlence gecesi Fida ile - hem de imparatorun emrile - başbaşa kala- cak, içki içerek eğlenecekti. İmparatorun mabeyincisi o geceyi sabırsızlıkla bekliyordu. İmparatora gelince, Fidanın esra- rını anlamak için ne mümkünse yapmıştı. Sarayın münecelmbaşısı, sihirbazları bu işle meşgul oluyordu. Periklis bu adamlara; — Fida tehlikeli bir kadın değil, O cidden melekler kadar güzel ve t8- miz kalblidir. Diyordu, Müneccimbaşının ne ka- dar hediye ve para düskünü bir adam olduğunu bilen Periklis, ona ve di- ğer sihirbazlara O günlerde bol bol hediyeler vermeğe başlıyor, ve onln- rı Fida aleyhinde söz söylememeğe teşvik ediyordu. Periklis ogün Pantos adlı bir şairin kitabını gözden geçirirken, Ni satırlar üzerinde durmuştu: «Dünyada, aşk kadar büyük bir kuvvet yoktur. Aşk, en meşhur ku- mandanların ele geçiremedikleri ka leleri, kolaylıkla fetheder. Bu kuvvof karşısında, herkes erimeğe mahküm- dur. Dünyanın kurulduğu günden- beri, aşk, her kuvvete galib geldi!» l Periklis, kendi kendine söyleniyor- lu: — Aşk, her kuvvete galib gelmiş. Fakat, beni yenemiyecek. Çünkü, be- nim sevdiğim kadın, her zaman be- nim avucumun içindedir... . ” «Kim içti.. Kim sarhoş oldu?!» O gece sarayın bahçesi cennet ka- dar güzel donanmış ve süslenmiişti. Eğelnce, gece olacaktı. Güneş batınca davetliler gelmeğe başlıyacaklardı. İmparatorun gözdesi Dafne sevin- cinden çıldırıyordu... Çünkü, rakibe- si Fidanın kapısı önüne kargılı bir nöbetçi dikilmişti. Dafne bir aralık başmabeyinciye sordu: — #Allahın kızı tribünlere gelmi- yecök mi? — Hayır. o hastadır... Bu geceiy yatağında geçirecek. Gündüzden Fidanın odasına girip çıkan cariyeler, bu güzel kadının hasta olmadığını görmüşlerdi. Ak- şamüstü kapının önünde bir nöbet- çinin doalştığını görünce şaşırdılar... Şüpheli konuşmalar başladı: — Bu gece yıldızlardan biri ışılda. mıyacak. Gökyüzü karanlıkta kala» cak. — Bunun sebebini anlıyamâadın mu? — Sen biliyorsan söyle... — Dafne rakibesini yendi. Bu ge- ce gelen misafirleri bir imparatoriçe gibi karşılıyacak. — Ben, Fidanın kolak kolay yenil- miyeceğini sanıyorum. Her halde bu görünmeyişin başka bir sebebi ol- sa gerek. — Budala! Sen kıskançlığın neler yaptırabileceğini hiç düşünmüyor- sun! Dafne dünyanı en zeki kadı rudır. — Fida ondan aşağı kalmaz. Bah- se girerim; — Eğer Dafne rakibesini yenme ğe muvaffak olursa, sana kolumdaki zümrüd taşlı bileziği vereceğim. — Pek âlâ... Ben de aldanırsam, sana - geçen yıl prens Andronikin hediye ettiği - başımdaki elmas kuşu hediye edeceğim. İki cariyenin bahse girişmesinden de anlaşılıyordu ki, Bizans sarayında herkesin merakını çeken bir komed- ya oynanıyordu. Bu komedya 86- yircileri güldürecek mahiyette mi kâr lacaktı... Yoksa, imparatorun sey- rinden hoşlandığı bir tirajedi şekli- ne mi girecekti? Bunu önceden keş- tirmek kabil değildi. Periktiş daha gündüzden her tür « lü tertbiatı almış, ve mahzenden €s- ki şarablar çıkartarak Fidanın oda sına göndermişti. * Gece ...Tribünler davetlilerle dok muştu. İmparator Mihail tahtında yalnız oturuyordu. Mihailin önünde yerde iki sıra diş çökümş cariyeler arasında Dafne gö- 7e çarpan erguvani bir elbise giye rek uzun saçlarını omuzuna dökmüş, çok neşeli görünüyordu. Anivas diğer kumandanlar arasin» da idi. Periklis myedanda yüklü. Saray erkânı, Fidanın bu eğlence ye neden iştirâk etmediğini bir tür- lü anlıyamamıştı. Fidanın odasında yalnız gözlerin " konuştuğu garib bir sessizlik vardı. Periklis mütemadiyen Fidaya şarab ikram ediyordu. ” (Arkası var),