OZ AKŞAMDAN AKŞAMAX 21 Mayıs 1938 Yetmiş beş sene evvelki bir münakaşa Bir havadis var: Ankaranın yeni radyosu - rivayete göre 30 Ağustos Zafer bayramından itibaren - neşriyata Obaşlıyacakmış. Bu tesisatın zengin bir programı ola- cağı ve ses yalnız Türkiyeden değil de bütün dünyadan işitileceği için, şimdilik şehirimizdekine lüzum kal- mıyacakmış. Fakat koskoca İstan- bul da daima rağyosuz durursa dil- size benzer. Onun için, Ankaranın inşaatı bitince İstanbula modem bir radyo cihazı yapılmağa başlanacak- miş, Buna duir herkes ayrı bir mütalâa ileri sürmekle beraber, hepimiz şun- da birleşiyorduk: — Son şeklile, İstanbul radyosu elbette enteresan değildi, Karilerimizden aldığımız yığınla mektup ta baştan başa şikâyetten iba- retlir. Bu yeni hamleyle radyomuz tasfiye edilecek, mevcüd kıymetli un- surlar üzerine yeni fedakârlıklarla yeni elemanlar ilâve edilecek demek- tir. Bundan dolayı ancak memnun oluruz. Bu bahsi konuşluğumuz sırada, meclistekilerden biri dedi ki: — Geçen akşam, Fransız radyola- rında Travyatayı ikinci defa olarak dinledim. Fakat, orada üdet; başla- madan evvel kısa izahat veriyorlar. Dinlediklerim öyle enteresandı ki kendi kendime: «Ah, biraz daha sür- se!» dedim. Zira, bu gibi konferans- ları takib etmek insanım malümatı- na cidden birşey ilâve ediyor. Birin- «Malüm ya, Travyata, Aleksandr Düma Fis tarafından yazılmış Ka- melyalı Kadın eserinin operalaştırıl- mış şeklidir. Mevzuunu da kim bil mez? Bilhassa ihtiyar Düvalin, Mar. gerit Gotyeyi ziyaret ederek: «— Oğlumdan ayrılınız. Aksi tak- dirde âilemizi felâkete sürükliyecek- siniz. Kızımın nişanlısı, müstakbel kayınbiraderinin böyle bir rabıtası olduğunu duyarsa izdivaçtan vazge- çer! - dediği meşhurdur. «Meğer, ilk temsiller esnasında, ihtiyar Düval, Margeritin yanına git- tiği zaman, şapkasını Bunun üzerine, Pariste başlıyan bir münakaşa, taşraya da sirayet ederek bütün Fransız efkârını ikiye ayırmış. «Kimi: «— İyi yaptı. Çıkarmamalıydı! «Kimi de: «— Bir kadın herşeye rağmen ka- dındır, Kendisine hürmet etmeli, «Münakaşa o derece ilerlemiş ki mukatele çıkmamışsa bile, bugünün klüpeülük kavgalarını hatırlatan de dikodular olmuş... ... Vaka, on dokuzuncu (asrın ikinci nısfı başlangıçlarınca cereyan ediyor: ler neyle meşgul... Efkârı umumiyeyi ne alâkadar ediyor: — Kayın biraderin bir yosmayla alâkası var diye müstakbel enişte celâlleniyor, gocunuyor! — Şapka çıksın mi, çıkmasın mi?... Üç çeyrek asır evvel, insanlar ne mesudmuş!,. Derdsiz başlarına bu m AMME ire. imar işi Belediyede dün de bir toplantı yapıldı B. Prost'un hazırladığı nâzım plâ- na göre yapılacak işler için evvelki gün Vali ve Belediye Relsi B, Muhid- din Üstündağın reisliği altında fen işleri müdürlüğünde bir toplantı ya- pıldığını yazmıştık. Bu toplantıya dün de devam edilmiştir. Toplantı- da ilk beş sene İçinde yapılacak imar işlerinin tatbiki şekli görüşülmüştür. B. Prost hazırladığı nâzım plân mucibince açılan caddelere ağaç di- kilmesini muvafık görmüştü. Bun- dan başka bazı çıplak sahaların da ağaçlandırılmasını tavsiye etmişti. İstanbulun muhtelif semtleri muh- telif iklim tesirlerine tabi olduğun- dan heryerde ayni cins ağaç dikilme- si doğru görülmemiştir, Semtlerin var ziyetine göre dikilecek ağaç cinsleri tayin edilmektedir. Lise ve ortamekteplere lisan mi Maarif Vekâleti, liselerle ortamek- teplerin lisan muallimi kadrosunu tamamlamak için yeni bir karar ver- miştir. Bu karara göre mualim mek- tepleri mezunları içinde ecnebi dil- lerini iyi bilen gençler, ecnebi kolej ve liselerinde iki sene bir ecnebi dili- ni okuduktan sonra Mselerle orta- mekteplere lisan muallimi tayin edi- leceklerdir. Trak vapuru Yarın sabah davetlileri Mudanyaya götürecek Trak vapuru yarın sabah Mudanya- ya ilk seferini yapacaktır. Vapurunilk | halinde Haklı şikâyetler Yapılar ve sokaklar Taksimdeki Talimhane maydanın- da apartmanlar çoğaldıkça bir ta- kım rahatsızlıklar ds çoğalmağa baş- ladı. Bunların başlırası yeni yapıl- gelip geçmesi için açılmıştır. Bu hak- ka tecavüz bir suç değil midir?. Taksim: Z. Z. # Poste ve telgraf İstanbul mil- dürlüğünden : Yi cari tarihli mushanızm üçüncü sahifesinde (o (Nişantaşındaki posta kutusu) başlığı altında çıkan yazı görüldü. Şehirdeki otomatik kutuları tamir ettirmek, boyatmak vs ayni zamanda Üzerlerine açılış saatlerini yazdırmak İçin sıra ie yerlerinden kaldırıyor ve tekrar taktırıyoruz. Bundan bir hafta evvel bir muha- biriniz Maçkadaki kutudan bahsef- wiş ve bu kulunun daha evvel taktı- rıldığı cevabı verilmişti, Bu yazınızdan anlaşılıyor ki o 7a- man bahasi geçen kutu Maçkadaki deği, Feyziye sesi önündeki kutu Amiş. Bu kutunun da ayın on altasında yerine taktırmış olduğunu saygıla- rımla bildiririm. Cinleri toplarmış! dili hazırlıyan bir ee yakalandı Edirnekapıda oturan Sünbül ismin- deki kadının; üfürükçülük yaptığı, Acıçeşme karakolu tarafından haber alınmış, ve kendisi cürmümeşhud üzere tertibat yakalanmak seferi davetlilere tahsis edilmiştir. Trak | alınmıştır. Evvelki gün Aliye ismin- yarın sabah 8,5 da Karaköy rıhtımın- dan hareket edecek 11 de Mudanyaya vasıl olacaktır. Davetliler Mudanyadan Bursaya geçecekler, saat 12 de Çelik palasta öğle yemeği yiyeceklerdir. 14,5 da otel ve kaplıca tesisetı gezilecek, müteaki. ben İş bankası, İpekiş, Sümer Bank fabrikaları ziyaret edilecektir. Saat 18 de Bursadan Mudanyaya hareket edilecek ve 19 da Mudanyadan ayrılacak olan Trak 21,5 da İstanbula dönecektir, Alfabe ve okuma kitaplari İlkmekteplerde okutulan alfabe ve okuma kitapları 940 senesine ka- dar okutulmak üzere programa ithal edilmişlerdi. Maarif Vekâleti, bu ki- tapların okutulduğu tarihten itiba» ren alınan neticeleri tedkik etmiş ve kitaplarda bazı tadilât yapılmasına lüzum görmüştür. Bu maksadla birer komisyon teşkiline karar > Bu komisyonlar, yeni bir program ha- zırlıyacak ve bu programda bu kitapla” rın müfredat programları tesbit edil- dikten sonra alfabe ve okuma kitap- ları için birer müsabaka açılacaktır. m gibi derdler arıyarak, mücadele, mü- nakaşa heveslerini körletirlermiş... Hey gidi mesud Mami Bir de şimdiki zamanı düşünün! GER (vârNü) de bir kadın, Sünbüle müracaat ede- Tek kocasmın pek haşin adam oldu- ğunu, bunu yumuşatmak için bir ça- Te bulmasını istemiştir. Sünbül: — Sen hiç merak etme kadıncağı- ım!, Sana vereceğim şeyi, bir yemek içerisine koyarak kocana yedirecek- sin, Haftasına kalmaz efendin kuzu gibi olur... demiştir . Bunun üzerine Sünbül, bir eşek dili hazırlamış, bir takım şeyler oku- yup üfüyerek bir keseye koymuş ba- yan Aliyeye vermiştir. Bu sırada Aci- çeşme karakol komiseri B. Zeki ile diğer memurlar cürmümeşhud terti- batı almış oldukları için Sünbülü, eşek dilile bereber yakalamışlardır. Sünbül karakola götürülmüş, bu- rada da ileri geri sözler söyliyerek; — Benimle uğruşmayın, şimdi bü- tüm, cinleri toplarım!, Vesaire gibi sözler söylemiştir . Zabıta, icab eden tahkikat evrakı- nı tanzim etmiş, Sünbülü adliyeye vermiştir... Yeni bir tramvay hattı Yaz münasebetile Mecidiyeköyüne giden yolcuların mikdarı arttığından 'Mecidiyeköyü ile Eminönü arasında işliyen tramvayların bir misli arttırıl- ması ve sabah, akşam vakitlerine münhasır olmak Üzere Tünelle Meci- İ diyeköyü arasında yeni bir hat ibda- Temizlik işi Müfettişler bir çok noksanlara tesadüf ettiler Belediye müfettişlerinden B. Yaver, B. İsmall Hakkı ve B, Bekir bir müd- dettenberi şehrin temizlik işlerini tef- tiş etmekte idiler. Bu teftişler, gerek temizlik teşkilâtının vazifeleri, gerek | temizlik işlerinde görülen noksanlar etrafında yapılmıştır. Müfektişler şehrin her tarafına çöp- çülerin arını, hele bazı ma hallelerde haftada bir gelerek çöpleri aldıklarını tesbit etmişlerdir. Bundan, başka caddeleri süpüren amelenin top- ladıkları çöpleri çöp sandıklarına at- mak için -sandıkların çok seyrek olma- sından dolayı - müşkülâta uğradıkları da anlaşılmıştır, Müfettişlerin yaptık- Yarı teftişlerin neticeleri bugünlerde bir rapor ile riyaset makamına bildiri- lecektir. Bu rapor, temizlik işlerinde ya- pulucak ıslahata bir esas teşkil edecek- tir. i Bekâr odalarını teftiş Havaların ısınması münasebetile b3- kâr odaları, hanlar ve bütün imalâtha» nelerin âni bir surette teftiş edilmeleri emredilmiştir. Yapılacak kontrol neti- cesinde temizliğe riayet etmiyen bu gi- bi yerlere ağır cezalar verilecektir. Bundan başka havaların ısınması münasebetile tramvay camlarının -ara- banın gittiği istikamette - açık bulun- durulmaları emredilmiş ve bu emir dünden itibaren tatbik edilmiştir. Kahve ve karabiber Gıda maddesi olup olma- dıkları sorulacak Mustafa adında biri, karabibere me- vaddı nişalye katıp satmak, Taceddin adında biri de kahveye gene xmevaddı nişaiye katıp dükkânında satmak su- çundan yakalanarak adliyeye verilmiş- lerdir. İki maznun hıfzıssıhha kanununa muhalif hareket suçundan dolayı Sul- tanahmed birinci sulh ceza mahkeme- sinde muhakeme altına alınmışlardır. - Bu karıştırmanın hıfzıssıhha kanu- nuna muhalif suç olabilmesi için kah- ve ve karabiberin gıda maddesi olma» ları icap ettiğinden hâkim B. Reşid, kahve ile karabiberin gida maddesi 0- Tup olmadığının tesbiti için keyfiyetin. Tıbbı adilden sorulmasına karar ver- miştir. a e li geliyor İnhisarlar umum müdürü B, Mit hat tuz işleri müdürü B, Cavitle bir- likte bugün Avrupadan şehrimize dönecektir. Umum müdür tütün Sek tışlarının arttırılması mevzuu üzerin- de temaslarda bulunmuş tuz işleri müdürü de tuzlalarda tedkikat yap- mıştır. B. Cavid tedkikleri neticesini bir raporla gümrük ve inhisarlar vekâ- letine bildirecektir. Memleket dahi- lindeki tuzlalar ıslah edilirken bu rapordan istifade edilecektir. Tuzla- ların ıslahı, istihsalı arttırmak için- dir, Aynı zamanda tuzun maliyetini ucuzlatmak çareleri de aranacaktır. Sahife 3 SOHBET: Marginolla ı FOTOGRAF, — İnsan oğlu, sırf bir fayda temini için, bir ihtiyacı karşıla mak için icad ettiği şeyleri de sonra- dan bir sanat vasıtası etmek ister. Me- selâ yazı. Harfler, hattâ Uzak-Şark'ın ideogramları, hiç şüphesiz ki birer sa- nat eseri diye icad edilmemiştir: on- Jardan beklenen hizmet elbette ki sözü tesbit etmekten, mekân ve zamanda uzaklara götürmekten ibaretti, Fakat sonra bir hat sanatı vücud buldu. Mi. mari ile şiir de böyledir; hattâ belki resim de böyledir, Fotoğraf makinesi, sanat eserleri vüs cude getirilmek için icad edilmedi; ga- yesi el ile yapılan resmi, ressamlığı ortadan kaldırmak değildir. Fakat za- manla fotografçılığı sanat haline ge- tirmeğe çalışanlar oldu, Bugün birer sanat eseri sayılabilecek, duvara ziy. net diye asılacak fotoğraflar var, Bun- lar kendilerini birer tablo diye kabul eilirmek istemiyorlar, öyle bir iddia- Jarı yok. Büsbütün başka bir şey ol- duklarını söylüyorlar; iddinları büsbü» tün başka... Sinema da öyle, Fakat onun tiyatre için de bir vasıta olabileceğini sanan- lar çıktı; bunlar yanılmışlardı. Sine- ma büsbütün başka bir sanat oldu. 'Ti- yatrodan ayrı, müstakil bir sanat, 'Ti- yatroya benzedikçe kötüleşiyor, ondan ayrıldıkça, kendine has olacak yolu aradıkça güzelleşiyor, Bunu anlamıyanlar hâlâ: «Resim bir sanattir, fotoğrat değil; tiyatro bir sanattir, sinema değildir. gibi söyle nip duruyor, «Sinemadan sonra tiyat- roya; fotoğraf varken resme Ihtiyaç yoktur» sözü ne kadar tuhaf ise aksi de o kadar tuhaftır. Bazı kimseler, tâ ötedenberi alışık oldukları; babalarından, analarından gördükleri şeylerden başka hiçbir şeyi kabul edemezler, Hayallerinin darlığın» dan. Fotografı, sinemayı anlamıyan- lar da bunlardır. nr TEKRAR, — Bir fikri tekrar etmek- ten kaçınanları sevmem. Bir defada onun bütün hazzını alıp bitirmişler mi? O fikir onlara şöyle bir uğrayıp geç miş mi? Şu cedebiyatotaki tekrardan nefre- tim yoktur; hani «tekrirsin zıddı olan «tekrar». Bir şeyi söylemek için bir tek kelime vardır; o şeyi kaç defa söyler. seniz o kelimeyi de o kadar kullanmak- tan daha iyi bir yol yoktur. Georges Muhamel, «müteradil» ke- limesini şöyle tarif etmiş: «Doğrusu aklımıza gelmeyince kullandığımız ke- lime.» Tekrardan kaçan muharrir de, doğrusu aklına geldiği zaman bile yan- lışını tercih edendir. v1, LÜZUMLU ŞAİRLER, — Birçok sa- natkârları, şairleri derhal anlamak kas bil değildir, daha doğrusu ancak bazı kimseler için, bahtiyar azlık» için ka- bildir, «Onları karilere münekkiğ an- latır» derler. Bu kadar garib bir düşün- ce olamaz: sanatkâr bir filosof mudur? eseri bir sistem midir ki anlatılması mümkün olsun? Bir manzumeyi anla» mıyan adama onu nasıl anlatırsınız? Gerçi birtakım şeyler söylenir; fakaf | anlattığınız kimse ancak o birtakım bir şey olur, o manzumede sizin sözle- rinizi bulur. Neyzen Tevfik'in tabirile? «Aşkı mecnundan öğrenip söyliyenler gibi» (Devamı 4 üncü sahifede) Nurullah Ataç (2 ii il a yal e 1