| vah “Carole Tömüeri diyor ki: Sinemada muvaffak olmak için çok okumak lâzımdır Bugün muvaffak olan sinema artistlerinin çoğu iyi tahsil görmüş olanlardır Dünyada en sevmediğim şey ağlamaktır. Hayatımdan ekseriyetle memnunum. Çok çalıştığım zaman sinirlerim bozulur. Fakat bu halim çabuk geçer. Ev işlerini iyi bilirim. Meslek icabı ellerimi son derece iyi muhafaza etmesem seve seve mutfağa girer, yemek pişirirdim. Son zamanlarda sigara tiryakisi — Carole Lombard'ın Hikmet Feridun Es'e hediye ettiği resmi - gece Hollivudun meşhur Çin si- Memasında Carole Lombard'ın yeni biten bir filmi ilk defa seyircilere gös- kti, Sinemanın kapılarının önü-| M€ 12 büyük projektör konulmuştu. Bu projektörlerin ışığile Hollivud bul- Yarı büsbütün aydınlanmıştı. Sine- | manın kapisı yanıma radyo tesisatı | Yapılmıştı.. Filmin ilk gecesinde bu- lunmak üzcre sinemaya gelen meş hur insanlar bu radyo tesisatı önün- | de birkaç kelime ile Carole Lombard bakkındaki ihtisaslarını halka söylü- ordu. Carole Lombard'la görüşmek ii bu iyi bir fırsattı. Paramunt şirketi- DİN artistlerle temas şubesi müdürü, Arkadaşım mis Jannet Bearley ile ka- Pıda sarışın yıldızı bekliyorduk. İlk S€ceye gelen kadınların tuvaletleri ikaten görülecek şeydi. Sanki hepsi ayrı ve canlı birer moda man- keni halinde sinemaya gelmişlerdi. Erkekler fraklı, smokinli... Bir aralık gözüme Carole Lambar- dm eski kocası Wiliam Powel görün- dü. Tuhafıma gitmişti. Biribirinden âynlan karı kocanın dargın bulun- duklarını sanıyordum. Kapının önün- de bekliyen radyo spikeri onun önü- he mikrofonu getirdi ve kendisine ri- <ada bulundu; — Carole Lombard hakkında bir- kaç söz söylermisiniz?, Artistin eski kocası mikrofonda biz Carole Lombard dünyanın en Yük artistlerinden ve en sevimli kadınlarındandır. Onun filmini sey- Tetmek için bu gece nezle olduğum | halde sokağa çıklım, Artık siz onu ne derece takdir ettiğimi anlayınız... de- di. İçeri girdi. Bu esnada sinemanın İ inünde perdeleri inik siyah bir oto- mobil durdu. Sinemanın süslü üni- formalı kapıcıları hemen koşup oto- | mobilin kapısını açtılar. Güzel artist eğilerek otomobilin kapısından çıktı. İ Yeşil taftadan, beline kadar açık bir elbise giymişti. Şehirler fethedip mem- | leketine dönen bir kahraman gibi a)- kışlar arasında sinemanın kapısına doğru ilerledi. Yanımdaki Paramunt şirketinin genç müdürü bana: — Aman kalabalık sarmadan yanı- | na yaklaşalım... dedi. Atıldık. Mis Jannet Bearley beni | kendisine takdim etti. Hakikaten çok güzel kadındı. Filimlerindeki kadar, hattâ belki daha güzeldi. Bilhassa iri ve arık renk gözleri garip bir ışıltı ile parlıyordu. Kendisile görüşmek istediğimi söyleyince: — Locama geliniz... dedi orada ko- nuşuruz. İçeri girdik. Halk ayağa kalkıp, onun locasına bakarak alkışlıyordu. Nihayet salonda biraz sükünet olun- | ca biz de locasının yolunu tuttuk. Fa- | kat löcanın önüne gelince şaşırdık Çünkü koridorda artistin 1o- | önünde iki polis ellerini göğüs- lerinde kavuşturmuşlar, içeriye küş uçurmuyorlardı. Bizim de yolumuzu | kestiler. İsmimizi söyledik. Polisler. | den biri içeriye girerek, tekrar dışarı | çıktı. Sonra büyük bir nezaketle bize | locanın kapısını gösterdi: i — Girebilirsiniz... Amma da takayyüd... Biz locadan içeri girerken filim başlıyacağı için gâyet yavaş salondaki ışıklar kararı- yordu. Güzel artist locanın arkasına çekildi. Karşıdaki koltuğu bana işa- ret etti. Be — Fakat böyle filminizi seyredemi- yeceksiniz.. dedim, Yanaklarını çükurlaştıran bir gü- lüşle ve kalınca #esile: — Ben zalen filmi parça parça gördüm... Zarar yok... Buradan da seyredebiliriz... Amma tuhaf bir mü- Jâkat olacak bu... Karanlıkta bir mülâkat.., Uğur bahsi Bu sözünden sonra bir kahkaha ko- pardı; Hakiki hayatında çok çen bir kadına benziyordu. Kahkahalar arasında: — Salona girerken biri beni göre- ceğimi diye ilerledi. Eteğime bastı, File min birinci gecesinde eteğim kopmuş olsaydı pek uha birşey olurdu. Adam eteğime basınca aklıma annem geldi, Annem bir elbise giyince eteğine ba- sılmasını uğur sayardı. Düğününde birisi eteğine basmış. Eteği sökülmüş. Annem bunu büyük bir uğur telâkki etmiş... Babamla gayet iyi geçinmiş- ler. Hâlâ da bugün evlenmiş gibi biri- birlerine iltifat saçarlar... Eeee... Şa- ka değil... Btekte keramet... Bir ke: re düğününde eteğine basmışlar mı? Basmamışlar mı?.. Hattâ annem bu uğura o kadar inanır ki, eğer birisi eteğine basar da, eleği sökülmezse hemen oturur. Sökülmiyen eteğini kendi söker, sonra gene diker... Ba- sıldığı zaman etek sökülmezse O Za- man da uğursuzlukmuş... Bunu söyledikten sonra tekrar katı- kahalarla gülmeğe başladı. Ben sor- dum: — Acaba sizin eteğiniz söküldü mü? — Bir çıtırtı oldu amma, zannet- Okumuş artistler — Katiyyen... Sinemada muvaifak olmak istiyor musunuz? Neşöli, ümid- li bir insan mısınız? Eliniz yüzünüz biraz düzgün mü? Korkmayınız. Am- ma sabir lâzımdır. Bekliyeceksiniz. T: size gülünceye kadar büyük bir sabırla beklemeniz lâzimdir. Ben içimdeki neşeyi en büyük uğur adde- derim. Fakat şunu da söyliyeyim ki, sinema artistliği birçoklarının zan- nettiği gibi yalnız güzellikle, şık gi- yinmekle olan şeylerden değildir. Her meslekte olduğu gibi filim artistliği için de okumak lâzımdır, Ben sinema hayatında Hollivud High Schoolunu Los Anceles üniversitesini bitirmiş ol- manın çok faydasını görüyorum, Dik- kat ediniz. Bugün sinemada muvaf- fak olanların çoğu tahsili iyi insan- lardır, Klodet Kolbert aşağı yukarı bir edebiyat doktorudur. Ke in de yazdığı eserler vardır. Fredirk Marş Uzun müddet muharrirlik etmiştir. Miryam Hopkins” romancıdır. İ Dun astronomi mütehastısıdır. Mar- lene Ditrihin elinden kitap düşmez. Fakat gariptir. Halk, bilhassa mü- nevverler sinema ârtistlerini okumuş, yazmış, fikir sahibi, kafali insanlar oldum. Üç günde iki paket sigara içiyorum. iren | Artistin Akşam karilerine hediye ettiği resmi olarak telâkki etmezler. Onlar için sinema artisti bir süs; bir güzel in- sandır. Kafasının içini süslemekten ziyade, yüzlerini, üstlerini başlarını süslemeğe uğraşırlar. Maamafih hal- kın ve münevverlerin bu kanaatinde sinema artistlerinin de tesiri olmuş” tur. Çünkü onlar uzun zaman eğ- lenmeği, şık gezmeği okumağa yazma- ğa tercih etmişlerdir. Bugün sinema gün geçtikçe büyük bir güzel sanat ha- line giriyor. Sinema böyle büyük bir sanat haline girdikçe de sinema ar- tistliği için okumuş, yazmış insan ol- mak icap ediyor. En sevmediği şey Bu esnada filimde hüzünlü bir sah- ne geçiyordu. Carole Lombard bir lâm- ba karşısında gözlerinin yaşını sili- yor. Güzel artist; — Dünyada en sevmediğim şey ağ- lamaktır. Hayatta da ağlamağı sev- mem. Sinemada da... Ağlamak için | bazı sahnelerde keman çaldırtmasını rejisöre rica ederim. Fakat birçok sahnelerde keman çaldırmağa imkân yoktur. O zaman ağlamak için ken- dimi o kadar sıkarım ki... Bazen ağ- lamak yerine güleceğim çıkar. — Hayatınızdan memnun nuz? — Ekseriyetle evet.. bazen de deği- lim. Çok çalıştığım zamanlar sinirle- rim biraz bozulur. O zaman hâyatım- dan pek memnun olmam, Fakat bu | halim çabuk geçer. MUSU- — Ev işleri bilir misiniz? — Eskiden bilirdim. Annem bana çük bir ev işi yapmıyalı seneler var... Bir kere lüzumundan fazla çalışıyo- rum, Sonra ev işleri yaparak eileri- min biraz olsun çirkinlesmesi mesle- herşeyi öğretmişti. Fakat şimdi kü- | siz diyeceksiniz ki elâstik eldivenle iş görsene..» Benim de lâstik eldivenle €v işi görmek sinirime dokunur. Eğer mesleğim icabı ellerimi son derece iyi muhafaza etmeğe mecbur olmasam 56- ve seve mutfağa girer yemek pişirir. dim. Ev yemeklerine bayılırım. Katiy- yen lokantada yemek yiyemem. Bazen stüdyoda yemek yemek mecburiyeti olur, bu benim için âdeta bir azap- tar. 3 Birdenbire sinemanın ortasında Ca» rol Lombard: - A... dedi, canım sigara içmek Is- tedi. Biraz dışarı çıkalım... Locada bulunanlar itiraz ettiler: — Ne güzel filim seyrediyorduk. Maamafih madem ki arzu ediyorsu- nuz... - O bir çocuk tavrile! — Çıkalım, çıkalım... Sinemanm büfesine gidelim... Şimdi orada kimse yoktur... Hep beraber çıktık, Sinemanın mü- dürü meğer locanın kapısında bekli- 5... Yerlere kadar eğilerek gü- i sinemanın büfesine götür- Lombard karanlık salon- çıkınca: — Oh... dedi ışık'ne güzelmiş... Beyaz, incili gece çantasından altın tabakasını çıkararak herkese birer #i- gara uzattı. Onun»bu halinde hovare da, bekâr bir erkek tavrı vardı, Üç Sigarasını tüttürürken: — İşte, dedi, bu fena... Son zaman- arda sigarg tiryakisi oldum. Üç gün- | de iki paket sigara İçiyorum... — Devamı 12 inci sahifede — Hikmet Feridun Es