— Höyde kız kardeşim evlene» cekmiş, düğünde bulunmam için bas na on gün izin ve- riniz, — Sen yalancı sın; beni kaç kere ” döyle aldattın... — Bu sefer doğ- İ su söylüyorum. — Öyleyse tah- köz edeyim, eğer kız kardeşin sahi- den evlenecekse i- zin veririm. Direktör ertesi günü izin istiyen memuru çağırdı; — Gene yalan söyledin dedi, kız kardeşin evlenmi- yormuş. — Kız kardeşim ienmiyor mu i97.. Emin misi- niz? — Elbette, ben tahklatımı yap - tüm... Kız kardeşin evlenmeği aklı © yormuş... Sen! ya- lancısın. i — Olabilir, fe * kat sis benden ya- Jancı (o imişeiniz, çünkü benim kız — Size yeni veznedarın karısıyım diyorum anlamıyor N musunuz? kardeşim yok!.. iki kişi olacağı: | ; Yolunda Senet | Vi Karabetle Sala- — Büirim sen mon ortak oldula bir yazıhane açtı. * lar. Karabet her | gün yazhaneye gi- diyor, — çalışıyor, | Salemonsa cumar- * tesi günleri geliyor, hesaplara bakıyor, hissesine düşen pa- İğ rayı alıp gidiyor- , ği du. İ Bir gün karabet: Yahu dedi, | bu ne biçim ortak- Uk, yamhaneye uğ- radığın yok. f — İşler bozuk muf — Hayır yolun- — Bizimkinin etrafından erkekler ayrılmıyor. — 'Tabii, sekiz dille «peki olur» demesini bilir!.. ye uğrıyayım!. dan bile geçirmi- | — Ne olur köye kadar inip bana sigara alsana! Davet — Ali, bu pazar seninle Taşdelene gidelim. — 'Taşdelen nerede? ... — Güzel bir ormanın içinde Ali... Çok güzel bir yer, görürsün. — Orada ne yapacağız?.. — Güleceğiz,. eğleneceğiz, şarkı söyliyeceğiz, gramofon Ginliyeceğiz, | köşe kapmaca, saklambaç oynıyaca- Eız, dans edeceğiz. — Kaç kişisiniz? — Kaç kişi mi iz?... Sen gelirsen iyi bir adamsın, be- nim de eski. dos- j tumsun, ne “olur | bana yüz lira borç | verir misin?. | — Ne saman ö- | dersin? ! — Altı ay son- ra, — Yaz bir sened. | Adam senedi yaz dı, öteki yüz lira ile| beraber senedi de dacaklısına verdi. Adam şaşaladı: — Neye senedi Dana veriyorsun!.. — Borçlu oldu- gunu unufmaman. | için senedi sana bi- takıyorum. Bini Bilet Kızltoprağa kadar bilet almıştı. Eh, biraz sar- Yeneryolunda kontrolör yakaladı, | hoş (olmuşlardı, €nsesine bir tokat alıp trenden in- dirdi, öbür vagona bindi. Göztepede tekrar yakalandı, gene ensesine bir tokat yedi, trenden atıldı. Öbür va- gona bindi. Erenköyünde gene kon- trolör yakalayınca: — Nereye gilmek niyetindesiniz? dedi. — Eğer ensem tokata dayanırsa Pendiğe kadar gideceğimi... amma, doğrusu iyi eğlenmişlerdi. Mü- kemmel ziyafetti, ev sahibi rakıyı kıymıştı. Binlikler dolup boşalmıştı. — Belediye bu yolu daraltmiş in- san iki yandaki duvarlara çarpma» dan yürüyor. — Vay, sabahı etmişiz, bak güne- | — Haydi sersem | güneş değil oay.. Asıl sersem sensin, koca güne- şi ay görüyorsun. Aralarında gü- neşti, aydı diye bir münakaşa baş- ladı. Bu aralık yan- larından, | tipki kendileri gibi iki yana yalpalıyan bis ri geçiyordu. O- nu çevirip sordu- lar: — Şu gökte pars layan ay ma gü neş mi?.. — Bilemem bu- yalı değilim! — Hayli terakki var, böyle giderse ma altı ay sonra kendibaşınıza bisiklete binmenize izin veririm!... SARHO İ mak için müte- madiyen “âlemi hariciden bir Perşembe müsahabeleri | (Dr. de Pomiane) ın konferansından Çocuklarımıza ne yedirelim ? Nakleden: Selim Sirri Tarcan ğ «Çocuk vücudu- nun yapısını kur« çok anasır alır. Bu küçük yapı çok © karışıktır. Onda evvelâ azotlu maddeler vardır ki ona kimyagerler al- bümin diyorlar, Ondan sonra ya- rı ma- kafes veya (o çerçew vardır, buna iskelet diyoruz. Bu kelette madeni tuz ve kireç bulunur. Öyleyse çocuğa all ci bol gıdalar ver kanunla” isbat etmiştir ki bir çocu- ğun vücudünün sathi hacmine nis betle, bir adamın vücudünün sathı- nın hacmine nisbetten daha büyük- tür. Çocuk bu büyük olan sathı yü- zünden çok mikdarda hararet zayi ediyor. Bundan kaçınmak için ço- cuk gayri muntazam bir şekilde mü- temadiyen işler. Yürümekten ziyade koşar. Söylemekten çok bağırır. Dur- mamasıya harekettedir. Bu hareket hararet hasıl eder. Mütemadiyen vücüde gelen bu hararet şekerin yanmasından hasıl olur. O halde ço- cuğa fazla mikdarda şeker vermek lâzımdır. Veya uzviyeti içinde şekere kalbolunan gıdaları vermeli yani amidon ve fıculentler. Fakat ilim öğretiyor ki eğer bu gi- dalar vitaminle beraber olmazsa Uz- viyette faydalı bir iş göremezler, Bu maddeler tereyağda, kaymak- ta, südde, yeşil sebzede ve meyvada bulunuyor. Öyleyse bunları çocukla- ra mebzulen vermek lâzım, Böyle beslenen çocuklar kuvvetli ve mütevazin olarak neşvünema bu- Jurlar ve fiziyoloji bakımından sağ- lam olurlar. Bu sağlamlık ise bir saadet menbaıdır. Yalnız bütün çocuklar aynı tarz- da teşekkül etmiş değillerdirler. Ba- zılarının şekerden fazla albümine, bazılarının ise sebzeden fazla tereya- gına ihtiyacı olabilir. Bunu da nasıl anlamalı? Çocuğu tedkik ve mütalâa etmekle bu anlaşılabilir. Çök kere görürüz çocuklar bazı gıdaları diğer- lerine tercih ederler, Ekserisi yemişe veya şekere düşkün olurlar. Onların bu açgözlülükleri çok kere uzviyet- lerinin bir ihtiyacının tezahürüdür. Acaba bu açgözlülük hangi yaşta başlar? Diyebilirim ki dünyaya gelişinin hemen akabinde, hattâ gözleri daha ııktan müteessir olduğu zamanda bir sevkitabil ile yavru hoşlandığı gıdaya karşı fazla bir istek izhar eder. Çocukta bu hal görülünce değil- midir ki analar çok kere onun gida- sını çeşitleşlirmek o zarüretinde bu- Tunurlar. Bazı çocuklar içerisine bi- sütü biberonlarn- emerler. Bir baş- kası kahvekaşığile verilen portakal suyunun âdela üstüne atılır. Bir başkası sütlü gıdaları sevmez, daha bir başkası çorba nevinden tuzlu şeyleri tercih eder. Ekser! ebeveyin bu hali çocuklarım (caprice) kaprisi gibi telâkki ederler, Çocuk biraz bü- yüyünce daha başka haller görülme- ğe başlar. Bazıları patatesli unlu gı- daları, bazıları tereyağlı olanları, bazıları hoşaf kabilinden sulu şey- leri, bazıları ise kuru peksimeti veya gevreği tercih ederler. İşte o zaman anâlara terettüb eden mühim vazife, bu şedid açgözlülük bir kapriş midir? Yoksa fiziyolojik bir İhtiyacın tezahürü müdür? Bunu tef- rif etmek için çocuğu lâyıkile ve dik- katle tedkik etmektir. Gençliğinde hatırlarım bazı anneler çocuklarının yememekte fhad ettik- leri herhangi bir gıdayı ona zorla vermekte israr ederlerdi. Yiyeceksin, mutlak yiyeceksin! diyerek çocukla- rmınağzına zorla tıkarlar. Zavallı yavrucak haşlanmadığı gıdayı ağzın- da geveler, geveler nihayet ya çıka- rır veya kusardı. Dr. de Pomlane mini ve Bugünün çocuk velileri daha müs ğun böyle yeme hakkında © yorlar. Doktor ettikten sonra an tavsiyelerde bulunuy! dirin, bunları yedirmeyin diyor. Bütün bu maruzatımdan iki neti- ceye varmuk istiyorum. Bunlardan © biri: Çocuğa albümini, şekeri ve vi- tamini bol bir gıda vermek lâzımdır. Diğeri çocuğu iyice tedkik etmeli vös rilen gıdayı tercih etmesi bi iyice tedkik lâzım gelen 1 b miş sıhhati yeri gıdaları v umurta, balık: Bunlars rd, taze meyvâ, sbze domates gi” a vitamin vers a çiy havuç gibi, bunl: dır, 3 — Evde kendi elinizde pişirdiği: © niz sütlü kakaolu, pirinçunlu mahal lebiler: Bunlarda da şeker vardır. Hiç şüphe yok ki tecrübi ilim mabedine benim uzun nutuklarımı dinlemekten ziyade sıhe ©” hi bir şekilde nasıl yemek pişirildi- ğini, görmeğe geldiniz. Haki Ancak sözle, iş birbirini kanaatindeyim. Nilekim biraz sonr& sizin huzurunuzda bilfiil yemekleri © rirken gene izahat vermekte de am edeceğim. Şimdi lütlen yan» daki mutfak salonuna geçelim! di- yerek doktor (Edouard de Pomiane) Eduar dö Pomian bir mutfaktan gis yade büyük bir lâboratuara benziyen salona samileri-davet etmiş ve ocak başında yumurta pişirmekle ameliya$ ve İalbikata başlamıştır. i Yumurtayı pişirmeden şu sözleri söylemiştir: *Yumurta çocuklar için enfes' bir. gıdadır. Filhakika zihayat bir mahlükun teşekkülüne yarıyad her ne lâzımsa yumurtada vardır. Çünkü piliç kabuğundan çıkar çık- maz yürümeğe ve kendi kendine gr dasını aramağa başlıyor. O sebebi8 Çocuklara, istek gösterdikleri takdir- de yumurta yedirmelidir, Çocuğa verilecek yumurta çok ta- ze olmalıdır. Bayat yumurta faydâ& yerine zarar verebilir, Yumurta birkaç türlü pişirilebilir, 1 — Tavada yumurta, Tereyağını * kızdırıp İçine yumurtaları kırmak suretile yedirmek caiz değildir. 2 — Omlet yumurtanın bu şekilde pişmişi de çocuklara verilemez. 3 — (Loeuf poch&) öf poşe bu şekli en muvafıktır. Çünkü yumurta doğ” rudan doğruya kaynar suyun içine kırılır, & İşte yapıyorum. Görüyorsunuz şü kapta üç çeyrek hitre su kaynıyor. Yumurtanın beyazının daha çabuk sertleşmesi için kaynıyan suyun içi ne bir kahvekaşığı sirke atıyorum. Çay fincanına kırdığım bir yumur- tayı birdenbire kaynar suya boşalt yorum, Bir buçuk dakika pişiyor son” ra bir Süzgeçli kevgir ile yumurtayi bir ısınmış tabağa çıkarıyorum. Son“ | rTa da pek az tereyağını yavaş ateştö | eritiyorum. Yumurtayı hafifçe tuz | Jadıktan sonra tereyağını şöylece üz | rine gezdiriyorum. Bu şekilde sabır“ sızlıkla bekliyen bir, bir buçuk, iki ilh... Yaşındaki yavrunun önüne ko yuyorum. Artık onu ister bir lokma &kmek, ister biraz pisküvlt ile yedir” mek sizin bileceğiniz iştir. Doktor bu suretle birkaç yemek v8 bir elma pastasını pişirip gösterdik” ten sonra konferansını şu sözlerle bitiriyor: a Madamlar, mösyöler, a İki saat fasılasız dikkatinizi gıd& meselesine çekerek sizleri belki yor” dum. Sizlere pişirilmesi kolay olaf beşaltı türlü yemeğin nasıl çaf” çabuk ihzar edildiğini gösterdim v8 | işe çocuk gidalarile başladım. Bun” da haklı değil miyim? Sözlerime mut fak saadetin beklenti odasıdır deme” “le başlamıştım. Saadetimizde çocu” gun büyük bir payı olduğu içindir ilk önce onları düşündüm. : Selim Sırn Tarcan — “zuAaHe BUENOS 4MBERg» FdoaRN EN KORO SAME saca was sasSsmay Ss sowe araz e Ba Joewsnorsağ