28 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

28 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HEKİM ÖĞÜTLERİ Fenni doğumun nüfusun artmasında Çocuk haftası münasebetile siz okuyu cularıma doğumların ve husüüile fe doğumların nüfusu çoğalima hususunda. | lete mensub Kadınla; Aiğer taraftan doğanlarm ve hayatta bulunanların shhati koruyan © vsullere riayet etmesi sayesinde hasta olmaması ve ölmemesi ile çoğalır. Bir memleketin doğum istatistikleri, ölümünkünden ne Kadar zengin ve ne derece yüksek ise, o memleket halkının nüfusu da o nisbette siyadeleşir. Grotjahn'a göre bir usulün zevale doğ- ra gitmemesi için, o milletin beher 1,000 kişisine senede 20 doğum isabet etmeli- dir. Müellif, kadınların $* 10 u muhtelif sebeblerden dolayı kısır olduğundan, millet kâtlesinin bugünkü vaziyetini mu- hafaza etmesi için, geriye kalan kadınlar- dan her birisinin en aşağı üç çocuk do- turması lâzımdır, diyor. Binaenaleyh ka- dınlardan obuzının söylediği gibi, her | annenin bir, nihayet iki çocuk doğurma- m, nüfus seriyesini azaltmaktan kurta- TAMAZ. Fenni doğum deyince anladığımız şey, bir kadının velâdiye ilminin öğrettiği usuller dahilinde Arızasız ve ihtilâter olarak çocuğunu dünyaya getirmesidir. Fenni doğum Avrupada ancak 14 üncü asırda başlamıştır. 1339 dan itibaren Nü- | renberg'de ve 1378 den itikaren de Pa- Piste kadınlar fenni ve im! metodlara riayet etmek üzere doğurtulmuşlardır. Almanyada ik eldd! ebe teşkili 1457 de yapılmıştır. İlk Alman ebe mek- tebi de Münih'de 1980 senesinde açıl- maştar. Bütün bu çalışmalara rağmen gene do- Bumlarda gerek çocuk ve gerekse anne | Ölümünün mikdarı epeyce yüksek bir derecede idi. Bazı çocukları tabii ksnal- dan sağ olarak almak kabi olmuybrdu. Binaenaleyh bunları, annelerin kamını açıp çıkarmak ciheti düşünüldü. İlk defa, | ölmüş bir kadının karnında henüz yaşı- yan bir çocuğu kurtarmak için, basit bir bıçakla yaplan bu ameliye, 1610 senesin- de fenni usuller ve husus! cerrah! âletler vasıtasile yaşayan kadınlar üzerinde tat- bik olunmıya başlandı. Keza tabii yoldan kendi kendine çıka- mıyan çocuğu başından tutup çekmek ve bu suretle doğurtmak istenildi. Böylece birinci defa olarak üzası Fransız ve İngi Mzlerden mürekkeb Chamberlen ismin. | deki kadın hekimleri allesi tarafından 1620 de gizli olarak (forceps) dediğimiz âlet kul başlandı. Sonrüları halkı- mız arasında (mengene) ismlie anılan bu Alet meydana çılkti ve bugüne kadar bu- | Bun bir çok çeşitleri yapıldı. Eskiden kadınları, gene yalnız Ka- dınlar doğurturdu. Ancak 17 nel asırdan #tibaren erkek hekimler doğum yapmağa, Güç doğuran kadınları doğurtmağa baş- Hanuşlardır. Fenni doğum sayesinde bir çok çocuk- larin hayatı kurtulmakta, keza çocukları dünyaya getiren ve bu esnada bazan öl- me tehlikesi gösteren annelerin de ölme- mesi temin olunmaktadır. Sırası gelmiş- ken fenni doğumun ehemmiyeti hakkında siz okuyucularıma bazı misaller söyliye- ceğim: Bütün dünyaca tanınmış meşhur Alman şairi Göthe, doğduğu zaman az kalsın erada hazir bulunan fena bir ebenin Wi- yakatsizliğine kurban gidiyordu. Bu v kadan sonm Yrankfurt'ta ebe tedrisat elddi şurette ıslah edildi. Çocuklar ekseriya başlarile dünyaya gelirler. Tepesile duğan çocuklar, ebelerin veya hekimlerin ufuk yardımlarile sağ olarak annenin rahminden çıkarlar. Fakat bazan çocuk başile geleceğine, makatile gelir. Böyle bir doğumda makat, gövde, » çocuk doğurması, TU ZA Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ — Nü) Amma ölmezsem vay geldi başınıza! Hiç de size lâyık şerefli bir koca deği- lim. Hele ortada Cahid gibi bir ada- mın tehdidleri varken... Hayriye cevap vermedi. ürkek bir sesle: — Süküt ediyorsunuz, Demek &$iz de yaşamamdan Ümidinizi kestiniz. Biran bu aptalca hayale kapılmıştım. O halde haydi çabuk yapalım. Vakit yok, Hiç olmazsa oğlumun istikbali temin e: , Kâfi derecede yaşayıp bu işi bir neticeye bağlıyabilecek mi- yim? Doktor kiz Mümtaz'ın nabzı tut- | tu: — Var... Şimdi ben belediyeye gidi- yorum! - dedi. Bir müddet sonra Hayriye yanında memurlarla avdet ettiği zaman Müm- | taz dalgın bir haldeydi. Gelenlerin çıkardığı gürültü üzerine gözlerini açtı. Zihnini toplıyarak: — Ha... Evet... Nikâh için, mi? - dedi, Bir bardak su istedi, Mümtaz, değil AKSAM 23 Nisan 1936 ! I ehemmiyeti ve kollar çıktıkt: kalır ve he havasızlıktan öl mun ilk kurtardığı çocuk s makatile gelen bebeklerdir. nihayetlenmesi cindedir. Bu gibi va çocuğu çevirmektir ları aşağıya gelmek üzere € tabi” bir şekilde doğar. Bazan ânnenin kemikler! biraz dar ve- ya çocuğun vücudü az çak İri olur. Mese- 4 kiz çocuğu 3 ve erkek de 3 1/2 kilo olacağına 4,44 ve hattâ 65 kilo Bunların kendi kendine doğması ekseriya | imkânsez veya doğumları çok uzun sürer. Bu gibi ahvalde forceps, yani mengeuc ile çocuk, başmdan çekilerek doğurtulur ve | çok defa sağ olarak doğar. Yahut annenin dar clan havsalası, kadınların tabirile çatısı, âne kemikleri- nin arasındaki kıkırdak kesilmek süretile genişletilmekte ve bu sayede imkânsız olur doğum kolay ve Arızasız bir şekilde yapılarak çocuğun ve n da annenin | hayatı kurtarılmakta Sokaklarda bari kere cüce kadınlara raslarımız. Bunların kemikleri kisa, ço- cuğun geçeceği kemik halkaları çok dar- dır. Buradan çocuğu ne âletle almak ve nede bu kemik hali genişletmek suretile doğumu ikmal etmek mümkün olmaz. Bu takdirde yukarıda söylediğim (Kayser ameliyesi) yapıp çoc inin karnından alır» kemiğine kadar suretile bir delik açar ve buradan varıp, bunun da Ön cuğu çıkarırız. Tabi bu mmeliye gi ai dan, ancak hastanelerde gerlerini hastanın evinde ve her türlü temizlik Kaideleri; etmek şartile yapabilir Bazı defa doğum uzun sürer ve çocuk bir türlü dünyaya gelmez. Rahim, gü lerce çalıştıktan sonra nihay fından çalar ve harice doğmuyan çoc karnın içerisine doğurur. Bu ihtilât doğumların en tehlikelisidir. Burada da yaptığımız şey, hemen anne- nin karnını açıp çocuğu dan çıkar- mak ve delinen rahmi dikmektir. Yahut anne doğum esnasında kanur. Bunun sebebi, meşimenin, ye cuğa ald sonun, rahmin «lt kıs (İptidal meşime) fazla i çö çabuk gene karni açmak suretile anne için mezse, hem çocuk ve hem de tehlikelidir. Kezalik barı vakalarda çocuğun ko: donu, yani göbek bağı, su kesesi yırtı ca oşağı düşer ve çocuğun başı ile ar nin havsala kemikleri arasında sıkısıp kalır. Çocuk hayatı dahili rahimde anne- sinden kordon vasıtasile kan alarak ya- şamaktadır. Halbuki bu Kordon Iki ke- mik arasında sıkışmea içindeki damarlar- dan kan geçmez. Böylece çocuk kansız kalır, çocuğu bu müşkül vaziyetten kur- tarmak için hemen müdahale edip doğu- mu yapmak gerektir. İşte buda #lminin bize öğrettiği usul kabi! olmaktadır. Bütün bu misallerle anlatmak istediğim mesele, fenni doğum sayesinde pek çok çocuk hayatının kurtulduğudur. Bu su- relle dünyaya sağ olarak gelen yavrular, nüfusumuzun ve neslimizin her gün bi- raz daha çoğalmasını ve ulusumuzun git- gide daha fazla kuvvetlenmesini temin etmektedir. Dr. Ahmed Asım Onur Ortaköy Şifa Yurdu sahib ve başhekimi Tefrika No, 34 Fakat bitiremedi. Gırtlağından aşağı Inmiyordu. Nikâh muamelesi, acele esas Üzerinden yapıldı. Zira bu gibi hallerde askı filan asılmaması için bir usul vardı, Mütekabil wevet- ler teati edildi. Delikanlı son kuvvetini toplamış, merasimin sonuna kadar tahammül etmişti, Fakat nikâh muamelesi bit- | tikten sonra bitab gözlerini kapadı. Başını yastıklara dayadı, Kendinden geçti, biribirini tutmiyan sözler ve şarkılar mırıldanmağa başladı. Der- ken çocuklaştığını sandı — Annel Anne! - diye söylendi. Bir kaç saat böyle devam edip, Mümtaz'ın başı, nihayet yastıklar üzerinden kaydı: Ölmüştü! #3 Arık Hayriyenin vazifesi bittiği | İçin, gitmeğe hazırlandığı sırada uşak sordu: — Hammefendi! Merhumun kim- sesi yoktu. Siz madem ki evlendiniz, | onun cenaze merasimini temin ede- ceksiniz tabii! Söz çok doğruydu. 'Tabiatile bu var İ zünden biraz | Tüccar elinde bulun Bursa ipek piya- sasında canlılık İBu sene mahsulün bereketli olacağı anlaşılıyor Bursa (Akşam) — Bu sene ipek bö- ceği tohumlarmın açılmağa be ması, havala uygun gitmemesi Bah: gecikmiştir. mi günlük bir teahhürü tur. Buna rağmen son gi Jar iyileşmiştir. İpek böcekçiler ens ti tüsü kışlağında fenni bir şekilde mu- hafaza edilen tohumlardan seksen bir kutunun tevziafı, bir hafta içinde bit miştir. Bu seneki mahsulün çok bere ketli ve mikdarca göçen seneki fazla olacağı anlaşılmaktadı! Son bir hafta koza, tohum ve ipek piyasasındaki durgunluk birdenbire canlanmağa başlamıştır, Hafta içinde | tohum satışları oldukça hararetlidir, Sekiz bin kutu tohum satılmıştır. Pi- yasadaki on dört bin Kutu tohumun da alıcısı hazır gibidir. Şimdiye kadar satılan tohumların kutusu 75 ile 100 kuruş arasındadır, Vasati fiat 83 ku- ruştur, Son hafta içinde kuru kozadan 281 Kiloluk bir muamele kaydedilmiştir. ibraca yara- maz mallardan 1122 kilo kuru koza fabrikalar tarafından satın alınmış- tır. Fiatler 265 kuruş üzerindedir. Koza ve ipek stokları az olmakla beraber, ufak partiler halinde peşin para İle ipeğin kilosu 1250 ile 1275 kuruş arasında oynamaktadır. Piya- sada halen 21.900 kilo kuru közâ sto- ku vardır. Ticaret Odasının verdiği menşe şe- hadetnamesile İtalyaya 5.200 liralık, 4.207 kilo deşe (suprodüksiyon) ihrac edilmiştir. Bundan başka Bulgaristan- la Hindistana da tecrübelik tohumlar gönderilmiştir. Çekirge ( Otobüsleri Bursa belediyesi fiatleri indirmek için tetkik yarpyor| Bursa (Akşam) — Bursa belediyesi, Bursa ile Çekirge arasında işliyen oto- büslerin fiatleri üzerinde yeniden bir tedkik yaptırmıştır. Otobüsleri daha ziyade ucuzlatmek için yapılan bu tedkikin neticesinden anlaşıldığına | göre dört gün zarfında muhtelif semt- lere günde iki yüz elli sefer, 1405 kilo- metre yapılmaktadır, Bu müddet için- de otobüslerle 10.823 kişi taşınmış ve bunlardan 601 lira para alınmıştır. 936 senesinde Çekirge ile şehir ara- sında nakledilen insan yekünu 769.000 iken bu mikdar 937 senesinde 1.258.900 kişiye baliğ olmuştur. zife ona düşüyordu, »- dedi. - Cenaze kaldıran onlardan birine müra- caat ederim; mergk etmeyin. Hayriye evine döndüğü zaman âde- ta gece olmuştu. Evde herkes odasına çekilmişti. Kimseye raslamadı. Yor. gun, bitab, kendi dairesine girdiği za- man ruhunda büyük bir inşirah var- dı, Çünkü hemşiresini ağır bir yük- ten kurtarmıştı, Bu suretle vazifesini yaptığına kal oluyordu: Küçük yav- Tu bir anne kazanmıştı işte... Şimdi doktor kız, bütün bu muğlâk vazifele- ri başardığı halde hiç bir müşkülüta uğramadığından dolayı hayret edi- yordu. PE ye Her zaman, her devirde, bütün ka- dınlar bir yalanın ne kadar zaman meydana çıkmıyacağını merakla dü- | şünmüşlerdir. Bazı yalanlar bütün bir hayat imtidadınca uzarlar. Bazları da yatsıya kadar yanan müm gibi sö- nüverir, Tarihin uydurmaları, ebedidir. Fa» kat aşk yalanları pek çabuk meydana çıkar! Mümtaz'ın vefatından bir iki hafta sonra, Vahid bey, kendisine gelen mektublar arasında «merhum Müm- taz beyin zevcesine» diye yollanmış bir zarf buldu. İhtiyar adam, hayret ederek kendi amman Haftalık piyasa ihracat piyasasında faaliyet artmağa başladı İthelât piyasasındaki faaliyet eski hızını kaybetmiştir. Çünkü genel it- halât rejimi mucibince, bir temmuz- dan itibaren tatbik edilen tenzilâtlı tarifelerin müddeti 15 nisanda bitmiş- tir. Bu müddet zarfında piyasaya aza- mi derecede mal girmiştir. İthalâtın başında yünlü dokumalar gelmekte- tedir, Yulaf miktarı azalmıştır. giren mal, bir, bir buçuk senelik ibti- yacımıza kifayet edecek miktardadır, Maamafih yazlık mallar üzerine, i halât gene devam ediyor. İhracat va- ziyetinde geçen haftaya nisbetle da- hâ biraz canlılık göze çarpmaktadır. Bunu maddeler üzerinde birer birer aşağıya yazıyoruz. Yumurta — Son günlerde, en hara- retli satışlar yumurta piyasasında gö- rülmektedir. Sebebi paskalyadır. Pas- kalya münasebetile yumurta satışları bir iki haftadanberi devam ediyor- du, fakat bu hafta yumurta üzerine daha ziyade iş olmuştur. Alıcı memle- ketlerin başında, İtalya, Yunanistan bulunmaktadır. Almanya ile yumur- ta işi pek azdır, Halbuki geçen sene Alman firmaları, yumurtalarımıza daha çok istek gösteri ne taleplerin azalmasına sebep, manyadaki flatleri kontrol dairesi Türk yumurtalarını pahalı bulması- dır. Halbuki yumurtalarımızı Al manyadan başka memleketler pek ucuz bulmaktadırlar, Tütün -- Marmara havzasında, tü- tün satışlarının durgunluğundan bah setmiştik. Son günlerde bu durgun- Tuk gevşemiştir. Bursa, tütünleri üze- rine alış verişler artmıştır. Ankarada, Türkiye - Amerika ara- sındaki ticaret müzakereleri de, tüncüleri çok yakından alâkadar et- mektedir. Alınan haberlere göre, mü- zakereler esnasında tülün mevzuu, ehemmiyetli bir mesele teşkil etmek- tedir. Bu münasebetle inhisarların tü- tün şubesi müdürü, eksperler, fikir. leri alınmak üzere Ankaraya davet edilmişlerdir. Av derileri — Bu hafta, piyasanın biraz gülmüştür, Amerikadan ve İngiltereden tilki tavşan derisi için talebler başlamırtır. Hububat maddeleri — Buğday ih- | racatı ufak partiler halinde devam et- mektedir. Bu hafta içinde gene Al- manyaya buğday gönderilmiştir. Ar- pa, en ziyade İtalyadan istenilmek- tedir. Yulaf miktarı azalmıştır. Deri — Bu mevsim, deri üzerine İş yapılması lâzım gelirdi. Halbuki de- ri piyasasındaki durgunluk devam ediyor. adresine gelen bu garib mektubları açmakla tereddüd etmedi, Biran Feri- hanın Mümtaz'la nişanlanmasından doğan bir yanlışlıkla karşılaştığını sanmıştı. Satırları okudukça hayreti büsbü- tün arttı, Meğer Adapazarında Müm- taz'ın ihtiyar bir annesi varmış. Ka- dın ihtiyaç içindeymiş, Oğlunun vefa- tını haber almış ve ölmeden evvel de Vahid beyin kızile evlendiğini öğren- miş. Gayet terbiyelice Tica ediyor, mi- Tastan kendisine hisse düşmezse de bir miktar para istiyor, torununu gör- mek arzusundan bahsediyordu, Vahid bey bunların ne demek oldu- gunu bir türlü ânlıyamadı. İşine git- meden evvel babasını öpmek üzere ge- len Hayriye'ye bu yazıdan bahsetti: — Bana gelen zarflar arasından böyle garib bir mektub çıktı, Bir tür- erhum Mümtaz beyin zevce sine» diye yazılmış. Çok garib şey! Şu muammayı gel beraber halledelim. Genç kızın bütün vücudü ürperdi. Fakat soğukkanlılığını muhafaza ederek sordu: — Peki, bu mektub ne diye buraya gelmiş? — Ne bileyim,ben? — Ver bakayım, babacığım, Vahid bey mektubu uzattı, Genç kız, zarfın yırtılmış olduğunu görünce; tü- | | başlamıslı Kuru meyvalar — Fındık fistleri: de canlılık baslamıştır. En ziyade Pransadan mal istenilmektedir. Fiat- ler 37 kuruşa kadar yükselmiştir, Di- ğer kuru 7 lar üzerine iş yoktur. Üzüm ve incir için, satış mevsimi geç tiğinden, birşey söylenemez. Yağ ver r — Henüz piyasaya Trakya peynirleri gelmemiştir. Bu yüzden beyaz peynir flatleri ucu: mıyor. Yağ fiatlerine gelince, Trab- zor yağları 100 kuruştan 95 kuruşa kadar düşmüştür, Fakat Trabzon yay- rında havalar pek bozuk gittiği için, hayvanları dışarıda beslemek ka- bil olamıyormuş. Eğer havalar kışı hatırlatacak şekilde devam ederse, bu sene yağ pahalı olacakmış. Maamafih Karsta 300 bin lira serr yağ fabrikası kurulma Tika bu sene ise başlıyacaktır, Gelecek sene sermayesini daha ziyade artir racak, ve daha geniş mikyasta yağ is- tihsaline girişecektir. Bu sene Kars fabrikasının piyasudu fintleri kırca» ğına şüphe yoktur. Son günlerde zeytinyağı fiatlerin- de biraz düşkünlük görülmektedir. Ve- jetalin yağlarında bir fark yoktur. Toptan 53 kuruşa kadar satılmakta- | dır. Meyvalar Havalar fena Çittiği için ilkbahar meyvaları henüz bollâ; mamıştır, Vakıâ bazı manav dükkâm larında erik bulunuyor, Fakat kilosu 80 kuruştur, Meyva hâlindeki, toptan meyva İm i bu sene ilkbahar meyvalarımn az yetişeteğinden bah- setmektedir. Son yağışlar, ve soğuk- ler, eriklere zarar vermiştir. Çileğe ge lince, geçen sene bu zamanlar, çilek çıkmıştı. Halbuki bu sene meyva hâ- line tek bir sepet içinde Ereğliden nümune gönderilmiştir, Nümuneden sonra Ereğilye siddetli yağmurlar yağdığı için arkasından çilek geleme- miştir. Meyva hâli ndeki çilek tacir- leri, çilek Si rdır. Şimdi boş çilek sepetlerile doludur. Bu sepet- ler motörlerle Ereğliye sevkedilecek- tir. Piydsaya ne zaman çilek gelece- El belli değildir. Sebzeler — İlkbahar sebzelerinden, Mersin, Adana baklası 10 kuruşa ka- ür. Adana domatesi 120 kuruştur. Fakat bu domates kırmızı ol- makla beraber, pek serttir. Yazın ye- e nn aranı Çocuğun neşesi osıhhatidir. Hastahklı çocukların oçokluğu milleti inkerden sürükler, — Fakat bu ?arf açılmı — Ben okudum. — Hakkın yoktu ki, baba... — Öyle ama, okudum işte... Hayriye sarardı ve gayriihtiyari mi maldandı; — Aman Allahım! Aman Allahım! Ne felâket! — Ne oluyorsun?.. Mümtaz'ın karı- sı seni ne kadar alâkadar ediyor. Genç kız sustu, Fakat son derece yatını yenemiyordu. Vahid bey kızını süzerek: Amma da &inirlisin... Sen de Fe- riha gibi, en ufak şeylerden müteessir oluyorsun... Ne var bu kadar her şeye kızacak? — Deli olmak işten değil, — Haydi bakayım! Bir şey varsa bana anlat... Zaten siz iki kardeş, be ni kendinizd. ayrı sayar, benden her şeyi gizlersiniz, Hiç bir derdinizi bana âçmazsınız... Gerçi sizinle Yüzü- mu kadar meşgul olamadım; fakat mühim anlarda dajma önünüze çik- tam, Sizi seven bir babanın mevcudi- yetini unutmamalısınız! Hayriye, içini çekerek: — Ah, annemiz sağ olsaydı! - dedi, — Anneniz sizi banâ emanet etti, — Öyle, fakat bazı hâdiseler vardır ki, babaların muhabbeti kâfi gelmez. İnsana annenin şefkati lâzımdır. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: