al e ise mi yi e ). © Mart 1938 mean. Sahife © Hollywood sokaklarında. Perdede gençliklerine, güzelliklerine hayran olduğumuz yıldızlar sokakta nasıl görü nürler? Bir otomobil durdu, içinden adamakıllı yaşlanmış bir kadın indi. Duglasın eski karısı Mary Pickford... Aman yarabbi, beyaz perdede hayran hayran seyrettiğimiz, bundan bir müddet evvel genç bir adamla evlenen Mary Pickford bu mu idi!... Hollywood , şubat Hollywood sokaklarında dolaşır- ken meşhur artistlerden en fazla kim- lere ras gelmek kabildir?.. Sinema yıl- dizlârından bazıları Hollywood sokak- larında gezmeği, dolaşmağı pek sever- ler. Bunlara sık sık Tas gelmek müm- kündür. Bazıları da peri masalların- dâki «Gün görmez padişahın, gün gör mez kızı» gibi evlerinden ancak stüd- Joya gitmek için çıkarlar. Bu, gün görmez artistlerin başında meşhur Jeanette Mac Donald vardır. Holiy- Wooda geleli iki aya yaklaştığı halde bir kere kendisine sokakta ras gele- medim Meşhur yıldızların sokaklık hali na» slâır?. Eğer onları tanımasanız ol lafın bütün dünyada tanılan, sevilen, hergün kendilerine binlerce aşk mek- tubu gelen meşhur birer yıldız olduk- larına inanmanız için kırk şahld is- ter. Bazen şaşırırsınız. «Perdede ateş gibi, alev gibi, canlı, hareketli bir genç kiz, bir genç kadın olarak görünen © güzel, o milyonlarca insanm kendi- sine bayıldığı meşhur yıldız bu kılık- 8iz, kıyafetsiz, babayanı, hattâ bazen çorapları ha şimdi düşecekmiş gibi bu- ruşmuş, gözlerinin etrafı çizgi çizgi Yâşlı kadın mı?» diye kendi kendinize #orarsıhiz. Hollywoodda artist olmıyan kadın- Tar o kadar güzel, o kadar şıktır, ar. tist olmıyan erkekler o kadar yakt» | gıklı, o kadar zarlitir ki meşhur yık dizlârın çoğu bunların arasında kılık» sızlıkları, çirkinlikleri ile derhal dik- kati üzerlerine çekerler. Zaten Holly. woodun meşhur Hollywood bulvarın- da, yahud Highland avenüsünde elbi- Besi fena, eli yüzü o kadar düzgün ol- Miyan birisineras geldiniz mi? Bu Karşılaştığınız insanın yüzde seksen Meşhur bir artist olması ihtimali var. dır. Hollywood'un yerli halkt meşhur yıl- dızları görmeğe o kadar kanıksamış- latdir ki, caddeden Şarlo geçtiği ze man bile kimse başını çevirip bak- maz. Fakat Hollywood Avrupadan Amerikanın öteki şehirlerinden, cenu- bi Amerikadan gelmiş yüz binlerce meraklı ile doludur. Artistler bunlar- dan son derece çekinirler. Bir yıldız kendisine doğru birkaç kişinin geldi- ğini farkeder etmez derhal otomobi- Mine atlar, bazen elile etrafa birkaç buse gönderir. Son süratle uzaklaşır. da meşhurların imzalarını top- Miyan meraklıların arasında sıkışıp ka- Mrlarsa o zaman ter dökmeğe başlarlar Ye bir kolayını bulup sıvışırlar. Bunun kin bir artisti sokakta yakalayıp ko- Duşmağa imkân yoktur. Artistlerden çoğu da yanlarında 2- bellâ gibi iri yarı muhafızlarla gezer- ler. Bu zebellâlar kimseyi artistin ya" mma sokmazlar, yıldızın resmini çek- Mek isteyenlere mâni olurlar... Meselâ ben bir gün Hollywood'dakt ©telimden çıktım. Biraz ileride eski si- Nema yıldızı Clara Bow'un açtığı mu- &zzam bara doğru ilerliyordum. Ar tistler ekseriya yemeklerini burada Yerler. Sokakta yıldızların bir görü- Müp bir kaybolduklarını bildiğim için makinemi evvelce hazırlan Maştım. Tam barın önüne gelince sanki bis Tİsinden kaçıyormuş gibi hızla yürü- Yen, siyah gözlüklü, orta yaşlı bir kan bana çarptı o: — Affedersiniz... Derken ben kendi- “ tanımağa, batırlamağa çalışıyor- 'um. Evet bu orta yaşlı, dudaklarının etrafında iki derin çizgi göze çarpan in dünyadaki milyonlarca erkeği Yüliyen Gloria Svanson'du. Beyaz e genç ve ateşli bir kadın olarak len Gloria bana kırkını çoktan mi Dİş bir kadın gibi göründü. Resmi- Bana ancak vakit bulabildim, hızlı çarptığı için yaptığı bu kü- EET Ma k çük, sevimli kabahatın kefaretini ve İ rir gibi objektifin karşısında bir daki- | ka durup gülümsedi. Fakat kendisi- | ne bir söz bile söyliyemeden kaçtı. Onun girdiği kapıdan içeriye de dak dım amme artisti bulabilirseniz bulu- nuz, Türk hamami Neden sonra barın yanında büyük bir levha gözüme ilişti. “Türk hama- mi..»... Evet Hollywoodda Amerikalı- ların açtığı Türk hamamı... Ve bizim alaturka hamamlar gibi bununda günleri varmış. Bugün de kadınlara mahsus... Belki de Glorin Svanson bü- raya girmişti. Onu tekrar bulmaktan ümidimi kesince yeniden sokağa çık- tım. ları, palmiyelerle süslü caddelerinde dolaşıyordum. Kânunusani ayına rağ» men epeyce sıcak... Kaliforniya havası pek tuhaftır. Sabahleyin etraf buz gi- biir. Öğleyin bir cehennem sicağı gece her taraf ayaz keser. Karşıdan etrafında çocuklar, genç kızlarla ceketsiz; tıraşı uzamış bir adam belirdi. Ben bunu da tanıyaca- ğim.. Bildim Jeorg Rafth... Onu son- ra da, gene böyle etrafında kardeşleri olduğu halde ceketsiz Hollywood 80- İ kaklarında dolaşırken gördüm, Hollywood'un iki tarafı hurma ağaç- başlar, Akşam üstü hava tekrar soğur, * Hoollywood'un Market denilen bi- yük yemiş, zerzevat pazarı . önünde lüks bir otomobil durdu. Adam akıllı yaşlanmış bir kadın indi. Kendisine mükemmel surette «çirkin» denilebi- Bimene Simon. lecek olan bu kadıni dâ& gözüm isiri- Evet... Duğlasın eski karısı Mery Mİ ? Soldan sağa doğru: Silvia Sidney, Menjou, Gloria Svanson Pikeford'un ta kendisi... Aman yarab” bi, beyaz perdede hayran hayran 8ey- rettiğim, bundan bir müddet evvel genç bir adamla evlenen Mary Pick- ford bu mu?. Resmini çektiğimi görünce sıkıldı. Burada artistleri en üzen şey de bu- dur... Sokakta çekilmiş ve rötuş yapıl- mamiş resimler... Arkasından bir teh- Mike kovalıyormuş gibi otorgobiline at- ladı, otomobilini ne delicipine sürü- yor!.. Gülmiyen kadın O günü Hollywood'da büyük bir #ut- | bol maçı vardı. Cellfomla futbol takı- mi Amerikanın şampiyonluk müsa- bakasına girecekti. Maçın Hollywood- da yapılmasına karar (verilmişti. Holiywood stadyomunun önü binler- ce otomobille dolmuştu. Baktım, oto- mobiller arasında Adeta utangaç, he- men dokunsanız ağlıyacak gibi bali olan bir genç kız... yanında zebellâ gi- bi iki muhafız... Silvia Sidney... İ İki zebellâ artiste yaklaşmak niye- | tinde olanlara daha uzaktan işaret | ederek uzaklaştırıyorlar. Bunlar Sil | via Sidney'in hususi polisleri... Eee... genç kadın son senelerde o kadar çok | kazanmış ki, güzel milyoneri muhafa- za için böyle Iki iri yarı adama ihti- yaç var... Soldan sağa doğru: Mary Pickford'un, Ginger Rogers'in, Fay Wray'in sokaklik halt Muhafızlardan; biri benim adam akıllı yaklaşıp resim çektiğimi görün» ce dişlerini gıcırdatarak yumruklarını sıktı... Ben de onun bu haline pek al- dırış ettim sanki... Silvia Sidney'i perdede göründüğü- nün ayni buldum. Ne ondan güzel, ne ondan çirkin... Yaşı da yirmi beşten fazla göstermiyor. Fakat sokakta yü- rürken, maç seyrederken o ağlıyacak gibi derdi! hali pek tuhafıma gitti. Bir kere güldüğünü görmedim. İki muha- fızının arasmda oturarak seyrettiği maçın en heyecanlı yerinde kalktı. Ga- rip bir kadın... Mektepli kız! Maçtan çıkarken güzel Alaska kür- künü gelişi güzel omuzlarına «tmış tostoparlak yüzlü, fazla boyanmasına rağmen insana bir mektep kızı tesirini veren bir genç kadın gözüme çarptı. "Arkadaşım: — Simone-Simon... dedi. Biz fotoğraf çekerken o yanaklarını çukurlaştıra: çukurlaştıra gülüyordu. Belki onunla sokakta konuşmak, mü- lâkat için bir randevü almak da ka- bildi. Fakat tam biz resmi çektiğimiz sırada tıpkı Silvia Sidney'in yarında olduğu gibi üç dev gibi adam kendi- sine yaklaştı. Simone Simonu Adeta kollarından tutarak otomobile soktu- Jar. Biz uzaktan: «Birşey söyliyeceğ'z gibi.işaretler yaparken Simone Simon gene yanaklarını çukurlaştıran gülü- şile «Ne yapalım?» mânasında elle Üç dev adamı gösteriyordu. Otomobil hareket edince elini havaya kaldırı- rak üç dört kere selâm verdi... Diyo- rum ya sokakta artistlerle konuşmak imkânı yok... Külâh şapkalı Stadyomun arkasında tamamile kaşsız, dudakları son derece boyal.. Kaş yerine gözlerinin üstüne kalemle birer çizgi çizilmiş, başına külâh ter- sında bir şapka giymiş, cıgara içen bir kadın.. küçücük. gözleri zekâ dolu. Ginger Rogers... Fakat perdedeki ha- rikulâde güzel genç Ginger Rogers n“- rede? Bu karşımdaki gayet büyük ağızlı, kaşsız ve otuzunu geçmiş tesiri veren Ginger Rogers nerede?., İstanbuldan gelmiş gibi Büyük «Çin sinemasısnın önünde Fay Wray imza meraklıları tarafım dan fena kıstırılmış... O önündeki de'- terlere imzasını atarken ben — Bir dakika!.. diyerek resmini çek- tim. Fay Wray'ın sokaklık hali de gü- zel ve sevimli... Hem o kadar şarklı bir tip ki... Sanki bir hafta evvel İstanbu: - dan gelmiş gibi... Fakat ben fotoğra- fımı kapatırken o da kıpkırmızı, gemi gibi upuzun otomobiline atlayınca uzaklaştı, Bana «sinema artistlerinin en Şık erkekleri Willlam Powell ile Menjow'- dur. demişlerdi. Menjou'ya evinin ka- pısı önünde râsladım. Ya ben şık insandan anlamıyorum. 'Ya bu sineme yıldızları arasında ha- kikaten şık olanları yok... Menjou'nun evvelâ gözüme ayakkabıları ilişti, Uc- ları kıvrılmış ayakkabısının altında koca koca çiviler göze çarpıyordu. Su- atinin kösteğinde bir mavi boncuk sa'- lanıyor... Kendimi tanıttım: — Emrettiğiniz zaman görüşürüz. Yalnız bugün karımı sirka götürece- Bim. Beni mazur görünüz... dedi. Hollywood söküklarında gayet garip dolaşan biri var, Mae West... Şimdi ben bu satırları yazarken Nevyorka g - den Mae West'in Holliywood sokakiş- rında gezişi bir ömürdür. Otomobilin- de zaman zaman ayağa kalkar. Eli» etrafa selâm verir, bazende cetra'a öpücük gönderir... Hikmet Ferndun Es ml amm mama ear