19 Şubat 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Şubat 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ağn ne zamandanberi ilMğen anlatıyor Artist: “Kaz aptal değil, ağır başlı, temkinli bir hayvandır. Domuzlar gam kasavet bilmeyin kimselere benzer. Tilki tam bir yankesicidir ,, diyor Walt Sema ie eti ve Karagöze hayran Son senelerde Greta Garbo'ların, Marlene Dietrich'lerin yanında kü- çük bir hayvancık bütün dünyada, sinema meraklıları arasında meşhur Oldu. Bu küçük hayvan Mickey Mouse ismindeki meşhur fındık faresidir. Mickey Mouse'un resimleri yer yüzü- nün her tarafında büyük artistlerin f0- tograflarının yanında asılı duruyor. Büyük İngiliz edibi Bernard Shaw bir mülâkatında: — Mickey Farenin şöhreti benim şöhretimi geçti... Demiştir. Mickey'i yaratan adam EHoliywoodun en maruf, en hüfuzlu in- #anlarından biri, bugünkü Amerikan #İnemesının kralları arasında İsmi geçen Walt Disney'dir. Bütün Ame Tika bu pek maruf sinema karikatü- ristine milli bir sanatkâr, büyük bir dahi nazarile bakarlar. Onun bir is- mi de «Mickey Mousesun babası» dır. Hollywood'da hiç kimse ile görüşmi- yen Greta Garboblle sıksık Walt Disney'in evine gider. Disney'in evi başta Şarlo en büyük yıldızların ka- Targâhıdır. Walt. Disney'in Hollywood'un orta- ında büyük bir «Mickey Mouse stüd- yosuz vardır. Bu stüdyoda dört beş filim birden çevrilir. Amerikanın bu Meşhur ressam ve sinemacısının oda” #na girinceye kadar 10 - 15 polise Made verdik. Nihayet Mickey'in baba» sının temiz bir sanatkâr gülüşile Ayağa kalkarak bizi kapıdan karşıla” dığı odasındayız. Odanın her tara İndat meşhur farenin gayet büyük Yapılmış heykelleri duruyor, Duvar- da Fransa hükümetinin Walt Disney? Ye vardiği lejiyon donör nişanı asılı... ey Mouse'un babası bana evvelâ, #tüdyosunu gezdirdi: — Size önce farelerimi, domuzları» Mi, kuşlarımı göstereyim... dedi, Şaşırdım: — Bütün bunlar stüdyoda mı? Küçük bir hayvanat bahçesi — Tabii... Biliyorsunuz ki benim Yaptığım filimler daha ziyade hay- Yanlara aiddir. Bilhassa farelere dair, Ben katiyen hiç bir şey ezberden yap- Mâğa taraftar değilim. Çevireceğim her filmin artistleri olan hayvanları der gün gayet yakından tedkik etmek en mühimleri arasrındadır, Bunun için hayvanlarını, yani canlı Mödellerim daima gözümün önünde lunmaldır. Şimdi göreceğiniz ka- 8 yüze yakın farem, 57 tane domuz yavrum, "gene yüze ya- ördeğim, tavşanlarım, . kuşlarım Yârdır. Her sabah gider, bunların yem Yiyişlerini, biribirlerile şakalaşmalar Tanı, kavgalarını, hiddetlerini tedkik &derim, Filimlerde gördüğünüz bazı Yvan sesleri de hakikattır. Kafes- Canlı aktörlerimin, artistlerimin dan çekilmiş hakiki seslerdir. Böyle konuşarak bahçeye çıkmış- Birer ev kadar büyük yirmiye kafesin önünde durduk, İlk ka- farelere tahsis edilmişti, İçinde yakın boy boy fareler oradan | “Taya koşuşuyorlardı. Mickey Mouse”. | WN babası büyük kafesin kapısını aça- İ Hikmet FeriâunEs Mickey Mowse'un babası Walt Disney ile beraber rak içeriye adımını atarken beni ça- | gırdı: — Canım bunlar sevimli yavrular- alışık şeyler... Bu fareler insana sin- cabdan çok daha alışkındırlar. — 'Teşekkür ederim... Dışardan daha iyi görüyorum, Kendisi kafese girdi. Cebinden bir sürü fıstık çıkardı. Hakikaten «Mickey Mouse'un babasi» kendine fareleri şayanı hayret derecede alıştırmıştı. İstanbulda bazı şehir tiyatrosu ar- tistlerinin sincabları kendilerine alış- tırdıklarını, bu hayvanların artistie- rin omuzlarına, başlarına çıktığını görmüştüm. Fakat böyle farelerin in- sana bu derece alışabilecekleri doğ- rusu hiç aklımdan geçmezdi, Fareler dâhi ressamın omuzların- da sıralanıyorlar, ceblerine giriyorlar, saçlarını dağıtıyorlar, onunla adetâ arkadaş gibi şakalaşıyorlardı. Walt Disney küçük sevimli bir fare yaka» ladı: Duglas'ın faresi — Bu Doglasın faresidir, Bu hay- vanı o çok sever... dedi, Kuzum şun- lara bakınız, insanların bu güzel hay- vanları fena, pis, korkunç telâkki et- | melerinin sebebi nedir? Bir türlü an- hyamıyorum... Bundan sonra küçük domuz yav- ı rularının, ördeklerin, kazların bu- | Tunduğu kafeslere gittik. Walt Dis- | ney'in filimlerinde modellik eden bu hayvanların hepsi meşhur sanatkâra | pek ziyade alışmışlardı. Walt Disney: — Bu resim filimlerinde muvaffak lâzımdır, Bir hayvanat âlimi gibi bun- ların seslerinin tonlarına kadar her şeylerini tesbit etmek mecburiyetinde. siniz. Şimdiye kadar insanlar, hay- vanları maalesef pek az tedkik etmiş- ler, onları anlamamışlar, Meselâ fa- İ reyi güzel bulmamalarının sebebi de | budur. | Sonra faraza kaz birçok memleket- lerde, bu &rada, Amerikada, aptal bir hayvan telâkki edilir değli mi? Ben 10 senedenberi bu hayvanı hergün ted- kik ederim. Ksz hiç de aptal bir hay- van değildir. Bilâkis kaz gayet mun- tazam yaşıyan yalnız biraz fazla eld- di, ağır başlı, temkinli bir hayvandır. | Onun ciddi bir trüst direktörü gibi ağır ağır yürüyüşüne bir kere baksa- | bilmiyen kimselere benzerler, Domuzlar da şişman, boğazına düş- kün, neşeli, iyi kalbli, gam kasavet Tilki tam bir yankesicidir. Ben filimlerim- de tilkiyi daima hırsız rollerine bü- nun İçin çıkarırım, Gene filimlerimde ağır başlı ev sahipleri, yahud bir şir- ket müdürü filân diye kazları çıkarı- rım, Niçin fareyi seçmiş? — İlk filiminizde fareyi tercih et menizin sebebi nedir? Niçin başka hay- vanı ele almadınız da fareyi seçtiniz ve onu dünyaca meşhur ettiniz? — Bunun eski bir hikâyesi vardır. Fare benim çocukluğumdanberi dos- tumdur, arkadaşımdır. Tam il ya- şında idim, bir gün evimizin mutfa- ğındaki büyük, boş bir tenekenin içi- ns küçük bir fare düşmüştü. Hayvan tenekeden çıkamamış. Sabahleyin ev halkı kendisini buldular, Hizmetçimiz onu öldürmek istiyordu. Tenekenin içindeki küçük fare siyah iki boncu- ğu andıran sevimli gözlerini mazlum mazlum tenekenin etrafındaki bu dev gibi mahlüklera, yani insanlara çevi- rek: — Beni öldürmeyiniz!.. Gibiye ba- kışlarile yalvarıyordu. Arasırada in- cecik sesile bağırıyordu. Hizmetçinin / İ elini tuttum: — Bu hayvanı öldürme... dedim. Amma gözünüzün önüne getirin. Dev gibi bir.insanın parmak kadar bir fındık faresini öldürmesi bir zü- lüm değil midir?.. Hizmetçi benim bu garip arzum. kayşısında şaşırdı: — Hiç öyleşeyolur mu?., dedi. Ee geçen fare sağ bırakılır mı?, Hemen anneye baba bağırdım. On- ları mutfağa; çağırdım. Çünkü bağır- masam hizmetçi fareyi öldürüvere- cekti. Anneme yalvardım. Babama ri ca ettim. Nihayet fareyi bahçeye sa- vermeğe ramı oldular. Ben işi biraz daha ilerlettim. Boş teneke ile beraber fareyi bana vermelerini isterim. Uzun bir mücadeleden-sonra razı oldular ve teneke ile beraber fareyi bana ver- diler. Hiç unutmam, tenekenin üze- rine bir tel gerdim. Fareyi beslemeğe başladım. Ona bir isim de Moydum Artık hergün girip çıkıp fareye cil- me geçenleri veriyorum. Bazen elimi tenekeye sokuyorum. Yavaş yavaş ba- na alışmıştı. Bir müddet sonra verdi- ğim güzel şeyleri. elimden. yiyordu. Aradan biraz zaman daha geçti Mi- ckey Mouse elimin, kollarımın üstün- de dolaşmağa başladı. Nihayet onu odama aldım. Zaman zaman evde kay- boluyor. Bir deliğe saklanıyor, sonra dışarıya çıkıyor, geliyor elimden ye- meğini yiyor, omuzuma çıkıyordu. Hattâ yatağıma girdiği bile oluyordu. Bazan evimize.gelen misafirler ba, a — Aman, diyorlardı, bu farede se, vilir, evin içinde beslenir mi?, Servet getirecek Gayet iyi hatırlıyorum. Onlara dai- ma şu cevabi verirdim: — Bu fare büyüyünce bana sandet, servet getirecek... Bu benim oğurum... O zaman bu , sözleri düşünmeden! söylerdim. Fakat aradan bunca sene geçtikten sonra hakikaten küçük bir farenin sayesinde şöhretimi ve serve- timi yaptım. Bana ilk resim sevgisini aşılıyan da bu küçük farecik oldu. Bir gün ma-' sanın üstüne çıkmış, vazölardaki çis çeklerin arasına girmişti; Bu manza- ra o kadar hoşuma gitti ki, onun res- mini yapmak için içimde büyük bir heves uyandı. O günden sonra fare min poz poz resimlerini yapmağa baş- Jadım. Fakat zavallı Mickey Mouse'un başı na büyük bir felâket geldi. Bir gün evimize nasılsa giren hain bir kedi onu parçaladı. O günü nasıl ağladığı- mı tasavvür edemezsiniz. O günden sonra da kedilere âdeta düşman oi- dum. Dikkat ederseniz kedi benim fi Mimlerimde daima hain rolünü oynar, Aradan bunca zaman geçmesine rağmen farelerie dostluğu bırakamı- yorum. Meşhur bir karikatürist ol muştum' Gazetelerde resimlerim çıki- yordu. Mickey Mouse'u Amerikan güze- telerinde dalma vecizeler söyliyen meş- hur bir tip haline sokmuştum. Niha- yet onu sinemada da oynattım. (Devam 10 uncu sahifede) Hikmet Feridun Es N j a A

Bu sayıdan diğer sayfalar: