14 Şubat 1938 Ma “Bir yastıkta kocayınız...,, buna bayıldım, aman ne süzelsöz! Jeanette Mac Donalda göre erkekte güzellik kravat iğnesi gibidir, olsa da olur, olmasada... Artistin pul merakı ve İstanbuldan aldığı mektuplar- Aşk hakkında mütalâası, hoşuna gitmiyen şeyler - Boş vakitlerini nasıl geçirir? Genç adam, Jeanette Mac Donald'a oğru eğildi, önünde diz çöktü: — Sana, dedi, kalbimin masalını Anlatacağım!... Genç adam rolünü Jaehette 3ia8 Donald ile beraber bir çok filimler çeviren çok güzel sesile meşhur «Nel- 8ön Eddy» oynuyordu. Ayni zamans da kendisine Amerikada «Ses kralış denilen yakışıklı aktör tam Kalbi min masalını arllatacağı sırada reji- Sör yanımdan haykırdı: — Baştan... Biraz daha tabii... Nelson Eddy tekrar ayağa kalktı. Yeanette Mac Donald'in önünde tek- Far diz çöktü — Sana... Kalbimin masalını an- latacağım... Rejisörün sesi — Baştan... daha tabii... Ve sahne bilmem kaçıncı defa tek- Tarlandı. Hani bizde bir türlü anla- tüması bitmiyen meşhur bir «Kurt Masalı; vardır. Eğer Nelson Eddy, Yennette Mac Donald'a kurt masalı &mlatsaydı şimdiye Kadar bitirirdi. Ogün bu sahne bir türlü bitirile- medi, Ben Jeanette ile görüştüm. Mülâkatımı yazdım, Türkiyeye gön- derdim, Bilmem ki hâlâ Nelson Eddy kalbinin masalını anlatabilmiş mis dir? Bir türlü anlatılamıyan bir kalb Masalı İşin garibi rejisörün Jeanette Mao Donald'a: «Olmadı>, «tabii değib Ve saire gibi tek bir kelime söyleme- cesaret edememesi... Filim çevri- lirken fotograf operatöründen, Teji- #öründen, aktörlerinden tutun da, herkes «Şen Dul un, «Aşk Resmi Ge- nin, «Şen Mülâzımsın meşhur bü- Yük yıldızı etrafında pervaneler gi- bi dönüyor, onun sinirlenmemesi için herkes seferber... Herkes ondan kor- kuyor, Nelson Eddy bile: — Sana kalbimin masalını anlata- Sağım... Derken önünde korka korka dize Seliyor... Ehh ne yaparsınız. Jeanette #inema âleminin en büyük, en Rüfuzlu artistlerinden biridir. Holly- Wood'dâ -üç türlü artist var. Birinci Smf kendilerine <artists denileniler- » “Bunlardan sonra «yıldız» paye- #İNİ alanlar geliyor. «Stars yani yıldızlar MN üstündü de bir sınıf var. Bunlara da *Bİg name> diyorlar, Yani «Büyük İsim... İşte Jeanette Mac Donald bu *Bİ£ name lardandır... Bu «Big names lar her yerde gö- Tünmezler, kimse ile görüşmezler. Bazları Şarlonun, bazıları Meri Pik- lin evinde toplanırlar. Tipkı ma- $on teşkilâtında olduğu gibi bu yüksek rütbeli artistlere ötekiler ürmet ederler, Bir «Big name!» 8 rö- ağzını bile açamaz. Bunun için şimdi şu karşımızda Mala filimin bu sahnesinde ka- t Jeanette Mac Donald'da bile Disa rejisör zavallı erkek artistlere kabahati buluyor: — Olmadı... diye kükrüyordu... «Bugün nasıl?..» İKİ saat için çalışmaya nihayet ve- Yar iti. Beni takdim etmek için bu- Ya getiren Metro - Goldwyn Me YİN Aki müdür muavininden hiç meşhur yıldızın yanına bir türlü Nika a cesaret edemiyorlar... Yet biri artistin kâtiplerinden İrine sordu: > Bugün nasıl? Sabahi, Miri, leyin çok iyi idi... Şimdi Ye Bârip bir konuşma... Herkeş Li Jeanette Mac Donald, Hikmet Feridun Esle beraber Akşam'ı tedkik ediyor yavaş sesle birbirine soruyor; «<Bu- gün nasıl..?> ve fısıldaşıyorlar;: «<Sa- bahleyin çok iyi idi... Şimdi biraz sinirli»... Nihayet rehberlerimden | biri büyük bir cesaret gösterdi, Ben- den bahsetmek maksadile yıldızın ya- nına kadar yaklaştı. Lâkin tam onun önüne geldiği zaman cesareti kırılmış olacaktı ki yandan çark edip geri döndü. Şimdi rehberlerim bir- birlerine: — Sen söyle... Hayır sen söyle... Sen rica et... demeğe başlmışlardı. Baktım, olacak gibi değil... Kendi işimi kendim görmekten başka ça- re yoktu. Yanımdakilere: — Ben gidiyorum... dedim, Onlar telâş içinde: — Aman, dediler, izdivacından bi- raz evvel gâzetecilerin hakkında yazdıklari dedikodulardan çok kız- gındır. Hiç bir gazeteci ile görüşmü- yor... Siz gitmeseniz daha iyi eder- siniz... — Zarar yok... Ben giderim.:, Yanına yaklaştım, kendimi takdim ettim. Gülerek ayağa kalktı: İstanbuldan geliyorsunuz, öyle mi?.. — İstanbuldan geliyorsunuz öy- le mi?. Ne kadar uzak... Oturun, oturun, konuşalım. Benim de canım Sıkılıyor zaten... Seyahatiniz iyi geç- ti mi? Hollywood'a kadar kaç günde geldiniz? Tam yanı başındaki rejisörün ye- rine beni: oturttu. Konuşurken bü- tün dikkatimle onu tedkik ediyor- dum. Hollywood'a - gelip. yıldızları görmiyenler merak ederler: «Acaba perdede göründükleri kadar güzel ler mi?.3.». Ben Hollywood'da, sokak- ta, tiyatrolarda, gece klüplerinde, sinema stüdyolarında birçok o meş- hur yıldızlarla karşılaştım. İtiraf ede- rim ki bazılarını hiç tanımadım, O kadar değişik, filimdeki güzel gölge- lerinden © kadar başka idiler, Hat- tâ bazıları önünde: «Aman ne çir- kinmiş!.> diye şaşırdım kaldım. Jeanette Mac Donald beni böyle bir sukutu hayale uğratmadı, Per- dedeki kadar güzel, hattâ filimlerin- den daha güzel... Âzami otuz yaşın- da gösteriyor. Harikulâde güzel diş- leri ve elleri var... Sonra diyebilirim ki Hollywood'un en nazik, en kibar kadını.:. O kadar nazik ki biraz ev- vel kendisinden © kadar çekinen re- jisörleri, aktörleri düşündükçe şa- şıyordum. Konuşmasından, hareket- lerinden pek mazbut bir kadın ol duğu da anlaşılıyor ve insana hür- met telkin ediyor... Uzun boyu, gü- yel bir vücüdü var. Hollywood'da Metro Gölüwin'e ait yüksek bir tepenin üzerinde idik. Filim burada çevriliyordu. Mevsim kış olmasına rağmen tam tepemizde- ki California'nın kızgın güneşi, bu yetişmiyormuş gibi etrafımızda 2zi- yayı fazlalaştırmağa mahsus kalın camlar bizi buram buram terletiyor- | du. O yüzünü, filim çevirdiği için, koyu kiremit rengine boyamıştı. Sır- tına açık mavi bir elbise giymişti. cağımı düşünürken o sözü açtı: Hoşuna gitmiyen sahne — Bir filimde her sahne hoşuma gider, lâkin bir tek sahneden hoş lanmam... — Hangi sahneden? — İlânı aşk sahnelerinden... Bunu söylerken tatlı tatlı güldü, — Niçin? diye sordum. — Bilmem!. diyerek omuzlarını kaldırdı ve ilâve etti: — Bir çok hislerin eniçin» 4, me- den; i olmaz... bazan bir şeyden hiç sebepsiz hoşlanabilir, hiç sebepsiz hoşlanmaz... — İlânı aşk sahnelerinden hoşlan- miyorsunuz... Pekl, aşk hakkında ne İ güzelleştirmek Ben mülâkatın neresinden başlıya- | düşünüyorsunuz? — Her halde aşka inanıyorum... Biliyorsunuz ki bir aşk izdivacı yap- tım. — Evlilikte mesud olmanın Sırrını nelerde bulursunuz?, — Evlilikte saadetin bir tek sırı vardır; Kadınm mümkün olduğu kadar &z kaprisli hareket etmesi... İyi bir kadın karşısında iyi olmiya- cak erkek pek nadirdir. — Güzel bir erkeği nasıl tarif edersiniz? Size nazaran güzel erkek kime denir? Bu sefer uzun uzun güldü: — Kocama tabii... — Fakat beğendiğiniz güzel erkek tipini umumiyet itibarile tarif ede- mez misiniz? — Erkekte güzellik ne demek? Bir erkekte güzellikten evvel aranacak o kadarçok şey vardırki... Gü- zellik erkekte kravat iğnesi gibidir. Olsa da olur, olmasa da... Erkekte en &z mühim olan şey güzelliktir. Bir erkeğin aynada kendisini uzun uzun tedkik etmesi bile bana tuhaf ge- lir... Evet anlarım, artisttir. Yüzünü mecburiyetindedir. O zaman ayna ile alâkasi olabilir... Fakat sırf kaşını, gözünü tedkik için ayna karşısından oayrılmıyan erkek ne kadar komiktir!. Küçük, açık mavi rengindeki men- dilini çıkararak - hafifçe terini sildi. Elbisesi gibi mendilini de mavi gö- rünce sordum: — Maviyi çok seviyorsunuz gali- — En sevdiğim renktir... dedi. Dal- ma elbiselerimi hemen ayni renk- ten yaptırırım. Hattâ arkadaşlarım: «Canım şu maviden başka renkte de elbise yaptır. Öteki renklerin ha- tırı kalacak.» derler... Güzellik ve mide — Artistlere, büyük yıldızlara: «Güzelliği nasıl muhafaza etmeli?» diye sual sormak âdettir. Bir çokları da büyük ve güzel yıldızların “gü- zelliği muhafaza etmek için yap- tıkları tavsiyeleri büyük bir alâka ile okurlar, Güzelliğin muhafazası, için ne tavsiye edersiniz? ... i — Ben kadınlara güzeliik tavsiye- sini, güzelleşme “için âdeta bir nevi reçete yapmağı pek garip bulurum. Fakat şüphesiz ki insanın biraz kendine bakması lâzımdır. Bence in-| sanın yüzünü, cildini çirkinleştiren iki şey vardır: Mide ve barsakların bozuk olması,*sinirlerin düzgün ol- mamast... ş Yüz güzelliğini berbat eden bilhas- sa mide bozukluğudur. Barsaklarn vazifesini iyi görmemesidir. Muhak- kak ki insan güzelliği yüzde seksen mideden gelir. Bunun için güzelli- ğini muhafaza etmek istiyenler ev- velâ midelerini, sonra da sinirlerini muhafaza etmelidir. Midenizi katiyen yormiyacaksınız. Perhiz yapınız, demiyorum. Fakat midenin zıddına gitmemelidir. Sonra doyuncaya kadar uyku... Ben gayet erken yatarım. İnanır mısınız? Şim- diye kadar gece klüplerine on,on beş kereden fazla gitmemişimdir. Sa- st on deyince ekseriya yatağımda- yımdır. Ha bakınız... "Bir de güzelliğin üs- tünde neşenin çök tesiri vardır. Gü- Jen adam dajma güzel adamdır. Son- ra katiyen egüzelleşeceğim..» o diye- didinmemeliğir. İnsan güzelleşeceğim diye didindikçe, bunun üzerine düş- tükçe çirkinleşir. Birdenbire aklına gelmiş gibi: | — Fakat siz niçin siğara içmiyor- sunuz? Demin içiyordunuz... Eğer ben rahatsız oluyorum diye içmiyor- sanız yanılıyorsunuz... İçiniz, içiniz...' — Siz sigara İçer misiniz? — Katiyen... Filimlerimde bile Tol isabı sigara içtiğim zaman ne ka- dar rahafsız olduğumu tasavvur edemezsiniz. Sigara, alkol, geç yat- mak, uykusuzluk bunlardan katiyen kaçınırım... Küçük bir likör, yahut yarım bardak şarabı bile zorla içe- rim. R Pul merakı ka — Boş zamanlarınızda.ne yapar- sınız? — Biz kan koca pul meraklısıyız- dır. Boş zamanlarımızda pullarımız- la meşgulüz, Gayet güzel pul kolek- siyonum vâr,. Türk pullarımı da ta- mamladım. Geçenlerde yeni Türk pu- Yu buldum. Dünya kadınları kongre- sinin İslanbulda toplandığı zaman çıkan pullar... Bakımz pul dediniz de hatırıma geldi. Her halle İstanbuldaki sine- ma seyircileri bana karşı fazla tövec- cüh gösleriyorlar, Ay geçmez ki İş- tanbuldaki meçhul seyireilerimden bir kaç mektup almıyayım... ç -— A... Bunları görmek isterdim: Nazik . bir ev sahibi tavrile: — Bir gün evimize buyurursünuz... Size gösleririm... Mektuplarım kö tibemde durur... dedi — Hollywood kadınları baştan bis şa erkek pantalonu giyiyorlar. Sis bu kıyafeti nasıl buluyorsunuz? — Bilmem... Ben henüz erkek pan- talonu giymedim. Rol icabı arasıra giydiğim oluyor, Fakat ben kadın elbisesini, kadıniçin, çokdaha gü- zel buluyorum. (Devamı on üçüncü sahifede) Hikmet Feridun Es i