10 Şubat 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

10 Şubat 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l il Ni İ Ez Yeni belediye talimatnamesinde, trasivaylarda hızlı sesle konuşmanın. yasak edileceğinden bahsediyorlardı. Kulakları ağır işiten biri sordu: - — Ne olmuş? Arkadaşı kulağına iğildi, ve hay- kardı: — Tramvaylarda seninle konuşa muyacağız!, “ Bu sene kurbanlar 15 - 20 liraya satılıyor... Kurban kesmek istiyenler düşüncede. Dostlardan biri dedi ki: — İstanbul deniz kenarı şehirdir. Deniz kenarında da Kars davarı kes- mek caiz değildir. Mademki deniz kenarındayız, bayram sabahi birer torik boğazlıyalım, maksad kan akıt- mak değil mi? ” Uçan kuşa borçlu bir zattan bah- sediliyordu. Biri dedi ki: — Yazık ki düyunuumumiye kalktı. — Kalkmasaydı ne olurdu? — Tam düyunuumumiyeye direk- tör olacak zattır da... * ” — Her zaman bana; Sana kurban Olayım derdin, bayram geldi, hay- di ol bakayım.. Bay gülümsedi: — Olurum karıcığım amma, Hava Kurumunu zarara sokarsın, — Neden? Bende yüzülecek deri bıraktın Lokantada müşteri garsona: — Ben ömrümde bu kadar kayış gibi et yemedim, dedi. Garson gülümsedi: — Demek bizim lokantanın biftek- lerini bilmiyorsunuz! İhtiyat ” — Arkadaşın Ali'ye evinin adresini vermek istememene mâna vereme- dim..; Halbuki ona borçlu değilsin... — Değilim; değilim ama bir gün borçlu olabilirimi:. Plâ rasını ihya eden bir yazı yazılmasını ister elbette... Kendini büyük muharrir sanan bir arkadaş sordu: — Ben ölünce benim evime koya- cakları plâkaya ne yazarlar dersiniz?, Biri derhal cevgb verdi: — Kiralık ev!.. Umumi Harbde askere alınacaklar musyene ediliyordu. İkiz kardeşler; Ahmedle Mehmed de muayeneye git- tiler. Evvelâ Ahmed muayeneye girdi. Muayeneden sonra kardeşine dedi ki: çıkarıldın, benim sıram gelince, be- nim yerime gene sen muayeneye gir, bu suretle ben de çürüğe çıkarılmış olurum. Ahmed Mehmedin yerine muâyene- ye girdi, muayeneden sonra kardeşine dedi ki; «— Aferin Mehmed, sağlam çıktın, seni topçuya ayırdılar!.. — Gecelik entariletimi satın alıt. maş? . : a — Gecelik entarilerini satıyor mu- sun? ğ — Bir yere gece bekçisi oldum, ar- tık gecelik entarisine ihtiyacım kal İmadır Derhal Hayli tuhaflardandır, Geçen gün telâşla odaya girdi: — Arkadaşlar dedi, bana kim iki ira borç verir? Birini derhal şimdi iade ederim... e — Ah, artık işimiz iştir, uzun müddet oturup dinlenebiliriz... ir çok keyfi | Pireler | Avusturyanın Loyd vapurlarından «Marsa ki bilâhare Yeniköy önünde bir Rus gönüllü donanmasına men- sup bir vapurla çarpışarak battı ve sonra İdarel Mahsusa tarafından alı- narak ismi Nimetihüda konmuştu. İş- bu Mars ile Venedikte mektepten yaz tatilini İstanbulda geçirmek üzere ge- Hyordum. O zaman vapurlar şimdiki tarzda könlorlu olmayıp herkes ye lanır, yemek yer ve badehu oyun oy- içeri girdik, sabah erken, kahveleri- mizi içmek için bütün yolcular top- landık.Bir müddet sonra nereden bin- diğini bilmediğim bir adam elinde ufak bir çanta ile, «efendiler marifetli pirelerimi size göstereyim, fiatleri ga- yetle ucuzdur» diye bu kabil şarlatan- hıklardan sonra, küçük yuvarlak bir kutu açtı, içinde bir kaç yüz pire gö- dük! Bunlar oldukları yerde kaynaş- tıkları halde, sıçramak, kaçmak falan bilmiyorlardı. Herif cebinden 30 san- tim uzunluğunda bir yorgan tiresi çı- kardı, bir ucunu kutuya indirdi, beş on pire ipe fırlağılar, içl çevirdi, pire- ler tekrar yukarı çıkmağa başladılar. Bu ameliyat beş on kere tekrarlandı. Kâğıddan yapılmış gayetle ufak arabacığa ikişer, dörder'pirenin sırt- larında yapışık”o yorgan tiresi rapto- lundu ve o küçücük arabayı sürükle- meğe başladılar. Venedikten alelâcele çıktım, Triyestede az bir müddet kal- dık. Brendizide bir şey bulunmaz, Pi- Teden yalnız bir iki kutu şire lokumu getirmiştim babama; buna bir de ma- rifetli pire zammiedersem hoşuna gi- der diye herife flatini sordum. Beş frank dedi. Vay anasım! Bir pire beş franga! bir milyon verir gibi ama, ma- rifeti var. Adam sende diyerek bir aded istedim. Küçük bir kutuya koy- du verdi, Benden sonra beş altı yolcu rif bana bir aded ikramen hediye ey- ledi. Bunların iaşesini sorduk, hemen kendi kutusunu açtı, gömleğinin bir kolunu sıvadı, kolunun üzerine kutu- yu ters çevirdi. Pireler tamamen ku- fu içinde ve herifin kolu, kutunun bü- yüklüğü kadar kıpkırmızı... Anlaşılan pireler -karmlarını döyurmuşlar ve gene yuvalarma girmişlerdi; Herif de- foldu, gitti. Tenbihi veçhile akşam üzeri kam-ziyafeti yaptık, Eve geldim, pederin elini öptüm. Bana İtalyadan demirhindi hulâsası getirdin mi? de- diğinde, unuttuğumdan dolayı fena halde mahcub olmakla, güya telâfi ederim diye: «Baba sana öyle bir şey getirdim ki taaccüb edersin marifeti ne... Herkese beş franga verdiği halde bana bilâhare siflahim iyimiş diye bir aded daha hediye eyledi hak» diye ku- tuyu çantadan çıkardım ve açtım, Mevlâ rahmet eyliye. Peder kutuda bir şey görmediğinden şöyle yüzüme bak- ti. Ben usuletle pireleri gösterdim, za- vallının hayreti bir daha arttı ve delir- diğime zahib olarak gözlerimin içine bakmağa başladı. «Bak baba şimdi marifetlerini göste reyim de şaş» diye yorgan tiresini uzattım, Hakikaten pirelerin ikisi de tırmanmağa başladılar, üstünü altına çevirdim, bir daha çıktılar, üçüncü gevrilişte Tkisi de zıp diyip kanepeye ve oradan sırra kedem bastılar! Oda kazan ben kepçe!.. Pireler bulunur mu? Şimdi bendeki mahcul Babam < ölkelindiğimi © görünce: Zarafet kadın şu kediyi getir oğlan aklı ile beraber pirelerini kaybetti, kediden beş on tane bedava kutuya koysun! diye uzun müddet benimle alay etmişti. Mekteplerde disiplin Si 10 Şubat 1938 Yazan: Selim Surı Mekteplerde disiplin hakkında, dü- şüncelerimi geçen Perşembe Müsa- habemde kısaca arzetmiştim ve di- siplin sevgi ve saygıya istinad etme- Hdir, demiştim. Bu mühim bahis hakkında bir de (E. Buisson) un yeni pedagoji kamusunun dediklerine ba- kalım; «Mektep disiplini nedir? Okul hayatını teşkil eden her nevi faaliyetlerin nizam ve intizam dai- resindo cereyanını temine hâdim prosedelerin heyeti mecmuasına di- siplin diyoruz. Mektep disiplinine taallük eden talimatnameler talim ve Lerbiye dairelerince tespit edilir ve müesseselerin direktörleri, müfet- tişlerin de iştirakile €sa5 prensiplerin teferriatını tespit ederler, Bu teler- ruat mektepten mektebe olduğu gibi sınıftan sınıfa da farklı olabilir, Di- siplin kaideleri bir köy mektebile bir şehir mektebi arasında olduğu gibi kız ve erkek mektepleri arasında da tatbikatında bir fark gösterir, Ondan başka bir muallime tevdi edilen kalabalık bir sınıfta bazı hu- susat çok ehemmiyetli olduğu halde, talebesi az bir sınıfta o kadar haizi ehemmiyet olmaz. Mektep disiplini - terbiye bahsinde geniş bir saha işgal eder. Hattâ dene- bilir ki mektep teşkilâtının esasıdır. Gene burada yalnız talebenin muh- telif faaliyetinde nizam ve intizama ve bir sınıfın inzibatına aid disiplin- den bahsedeceğiz. Tabii disiplinin elzemiyeti hakkın- da söz söylemeği zaid buluruz. Çün- kü onsuz muallimin bütün mesaisi akim kalır, Her gürültü vakit kay- bettirir. Gürültü patırdı arasında ve rilen ders de boşa gider. Bunlar bili- nen hakikatlerdir. Bir mektebin 'kıy- meti orada hükümran olan disiplin ile ölçülür. Yalnız disiplinin de'kıy- meti onu elde etmek için kullanı- Jan vasıtalarla ölçülür,* Söylemeğe bacet yoktur ki, talim ve tertilyede gözetilen gaye. talebenin derslerini dikkatle takib etmesinden ibaret,de- ğildir. Muallimin daha yüksek bir var zifesi vardır: Onları terbiye edip adam etmek! Öyle olunca “zahiren temin edilen süküt ve intizamla iktifâ” et- mesi doğru.olmaz,. Eğer elde edilen disiplin korkuya istinad eder ve tale- , beyi muallimden mektebin nizam ve talimatından soğutur ve onda idare- ye, âmirlerine karşı bir kin ve nefret hissi uyandırırsa elde edilen netice ne kadar güzel görünürse görünsün, hiç tereddüd etmeden söylemek lâ- zumdır ki bu disiplin fenadır. Yok bu- nun aksine neticede talebe'ile mual- im arasında bir sevgi ve saygı hissi uyandırırsa o zaman disiplin bir yük değil çok mesud bir itiyad olur. Hü- Jâsa talebe intizamı sevmeğe alışlı- rılırsa ve kendilerinde nizama -riayet hissi uyandırılırsa o disiplin makbul- dür, Şimdi geliniz" sizinle * birlikte ü- kemmel bir disipline tabi bir ilkmek- tebi ziyaret edelim ve bakalım orada hadisat nasıl cereyan ediyor, iyi bir muallimin neler elde edebildiğini ya- kından görelim; sonrâ da bu muvaf- fakıyeti istihsal için kullandığı vası- taları gözden geçirelim, Muayyen olan saatte sabahleyin mektebin kapıları açılır. Her biri bir semtte oturan çocuklar akın, akın gelmeğe başlarlar. Bu çocuklar 80- kakta büyük bir ciddiyetle yürürler, itişip kakışmazlar, gelen geçenlere sataşmazlar, bağırışmazlar, avare, avare ötede beride sarkmazlar, Tram- vayla mektebe gidiyorlarsa' binerken inerken çok terbiyeli hareket ederler, mektebe tam vaklinde gelirler. Eğer mektebe gitmelerine mani bir hâdise olmuşsa ertesi gün müdüre ebeveyn- lerinden mazeretlerini / bildirir bir tezkere getirirler, Muallim; talebenin temizliğini bi- rinci derecede düşündüğü için çocuk- ların üstlerinin başlarının temiz ol- duğu gibi vücudlarının da temiz ol masına dikkat eder. Temizliği tale- bede bir itiyad baline sokmağa gay- ret eder. Onun için her gün talebe sınıfa girerken onların tırnaklarını, kulaklarını, gözlerini, burunlarıni, saçlarını muayene eder, j Ders 2ili çalınca talebe sınıfa top” lu olarak girer ve her talebe yerindâ düzgün, biçimli bir vaziyette olurur, Yerinden kalkması icab ederse sın fın sükünetini ihlâli etmemek için gü yet hafif yürür. Süküt sınıfta disiplinin en eheni# miyetli noktasıdır, Fakat burüda süs küttan maksad korkudan taş parçasi gibi cansız olmak değildir. Vakıa böy“ le muallimin şiddetinden korkarak ağızlarını killtliyen çocukları hariç ten ve bu işlerden anlamıyan biri gö" rünce takdir edebilir. Fakat ömrünü terbiye meselelerine vakfetmiş bit mürebbi bu hale karşı kalbinde bir acı duyar, müteessir olur, Çünkü ki mıldamadan durmak çocuğun yard” dılışile kabili telif olmadığı için bu vaziyetten sıkılır ve devamından big azab duyar. Böyle şiddetle elde edile sükünetlen belki muallim rahat edef amma, çocuk muazzeb olur. Bizim Zİ yaret ettiğimiz mektepte çocukların canlı bakışlarından ve çehrelerinden anlıyoruz ki çocuklar bu sessizlikten sıkılmıyor ve kovanda arılar gibi çar lışmaktan hoşlanıyorlar, Sükütlan kasdolunan mâna taş gibi çeneleri kilitlemek değildir. Gevezeliğe mani olmaktır, 'Talebenin hiç konuşmada dinlemesi lâzım geldiği vakit muak Wmin bir bakışı, bir işareti kâfi ge lir. Hülâsa çocuk yazarken, okurken muallimile arkadaşlarile konuşurken terbiyeli ve iyi bir talebeye yakışacak şekilde hareket eder, ; Mektebin bahçesinde talebenin ko- Şüp oynaması uzaktan dalma mua lmin müşahadesi altında bulundu” ğundan hiç bir talebe talimat hilâfına fena bir harekette bulunmaz. Öğle ve akşam paydoslarında talebe gen& aym intizam ile, aym vekar ile evleri- ne dönerler. Bu söylediklerimiz mek“ teplerde en çok göze çarpar disiplin noktalarıdır. ş Şimdi böyle bir neticeyi elde etmek için kullanılması lâzım olan -yasıla- ları gözden geçirelim: Birinci dere- cede ehemmiyeti haiz olan mualli- min tesir ve nüfuzudür. Çünkü her şey.ona (bağlıdır. Bazı mekteplerin hal ve vaziyetleri binmisbe inzibati güçleştirebilir. Fakat disiplini imkân- $iz kılacak hiç bir sebeb varid deği dir. Kalabalık bir sınıfta disiplini te“ min edemiyen bir muallim azlık bir sınıfta da intizam ve sükünu elde edemez. Muallimler vardır Ki gayet tabii bir şekilde zahiren hiç yorgun” luk göstermeden talebeden âmirleri- ne itaati temin ederler. Bunların ya nında. cidden büyük bir cahd sarfet* tikleri halde buna muvalfak olam" yanlar da çoktur. Öncekileri ne gibi evsafın yardımile bunu elde ettikleri" ni, ikinciler de.ne gibi, kusurlarının muyaffakıyetlerine engel olduğunu bi£ kere araştıralım, Makul bir disiplin temin etmek istiyen bir muallimde . aranacak bis rinci şart kullanacağı bütün vasıta” ların talebelerin itimad ve muhabbe" tini celbedecek mahiyette olmasıdır. Muallim bu kudretli manivelânın yardımile kuvvetli olur, Çok şey ta” leb eder ve çok istihsal eder. Eğer ti lebe hocasını sevmiyorsa bütün zah* metler boşa gider. Talim ve tetbiy& sini deruhde ettiği bir gencin babi” sına (Socarte) bir gün şöyle demiş; «Oğlunuzu alınız kendisine bir şeğ öğrelmeme imkân görmüyorum. ÇüM“ kül beni sevmiyor.» Mösyö (E. LegoW" ve) bu kıymetli sözleri zikrederkefi şunu ilâve ediyor. Muallim ve talebö" nin müşterek bir üstadı vardır; Sev gi! Filhakika talebelerin merbut ti kendilerine muallimin nedi muhabbetten doğar. Muallimin ç0* cuklar tarafından sevilmesi onun t4# lebelerini sevmesine bağlıdır, Yalnii bu sevgi fazla lâübalilik, fazla tekli” sizliğe hiç bir zaman yol açmama) dır, Tatlılık ve yumuşaklık ciddiyet ve vekarı ihlâl etmemelidir. çünkü iş teklifsizliğe dökülürse talebe tabii” tile şımarır ve disiplin ihlâl edilir. © (Devam 10 uncu sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: