10 Şubat 1938 Milli küm menin ilk maçları : Galatasaray - Beşiktaş, Fenerbahçe - Güneş maçlarının Meri meliceler ilimdi a Hakki (5. 3. KI), Fikret (F.B), (4, 8),Rebii G.) Futbolümüze büyük bir hiz veren milli kümenin ikinci yılına, geçen 89- ne olduğu gibi, gene başta gelen dört klübümüzün maçlarile giriyoruz. çe ile Beşiktaş, Güneşle Galatasaray arasında oynanmıştı. Bu sene ise Gala“ tasarayla Beşiktaş, Fenerbahçe ile Gü- neşi karşı karşıya göreceğiz. Bu pazar karşı karşıya gelecek bu takımların yeni mevsim içinde üç mak çını gördük; Liğ maçlarında Beşiktaş ve Galatasa- Tay 4-4 berabere kaldılar, “Tayyare kupası finalinde Beşiktaş Galatasara- yı 3-2 yendi. Liğ maçlarında Fener- bahçe Güneşe 4-2 mağlüp oldu. Bu pazar yapılacak maçları, bu n8- ticeleri esas tutarak mütalea etmek doğru olmamakla beraber her halde bunlar da mukayese noktasından göz önünden uzaklaştırılmaması lâzım © noktalardır. Ik olarak Beşiktaşla Galatasarayı ele ahırsak bu iki takım, geçenlerde bir vesile ile de bahsettiğimiz gibi a- şağı yukarı müsavi galibiyet, ihtimai- lerile çarpışmağa, fakat çok defa şans | gülmektedir. Beşiktaşa latasaray müdafaa hatlarının sağ tar rafı emniyetli bir vaziyete girmiş o- luyor. Çünkü Musanın arkasında da atak ve çevik olan Salim vardır. Fakat ağırdır ve ağır olduğu için de hücum yattına yardımı da hafifdir. Sol mua- vin Celâl güyretli ve fedakâr bir genç olmakla beraber futbol bilgisi yüksek değil, boyu da daha cüsseli hasımlar karşısında kendisini aksatacak kadar kısadır, Bunun için Galatasaray hesabına düşünülecek nokta, az çok muvafık olabilecehk hücum ve müdafaa hat- Icrını daha iyi bir hale getirmekten fazla muavin hattını çok daha küyvet- li bir hale sokmaktır, Beşiktaş takımı, Galatasaray takı- mi gibi değildir. Geçen sene başların- danberi zaman zaman ufak tefek de- gişikliklere takımının kadrosu muayyen gibidir, Galatasarayın ise nasıl çıkacağı mâ» lüm değildir, bunun için galibiyet şansları Galatasarayın çıkarabilece- ği takım şeklile değişir. Güneş - Fenerbahçe maçına gelin- ce, Fenerbahçenin liğ maçlarında Gü- neşe karşı uğradığı mağlübiyetin iki, sebebi vardır: 1 — Güneş takımı geçen senekinden kuvvetli bir vaziyete , 2 — Yaşarın Ankaraya gitmesile Fenerbahçe müdafaa hattı zayıflamış- tır. Bu iki sebebi tahlil edecek olursak hakikaten Güneşin gerek hücum hat- ettikleri gibi Cihad - Faruk - Reşad Üçüzü en kuvvetli ve en müessir hü- cum hatlarını güçlüklere düşürecek ve bir çok tehlikeli hücumları kıra- cak bir beraberlik göstermektedir. Bu son müdafaa hatları önünde sağda Yusuf, ortada Rıza, solda Boncuk Ö- mer İstanbulun iyi sayılabilecek mu- avin hatlarından birini teşkil etmek- tedir, Güneşin en mütehavvil tarafı, ge- çen seneye göre haylı istikrar bulmuş olmasına rağmen gene hücum hattı- dır, Bu hücum hattını Fenerbahçe, Galatsaray ve son Beşiktaş maçın- da ufak farklarla başka başka şekil- lerde gördük. Tabildir ki önümüzde- da gene eski kuvvetli haline gelmekte- “ve Esaddan mürekkep olarak gene İs- karşısında zaman zaman tesirini kay- beden bu hatta ne de olsa gene ara- larında kolayca anlaşan, seri ve şa- Milli takım maçları Yugoslav, Rumen ve Yunan takımlarile hazi- randa maç yapılacak Ankara 9 (Telefonia) — Futbol federasyonu ile Yugoslav, Rumen ve Yunan federâsyonları arasında yapı lan müzakereler iyi bir surette neti- celenmiştir. Elde edilen neticeye gö- re, bu üç federasyon milli takımları, milif takımımızla 12, 19 ve 26 hazi- randa Ankarada karşılaşacaklardır. İnglitere imparatorluğunun atletizm-oyunları İngiltere imparatorluğunun atle- tizm oyunları 5 şubatta Avustralya- nın mexkezi Sydney'de başlamıştır. Bi- rinoi günü yapılan müsabakların neticeleri: 100 yarda: Holmes (İngiltere) 9,1/10 8. Yüksek atlama: Thaker (C. Afrika) 195 M. 440 yarda M.: Lorring (Kanada) 52,9/10 8. Üç mil: Matthews (Yeni Zelanda) 13,59,6/10 D. Cirit: Courtight (Kanada) 62 M. Bilhassa bunlardan üç mil koşusu çok heyecanlı olmuştur. Geçen mev- sim Avrupada büyük muvaffakıyet- ler kazanan İngiliz mukavemetçisi Ward bu koşuda Yeni Zelandalı Matt- hews tarafından geçilmiştir, 13,59,6/10 luk derece dünya rekoruna çok yakın» dır. Fransada kupa maçları Geçen pazar Fransada kupa maç- larının 1/8 finni müsabakaları oy- nanmıştır. Li$ maçlarında çök fena neticeler alan Parisin iki takımı Ra- Ce pist üzerinde yapılan en mühim mü- Sabakaları olan Millrose oyunlarma başlanmıştır. En mühim koşular bir mil ve yarım mil üzerinde olmuştur. Bir milde Glen Cuningham #J1bD. ile Sam Ramani ve Venzske önünde birinci olmuştur. Yarım milde de Woodruf ile Bleti- hamın mücadelesi çok heyecanlı ol- muş ve senelerdenberi bu müsabaka üzerinde dama kazanan zenci Wood- rufun mağlübiyeti çok sansasyonel olmuştur. Belttham 1,55 8/10 D. ile kazanmıştır. Sırık ile yüksek atlamayı 411 M, i- le Meadows kazanmıştır. Diğer koşü- larda bir çok Kupalı pist rekorları ki- rılmıştır. Şikagoda altı gün bisiklet yarışları Şikagoda yapılan altı gün bisik- let yarışlarını Alman Killan - Vopel takımı kazanmıştır. Yeni bir muhtelit takım Eminönü Halkevine bağlı 18 klüb muhteliti imanlarını bitirmek üzere- dir, Bu takım bayramın ikinci cumar- tesi günü Karagümrük sahasında Rar mi, Aksaray, Alemdar futbol takım. Tarmdan e bir muhtelitle oyni- yacaktır. binen bayii ya Gümeli mürekkep bulunmaktadır. Hülâsa edersek: İki tarafın müda- faası da kuvvetlidir ve liğ maçların- da en az gol yiyen müdafaalardır, Şu halde maçın neticesi tamamle, iki ta- raf hücum hatlarının gösterecekleri kabiliyet ve tefsire bağlı kalmakta- dır, Böyle kuvvetli müdafaa hatları 4- Hollywoodda büyük bir sinema stüdyosunda neler gördüm? (Baştarafı 9 uncu sahifede) | Bu istasyonların isimleri bile var: «Şark 13 istasyonu, «Garp 17» islas- yonu, <Cenup 9» istasyonu, «Şimal 3» istasyonu... gibi. Nihayet stüdyonun hususi otobüs- lerinden biri geld. Vay, vay... Dün- yanın hiç bir yerinde işliyen otobüs- ler bu derece garip değildir. En ke- nar sırada Klark Gable oturmuş... Arkada bir sürü aktris ve aktör, Hepsi başka başka kıyafetlerde... Bir Hind mihracesinin yanında bir kovboy sigara içiyor... Bir Kurunu vusta şövalyesi bir Eskimoya hara- retli hararetli bir şeyler anlatıyor. Bir boğa güreşçisi mayolu genç kız- ların sigasasını yakıyor. Havayön kiyafelinde yarı çıplak genç bir ka dın bir «Napolyon» u gıdıklıyor. Na- polyon Bonapart © derece gıdıklanı- yor ki neredeyse kendisini olobüs- ten aşağıya atacak... Hayvanat bahçesi Otobüsten bir hayvanat bahçesi önünde indik. Evet kocaman bir hay- vanat bahçesi... Stüdyonun hayva- nat bahçesi... Müdür: — İşte, diyor, burada bize lâzım olan her hayvanı bulabiliriz. Aslan, kaplan, fil, yabani eşek... Bütün vah- şi hayvanlar burada vardır. Çün- kü bir hayvanat bahçeniz olmaz- sa birdenbire gayet çabuk istediğiniz hayvanı bulamızsınız. Halbuki bizim için en büyük mesele sürattir. Bunun için de elimizin altında dalma istedi- gimiz vahşi hayvanlar bulunmalıdır. Kafesler içinde stüdyonun hayvan artistlerini bir müddet seyrettik. Bunların içinde 20 - 30 filimde oyna- mış aslanlar, 10 - 15 filimde rol al mış kaplanlar, filler, ayılar, may- munlar var. Buradan ayrıldık. Reh- berim: — Sizi mabedler mahallesine gö- türeyim... dedi. Gene otobüsle biraz uzağa git- tik. Burada yer yüzündeki bütün in- sanlara ait mabeğler vardı; Kilise, cami, havra her şey hazır... Oradan istasyonlar kısmına geç- tik. Şimendifer istasyonu. hem de ni, vagonları, güzete satan küçük dükkünları ile beraber... Otobüs is tasyonları... Tramvay istasyonları ve biraz ileride vapur iskelesi... Stüdyo müdürü anlatıyordu: — Bu camiler, istasyonlar ve bi- raz sonra göreceğiniz şeyler dalmi dekorlardır. Bunları hiç bozmayız. Çünkü her zaman cami, kilise, Çin mabedi, öteki mabedler ve istasyon- lar lâzım olur. Biraz yukarıda mü- kemmel bir tayyare meydanımız da vardır. Bu meydanda gece uçuşu, gö- ce inişi bile yapabilirsiniz. Tenvirat Daha ilerilere uzandık. Burada da rinden bir sokaği gösteren dekor- Jar, işte şu kenarda Nevyork... Bu esnada tepemizde bir gürültü oldu. Sesile meşhur aktör Nelson Eddy tayyare ile stüdyonun tayyare meydanına geliyormuş. Muazzam havuzlar Daha ileride muazzam havuzlar... içinde her devletin donanmasının küçük modelleri... Bu havuzlarda is- tediğiniz fırtınayı koparabilirsiniz. Havuzlar beyaz perdede bir denizden hiç farksız olarak görünüyor. — Bu muhtelif devletlerin filola- rını küçük modellerle gösteren mini mini zırhlılar, stüdyonun bahriye mütehassısının nezareti altında ya- pılır. Bahriye mütehassısı eski bir miralaydır. Bütün devlet filolarını tedkik eder ve herkesin meşhur zırh- lılarının küçük modellerini yaptır. tar... Yer yüzünde meşhur bir zırhlı Aklıma bir şey geldi. Acaba bizim Yaruzun da küçük bir modeli var mi? ' Sordum: — Demek bahriye mütehassısınız da var... — © — Tabi » Birde askeri müşeviri- miz vardır. Harp filimlerinde reji- söle. beraber çalışır... Filimde as- keri bir hata yapılmamasına dikkat eder. Oda miralaydır. Aynca bir bahriye ve bir haya müşaririmiz vaz- dır... Şaşırdım. o Holiywooddaki (osk nema stüdyoları, stüdyo değil, filo- larile, deniz, hava, kara müşavirleri. le âdeta bir devlet... Bundan sonra atölyeleri (gezdik. Bu atölyelerde otomobil yapılıyor, de- kordan lokomotif yapılıyor, tayyar re yapılıyor, ev yapılıyor, tap yapi uyor. Bir aralık mankenler dairesine gir dik. Burada bütün meşhur artistle- rin birer mankenleri var. Bunlar meşhur artistleri vücütlerinin en ince hatlarına kadar gösteriyorlar. İşte geniş göğsü, ince belile Carole Lombardın, yanında Marlene Ditrichin vücudünün ölçüsü, ötede Claudette Colbert'in mankeni, Bundan sonra stüdyonun çarşısı nı gördük. Sıra sıra dükkânlar... İcap ettiği zaman bunlar filimlerde bir çarşı manzarasını gösteriyor. Bundan sonra asıl filim stüdyolara girdik. Onuda <«Holiy- wood'da filim çevrilirken neler gör düm> diye ayrı bir yazı olarak yar zacağım. Hikmet Feridun Es Perşembe müsahabeleri —Baştarafı sekizinci sahifede— Demek sevgi ile birlikte muallimin vekar ve elddiyeti hürmeti celbetme- li, yani talebe saydığı için çekinmeli, korktuğu için değil, Korku böyle an- Jaşılırsa lâzımdır. Demek munllim bir taraftan gü- ler yüzlü, yumuşak, hayırhah ve âdil, diğer taraftan daciddi vekarlı ve ağır başlı olmalıdır. Muallimin bundan başka sinirlerine hâkim ol metin ve sabırlı olması hiddeti ne mağlüb olmamasi da lâzımdır. Bundan başka çocukların ahlâkı üzerine müessir olabilmek için anlar rın karakterlerini de tedkik etmiş ol mak bir muallim için şarttır. (T. Brun) der ki: Pedagoji kalde- lerinin en mühirami çocuğu anlamak- tır, Bütün terbiye sistemlerinin esa- sını teşkil eden ve en az nazarı dik- kate alınan şey nedir bilir misiniz? Talebelerin her birinin kârakterini tedkik etmek. Çünkü her çocuk bir değildir. (Th. Barreau) nun dediği gibi nasıl ki birbirine tamamile ben- giyen iki yaprağa tesadüf etmek müm» mün değilse, karaklerleri eş iki ço- cuk da dünyada yoktur. Demek her çocuğa aynı muamele yapılamaz. Bazıları bizim bütün cehd ve gayrellerimize rağmen kayılsış, bazıları dikkatsiz, bazıları dalgın, bar zıları mahcub, bazıları çekingen, bar yıları korkak, bazıları serkeş, inadeı, hulâsa her birinin kendi hilkatine gö- re temayülleri vardır. İşte bütün bu muhtelif karakterleri muallim sınıf- Muallim bütün talebenin aynı disip- ne tabi olması lâzım geldiği hük- münü verir, Ve hepsinden verilen emirlere kayıtsız, şartsız bir itaat tar leb eder. Bu yol yanlıştır. Muallim bir kere talebelerinin kar rakterini tedkik lüzumunu anlayın- ca o zaman wlahı mümkün olmıyan, söz anlamıyan, yola gelmiyen talebe kalmaz, (aim, Necker) diyor ki: «Müteyak- kız bir muallimin sınıfında dalma inti- nun sebebi, terbiyelerine verilen fenâ ve yanlış istikametin neticesidir, di- yorlar, Selim Sırra