pır wet ur- bir süne m ,.. 18 Kânunusani 1938 Eski dünyadan yeni dünyaya : 10 Bir transatlantikte uzun yolcu- luğun son gecesi nasıl geçer ? Türkçe konuşan kamarot meğer Yavuzun eski mürettebatından imiş! | Artık yeni dünyaya yaklaşıyoruz. Yapurumuz Mış... Yüzlerce çocuğun toplandığı Salondan, düdük sesinden, bomba gi: bi patlatılan garip bir kutunun gü- Kültüsünden geçmeğe imkân yok... Fakat geminin en canlı, en mühim bah erkenden Nevyorka varacağımız İçin bu gece vapurda meşhur «Gudbay Parti verilecek... O gece akşam yeme- Binde fevkalâde ihtişamlı kadın tu- İransatlantiğin bir resmi olan kahve- fincanları, bir takım oyuncaklar, transatlantiğin küçük birer modeli, düdükler vesaire çıkıyordu. Bazı Ame- Tikalı kadınlar niyete ve uğura son ehemmiyet verdikleri için kü- gük torbaları büyük bir heyecan için- de açıyorlar... Ve her niyetten bir mana, çıkarıyorlar... Meselâ torbamz- dan bir İransatlantik modeli mi çık- İı, hemen karar veriyorlar: — Çok seyahat edeceksiniz... Benim torbadan çıka çıka ne çık- »8a beğenirsiniz? Minimini bir para ka #ası... Derhal Amerikalı kadınlar ei- Tafmızı sardılar, Beni bir tebrik,bir kıyamet, el sıkmalar... Sebebini söyle- diler; — Çok amma pek çok zengin ola- Caksınız... Niğette insana kasa çıkma” S1 son derece mühim bir şeydir, Geminin kamarotu da teminat ve- Siyor; — Hakikaten öyledir... Gemideki bü- ün niyet torbalarından yalnız birinin İçine kasa konulmuştu. O da size çıktı. Kismetiniz çok büyük... Âdetü niyet torbamdan kasa çıktı diye Amerikalı dostlarımız arasında gtibarım arttı. Herkes bana aşağı yu- karı bir milyoner nemzedi gibi bakı- Yor. Bana gelince, bu minimini boş kasayı Cebime attım. Serçe parmağımdan daha uzunca olan bu kasacık $imdiki servetim için tastamam ge iecek... Fakat bu niyetler arasında tam üstüne düşenler var. Meselâ bü- tün seyahat müddetince karısının di- #inin dibinden ayrılmıyan, yemekte bizim masa arkadaşı, gayet kılıbık bir adamın niyet torbasından bir ma- #R çıktı, Derhal etraftan gülüşmeler başladı. Adamcağızın yüzüne karşı: — Niyet torbanızdan maşa ' çıktı. Dayak yiyeceksiniz... diyenler oldu. Dev anası gibi karısı da: — Ver bakayım o maşayı... diyerek zavallının elinden niyetini kaptı, Vapurda her gün başka bir delikan- İı ile âşıkdaşlık eden genç kızlardan birine de küçücük, kırmızı bir kalb Şıktı. Ona da; — Size çok yakında bir âşk geli- e dediler... Niyetinizden bir kalb Genç kız «Bana bir kalb kâfi mi?» Gibi beğenmiyerek niyet torbasından Türkçeyi öğrendim. Şimdi burada çar Yaşıyorum. İsmini sordum. Hans Şimit imiş.. Adam zararsız türkçe konuşuyor. Bi- zim etrafımızda pervaneler gibi dön- meğe başladı. Son geceye kadar bizi bulamamış. Hans; — Geçen seferimizde 30 ağustosta deniz üstünde idik. Vapurumuzda bir- lar, yemek salonunu hep Türk bay- raklarile süsledik. Türk marşları söy- lediler, Ben de öğrenip söyledim... Talebeler Atatürke Atlantik üzerin. den telsizle telgraf çektiler... O ge ce İstanbul hatırıma geldi de gözlerim sulandı. Son akşam yemeği diye o gece gemi- de garsonlar bir geçid resmi yaptılar, 35-40 garson hepsi birden musiki ile sa- lona giriyorlar, ellerinde geminin şek- inde dondurmalar, pastalar var. kimi- nin tabağına geminin bacalarından birini, kiminin tabağına güvertelerin- den birini, kimininkine de kaplan köprüsünü koyuyorlar... Son gece di- ye gemide müthiş bir neşe, bazılarım- dada derin bir hüzün var.., Bilhassa neşeliler Amerikalı kadın- lar... Ak saçlı ihtiyar Amerikali kar dınlar, memleketlerine yaklaşıyorlar diye âdetâ geminin yaramaz çocuklar rı kesiidiler, mütemadiyen düdük ça- uyorlar!.. Balonları - patlatıyorlar... Eh. yarın Amerikadayız... Yemekten sonra vapurun her tara- fı binlerce elektirik ampulü ile süs- lendi, Nihayet meşhur «Gudbay partiz başladı. Ayrılık gecesi gemide dokuz günlük Allantik yolculuğunda biri- birlerile ahbap olan Aşıklar için pek hüzünlü, pek firaklı oldu. Hattâ balo salonunda köşe masalara çekilip biri- birlerinin ellerini sıkı sıkı yakalamış, ağlıyan çifler bile var. En son ayrılık gecesi diye âşıklar. dan bir kısmı yanak yanağa, gözleri aralık, kendilerinden geçmiş dansedi. Amerikanm meşhur otomobil sanayii şebri olan Detroit'te mühendis muavini! imiş... Delikanlı ile genç kız 9gün Hollivuta bin bir hülya ile gitmeği düşünen Fransız kızı bütün yaldızlı hülyalarından vazgeçmiş...Onun Hol Üvut yerine delikanlı ile beraber Det- roit'e gideceği bütün vapurda ya yıldı. Sabahleyin erkenden uzaktan Hür- riyet Heykeli ve sıra sıra müthiş yük» sek binalar göründü. Herkes güvertö- lere fırladı, Vapurumuz 84 üncü rıh- tıme yanaşıyor... Hikmet Feridun Es Rıza Tevfik ve felsefe kamusu Resmini bastı- ğımız uzun be- yaz sakallı adam filozof Rıza Tey- fiktir, Rıza 'Tev- fik şimdi Beyru- ta 15 kilometre ; mesafede ve sa- hilde oCunye'de Bursada köylü kız ve kadın- lara biçki ve dikiş dersi Bursa (Akşam) — Köylü kız ve ka- karar verilmiştir. Maarif müdürlüğü tarafından istenilen müsaade Vekâ- letçe verilmiş ve bayan Muzaffer 1s- minde bir de öğretmen teyin edilmiş- tir. İlk kurs Gürsu nahiye merkezinde açılacak ve dört ay sonra kurs başka bir köye nakledilecektir. Yazan: Arif C. Denker ESRARENGİZ KERVAN 'Tetrika No. 61 Halatın koptuğunu gören Güldost havaya bir tenvir fişeği attı — Hanımefendi, halat kesilmiş, ça- | buk kayığı durdur! diye bağırdı. un hi rbeli, ii ii i : ni ii zi i ; zİ i lamağa koyuldular. ğ Bu muvaffakıyetinden cesaret alan Güldost, halatı çözmesini ve kürek çekerek kayığı, gayri muntazam bir halde nehir aşağı giden düşman etilotillâş sına» yaklaştırmasını Ah- med Abuda emretti. ne yapmak istediğini anladı, halatı çözdü ve Güldost tenvir fişekleri sa- yesinde geceyi gündüze çevirirken ve düşman kayıklarına doğru fırlattı. ĞI fişeklerle de onlara dehşet ve steplerde, lere kadar yükselen korkunç, Şın b katen yumuşak değildi. Bilâkis, kar- şılaştığı zorluklara cesaretle ve ba- sirelle göğüs geren ve ne olursa ol- sun, kervanı selâmetle hedefine ka- dar götürmeğe azmetmiş olan çetin tabiatli bir admadı. Güldost cevap verdi: — «Yolu kaybetmedim amıma, be halde bir ara bulunmamız ( muvafık olur, Karargâh daha! ma?» vr