r — ğ ize Buğra varya BUTT mgr me 15 Kânunusani 1038 AKŞAM INEMA İhtiyarlığından çok memnun bir artist: yonel Barrymore Küçük kız annesine: “Ihtiyar sinema yıldızı olur mu? Paris (Hususi muhabirimizden) — Hollivutun tanınmış eartistlerinden Lyonel Barrymore, Robert Taylor ile birlikte bir filim çevirmek Üzere g& çenlerde Londraya gelmişti. Oradan da Parise geldi, bir kaç gün Pariste kaldı. Son senelerde Amerikada çok şöhret kazanan bu yıldız meşbur John Barrymore'un kardeşidir. Bar- rymore silesi Amerikada çok meşhur- dur, Lyonel, John İle kız kardeşlerin- den mürekkebdir. Üçü de sahnede bü“ yük rağbet kazanmışlardır, Hollivut- ta, bulunduğum esnalarda Lyonelden, ziyade John meşhurdu. Sonralârı yâr vâş yavaş John düşmeğe, onun aksi olarak Lyonel rağbet kazanmağa başladı. Lyonel yaşlı olduğu için ciddi rol ler, baba rolleri filân yapar. Bu artist Parlsi pek iyi tanır, gençliğinde Pa- riste bir kaç sene resme Hollivutta vakit bulduğu zaman he- men fırçaya sarılır, bir şeyler yapar ve pek müstald olduğundan yaptığı resimler sinema âleminde pek takdir edilir, #fıldızı görmek üzere oteline gittim. Kendisi genç ve Rober Taylor gibi seksappelile meşhur olmadığından, bütün sanat kudretine rağmen gaze- teciler fazla başını ağrıtmamış ola- caklar ki beni hemen kabul etti, Ken- disine hüsnü kabulden dolayı teşek- kür edince şu cevabı verdi: — Çok şükür peşinde koşulacak çağı çoktan geçtim. Her ne kadar si- nema yıldızı diye aranıyorsam da kim- se beni rahatsız etmiyor. — Demek gençler çok iz'ac ediliyor- lar? — Ona şüphe mi ediyorsunuz. Ha- "Kiki hayatında — ihtiyarlara ne kadar bakılıyorsa sinemada de o kadar kıy- met veriliyor. Gençlere gelince, hiç bir şöhvetleri bile olmasa biraz güzel oldular mı herkes kendilerile alâka- dar olur. Meselâ zavallı Robert 'Tay- Tor... Zavallı diyorum, çünkü cidden acınacak bir hal... Biçare genç Avru- paya filim çevirmeğe geldi. Yalnız yatağında rahat edebildi. Diğer za- manlar bütün gözler üstünde... Otur- sa «oturdu. derler, ayağa kalksa ekalkta, gözünü kapasa «kapadı, açsa «açtın derler, Hulâsai kelâm, da- Yulun sesi uzaktan hoş gelir derler. Biz Yıldızların hayatımız da bura bin- zer. Detektif gibi Robert Taylorun pe- şinde koşan, onun her adımını, hattâ aldığı nefesi sayan bir genç ona im- renir, onun yerinde olmağı arzu eder, fakat hiç düşünmez ki o esnada o bi- çare yıldız da kendi yerinde olmağı temenni eder, Biz ihtiyarlar ise çok şükür bu kadar coşkun tezahürattan Azadeyiz. Küçük kızın hayreti! Bir gün sokakta gidiyorum, bir kü- çük kız annesi ile gidiyor, Annesi be- ni tanıyor, çocuğa gösteriyor. Çocuk: «Anne, diyor, ihtiyar sinema yıldızı olur mu? Bu adam ihtiyar!» Çocuğun bu mütaleasına gülmekten kendimi alamıyorum. Annesi sus diyor. Çocuk susmuyor. Gene «anne, diyor, ihtiyar- hk ayıp mı? Büyük babam da ihtiyar değil mi?» Annesi daha fazla sıkılıyor. İşi şakaya dökerek, çocuğum «ihti- yarlık maskaralıktırı diyerek, yolu- ma devam ediyorum, İhtiyarlık dedim de aklıma Sara Bemar geldi. Amerikaya turne yap- mağa gelmişti. Sahnede bir genç kız rolü yapıyordu. Bu ihtiyer kadının gençlik rolü yapmasını çekemiyen bazı haylaz gençler kendisini çürük yumurtaya tutmuşlardı. hattâ büyük Bara bundan pek münfell olarak Ame- rikalılar için «beyinsiz millet» tabiri- ni kullanmıştı. Amerika yeni dünya Bu adam ihtiyar!,, dedi Lyonel Barrymore lık hiç geçmez. — Böyle diyorsunuz ama bilâkis Amerikada yaşını almış kadınlar Av- rupadan fazla geçer diyorlar, buna ne dersiniz? — Ne diyeceğim, Amerika garibeler memleketi derim, Cokond'un tebessümünün esrarı — Eskiden Pariste bir kaç sene re- sim tahsil etmişsiniz? — Evet, bir zamanlar ressam olma- ğı düşündüm. Romada ve Pariste bir kaç sene yaşadım, resme çalıştım. İşim gücüm her gün müzeleri gezmek, gü- zel eserleri etüdye etmekti. Bir kaç defalar meşhur Cokondoyu kopye et- mek istedim. Muallimim bunun İm- kânsız bir şey olduğunu ve Leonar de Vinçi'denberi bu meşhur eseri en bü- yük ressamların bile kopye etmeğe muvaffak olamadıklarını söyledi. Bu meşhur eseri muhakkak surette kopye edeceğimi söyledim ve işe başladım. Bir çok defalar tekrarlamak suretile | nihayet Coköndoya tıpkı tapkısına benziyen bir kopye vüvude getirdim. Mağrur ve müftehir mualjimime gö- türdüm. Şöyle bir baktı: «Zavallı dos- tum, dedi, sana ben Cokordonun çiz- | gilerini benzelemezsin demedim. Onun ; tebessülmündeki O sihri tersim ede- | mezsin dedim.» ! Fena halde müteessir oldum. | — Peki ama metr bu sihir nedir? | Bunu da insan eli yapmamış mı? — İşte bu füsunkâr tebessümü yak | nız bir insanın eli yapabildiğinden | dolayı bu tablonun şöhreti dünyayı | tutmuştur... cevabını verdi, tesmiye edilir, orada eskilik, #htiyar- | | | Greta Garbonun esrarı — Cökondun esrarı da bugün «ilâ- his tesmiye edilen Greta Garbonun esrarengiz cazibesine benziyor dese- nize? Tam karşılığını buldunuz. Gre- ta Garbonun esrarı Cokondonun es- ranra teşbih edilebilir. Gretanın üs- tünde herkes bir esrar arar, hattâ ba- na bir çok defalar gazeteciler blihassa Greta hakkında malümat almak fze- re gelmişlerdir. Ben yıldızla yakinen temasta olduğum için duygularımı sorarlar, verdiğim cevaplardan “fena, | kadında sairleri | hattâ onlardan dahı sade daha se- halde ümidsizliğe kapılırlar, öyle dö- nerler. Onlar beklerler ki ben Gretaya dair hiç beklemedikleri bir şeyi söy- Miyeyim, sihrinden, füsunkârlığından esrarengiz cazibesinden bahsedeyim ve Âlemin üstüne yaptığı tesirin nere- den geldiğini, nasıl bir esrar, bir kuv- vet ölduğunu onlara İfşa edeyim! Kendimin halledemediğim bir şeyi nasıl olur da gazetecilere anlatırım? Yalan mi uydurayım? Greta Garbodan behsolunduğu 2a- man hakkında düşüncelerimi samimi- ce söylerim. Bu kadın da diğerleri gi- bi bir kadındır. Hattâ her şeyi diğer bir çok kadınlardan daha sadedir. Gretanın üstünde nazarı dikkatimi celbeden bir hal varsa oda çok ağır balli olmasıdır. Her hareketi hesablı ve düşüncelidir. Pek zeki olan bu yıl- dız çok düşünür fakat bütün fikrin- den geçenleri meydana vurmaz, için- de saklar. Gözleri bütün ağır ve ha- Teketsizliğine rağmen çok manidar- dır. Benim Gretanın üstünde buldu- gum fazlalıklar bundan ibarettir. Yoksa yukarıda da dediğim gibi bu Ribi bir kadın ve mimidir. Kendisile beraber birçok filimlerde oynadım, arkadaşlığı pek tatlıdır, sa- kin sakin çalışırız. Greta İsveçli ola- rak kalmıştır. Kendi âdetlerini ken- di yemeklerini sever. Sabahleyin ba- hık yemeği unutmaz, Pek az kişilerle ta nışır. Fakat bir kere dost oldu mu ha- kiki olur. Greta sair Amerikalı kadın- lar gibi binbir işi birden yapmağa özen. mez, hattâ onların o kadar şeyi bir ara- da yapmalarına şaşar, Kendisi ağır ve az çalışır, fakat te- miz çalışır, hiç bir rol yoktür ki, bu yıldızı istemiyerek yapsın. Hepsini canı gönülden temsil eder. Gretaya öyle roller yaptırmışlardir ki, başkaları ol- sa o rolü oynamamak için isyan eder- lerdi. Çalışmak cihetinde çok makul. dür, Yalnız telâşa gelemez. Amerika- lar malüm, hepsi telişçıdir, fakat Garbonun ahlâkını” bildikleri için 0- nunla çalıştıkları zaman suyuna gi- derler. Loyanel Barrymore ile mülâkatımın ikinci kısmını gelecek mektubumda bildireceğim. — B. Ot tsi de Sahife 9 Izmir mektupları İnciraltı plâjı ve Ağamem. nun ılıcası tamir edilecek Jacak işler, bu paranın sarfile vücude getirilecektir. Ayrıca İnciraltı plâji nın ve Ağamemnun tıcasinin İmarı, modem birer hale getirilmesi için vilâ- yetçe bir istikraş akdi mevzuu bahis- tir. İstikraz için 17 ikinci kânünda toplanacak vilâyet umumi meclisine vilâyet tarafından teklifte bulunula- caktır. Umumi meclis, istikraz akdini tasvip ederse para, Belediyeler ban- 'kasından veya diğer bir mali müesse- seden alınacaklır. İnciraltı plâjı, İzmirin çok yakının- da çok güzel ve temiz bir plâjdır. Bu- banyolar inşa ettirilecektir. Ağamem- nun ilıcası, İnciraltı plâna çok ya- kındır. Yuca sularının demir borular içinde muntazam tesisatla plâja akı- tılması ve orada banyolar, otel ve gar zinolar yapılması düşünülüyor. Müte- rada eğlence yerleri, otel ve gazinolar, | Izmir vilâyeti bu iş i istikraz yapmağı düşün e hassısların tedkiklerine göre kaplıca suları, demir borularda nakledildiği takdirde radyo aktivitesini kaybet- mektedir. Yalnız Ağamemnun ilce su- Bursa (Akşam) — Geçenki bü- yük ve şiddetli kar fırtınası esnasın- da, Uludağdan Bursaya inmek üzere manın, yolda fırtınaya tutularak kaybolduğu anlaşılmıştı. Süleyman, kayakevinden ayrıldık- tan sonra, Olelgözü sığınağına gir miş ve yolda kırıldığı anlaşılan ke- yaklarını, herkesi kolayca bulamıya- cağı bir yere saklamıştır. Yapılan araştırmalar sonunda, kı- rık kayaklarından başka hiç bir ese- re tesadüf edilmediğinden, biçare ev bekçisinin, yolda yaya giderken fırtınaya tutulduğu, ya soğuktan do- nup bir köşede kaldığı, yahut ta, pek zayıf bir ihtimal olmakla bera- ber vahşi hayvanlara yem olduğu, tahmin ediliyordu. Son günlerde esen devamlı lodos rüzgârı Üzerine karlar, her tarafla erimeğe başladığı ve bu müddet için- de Uludağa muhtelif kayakçı grup- ları çıktığı halde, Süleymandan ge- ne haber alınmayışı, alâkadarları merak, endişe ve üzüntü içinde bıra- kıyordu. Uludağda karlar ortasında dola- şan binlerce insan, hiçbir zaman vahşi hayvanlara raslamamışlı. Esa- sen Süleyman böyle bir faclaya kur- ban gitse, mutlaka bir ize, esere Tras- lanacaktı. Tam, ümitlerin kesildiği bir sırs- da, bekçinin cesedi bulundu, Hem de şehre yakın tepelerin birisinde: Zey- niler mevkiine iki kilometre uzak biyerde, imi Avam yola çıkan kayakevi « bekçisi Süley- | n bir çin üyor va tasından tedkikat yaptırmaktadır. Su azalmıştır. Kynağın tıkanmış ol- ması muhtemeldir, Suyun artması te- min edilemiyecek olursa yalnız İncir- altı plâjında modem tesisat yapılacak ve orası ıslah edilecektir. Çeşme kap- hes suları da vilâyetçe tedkik ettir. mektedir. vilâyet bütçesinde Dikili - Ayvalık yolunun 1938 senesinde ikmali için tahsisat ayrılınışlır. Bu yol, Ayvalık mıntakasını, Baltkesir vilâyetini en kestirme yoldar İzmire bağlıyacaktır. İnşa edilecek bâşka yollar da vardır. İzmir bulaşıcı hastalıklar hastane- sindeki 20 yalaklı verem paviyonu ilâ» ve suretile elli yatağa çıkarılacaktır. Bülçede fuar işleri için 20,000 lira, es- ki İzmir hafriyatı için 1000, belediye- nin yaptıracağı çocuk hastanesi için 10,000 lira kabul edilmiştir. Viâyet dal- mi encümeninin bu teklifleri, meclis tarafından müzakere edilecektir, Uludağda son defaki kar fırtınasının bir kurbanı Kayakevi bekçisi Süleymanın cesedi Bursaya yakın bir tepede bulundu Tahmin edildiğine göre Süleyman, yaya olarak dağdan Bursaya doğru inerken, yolda çok şiddetli ve apan- sız çıkar fırtına üzerine en kestirme yolu hesaplamış; karayel rüzgârile karşı karşıya çarpışmamak için Ka- dıyaylası istikametinden Kaplıkaya civarına doğru yolunu değiştirmiştir. Fakat fırtıha, dayanmaz derece. de şiddetli olduğundan, yavaş yavaş donmağa başlamış ve bunu hisse çı lara tatbik ettiği, çorapla yürüyerek ısınma çaresine başvurmuştur. Bu tahmin, aykkaplarının, bulunan ce- sedden ayrı bir yerde görülmesinden kuvvet, bulmaktadır. Fakat, zavallı bekçinin bütün ted- birler ve uğraşmaları; amansız ti- pinin hücumu karşısmda neticesiz kalmış ve Süleyman yüzükoyun yere kapanarak karlar içinde son nefesi- ni vermiştir. Su yolu tamircileri tarafından keşfedilen cesed, işten haberdar edi- len jandarmamizın yardımı ile şehre nakledilmiştir. Karaman belediyesinin çok Karaman (Akşam) — Herkes bah- çe ve tarlalarındaki ağaçları hastalık- tan korumak için ilâçlamaya mecbur tutulmuştur. Büradaki ağaçlardaki hastalık ökse otu hastalığıdır. Beledi- yenin emrine uyup ta bir ay içinde ağaçların bu hastalıktan kurtaramı- yanlar belediye zabıtası memunurları ös sav dari Starafından cezalandırılacaklır, * “