Fransızların hava tehlikesine karşı korunma tedbirleri Kara, deniz ve hava kuvvetleri umum kumandanlığı ihdas ediliyor Fransızlar sivil halkın hava hü- cumlarına karşı korunmasi için Fran- sada şimdiye kadar alınan tedbirleri tenkid ediyorlar. 1935 de neşrolunan kanunla 1936 da çıkan talimatname- nin 'münderecat itibarile gayet mü- kemmel olduğunu, fakat ameli bir fayda temin etmediğini söylüyorlar, Daha; 1932 senesinde doğrudansdoğ- rüya Başvekile tabi bir hava korun- ma umumi müfettişliği ihdas olun- rpnşty. Bu müfettişlik Fransanın en mşhur askeri sayılan mareşal Peta- inin idaresi altında bulunuyordu. Fa- kat mareşal Petain büyük bir askeri otorite sayıldığı ve bu iş için bütün gayretini sarfettiği halde ne sivil ida- renin neşrolunan kanun ve talimata körükörüne itaatini temin edebildi, ne de halka en basit tedbirleri tatbik ettirmeğe muvaffak oldu. Bu yüzden gerek mareşal Petainin emirleri, ge- Tökse o kanunun ve talimatnamenin. metinleri kâğıd üzerinde kalmaktan başka bir şeye yaramadı. Bir kaç sene evvel Parisde teşkil edilen «Hava müdafaası milli birliği» de muvaffakıyetsiziikten başka bir şey kaydedemedi. Bu komitenin reisi Doumergue, müdürü general Duchene idi. Doumergue vefat etti, Duchene ise © geri çekildi. komitenin neşrettiği sale artık çıkmıyor. Bu muYaffakı- yelsizliğin sebebi yalnız parasızlık- tan değil, ayni zamanda Fransız umumi efkârının hava müdafaası iş- lerine gösterdiği alâkasızlıktır. Bu belden müteessir olanlar diyor ki: «Hava müdafaasına karşı korun- mak için alınan tedbirler hususunda fazla bedbinliğe kapılmağa lüzum olmamakla beraber, Fransiz hayatı- Bn âsab merkezi olan Parisin hava hücunilarına karşı en güzel ve en kıymetli bir hedef teşkil ettiği düşü- nülerek o hücumlara karşı yardımı esirgememek lâzım gelir.» Bir taraftan 'bu düşüricelerden do- | Jayı hava tehlikesine karşı korunma” | ile alâkadar olanlar endişeye düşer- ken diğer taraftan bu işe add fiili ted- birlerin Harbiye ve Hava nezaretleri arasında henüz takarrur etmemiş ol- ması da o endişeleri arttırmaktadır. Bu iki nezaret arasındaki münakaşa- ların bitip tükenmeden devam etmeşi yüzünden Fransız şehirlerinin zararlı çıkacağı ileri sürülmektedir. Fransada sivil idareye ayrılan kö- runma vazifelerinin. en mühimleri şehirlerin karanlığa boğulmasi ve gizleme” tedbirlerine (başvurulması gibi şeylerdir, Halbuki düşman tây- yârelerinin İlerilemesini güçleştiren karanlığın prüssüz bir surette temin edilniesi için iyi işleyen” bir tehlike ihbar sistemi ve muntazam çalışan istihbarat teşkilâtı lâzımdır. Yapıla- cak daha bir çok işler olmakla bera- ber, bu hususta lâzım olan tertibatın büyük bir kısmı alınmıştır. Diğer giz leme işleri de âzam! maddi fedakür- hıkları ve meharetleri istilzam ediyor. Bu vaziyet karşısında Fransızlar, Almanların bir kaç ay zarfında mu- Azzam korunma işleri başarmağa mu- vaffak olduklarını kaydederek Fran- sada bugün pasif bir hava korunması bile mevcut olmayışma teessüf edi- yorlar, *. Bir memleketin müdafaası ve hava tehlikeğine karşı korunması için icab eden tedbirlerin alınmasında Fran- sada “güçlüklere tesadüf edildikçe bunların kara ve hava kutvetlerinin bir kumanda altında bulunmamasından , ileri geldiği iddia olunuyor... Al manyada mareşal Biomberg bütün Alman hava, kara ve deniz kuvvetle- rinin kumandanıdır. İhtimal ki İn- gilterenin genç ve faal Harbiye Nazırı “şayan görülsün ve ayni zamanda da Belisha bunu İngilterede de tatbik edecektir. Fransızların askeri mec Alman tayyarecileri sadakat yemini ediyorlar muası olan Revue Militaire Generale» | de çıkan bir makaleye bakılacak olur- 8a ayni fikir Fransada da yer tutmağa başlamıştır, O makalede deniliyor ki: «Bir başkumandanın memleketin bü- Hava başkumadanlığı pek âlâ bili- yor ki, hava kuvvetlerile tehlikesine karşı korunmanın tevhidi bir elden idare sayesinde mümkün olabilir. Çün- kü, kara, hava ve deniz kuvvetleri tün müdafaa kuvvetlerine kumanda | arasında taksim edildiği için dağınık edebilmesi için sulh zamanında her | üç kuvvet hakkında kâfi derecede ma- lümatı olması sayesinde kabildir, de- niliyor. Bu iddiada biraz hakikat mev- cud olduğunu Kabul edelim. Onun için umumi başkumandanlığın âşağı- daki stratejik prensibe uygun oldu- ğu kadar tatbik edilebileceğini kabul edelim! Harp meydanlarının birleşik- liği veyahut birbirile irtibatı ve veri- len emirlerin birleşikliği ve yahut bir- birlerile irtibatı birleşik bir kumanda- yı istilzam eder.» Bir kumandanın, bu hududlar dahi- İlinde deniz harbi usulünün teferrüa- tını bilmesine lüzum yoktur. Buna mukabil diğer iki müdafaa kuyvetle- rini bilmesi icap eder. Esasen bugün her kumandanın gerek kara, gerekse hava kuvvetleri Hakkında bilgisi” ol- mâk gerektir. Çünkü birinin harp tek- niği diğerinin harp tarzla tesir ya- Ortada merzüu'bahis oldi, yeni biri şey meydana getirmek değildir. Gö- Tülecek vazife mahdud bir vazifedir. Hava silâhının kuvvetle inkişaf etme- si karşısında başlıca teşkilâtımızı za- mana göre değiştirmekten başka ya- pılacak hir iş yoktur, Bulacağımız hal çaresi öyle vasati bir hal çaresi olma- hıdır ki, mevzuu bahis harbiye, hava ve bahriye nezaretleri tarafından kabule strateji'nin icaplarına uygün olsun. | Şimdi teklif edilen hal çaresi bu icap- | Jara muvafık görünüyor. Kara ordusu bu hal çaresini ka- “bul edecektir, çünkü umumi müdafaa kuvvetlerinin müsavi surette idâre edilmemesinden dolayı her sene artan tehlikeyi pekâlâ görmektedir. Bahriye İse yeknesak bir kumanda sayesinde, sahil muhafazasının zayıf ve deniz tayyarelerinin eksik olması kaygusun- dan kurtulmuş olacaktır. Havada ol- duğu kadar karada ve denizde de harp faaliyeti göstermeğe mecbur olan hâva kuvvetleri ise her üç tarafın sö- zünü dinlemekten kurtularak yalnız bir tarafın emrile hareket etmek sa- yesinde büyük bir yükün m kalkmış olacaktır. bir halde bulunan bütün hava kuy- vetlerini ve hava Hücumlarını defe mahsus bütün silâhları hükümetin «yardımına muhtaç olmaksızın her za- man emrine amade bulundurabilecek yegâne makam, umumi başkumandan olabilir, Şimdiki teşkilâttan teklif edilen ye- ni teşkilâta kolayca geçmek mümkün- dür. Kara ordusunun bugünkü * baş- kumandanlık teşkilâtı, bütün müda- faa kuvvetlerinin umumi başkuman- danlığı tahviline çok müsaittir, Umumi başkumadanlık teşkil edilirse 1933 de İhdas olunan müstakil hava kuvvet- leri teşkilâtı tamamlanmış olur. Yok- sa bu teşkilât da natamam olârak ka- Jacaktır. Umumi başkumazdanlık ihdas edil- dikten sonrâ gerek harp sahasının, gerekse ana vatanın hava hücümları- na karşı korunması İçin alınacak teğ- i birlerin meydana çıkardığı müşkül izifenin halli de kolaylaşmış olacaktır, Bundan başka gene umumi başku- manlık teşkilâtı vücude geldikten son- ra Fransanın milli müdafaa nezareti de nihayet artık bir canlılık eseri gös- termeğe başlıyabilecektir, Her nezarette erkânı haribye reis- leri ipka edilmelidir. Ondan sonra sulh- te baş teknik müşavir ve harpte umu- mİ başkumandan vazifesini görecek olan bir umumi müfettişi bugünkü Harbiye nazırının mevkii gibi bir mev- kle getirmek kâfidir, Tabii bu yapıl. makla beraber, teşri haklar ve hükü- metin mesuliyeti gene muhafaza olü- nacaktır.» Görülüyor ki, Fraüsa, bugüne kadar ihmal ettiği bir takım askeri teşkilâtı vazifelerini tamamlamakta ve orduğu- nun idaresini Alman ordusunun ida- resine uygun bir hale getirmek için bugünlerde kati tedbirler almak üze- re bulunuyor. — 4.C.D. Yurddaş! Gelirinden en az yüzde beşini arttır. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu aa&yoda muhim bir onferans (Kuvvetli, kudretli Devlet, çok çalışan .çok kazanan, çok artıran Millete dayanır Gerek hususi sanyiin, gerek Devlet endüstrisinin menbaı Milletin geliri, milletin tasârrufudur İstanbul Ticaret ve Sanayi odası B. Cevad Düzenli, Ta- sarruf haftası münasebetile dün ak- şam radyoda bir konferans vermi tir. Konferansı aşağıda neşrediyoruz: Sevgili yurddaşlar, Cumhuriyetin eko- nomi sahasındaki en yüksek eserlerinden biri memlekette, gerek devlet teşekkülle- Tİ, gerek hususi teşebbüsler delâletile ku- rulmasını temin ettiği endüstridir. Endüstri, Kemalist rejiminden . evvel, drusu bir hala sanılmakla idi, Ekonomi sahasında en yüksek dereceye varmış milletlerin ik- tisadçıları, beşeriyetin muayyen bir dev- resindeki iktisadi ve içtimai haritasını ebedi zannediyorlardı, veya bunu böyle göstermeyi kendi muhitlerinin menfaat- lerine uygun buluyorlardı. * Garp iktisnd ülemasına göre dünya ikiye ayrılıyordu: Bazı memleketler mün- hasiran zirrat ile, bazıları da: sanayi ile uğraşırlar ise milletler arasında iş bö- İümü temin edilir ve bu da beşeriyetin refah yolunda ilerlemesini temin eder-id- dlasında bulunuyorlardı. Evet, garbin yüksek. sanayi: memleket- leri için “bu çok menfaate uygun bir gö- rüş idi. Yalnız iptidat madde yetiştiren, fâkir. memleketlerin, çok zengin sanayici memleketlerin oesiri kalmaları, bu - geri memleketlerin sermayedar Avrupa tara- fından devamlı, ilelebet istismar, garbin #ervetinin ilânihaye artmasını mucip olâ- cak ve bu tabil garbin işine gelecek idi. İlmin, bilhassa içtimai ilimlerin, do- Burdukları muhitin şartlarına az çok, hattâ çok uymaları tabildir. İşte garp ekonomi ilmi de- garp menfaat şartları- nın az çok mahsulü idi. Bunun böyle olması kendileri için tabil ve makul idi, Ancak “bizim bunu synen kabul etmemiz en hafif tabiri ile safdil- Uk hdi, İktisad ilminin ilk ışıklarını garptan alan #ikir ve devlet âdamlarımız, bu ilmin bazı kısımlarının bir muhit ve bir tarih devresi . mahsulü olduğunu anlamıysrak, ileri sürdüğü prensiplerin mutlak ve ebe- di hakiknileri İade ettiğini zannetmişr ler, iktisadi - empe: en müessir vasıtalarından biri olan bu düstürlara, bu telkinlere kapılmışlardır. Büyük devletlerin, alacaklıya borçlu- nun hayatıma bile tasarruf hakkı veren eski Roma düstürunu tatbik ederek, mil- letimizi her türlü ilerleme imânından mahrum eden -siyasetlerini anlamıyarak, “tptidal” bir iktisad hayatına mahkümiye- timizi, ilmi telâkkilere uygun görmek ha- tasıma düşmüşlerdir. Büyük bir değişme Atatürk memleketi yalnız maddi ve ma- nevi harabiden değil, fakat ayni saman- Ar bu yanlış görüşlerin tazyiklerinden de kurtarmıştır. Kemalizmin millete çok par- lak bir yarın hazırlıyan m iy La eseri: Kafalarımızı değiştirmiş olması Bu “değişmenin ekonomi nenni en büyük tezahürü: Endüstriye olan ih- tiydetmzı, endüstriye olan İstidadımızı anlamak olmuştür. Kemalizmin yarattığı objekti! kafalar, medeniyet dünyasında ön safta olan mil- Jetlerin yalnız ziraat değil, fakat sanayi- dede ilerlemek mecburiyetinde oldukla- rını anlamışlardır. Sanayi memleketlerine iptidal madde yetiştirmek Ile “iktifa eden yerler 'anesk müstenileke olmıya mahküm ve lâyiktir- Jar. Biz bunu anladık, kavradık ve sa- nayi yolündü kuvvetli ve seri adımlarla gerliyoruz. Biz artık, eski terbiye sisteminin re #ulü yalnız sağ elini kullanmasını bilip, #ol eli hiç bir işe Drapiyin gakat insan- af değiliz. İrisarika made “sahiadaki. enbüyük va- sifesi, tabiatin sinesinden bütün hazine- Jerini çıkarmak olduğunu anlıyan en Medebi, ön ileri BİF milletin çocuklarıyız. Her sahndr olduğu gibi sanayide de, ya- kın bir âtide, en ön safta yer alacağız. Bunun için * bizde ber şey vardır: Tablat hemen her sanat şubesinin malzemesini temin edici sen müsait çoğrafi şartları bize bahşetmiştir. “Türkte azim, sebat, tarihin en gayri müsait devrelerinde bile kâhrümanlık de- Tecesine kadar, yükselir. : Doğruluk, ça- lşkanlık en tabii vasıflarımızdır. Mede- niyet mefküremizin vicdanlarımızı ımt- tıı, en yüksek faziletlerimizin, seciyele- rimizin en parlak tezahiirlerine imkân veren Cumhuriyet devrinde Türkün azmi ber işl başarır. Her sahada olduğu gibi, endüstri sa- haşında da, birineilerden olmak için biz- de her şey vardır, ve bütün bunları bir güneş gibi aydınlatan Atatürkün dehâsi, . ve. bu dehâdan fışkıran ilhamlar vardır, Mühim bir unsur: Sermaye Fakat bütün *bu müsâlt şartlardan Azami. randıman almak için daha bir ün- sur ki o da: Bermayedir. sarufun, küpte saklama “tarzında değil, memlekete hayat ve bereket verisi me- deni tasarrufun mahsulüdür, Bir milletin ileriliği, zenginliği küpler- de uyuyan paraları ile değil, tesisata, nakil ve ürman işlerine ve bilhasın fab- rikalara yatırılmış paraların çokluğu ile Bir memleketin tasarruf kabiliyet ve Bizde sanayi biren iki membada; an sermayeler 28” 'akat hakikatte bir halkın tasârufundan, 1 çıkıyor. - Ferdler; husu- #i teşebbüsler tarafından kurulan sanayi müesseseleri her gün tenevvü elmekte, her'gün artmaktadır. Bu sahada Türkün ananevi ince zevkinin tezahürleri göğ- sümüzü kabartmaktadır. Zevk ve meharete teknik te ilâve edilince biz yakın bir âtlde en yüksek rakipleri- mize muhakkak yetişeceğiz; ve geçici bazi tereddütlerden sonru Türkiye ma» mulâtı sağlamlığın, güzelliğin timsali ola» caktır. Bu hususta her küçük ve büyük ima- lâthane sahibi Türk sanat âleminin dün“ ya karşisında bir mümessili olduğunu bilmeli, hileli ve kötü işin Türk işi olami- yacağını her gün daha fazla bir katiyet ile isbat etmelidir. Milli mal demek iyi mal demektir Mili mialmiz demek, iyi ve güzel mal demektir. . Bunu'bir an bile unutmamalı Yız. Esasen bunu unutmanın cezası çok gecikmez, müstehlik tarafından (verilir, Bu ceza iş sahibinin kârdan mahrumiyeti ve nihayet iflâsıdır. Fakat iflâs yalnız ferd için bir ceza olmakia kalmaz. cemi” yet için de bir sermaye, bir servet, DİR kuvvet ziyanı olur. Bugün ferd, eski Roma hukuku pren- siplerine göre, malını iyi veya fena kul- lanmak, hattâ imha etmek hakkını haiz değildir. Her ferd mal ve mülkü ile ce- miyete karşı mesuldür. Mülkiyet zama- nımizın teliikkilerine göre yalnız bir hak değil, fakat ayni zamanda ve bilhassa bir içtimai vazife mefhumudur. Bu telâkkiye uyarak milletin servetini muhafaza etmek ve arttırmak. şartile ça- lışmak, ve çıkaracağımız her malın mil- letimizin: - dürüstlüğünü, kabiliyetini ve gerefini gösterecek mahiyette olmasına dikkat etmek, kendi sermayeleri fle sana- Yi hayatına atılanlar için en esaslı vazi- fedir, Hususi sanayi de bir cemiyet, bir mem- leket işi olduğu içindir ki devlet bu sas hada hiç bir teşvik ve himayey!i, hattâ ii gerek kendi. varldatından, getek müstehs - likin kesesinden hiç bir fedakârlığı diriğ etmemektedir. Hususi sanayi, memleket bakımından, cemiyet bakımından, ehermiyet, kıymet ye vazife . Mibarile. denlet, sansyinden farklı değildir. Hususi dünür diz eyl gizeiği plân” dahilinde, milletin menfaatlerine en ty- Bun şekilde işlemeli, çalışmalıdır. En iyi tarzda gölişmalıyız. İyi veya fena çalışmak -serbestisi bizde gnnaz. Heoimiz onay. en: caninanik tarzda çalışmalıyız, çalışmaya mecburuz. Bu prensipe riayet etmiyenler memlekete. karşı vazifelerini yapmamış olurlar, Dev- let, ferdlerin, hususi. teşekküllerin başa Tamıyacağı işleri bütçeden tahsisat ayi- Tarak kurmaktadır. — Yeni fabrikalar Devlet. endüstri için. beş yıllık bir pro: rim hazırlamıştır. Bu program icsbi ola” rak ye eskilerine ilâveten bir çok yeni fabrikalar.daha kurulmuş ve kurulmakta bulunmuştur. Bunlar başlıca: Dokuma endüstrisine . dahil: pamuklu, kendir fabrikaları.) Maden endüstrisine mikok, ve müştakkalı, bakır, kükürt tesi” satı) Sellülez - endüstrisinden: (Sellülor, kâs” gid, ve' suni: ipek fabrikaları.) Seramik endi den: - (Şişe, porselen fabrikaları. Kimya endi mi: JİZaç yağı, kilo, sud kostik, re istihsalâtı.) (Yünlü, cam, Bunlardan » birçoğu Kutulmuş ve. bir - kısmı da - kurulmakta, bulunmuş olup. bi suretle ik beş yılık plân ikmal edilmek üzeredir. Gülyağı, şeker, çeltik -sanayit de aynca faaliyete geçirilmiş. sanayi "şubelerinden- dir, Bü fabrikalarla, memiöketin muhtelif yerlerindö yeni iş salaları Çemin edilmiş, bir çok köşelerinde yeni -sörvet, refah . ve medeniyet ocakları . tesis edilmiştir. Bu muazzam eser nihayet gen# halkin eme- gine, halkın gervetine; Balkır, gelirine da* yanmaktadır. Devlet Bütçesinden tahsisat ayırmak, ayırabilmek ancak * milletin resim ve ver- gi tariki gelirinin bir kısmını muayyen bir kanaldan “akıtmak demektir. Millet- te gelir olmaz ise, millette gelir artmas ise devlet te irattan mahrum Olur. Demek ki: Gerek hususi sanaylin, ge- rek - devlet endüstirisnin memba, membal milletin geliri, milletin tasarru- fudur. Kuvvetli, kudretli devlet çok Çe” Yışan, çok emer ve arttıran bir millete Sanayi bol sermaye İle olru. Bu sermâ” yeyi temin hepimizin borcumuz ve ayni zamanda hem ferd, hem camia olarak menfaatimizdir. ç Türk, hayatta tevekkülün, imanım kuv* vet «memba olduğu devirlerde harika- 1 yaratmiş, birer ebedi dun gfbi sems” da yükselen minarelerile yaşadığı ülke“ lerin ufuklarını tezyin etmiştir. Maddi kuvvetin, iktisadi kudretin eheni” miyötinin arttığı bu devirde de milleti miz memleketi binlerle fabrika bacalar” le süsliyecek, bu bacalardan göklere selen “dumanlar Türkün yaratıcı kabiliye? tinin ifadesi olacaktır, dahil; (Demir, Sö“. al # « !