On senede iki büyük harp Japonya- nın kuvvelini ve askerlik kabiliyetini arttırdı. İlk muharebe (1894 -:1895) de oldu, İ Simonoseki muahedesile Kore yarım adası Çin idaresinden çıkarıldı. İkinci muharebede Japonya ilk deniz zaferini kazandı. Porsmut mua- hedesile Rusyayı Mançüriden çıkardı. Eski bir hayvan Tarihten evvelki devirlerde yaşa- mış olan hayvanlardan şayanı dikkat olan bir cinsi de Triceratopsdur. Bu hayvanın kafa iskeleti Iki metre uzun- luğundadır. Üç boynuzü vârdır: İkisi alnında, biri burnunda. Bu kafa iskeletine göre bu hayva- nın boyunun çok büyük olduğu mu- hakkaktır. Bir iki bin kilo ağırlığında bir hayvan olduğu tahmin ediliyor. İnsanın bu hayvanı görse ödü pat- lar diyeceksiniz ama, bu hayvan mev- cudken yeryüzünde insan yoktu. dört köşe var. İlk 64 rakamlarile bu dört köşeyi öyle doldurunuz ki ulki, şakuli ve diâgonal siralar cemedildiği zaman 260 çıksın. 16 li küçük dört kö- Şeler de ayni suretle cemedilirse 130 çıkar. zun uzun fail ile mefulü misal- lerle çotuklara anlattı, sonra bi- rini kaldırdı ve sordu; — Hırsız yakalandı dersem, bu cümlede fail nerededir?., — Tevkifhanededir... ğun saat 11 dir diyeceksiniz. e — | | l | | 1914 - 1918 de Kiao.Çeuyu, Karolin | adalarını ele geçirdi. | 1931 - 1933 de, genç Çin cumhuri- yetinin elinden Mançukouyu, ondan sonra Jeholu aldı. 1932 de Şangaya hücum etti. İki senedenberi de harp ilân etmeden Çinle harp ediyor, Çin de var kuvvetile dayanıyor. Maroken ve lüks deri ticarethanesi ortaklarından Jan pazar günü Lon- sanda at yarışlarına gitti. Hava güzeldi. Bir hafta çalıştıktan sonra hiç bir şey düşünmeden hava almak çok iyi oluyordu. Bir aralık kaşları çatıldı, keyfi kaç- tı. Biraz ötede ticarethanenin kasar darını görmüştü... Koca bir ticaretha- nenin hesaplarını elinde tutan Jak, Roçild kadar sık giyinmişti. Jan yak- laştı. Jak bahsimüşterek gişesinden bilet alıyordu. Bu sırada yanına biri geldi, sordu: — Nasıl şansın iyi mi?.. — Fena, kasadaki açık büyüdül.. Vay hırsız vay!.. Cürmünü de iti- raf ediyordu. Bu sırada gişenin önü kalabalıklaştı, bir itişip kakışma ol- dü, Jan, Jakı gözden kaybetti, fakat aldığı biletin 8 numara olduğunu gör- müştü. 8 numaralı hayvan kazanınca Janın içi biraz rahat etti: «Neyse ka- zandı!» diye söylendi. Proğrama bak- tı. Kazanan atın adı «Kaçalım» sahi- bi de Jaktı!.. Jan hemen bir otomobile atladı, or- tağının evine gitti: — Piyer, dedi, kasadar paramizi çalıyor.. Piyerin misafirleri vardı, keman, Saat kaç Ar birine aklında bir saat tutmasını söyleyiniz. (Me- selâ bu saat 8 öl sun) saatin üs- tünde de parma- ğını bir raka- mın üstüne koysun (burakamda 11 olsun.) Bundan sonra arkadaşınıza diyi- niz ki: Aklından tuttuğun saatten başlıyarak, saatleri say; ancak par- mağını koyduğunu rakamdan ve ter- sine doğru giderek.. Bu suretle arkadaşınız içinden (7) diye başlıyacak 11 i gösterecek, 9 di- yecek 10 u gösterecek, 10 diyecek 9 u gösterecek. Böyle on rakam gösterdikten son- ra 10 uncuda durdurunuz, yani 2 ye gelince... Siz derhal «aklından tuttu- Ça — nard aslı Ü almasını tavsiye etti. hür le Guide'in ablolarını çok iyi kopye ederdi. Bu kopyı meşhur Mig- ü Lüiye satın | Bir kaç zaman sonra tablonun kop- ye olduğu meydana çıktı. Ekspurden ziyade ressam olah Mig- nard omuz silkti: | — Bundan sonra daima Guide yap- sın, Boullongue yapmasın! dedi, (4 lında, meşhur Niniva kralı Buhtuna- İsanın doğumundan önce 6 n- sarın meşhur generali Holofern Asuri- lerle beraber musevi şehri Betuliyi ku- şattı. Bu şehirde Jüdit adında vatanse- ver, güzel bir dul kadın vardı. Şehri muhasaradan ve bilhassa Holofern- den kurtarmak çarelerini arıyordu. Giyindi, kuşandı, elmaslarını taktı, hizmetçisinin eline bir tulum şarap, bir çanak zeytinyağı ve pastalar ver- di, şehirden çıktı. Asuri askerlerine, şehirden kaçtığı- nıye bütün sırlarını generale bildire- ceğini söyledi. Holofern bu güzel kadına âşık oldu, onu yanında alakoydu. Bir gece büyük bir ziyafette Holo- fern sarhoş oldu, sızdı. Jüdit generalin büyük kılıcını aldı ve Holofernin kafa- sını kesti, bir tuluma koydu, hizmeğ- çisile beraber şehre döndü. Ertesi gün Betulililer, düşmanların sersemliğinden istifade ederek, onları mağlüb ettiler. piyano çalıyorlardı. Piyer soğukkan- lıkla: oBu meseleyi yarın görüşürüz dedi. Jan köpürdü: — Hayır, hemen şimdi... Son yarış- ta Jak 20.000 frank kazandı. Bu pa- raya derhal el koymalıyız. Ortağını kolundan tuttu, sokağa çıkardı, kasadarın evine gittiler... Bü- yük, mükellef bir apartımanda otu- ruyorlardı. Kapıcı: — Bay Jak pazar günleri gece ye- Lira 1 inciye 2 nciye üçüncüye: 3 lira, dördüncüye: 2 lira, beşinciye 1 lira. 10 kariimize: Birer şişe kolonya « | 10 karilmize: birer kıravat, 10 karli- mize: Birer çift çorap. 20 karlimize: Birer mendil, 25 kariimize: Muhtelif hediyeler verilecektir. A meğini de dışarıda yer, evde oturmaz, dedi, İki ortak yazıhanelerine gittiler, hesaplarına baktılar. Bankada 123.000 İrank mevcudları vardı. — Acaba sahiden var mı? Geceyi uykusuz geçirdiler. Ertesi sabah yazıhaneye gittiler. Jak gelin- ce Jan dedi ki: — Dün sizi yarışlarda gördüm. Hay- di bakalım bize hesap veriniz... — Emredersiniz. Ben çok kumar oynardım. Bu yüzden de nişanlımla evlenemiyordum. Kayınpederim ken- dime bir iş bulmazsam kızını vermi- yeceğini söylüyordu. Bunun üzerine oyuna yemin ettim, sizin yanınıza girdim. Amcam öldü. Bana bir hayli para ve bir de «Kaçalım» adlı bir ya- riş hayvanı miras bıraktı... — Peki, iyi ama, biraz evvel hesap- ları gözden geçirdim, 4,000 frank bir fazlalık var. — Geçen ay tediyesinde 21.000 frank noksandı. Bu parayı ben kasa- ya ödünç olarak koydum... İşler yolu- na girdi. Borç verdiğim parayı henüz geri almadım, bu fazlalık bundan ile- ri geliyor... İki ortak derin, rahat bir nefes al- dılar... Bulunuz Bir saattir ka- fa -patlatıyorum, bulamıyorum: Masamın ba- — Allol., Bir ses cevap verdi: — Allo, sen misin?.. — Evet benim... Siz kimsiniz? — Tanımadın mı yahu. — Hayır tanıyamadım. — Nasıl olur?.. Kız kardeşim, anne- nin kaynanasının kızıdır!.. 'Bu zatın kim olduğunu bulamıyo- Tum, ne olur siz düşününüz de bulu- nuz, bana da haber veriniz. Hediyelerimiz Teşrinisani bilmecemizi halledenlerden hediye kazananların listesi 16 kânuncey- yel perşembe sayıfamızda çıktı, bundan bin sene evvel Pel-Ping (Pe- kin) de kurulan rasafhanedir. O devirler Çinin en mamur, en can- hı devirleriydi. Büyük Çin seddinin kapı duvarla- rındaki oymalı tunç nakışlarla yapıl- mış olan âletler, eski Çin medeniyeti- hin şahidleridir. Marko Polo, Kinsayı keğfetliği za- man o diyara hayran olmuş ve bütün ömrünce o diyarı methetmişti. Bu resme dikkatli bakınız, çok dik- katli bakınız, gözlerinizi ayırmadan bakınız, kırpmadan bakınız! bu hay- yanlar ne tarafa doğru yürüyor?, Ne kadar dikkatli bakarsanız o ka- dar anlıyamazsınız! Bahçede — Gel oynıya- hım. — Vaktim yok, iki buçukta sine- maya gideceğim. —bDaha saat çi N on Iki, cd 7 — Evet ama vd a evvelâ eve gitmeliyim, ikiye kadar ağlamalıyım ki, hem şinemaya gite meme ahnem izin versin, hem de para..,