SİYASI İCMAL: Şanghaydaki imtiyazlı mıntaka da Japonların eline geçiyor Japon ordusu Nankin kapıları önü- ne gelmiştir. Şanghay ile payılaht ârasındaki son belde Ku-Yung da su- kut etmiştir. 300,000 mevcudlu Japon ordusu süratle Nankin üzerine yü- rüyor. Mavi nehrin ağzındaki Siw- chau ismindeki büyük adayı işgal eden Japon donanması hem nehrin ağzına hâkim olmuş, hem de ser- besçe Nankini nehirden sıkıştıracak | bir vaziyete gelmiştiri. Japon ordusu askeri harekâta de- vam ederken, Şanghaydaki | İngilis- Zerle Amerikalılara aid beynelmilel mıntaka üle idaresi ayrı olan Fransız imtiyazlı mıntakasını tamamile nü- fuz ve hâkimiyeti altına almaktadır. Bütün gümrük daireleri, posta ve tel- graf ve Çin hükümetine aid diğer mü- esseseler Japon askeri idaresi tarafın- dan zapledilmiştir. Ecnebi mıntaka- | lara Japonlar askeri sansür vazetmiş- | lerdir. Şanghayın etrafında harp cereyan ederken Japon askerlerinin, kamyon- | larının, tayyarelerinin ecnebi mınta- Kaları arazisine ve havasına girmeleri Gil eri i “Mahracanın kızı pehlivana varıyor! Londranın meşhur bir pehlivanı vardır; Gregori, Bu adam profesyo- neldir, at cambazlarında göreşir. Ya- kışıklı, güzel bir gençtir. Gregoriye, Saravak mahracasının kızı Bâbâ âşık oluyor, pehlivan da kı- zı seviyor, evlenmeğe karar veriyorlar. Bunu haber alan mahraca kızına şu telgrafı çekiyor: « O herife varırsan seni reddede- rim!» Bu duyulur duyulmaz gazeteciler pehlivanın etrafını sarıyorlar. O di- yor ki: — Filvaki birinci raundda yere yu- varlandım, fakat henüz iki omuzum yere gelmiş değildir; maç devam ede- çek. Sigaradan kurtulmak isteyenlere Günde üç dört paket sigüra içen, sigarayı sigaradan yakıp söndürme- yen öyle tiryakiler vardır ki: — Ah şu sigarayı bırakabilsek! derler. Sahiden de sigarayı bırakmak güç şeydir, içenler bilir. Amma son zamanlarda bir formül bulmuşlar: Sabahları 0,25 gram Ferro - nitrate d'argent ı 100 gram su ile karıştırıp ağzınızı bununla çalkalıyorsunuz, bu $uretle sigâradan tiksiniyorsunuz... Tecrübesi güç değil. Bektaşı sözü Bektaşinin biri atla sefere çıkmış, bir handa konaklamış, ertesi günü bir türlü atına binemiyormuş: l — Ya Ali! Diyip sıçramış, binememiş, — Ya Hasan! Diyip atlamış, binememiş. — Ya Ali, Ya Hasan, Ya Hüseyin... Diyip tekrar sıçramış, eğerle öbür tarafından yere yuvarlanınca: — Yahu demiş hep birden değil, teker teker yardıma geliniz!.. nâklar başka bir renge bürünürdü. Öl ilân edildi. Yüz sene evvel Kandil yâkma imtiyazı * İstanbulun yüz sene evvelki halini, hele gece manzarasını göz önüne getirirseniz ışıksız ve ölü bir şehirden başka birşey düşünemezsiniz. İşte İstanbul bu halde iken bazen evlere -tabil kodamanların evlerine- kandiller asılırdı. Bu kandiller dini gecelerde çoğaltılır ve şehir, yalılar, ko- « — Bir aralık bunun zararı görülmüş... Zarar şu: Küçük rütbeliler de bü- yük rütbeliler kadar konağını süslüyor. Bunun için rütbe ve mansıba göre kandil yakılmasına karar verildi ve kimlerin kaçar tane kandil yakabilece- ten sonra iki mıntakanın arasındaki Suço nehrine Japon römorkörlerinin ve gemilerinin girerek nehrin yukarı tarafındaki Çin arazisindeki Japon askeri kıtalarını arzak götürmeleri yasak edilmişti. Şimdi ise Japon askeri kuvvetleri ve kamyonları beynelmilel ve Fransız mıntakalarında hareket ediyorlar. Son zaferi tesid için Japon askeri kuv- vetleri beynelmilel mıntakada geçid resmi yaptılar. Bu esnada bir Çinli tarafından atılan b ba, Japon ku- mandanlığının lüzumu halinde bütün ecnebi mıntakalarda âsayişin muha- fazasını eline almak hakkını muha- jaza eylediğini, mıntakaların idarele- rine bildirmesine vesile olmuştur. Mintakalarda çıkan hadiselerde en zi- yade Amerikalılar dostane surette araya girmişlerdir. Çünkü Amerikâ Mükümeti, Amerikan efkârı umumi- yesinin kahir ekseriyetinin zoru üze- rine Japonyaya kârşı diğer . devlet- | lerle birlikte vaziyet almamağa kati karar vermiştir. Bu gidişle ecnebi mantakları “tamamile Japonların eli. ne geçecektir. Prenses Bâbâ gazetecileri kabul et- memiş, ancak kâtibi şu beyanatla bulunmuştur: — Bâbâ çok sıkılıyor. Babasından alacaği para ile, milyonerlere mah- sus bir idman salonu açacaktır, bu lüks salonda jimnastiğe meraklı mil- yonerler gelip idman yapacaklardı. Eğer mahraca Bâbâyı reddederse bu proje de suya düşecek. Bübâ babasile darılmak istemiyor, annesile muha- Gregori ise: — Künunuevvelde evleneceğiz! di- yor. Bugün ayın 6 sı, bakalım bu haf- ta ne haber gelecek? Geçen yılın filimleri Geçen yıl dünya stüdyolarında 953 filim çevrildi. Bunlardan 500 tanesi Amerikada, 222 tanesi İngilterede, 116 tanesi Fransada, 115 tanesi de Almanyada çevrilmiştir. , Görülüyor ya, henüz filimcilikte Amerikanın rekorunu kıramadılar. Süt kömürü Geçen gün Amerikada Şikago şeh- rinden hareket eden Dixice sürat ka- tarını çeken lokomotifin ocaklarında kömür yerine kurutulmuş Süt kalıp- ları yakılmıştır. Kömür yerine süt yakılmasındaki maksad Şikagodaki süt haftası münasebetile halka sütün enerji kuvvetini anlatmaktır, Karınca kudreti Bir natüralist bir gün bir karınca- nın bir çekirge ölüsünü sürüklediği- ni gördü. Bir karıncanın, bir de çekir- genin boyuna baktı, her ikisini de tarttı. Çekirke karıncadan 60 misli ağırdı. Bu nisbet 70 kiloluk bir insa- nın 4 ton ağırlık kaldırması demekti: Karıncanın yükünü tekerlekli araba- ya koyup ta çekmemesi kuvvetini bir kat daha arttırmaktadır. | kek cinsinin aşk i retmeğe kâfi gelir.i Erkekler kadınları elde etmek için yedi türlü plân kullanırlarmış Amerikanın ma- ruf mecmuaların- dan biri ismini ver- miyen kadın oku- yucularından biri- nin bir mektubu- nu neşretmiştir. Amerikanın en yük- sek mahafiline mensup o olduğu zannedilen bu ka dın erkeklerden na- sıl saklamak lâzım geldiğini şu suretle izaha ç yor: Güzel bir kadının hayatında ne ka- dar zorluklar çektiğini tasavvur ede- mezsiniz. Bir parça güzel olan bir ka- dın dajmi surette aldatılmak tehlike- si geçirir. Güzelliği kendisini heran müşkülâta maruz bırakabilecek bir tehlikedir. İster vazifesi başında, ister konser ve tiyatroda, isterse bir gezin- tide bulunsun, o nerede İse orası bir av sahası sayılır ve o sahada Don Juan'lar av peşinde koşmakla meşgul olurlar, Buna rağ'men o kadar endişeye düş- meğe lüzum yoktur. Birkaç acı tecrübe ve küçük, büyük bazı ruhi yaralar er- tbikatını bize öğ- ürkeklik esas İti- barile aşk işlerinde icad fikirleri nok- sandır. Bir kadıniş karşı karşıya gel- dikleri zaman kullandıkları taktik ek- | seriya aynidir. Bu eskiden de böyle idi, bugün de böyledir. Erkeklerin kadın- ları ele geçirmek istedikleri zaman kul- landıkları metodlar yedi kısma ayrıla- bilir, Bunları birer birer tedkik ede- lim: 1 numaralı plân: Bu usul biç bir şeyden haberi olmıyan kadını ilânı aşk tufanına maruz bırakmaktan ibaret- tir. Tatbikatta kullanılan vasıtalar iç çekme, yeminler ve vaidlerdir. Bunla- ra evlenme vaidi de dahildir. Evlenme- yi vadedenler, ekseriya ya iktisadi va- ziyetinlerinden veya başka bir bağlantı- dan dolayı evlenmeye muktedir olamı- yacak kimselerdir. Akıllı bir kadın böy- le bir kavalyeyi derhal başından defet- mekte geçikmemelidir. 2 numaralı plân: Bu usulün taraf- tarları güya ruhları anlaşılamıyan er- keklerdir. En ziyade &vli erkekler bu vas sıtaya müracaat ederler. Kendilerine merhamet edecek bir ruh aradıklarını söylerler. Dikkat ediniz, kadınlar! Böy- Je bir adamı hemen Kendi ailesinin mu- hitine geri gönderiniz, Izmirde yangın Üç dükkân tamamen yandı İzmir (Akşam) — İzmirin Arasta çarşısında bir yangın çıkmış, üç dük- kân tamamen yanmıştır. Yangının 8€- bebi dikkatsizliktir. Dikalsizlik neticesi yangına sebebiyet veren tornacı Ali ve Robeno adliyeye verilmişlerdir. İzmirin ahşap dükkânlarının müte- kâsif bir halde bulunduğu Arasta için- de çıkan yangın, çok tehlikeli olmuş- tur. İtfaiyenin gayret, fedakârlık ve modem vasıtaları olmasaydı bir anda çarşıda büyük bir adanın tamamen yanması tehlikesi vardı. Yangın, tornacı Ali ile Robenonun dükkânlarında tutkal kaynatmak için daima yaktıkları ateşten çıkmıştır, Yangın civardaki iki hasırcı dükkânı- nı tamamen, bir şekerci dükkânını da kısmen yakmıştır. Zarar, ziyan mikta- rı on beş bin lira raddesindedir. Dük- kânlardan yalnız biri sigortalı idi. Amerikanın yüksek mahafiline mensup bir kadın diyor ki: “Güzel bir kadının hayatında çektiği zor- lukları tasavvur edemezsiniz. Bu kadın daima bir av gibi telâkki edilir, birçok Don Juanlar arkasın- dan koşar. Fakat kadın bir parça akıllı ve dikkatli ise kendisini tehlikeden koruyabilir. Cünkü erkek- lerin baş vurduğu usuller daima aynıdır. ,, 3 numaralı plân: Bunlar kavalyeler- dir. Hediyelerle kadın gönlünü alma - ğa çalışırlar. Bu gibi erkekler tehlike- Mdirler, çünkü kadın ruhuna nüfuz et- mişlerdir. Böyleleri bilirler ki, bir yü- zükle, bir kürk manto ile kadınlara yak- laşmak, para teklif etmekten daha bü- yük bir tesir hasıl eder. Bu suretle ha- Teket eden erkek aşkını ve yahud aşki- le kasdettiği şeyi hediyelerile izhar eder. Daima hissiyatından bahis açar, fakat itiraflarda bulunmaz. Bununla beraber kadın tarafından bir mukabe- le bekler. 4 numaralı plân: Bunu kullananlar ruh arkadaşlarıdır. Bunlar yukarıki tipteki erkeklerden daha tehlikelidirler. Hedeflerine daha büyük bir sabırla yü- rürler ve hiç acele etmezler. Çünkü r bekledikleri vaktin bir gün yaklaşa- cağını bilirler, Evvelâ günah çıkaran papas rolünü oynarlar, kadınların gü- nahlarını itiraf etmelerini isterler. Bu itiraflar esnasında ağlıyan kadın göz- lerinden akan yaşların yakalarını ve gömleklerini kirletmesine karşı göz yu- marlar, Çünkü ağlarken dayanılan 0- muzlara bitişik olan iki erkek kolu deraguş için kadın: kolayca sarıverir. Bu gibi başlan çıkaranlara karşı ka- dınların alacakları vaziyet çok zordur, 5 numaralı plân: Bunlar filozoflar- dır. Başlıca silâhları sözle kandırmak ve bir sürü dumanlı fikirlerdir. Bu tip erkekler muhtelif sınıflara ayrılabilir. Bir kısmı kadına şu sözlerle yaklaşır; «Hayat o kadar kısadır ki, onun her anından istifade etmek lâzım gelir» Halbuki akıllı bir kadın bilir ki bahse- dilen o yegâne fırsat kendisi için bel ki herkesten zuhur edebilir. Bu tip erkeklerin ikinci kısmını da güze! fikirlileri teşkil ederler, Bunlar bir sürü felsefi fikirlerle doludur. En ziyade kullandıkları fikir eski ahlâk mefhumunun artık ortadan kalkmış olması ve bugün her kadının istediği İKTİSADİ MESELELER Ticaret birliklerine İ Piyasada ayni mal üzerine ihracat yapan tacirlerin kehdi âralarında bi- rer birlik kurmaları artık zaruri bir şekli almıştır. Bu zaruret nereden ileri geliyor? Bunu izah edelim: Son sene- lerde, Avrupa memleketlerinde hükü- metlerin dış ticaret işlerine müdaha- lesi yüzünden ticaret münasebetleri eski serbes şeklini kaybetmiştir. Meselâ: Almanya ile serbes bir suretle alış ve- riş yapmak mümkün değildir. Bir Al man firması, Türkiyeden mal alacağı zaman, fiatleri kontrol dairesinin mü- saadesini almağa mecburdur, Hasılı bu. gibi kayıdlar neticesinde ihracat ta- cirlerimiz tek alıcı ve tek fiat karşısın- da kalıyor, halbuki ticaret âleminde bir malın karşısına muhtelif alıcıların çıkması ve bu alıcılar arasında o mala artması lâzımdır. Bugünkü ticaret, bu nevi rekabet esaslarına dayanan bir saha olmaktan çıkmış, bir teşkilât ta- rafından tanzim edilmiş ve tek fiati olan ve taleblerini sistematik bir suret- te idare eden bir iş haline girmiştir. Halbuki ihracat tacirlerimiz, bir ma- U satarken yekdiğerine rakip bir vazi- yete girdikleri için icabında malın fi- atini de düşürmektedirler, Bir tek alı- .cının karşısına muhtelif satıcılar çık- “tiğı zaman, pek tabi olarak fk düşe gibi harekette ser bes bulunmasıdır. 6 numaralı plân; Bu usule mürâ caat edenler her türlü neticeden ve mesuliyetten ka- çanlardır. Bunlar daha başlangıçta kadına (okendin- den ne kadar hoş- Jandıklarını itiraf ederler, fakat bu itiraflarının sakın kadına kur yapılı» yormuş gibi telâkki olunmamasını, yok» sa bir felâket çıkabileceğini de ileri sü- rerler, Son kararı bu suretle kadına bırakırlar. İstersen bana yol ver, ister- sen beni kabul et, demek isterler. İlk konuşmaları takip eden haftalara da bu küstahlar taktiklerini hiç değiştir. memekle beraber, uzun mübaheseler esnasında şikârlarına gittikçe daha zi- yade yaklaşmağa çalışırlar. Kadının artık.tam onun kollarına atılacağı an- da bu küstahlar güya vicdan azabı duy- mağa başlarlar. Yumruklarını göğüsle- rine vurarak bir daha görünmemek t- LA . acıyarak kollarına atılır, İşte bu tip erkek muradına nail olmuştur, fakat her türlü mesuliyetten âridir. Çünkü son dakikaya kadar çekinmiştir. rettir. Bu suretle hareket edenler ka ba ve ahmak erkeklerdir. Bu gibi adam- ların çarçabuk elde ettikleri neticeler- den çıkan rezaletler mevzuu bahsedil- neden lüzum var ? künlüğü gibi hâdiselere meydan verilir. Yapılacak iş, ihracat işlerini teşkilât. Jandırmaktır. Nitekim bu fikir ilk defa olarak burada ileri atılmıyor. Bu fikri tahakkuk ettirmek için İktisad vekâle- tinde, «İhracatı teşkilâtlandırma bü-