AKŞAM 13 Eylül 1937 Sahife © Hayat yaratan adam! | Meğerse biz ölmüyormuşuz ve asla ölmiyecekmişiz... Bir ingiliz âlimi binlerce sene evvel ölmüş hayvanları diriltmiş. Hayat hiç bir vakit hiç bir suretle mahvolmazmış Âlimler çok sabırlı insanlardır. Hiç bir hareket onları fikirlerinden dön- düremez. Hele bir şeyi aramıya başla- dılar mı artık o şeyin mevcut olmadı. İı sarahate yakın bir şekilde anlaşılsa bile onlar aramaktan vazgeçmezler. Yüz binde yarım ihtimale çalışırlar. Ööz nuru dökerler, ömür tüketirler. “Mesela biz irisanlar ezeldenkeği öl: meğe devam ediyoruz. Fakat bu hâ- reketimiz âlimlerin şevkini kırmamış- tır. bir kısmı ölümü yeryüzünden tar- 'detmek, bir kısmı da ölmüş vüdutlere can vermek yolunda akıl sarfediyor- lar. Hattâ arasıra bunlardan bazıları gazete sütunlarına aksederek tecrübe- lerinde muvaffak olduklarını haber veriyor, muvakkat bir zaman için olsa bile ruhumuza su serpiyorlar. Geçen hafta gelen Fransız gazetele- rinden biri gene böyle sevinçli bir ha- ber getirdi. Maruf İngiliz âlimlerin- den Morley Martin bir çok tetkik ve tecrübelerden sonra nihayet hayat yaratmağa muvaffak olduğunu ilân etmiş. Binlerce sene evvel ölen hay- vancıkları dirlitmiş, büyütmüş, resim- lerini bile almış. Morley Martinin id- diası şimdiye kadar görüp işiltikleri- mizden büsbütün başkadır. Ölüm yok! Onun fikrine göre dünyada ölüm denen şey yoktur. Biz asla ölmüyoruz ve ölmiyeceğiz del Fakat bu fikirle hıristiyan ve Hind dinlerinin ruhun bekası ve yeniden cisme avdeti naza- riyelerini karıştırmamak lâzımdır. Morley Martin yeni bir din tesis et- mek niyetinde değildir. O sadece bir biyolojisttir ve iddiasını müspet tecrü- belerle isbat etmektedir. Gerçi bu tec- rübelerle henüz herkesin kolaylıkla anlıyabileceği bir mahiyet almamış 19 de onları yapan zata, yani B. Morley Martine canlı mahlük denilen «hari- külâde» nin sırlarını tevdi ediyormuş. Morley Martin muntazam bir tah- sil görmemiş, fakat kendi kendini ye- tiştirmiş bir âlimdir. Para kazanmak ihtiyacı onu genç yaştan itibaren bir takım teşebbüslere sevketmiş, bu ara- da eline geçen her kitabı okumuş, bil- hassa ilmin halledemediği meselelere karşı ruhunda şedid bir cazibe duy- muştur. Her ne kadar böyle bir tahsil dalma itiraz ve istiskallere sebep olursa da Selânik Fuarında Tü Ölmüş hayvanları (o canlandırdığını iddin eden İngiliz âlimi Morley Martin Morley parlak etüdler yapmağa mu- vaffak olmuş, bir takım keşiflerde bu- Tunmuştür. Kendisi bugün 90 kadar ihtira beratına sahiptir ve son za- manlarda bütün enerjisini hayatın sırlarını araştırmaya vakfetmiştir. Bir fenni tecrübe Bu hususta yaptığı en son fenni tec- rübe şudur: Morley Martin, elektrik fırınında 3000 derecei hararette ısıtıp, | içinde bulunması muhtemel hayat iz- lerini tamamile mahvettiği madeni bir muhitte ilk teşekkül safhalarını ikmal etmiş canlı bir mahlük vücude getirmiştir. Bu mahlük hurdebin al- tında görülebilmektedir. Morley Martin diyor ki: «— Bu hayvancığı ben yaratmadım. Ben adam imal etmek iddiasında olan bir doktor Prankştayn değilim. Bu- nunla beraber elde ettiğim hayvancık madeni muhitte kendi kendine de hu- sule gelmiş değildir. Hayatın - ruhun değil - insan vücu- dünden müstakil olduğunu farzede- Um. Ve gene farzedelim ki insan vü- cudü öldükten sonra dağılıyor ve «hayat» toprağa sinerek gizli bir şe- kilde orada kalıyor. İşte benim üzerinde tecrübe yaptı- ğım madeni muhit belki de yüz bin senedenberi hayatın gizli bulunduğu bir köşe idi ve hayvancığı buradaki ER EE hayat doğurmuştur. Ben bu hayatı meydana çıkarıyor ve onu bir vücüd- de uyandırıyorum.» İngiliz Alimi on senedenberi yaptığı tecrübelerin kendisini büsbütün ikna eden neticeler verdiğini ilâve etmiş- tir. Alimin mesai odasının duvarları yaptığı tecrübelere ait dokümanlar, büyültülmüş mikrobiyografik resim- lerle dolu imiş, — , Morley Martin tecrübesini niçin son derece küçük hayvanlar üzerinde yapmış olduğunu soran muharrire: — Son derece küçük bir şey üzerin- de doğru olanin son derece büyük ve orta derecede büyük için de doğru olacağını söylemiş ve: — Bunlara benziyen belki on bin tecrübe yaptım. İçlerinde muvaffak olamadıklarım pek nadirdir. Bazan bir kaç saniye, bir kaç dakika, bir kaç sa- atte mikroskop altında canlı hayvan- lar husule geliyordu. 3000 derecei ha- rarette elektrik fırınında kalmış bir kum tanesi veya tebeşir parçasında gizli duran hayat uyandı. Hayat hattâ ateşle bile mahvedile- mez. Zaman ve mekân gibi hayatın | da ne başlangıcı, ne de sonu vardır. hayatın vücude mahsus bir hal oldü- İ gu kabul edilmekle dehşetli bir hâta | işlenmiştir. Bunun doğrusu vücudün | hayata mahsus bir hal olduğudur.» | Âlimler ne diyorlar? | Bir çok âlimler Morley Martinin or- taya attığı fikir için; «Tecrübeleri has Tikulğde neticeler vermiş olabilir, bun- ları bilmiyoruz. Fakat dayandığı esas ilmin kabul edemiyeceği mahiyette- dir» demekte ve bütün bunlar kabül edilse bile tekâmül nazariyesini, Dar- vin nazariyesini ne yapacağız? suâlini ilâve etmektedirler. Morley Martin bu son suale âlimlere mahsus malüm ifratla şöyle cevap ve- riyor: — Darvin yeryüzüne gelmiş ah- makların en büyüğüdür! İşte Morley Martinin söyledikleri bundan ibarettir. Toprak köşelerinde gizli kalmış hayatları vücudlerde uyandırdığını iddia ediyor. Fakat, biz öldükten sonra hayatımızın hangi kö- şede gizli kaldığını kim bilecek? Ve bunu aramak zahmetine katlanacak merhametli zat bulunabilecek mi? Ş.E.R. rk paviyonu mg 2 — vt a İ Selânik fuarında 'Türk paviyonu çok beğenilmiştir. Yunan veliahdi paviyonu ziyaret etmiş ve gördüğül mü- kemmeliyetten dolayı memurlarımız tebrik eylemiştir. Yukarıdaki resimlerde vellahd Atina ticaret ataşemiz ve 'Türk heyeti başkanı Dr. Naci Aday ve konsolosumuz tarafından karşılanırken, ticaret ataşemiz tarafmdan ihrağat maddelerimiz hakkında Yunan vellahdine izahat verilirken ve paviyonumuz görünüyor. MEŞHURLAR SERİSİ: Halid Bizde şair tipi denilince aklıma Bay- kuş müellifi Halid Fahri gelir, O, yıl- lardanberi kendisini yalnız şiire ver- miş bir adamdır. Hayatı görüşü yazılarının aynidir. Edebiyatta, hayatın korkunç; tüyler ürpertici tarafını gösteren yeni bir çi- ğır açmıştır, Öteki şairler güllerden, bülbüllerden, mehtaplardan ilham a- hrken Halid Fahri baykuşların, ölü- lerin, hastane koridorlarının şiirini yazmıştır. O, gündüzden ziyade geceyi sever. Bütün şiirlerini gece yazmıştır. Halid Fahriyi belki bugün Şehir Ti- yatrösunun meşhur aktörleri arasın- da görecektik, Tiyatro mütehassıs Antuan İstanbula geldiği zaman Ha- lid Fahri âktör olmağa karar vermiş- tir. Aktörlük için açılan imtihana mu- hârrir Ali Naci, Ertuğrul Muhsin, Bü- yük Behzad ve Hakkı Tahsinle bera- ber Halid Fahri de girmiştir. Halid Fahri bu imtihan için «Nes- terens den bir parça ve «Kırık Mahfa- Zâ» piyesini ezberlemiştir, Bugünkü şâir, Antuanın önüne heyecanlar için- de çıkmıştır. Antuan bu genç sahne meraklısına: — Gözlüklerini çıkarınız!.. diye ih- tarda bulunmuştur. Halid Fabri gözlüklerini çıkardık- tan sonra Antuanın karşısında Nes- teren'den ezberlediği parçayı, Kırık Mahfaza'yı okuyup, mükemmel suret- te de oynamıştır. Antuan: — Çok güzel... Mükemmel bir isti- dad... İstikbalin parlak bir aktörü... Diyerek Halid Fakriye 8 numara vermiştir. Halid Fahrinin bu imtihan- da ne dereceye kadar muvaffak oldu- gunu düşününüz ki ayni müsabakada Ertuğrul Muhsin 7 numara almıştır. İşte bunun için ben diyorum ki belki bugün Halid Fahri tiyatromuzun en | parlak, en belli başlı aktörlerinden bi- ri olacaktı Halit Fahri ve aşk Halid Fahri aşka son derece inanır. Hele oluz yaşına kadar insana hava, su, gıda gibi aşkın da son derece el- zem olduğuna kanidir. Hayatında sekiz, on kuvvetli gönül çarpıntısı geçirmiştir. Bu sekiz on gö- nül macerasının eserlerine epey tesiri olmuştur. Hattâ bir zamanlar Faruk Nafiz ve diğer şiir meraklısı arkadaşlarile be- Taber hep birlikte âşık olurlarmış. Meşhur bir romancımiız: — Her kadın, sanatkâra bir cild eser kazandırır... der. Halid Fahri bu fikirde değildir. Oda şöyle söyler: — Kadın vardır ki erkeğe bir cild eser değil ya, bir takunya bile kazan- dıramaz.. yine kadın vardır ki erkeğe bütün bir Kâinat verir, bir kâinat ka- zandırır... Sigara yakan bir fabrika Eğer İnhisarlar idaresinin roman- cı Reşad Nu sir Halid Fahri gi- bi birkaç n müşterisi olsaydı işi işti. Çünki iyon romancı Reşad Uuri gibi Halid Fahri de günde iki paket sigara- yaz bulur. Birçok piyes, roman, şiir yazan Ha- Bd Fahri kömür yerine sigara yakan bir şiir fabrikasına benzer, Sigarayı mütemadiyen yakar, ağzındaki mini- mini beyaz bacadan dumanlar tüter- ken kaleminden romanlar, piyesler, gürler çıkar. Halid Fahriye sordum: — Hayatınızda en sinirlendiğiniz şey nedir?.. — Yanımda tavla oynanması... Beni çileden çıkartmak mı istiyorsunuz?.. Yanımda tavla oynayınız. O: «Çat, çat» diye vurulan pul sesleri âdetâ beynimde öter, Halid Fahrinin zevklerini, hoşlandı- ğı oyunları yine kendi ağzından din- Uyelim. Portresini o kendi çizsin, Ha- Md Fahri diyor ki: — En çok oynadığım oyun poker- dir, Fakat pokerde benim garip bir ta- Him vardır. Daha doğrusu garip bir talisizliğim vardır, Ne zaman oynar- sam kaybederim. Bu suretle pokerde epey para kaybetmişimdir. Bu talisizlik bende o derecededir ki meselâ elimde kare var değil mi?. Oyunu kazanacak, belki bütün kayıp- Yarımı çıkaracağım... Fakat bir de Fahri | bakarım ki karşımdaki oyuncuda da kare çıkar, | Fakat bir insanın hiçbir oyuna bir 1! ihtiras şeklinde bağlanmasına taraf- İl tar değilim. İ İnsan yaşlandıkça | Bugün artık Halid Fahri olgunluk İ çağına girmiştir. Acaba ilk gençiliği- | ni doldurmuş, olgunluk çağına gir- | miş bir adamda, bir sanatkârda ne l gibi bir değişiklik olur? Halid Fahride de ne gibi değişiklik olmustur? Şair | bunu şöyle anlatır: — Gençlik devresile olgunluk dey- r&sİ arasında çok büyük farklar var. Blihassa bende... Meselâ eskiden geriç- liğimde dalma hüzünlü şeyleri sever- dim. Bunların içinde yaşamasını is- terdim. Hattâ ihtiyar görüneyim diye içimde bir arzu vardı. Fakat bugün kendimi daha hayatır içine, daha neşeye, atmak istiyorum. Gençliğimde şiirli gördüğüm hüzünlü şeylerden buğün ürküyorum, Çünkü biliyorum ki o hüzünlü hayat, ihtiyar i | lık, ölüm kırkından sonra insana na sıl olsa yaklaşıyor. Gençlikte insan olgun görünmek, i ihtiyar görünmek isterken, olgunluk * devresinde ihtiyarlıktan karkuyor. Ga- riptir. Sonra meselâ pek gençliğimde üstü me başıma katiyen ehemmiyet ver- mezdim. İhmal edilmiş, ütüsüz bir ce- ket hoşuma giderdi. Derbederlikten bayağı hoşlanırdım. Fakat bugün kendime biraz daha çekidüzen vermek ihtiyacmı duyuyorum. Lâkin buna rağmen hâlâ Halid Fah- Tİ hiç değilse bir kenarı buruşuk olmu- yan bir ceketten hoşlanmaz. Öyle mum gibi bir elbise giymeği pek canı çekmez... » a im Portreci Göçmenler Teşrinievvelde nakliyatın sonu alınacak Göçmen nakliyatına büyük bir fa- aliyetle devam edilmektedir. Teşrini- evvel içinde nakliyatın sonu alınacak, : gelecek sene haziranda tekrar devam edilecektir. Bu sene gelecek 25 bin göç menin 14 bini snâvatana nakledilmiş» * tir. Bunlar Ege mıntakasına, ayrıca İzmir ve Tuzlaya çıkarılmışlardır. Şimdiden sonra gelecekler Urlaya ve Marmara Rreğlisine çıkarılacaklar- dır. Buralardaki kampların tevsii de kararlaştırılmıştır. 4 İstanbulun iskân müdürü doktor ş Reşad vekâlete yaptığı bir (e teklifte kamp evlerinin o beton olarak inşası lüzumuna işaret etmiştir. Bu teklif yerinde bulunarak derhal kabul edil- miştir. İcabeden tahsisat mevend ol- “ii duğundan yakında inşaata başlana- ş cak, yüzer kişilik banyolu yemekhane- e li beton evler vücude getirilecektir. Yugoslavyada emlâk bırakan Türklerin alacakları Ankara 11 (Telefon) — Türklerin J Yugoslavyada bırakmış oldukları em- lâke mukabil, Yugoslavya hükümeti. nin hükümetimize ödediği paranın «lacaklılara tevzi şekli kararlaşmak il üzeredir. Alacaklılara erazi tevzi et- i i mek imkânları da ayni zamanda aiüğ» ri t tırılmaktadır, ğ 4