AKŞAMDAN AKŞAMA: Yeknâsaklığa ilâç | — Canımız mu sıklıyor? — Evet patlıyorum. — Geziniz. — İstanbulda gezecek yer neresi var? Parkotel, Taksim bahçesi, Ada, Moda, illâllah... Bıktım hepsinden de... Zevk alamıyorum. — Seyahate çıkın. — Mani döviz? — Memleketi gezin. — Hiç bir yerde iyi otel yokmuş. — Siz de her şeye bahane buluyorsu- nuz... Mekân içre seyahat edemezse niz, zaman içre seyahat edin. Muhatabım, bu fantazi sözümden hoşlanmış gibi göründü: — Zaman içre seyahat diye Tarih mi okuyayım, istikbale lâta mı dalayım yani? — İsterseniz onu da yapın. Fakat ben, zaman içre seyahatten, hakika- ten maddi seyahat anlıyorum. Ben, bunu kendim müteaddid defalar tec- rübe ettim. Şehrin muhtelif yerleri, günün muhtelif saatlerinde bambaş- ka manzaralar arzeder. Meselâ Parisin ayni sokakları sabahleyin ameleyle, öğleyin iş adamlarile, akşamleyin $€- fahatçılarla dolar. Köprü üstü, Sirke- ci, Kadıköy iskelesi, Yemiş iskelesi, Balıkpazarı, Galata, günün muhtelif saatlerinde başka başkadır, Gün ağa rTacağına yakın zerzevatcılar, hayvan- larının küfelerine sebzelerini yükle- miş bir halde, köprünün yegâne hâ- kim manzarasını teşkil ederler, Baş taraflarda, seyyar mekülütçılar yer tutar, Geceleyin Galata sokakları na- fiz bir nazar için tam manâsile ted- kik mevzuudur: Kötü içki, eğna fu- huş, her gölgeyi şüphe altında bulun- duran zabıta tedbiri. Cemrelerin muayyen yıldönümlerinde düştükleri gibi kabzımallar, toptancılar, pera kendeciler, pazar yerlerine tıpatıp mukannen anlarda düşerler.. 'Bir mahlük tasavvur edin ki, dünyaya yalnız mayıs ayında bakıyor. O, yal nız baharı görür, Fakat kâinatın dört mevsimi, on İki ayı ve bunlardan her birinin ayrı ayrı rengi, manzarası, ha- vası, meyvaları ve zevki vardır. Onun gibi, yirmi dört saatin her saati zar- | fında her semtin de kendine mahsus | ahvali vardır... Zevk tenevvüdedir. Mekân içre seyahat edemiyorsanız zaman içre geziniz demekten bunu kasd ettim. — Fakat bir çok saatlerde ortalıkta yalnız âdi tabakadan insanlar bulu- | nur. Ne zevki var onlar içinde yaşa- manın? — Bu tıpkı «ben baharı severim, kışın ne zevki vardır?» demeğe benzer. Erbabı karakıştan kar sporu çikar- mış. Eğlenip duruyor. Siz de öyle ya- pınız. Sunuf içre seyahat te hoş bir şeydir. Eğlenmeniz için onu da tav- siye ederim. Zevk yalnız Parkotelde değildir. Bir gün Süleymaniye karşı- sındaki tiryaki kahvelerine de gidiniz. Başka bir gün Ahmed Rasimin devam ettiği Sandıkburnu meyhanelerinde bir tek alın. Başka bir gün Balıkpa- zarında bir öğle yemeği tenavül edin. — Bunlar hoş bir şey mi sanki? — Geçenlerde Yunus Nadiyi Babıâli caddesinde yaya giderken görmüş- tüm. Eline bir simit almış, birde bukkal kâğıdına sarılmış kaşar peyniri Selâmlaştık; «Üstad! Muharrirliğe ilk başladığınız günlerin hayatını, yahut bizlerin bugünkü hayatımızı biran yaşamak istediniz galiba...» dedim. Ârifane gülümsedi. O an, o, sunuf içre seyahat eğiyordu. Bunu siz de tecrübe , m 9 Beşiktaşta bir sinamanın çalısı çöktü Iki çocuk yaralı olarak kurtarıldı Dün öğleye doğru Beşiktaşta bir inhidam olmuş ve iki çocuk, yıkılan bir çatı altında kalmışlardır. Beşiktaşta Köyiçinde Hasfırın cad- desinde Sadıkzade Aslan kaptanın sahip ve Mehmed İpekçinin müstecir bulunduğu «Suadpark» ismi verilen bir sinema binası vardır. İki katlı, harlel kâgir, dahili. ah- şap olan bu binanın çatısı, birdenbi- re çöküvermiş ve enkaz altında iki çocuk kalmıştır. Sinema idaresi bir taraftan zabı- tayı, diğer taraftan itfaiyeyi haber- dar etmiş, ilfalye gelinceye kadar da sinema müstahdemleri enkaz altın- da kalan Hüseyin ve Adalet isimle- İ rinde bir erkek, bir kız çocuğu yaralı olarak çıkarmışlardır. Bu sırada enkaz altında bir çocuk daha bulunduğu ihbar edilmiş ve it- faiye bir hayli araştırma yapmışsa da bu ihbarın asılsız olduğu anla- şılmıştır. Çökmenin sebebi tadır. Ecnebilerin ikamet tezkeresi alması müddeti bir ay uzatıldı! Bir kanunla yeniden ikamet tezke- resi almaları mecburiyeti konulan ecnebi tabliyetinde bulunanlar için bu ay sonuna kadar mühlet veril mişti. Müracaatçıların çokluğu ve mua melâtın daha salim bir şekilde cere- yanı göz önünde tutularak bu müh- let teşrinlevvel nihayetine kadar uza» tılmıştar. araştırılmak- Sebze hâli Proje hazırlandı, yakında münakasa açılacak İçinde sebze satışı yapılan hâldeki ahşap baraka yerine muntazam ve asri bir bina inşası için bir proje hazırlanmış, fakat projenin münaka- saya konulması sırasında bazı deği- şiklik yapılması lâzım geldiğinden münakasa tehir edilmişti. Yeni proje hazırlanmıştır. Sebze hâli paviyonu betondan ya- pılacaktır. Bundan evvel yeni bina- nin demir çubuklar üzerine muvak- kat bir mahiyette olması istenmişti. Fakat İstanbulun müstakbel imar plânında da şehrin büyük hâlinin ay- ni yerde yapılması muvafık görüldü- günden sebze hâlinin esaslı bir bina olarak inşası münasip görülmüştür. Sebze hâli inşa edildikten sonra yağ, peynir gibi çabuk bozulmağa müsait gıda maddelerinin toptan sa- tışı için ayrı bir bina daha yapıla caktır. Bu binanın son tesisatı ihtiva eden bir de soğuk hava deposu buluna- caktır. mmm mahküm kalsanız bile, bütün saatle- rin, bütün tabakaların hayatlarını birer nebze, birer nebze yaşamağa ça- lışın. Bakın, ne değişiklikler bulacak, ne hoş vakit geçireceksiniz... Of, yek- edin. Bir şehrin içinde kapanmağa nasaklık... İllâllah... AKŞAM ŞEHİR HABERLERİ Haklı şikâyetler Bursa çarşısı Bursanın en şirin moktaların- dan biri çarşısıydi: Asırlık çınar- lar altında çardaklı ve süslü mi- ni mini dükkânlar vardı, Sebze- ler, meyvalar buralarda satılırdı. Fakat çarşı yıktırıldı, bir pazar meydanı tesis edildi; sonradan da aynı noktaya hâl yaptırılacakmış. Amma hakikat şudur: Şimdi or- talık bir yangın arsası manzarası arzediyor. Çamur yahud toz yığır mı, Herkes malını toprağa koy” muş, avaz avaz bağırıyor. Kimse civarına itina etmiyor. Çünkü «Dükkânm yok. Neme lâzım? Gelip geçici miyim!» diye düşü- nüyor. Her şehirde müstahsille müs- tehlikin karşı karşıya geleceği bir hâl lâzımdır, doğru. Fakat bu, bomboş bir yere, yahud metrik olar, bir noktaya yapılamaz miy- di? Mevcud güzel çarşıyı sıhhi bakımdan belki ıslah etmek ge- rekli. Fakat yapılan şeye bir be- lediye faaliyeti denemez. Bu, bir yıkmadır. Hem yüzlerce esnaf işsiz kalmış, hem Bursa bir gü- zelliğinden mahrum olmuştur. Genç bir balıkçı Halkı heyecana vermek suçundan hakkında takibat yapılıyor İ Sarıyer jandarması 23 yaşlarında bir genç hakkında, halkı heyecana vermek ve zabıtayı iğfal etmek suç- larından dolayı kanuni takibat yap- maktadır. Bu takibatın icrasına s6- bep şudur: Rumelikavağı civarında balık avla» makta olan balıkçılar sahile bağlı sandallardan birinde ceket, yelek, ça- maşır ve saire görmüşler ve bunları görünce de tanımışlardır. Bunlar; arkadaşlarından Recebe ait bulunmaktadır. görünce; Recebin, evvelâ yıkanmak üzere denize girmiş olması ihtimalini düşünerek etrafı araştırmışlar, fa- kat Recebe rasgelememişlerdir. 'Bu şekilde araştırma bir netice ver- meyince; Recebin o civarda bir kızı şiddetle sevdiğini ve almağa da mu- vaffak olamadığını hatırlıyarak bu sefer de fena ihtimaller düşünmüşler ve mahalli zabıtasını haberdar et- mişlerdir. Filhakika, zabıta da bir hayli za- man araştırma yaptığı halde elbise- lerin sahibini bulamamıştır. Nihayet, gerek Recebin arkadaşla- rna, gerek zabıtaya gelen kanaat üzerine denizde cesedin araştırılma- sına başlanmıştır. Bu araştırma da bir netice vermeyince, Recebin civar halkını kandırmağa kalkışmış olma- sı göz önüne alınmiş, civarda Garip- ler köyünde Recebin Halil isminde bir amcası olduğu tesbit edilerek bu eve girilip araştırma yapılmıştır. Recep burada yarı çıplak bir hal. de bulunmuştur. Zabıtanın takibatı devam etmektedir. — Bir şehrin temizlik ve güzelliği | .. Geliri olmıyan bir belediyenin | «. Binaenaleyh geliri kıt belediye- belediyesinin gelirine bağlıdır bay | istediği kadar projesi olsun, neye ya- | lere yeni varidat bulup... Amca... İ TAr?... Sahife 3 Garson Gelâle bir otomobil çarpmış Şoför yakalandı, cürmünü itiraf etti Gardenbar garsonlarından Çelâlin evvelki gece saat ikide Mecidiyeköy ci- varından bisikletle geçmekte iken bir hendeğe yuvarlandığını, baş ve gö- zünden derin ve ağır yaralar aldığı için söz söyliyemiyecek bir halde has- taneye kaldırıldığını dünkü müsha- mızda yazmıştık. Celâl, hastanede ifade veremeden öl- müştür. Müddelumumi muavinlerin- | den B. Orhan tahkikatın adli safhüğir na elkoymuştur. Tahkikat tamik edil- | mek üzere bulunduğu bir sırada za- bitaya bir adam gelerek dikkate şa- yan bir ihbarda bulunacağını söyle- miş ve bu adamın sözleri derhal zapt- edilmiştir. Ali ismindeki bu adam, kendisinin Darülâcezede kontrol memuru oldu- gunu, evvelki gece yanında üç kadn olduğu halde İstinyeden bir otomobile binerek Şişliye gelmek üzere yola çık- tıklarını, Mecidiyeköy civarındaki mektep önlerine geldikleri bir sırada Şişli tarafından gelmekte olan bir bi- siklete çarptıklarını, şoförün buna ehemmiyet vermiyerek yoluna devam ettiğini, kendisi otomobilden indik- ten sonra her ihtimale karşı otomobi- lin numarasını zaptetmiş bulunduğu- nu bildirmiştir. Bu adamın sözleri, facianın bütün karanlığını aydınlatmış ve İstinye tak- sisinde durmakta olan otomobil der- hal buldurulmuştur, Bu otomobilin şoförü Cemil, o gece- ki müşterisile müvacehe edilince, ha- kikati gizliyememiş ve yaptığı feci ka- zayı itiraf etmiştir. Cemil tevkif edil- miştir. Sahte plâka Belediye bir şoförü yaka- lıyarak takibata başladı Zabıta, şehir içinde sahte plâka ile dolaşan bir otomobil şoförünü yakia- mıştır. yrüsefer merkezi, 2268 numaralı otomobili icrayı sanatten mene karar verdiği için plâkasını söküp almıştır. Plâkasının bu suretle alınışından sonra ayni numaralı otomobilin yine seyrüsefer etmekte olduğu görülerek bir ihbarda bulunulmuştur. Zabıta, bu otomobili yakalamak için tertibat almış ve nihayet dün Beşik- taşta bu numarayı taşıyan otomobil ele geçirilmiştir. Plâkası muayene edildiği zaman tahtadan ve sahte olarak yapıldığı görülmüş, plâka müsadere edilmiş, şoför hakkında takibat yapılmak üze- re Seyrüsefer merkezine teslim eğit miştir. Üsküdarda bir hayvan has- tanesi açılacak Belediyenin Fatihteki hayvan has- tanesinin, hayvanların tedavisi hu- susunda büyük hizmetleri görülüyor. Ancak Fatih hastanesi bütün şeb- rin ihtiyacını karşılıyamadığından Üsküdarda da ,bir hayvan hastanesi tesisi düşünülüyor. Bunun için 938 bütçesine tahsisat konacaktır. .. Tasarlanan projeleri yapmıya bakmalı!,.. Fakat nasıl?... İSTANBUL HAYATI Tramvayda harp ilânıl Akşam üzeri tramvay Sirkeciden | Kalktı, Vagonların ikisi de sardalya kutusundan farksız. Ön vagondayım. Sahanlıkta bir adam barbar bağırıyor: — Heyy, bayım. Burayı sadece sana mal etmediler, Yerinde rahat dur- sana... — Sana ne oluyor? Bilet paramı sen vermedin yal... — Arkadaş, sana yerinde rahat dur, diyorum. Fazla lâkırdı istemem. Tepine tepine ayaklarımı ezdin. Suç- lusun. Bir daha kımıldanırsan son- Ta karışmam ha... Yanımda duran zat, kanepedeki ar- kadaşına doğru uzanıyor: — Vaziyet pek gergin. Kati nota — Yok canım... Hangi gazete yari- yor? — Gazete değil yahu... Sahanlıkta- ki gürültüyü duymuyor musun? Adam, öyle kati emirler veriyor kö Sovyetlerin notasından daha müt- hiş... — Hay Allah müstahakını versin. aklımı başımdan aldın. Bir sürü mal sipariş ettim. Şu sırada barut kokusu bütün işlerimi altüst eder... : 22 canım... Bunlar kuru gü- rültü... , — Yahu, kuru gürültü kaldı mı?.. Barut kokusu diyorlar... Kapmın yanında iki delikanlı ko- nuşuyorlar: — Gördün mü benim kör talii?., 'Tam işimi düzelteceğim sırada başi- miza bir de muharebe gürültüsü çıktı. Bu havadisin aslını biraz evvel tramvayda ben duydum. Bir kaç lâ- tife söz, bir saat içinde hakikat oldu, nerede ise ben bile inanacağım. C.R. Kendisine iş vermiyen kon- . trol memurunu yaraladı Dün Unkapanında Gazi köprüsü inşaat yerinde bir yaralama vakası ol» muştur. Köprünün inşaat işlerinde kontrol memurluğu vazifesile bulunan ve inşaatta çalışanların âmiri olan Ahmed Rüfaiye, İsmail isminde biri gelerek: — Ben de bu işlerde çalışmak isti- yorum.. işçi alacağınızı haber aldım, beni de bir işe alın.. demiştir. Ahmed Rüfal, işçiye lüzum olmadı- ğını söyleyince, İsmail, evvelâ bir ağız kavgasına başlamış, bunu müteakip te yanında taşıdığı sustalı çakıyı çe | kerek Ahmed Rüfainin üzerine atıl- mıştır. Bu savlet neticesinde İsmail, kontrol memurunu birkaç yerinden yaralamıştır. İstimdada yetişen polisler, İsmalll yakalamışlar, Ahmed Rüfaiyi de teda- vi altına almışlardır. B. A, — Kolay, her şetirin kalaba lık caddelerine birer sıra geçit çirisi i çakmalı!... a “ mn ma