21 Ağustos 1937 söylemişti. Fakir;bir kadındı, bir ba- rakada tek başına oturuyordu. Bara- kası bir çıkmaz sökaktaydı. Bütün ev- lâdları, torunları ölmüştü. Herkesi nasıl geçindiğine şaşıyordu. Çünkü kendisile beraber, bir torunundan ya- digâr kalan bir de kedi besliyordu. İhtiyar kadın durdu, daha derin in- ledi. Kaldırımdan aşağı iniyordu. Sü- zan yanına sokuldu: # - Ne var nine?. © — Yürüyemiyorum, ayağıma sancı girdi z — Kolundan tutayim mı?, — Teşekkür ederim/'aınma beni ta- şayabilir misin?, — Taşırım, dayan bana, Annesi Süzana yolda kimse ile ko- | nuşmamasını teribih etmişti, amma bu kadın biçâre,-zavallı bir kadındı yürümeğe başladılar, İhtiyar kadın: — Maşallah kuvvetli imişsiniz, dedi. | — Elbette, | Orta yerinde pis“sular akan bir yo» la girdiler, Çıkmazin sonunda ihti- yarın barakasına geldiler. Bu yüksek bir barakaydı. Kapıdan karanlık bir yere girdiler, Karşılarına dar, dimdik bir merdiven çıktı. Süzan duraladı. Bu dar ve dik merdivenden ihtiyarı nasıl çıkaracaktı?, Çok güçlükle bu işi de yaptı. Penceresi tâvanda bir oda- ya girdiler, İhtiyar pis, yırtık pırtık yatağa yattı. Süzan sordu; — Bir istediğin var mı?. — Teşekkür ederim, artık evinize gidiniz, anneniz merak eder, — Annemi buraya getireceğim, gö lip size bir baksın, lizımsa bir doktor çağırtsın. — Sakın ha, doktor para ister, be- nimse on param yok. — Siz parayı düşünmeyin. Suzan kapıdan çıkarken ayakları- na kedi süründü. İhtiyar doğruldu. İ © — Benim tek dostum... Bir dili ek- siktir, o kadar akıllı bir hayvandır. — Sevimli hayvan, ona da biraz süt | getireyim. Suzan kediyi okşadı, barakadan çık- jb. Eve geldiği zaman annesi merak et» meğe başlamıştı. — Nerede kaldın Süzan?, Süzan anlattı. Annesi: — Öyleyse sen hemen kahvaltı yap, ben mantomu giyeyim, ihtiyara gidip bakalım. : Pazarlik! Yaramaz şeker yiyordu. Annesi sor- du: — Şekerleri nasıl aldın? — İlâcımı içeyim diye para verdi- niz ya, o para ile aldım. — İlâcını içtin mi? İ © — içmedim anne. Kardeşime: Şe- kerlerin yarısını sana veririm dedim, İ alâcı o içti. | Özleyiş! | Geçen sene yazın Yaramaz denize gittiği gün büyük bir deniz kabuğu bulup saklamıştı. Bu sene yazın ba- şında denizi özlediğini hissetti, bir .. Annesi ne görsün, Yaramaz deniz kabuğunu kulağına tutmuş sallıyor: Anne denizin sesi geliyor - Evet çocu- ğum - demek bu deniz telefonu, tele- fonla geleceğimizi söyliyeyim mai?. | kadın gözlüklerini taktı, kediye bak- | Doktor lâzımdı. Kadının ayağı şişi- yordu. Doktora telefon ettiler, ertesi sabah için randevü aldılar. Doktor geldi, muayene etti, Kadını hastaneye kaldırmaktan başka çare yoktu. İhtiyar kadın ağlamağa başladı: — Beni odamdan ve kedimden ayır- mayınız. Ben hastaneye yatarsam bs- ni kim yoklar?.. Süzan — Ağlama dedi, ziyaret günleri ben gelir seni yoklarım, kedini de evimize alırız, sen iyileşinceye kadar bizde ka- lar. Bir otomobil getirttiler, ihtiyar ka- dın hastaneye yatırdılar. m e a Pazar günü anne kız hastaneye git- tiler. Süzan kediyi götüremiyeceği için, birkaç poz fotoğraf çıkarttı... İhtiyar tu — Çok sevindim, dedi, hiç değilse © İztırap çekmiyor. Kendisi çok iztırap çekiyordu.. ha- yatından ümid kesilmişti... O gece gözlerini dünyaya yumdu. Yaz geçti. Kış geldi. İhtiyarın kedi- si Boncuk artık Süzandan ayrılmıyor, köpek gibi onu her yerde takip edi- yordu. Geceleri Süzân çalışırken dizleri nin dibinden ayrılmıyordu. Annesi de memnundu, Boncuk geldi geleli evde iare kalmamıştı, ... Bir gece Süzan uyandı. Boncuk yatağına girmiş, sanki haydi uyan der gibi mıyavlıyordu... Kapıya koşu- yor, tekrar gelip yatağa sıçrıyordu. Süzan kediyi kapı dışarı etmek üze- re kalktı, kapıyı açtı. O zaman işi an- ladı. Evin içinde bir koku, mutfaktan da duman çıkıyordu. Yangın vardı. Ev halkını uyandırdılar, derhal it- faiyeye haber gönderdiler, itfaiye der- hal yetişti, ateşi söndürdü. Süzan yangını Boncuğun haber verdiğini söyledi, i O günden sonra babası da Boncuğu sevdi, | | | vdı!.. Etrafına bilgim hazirlarını toplar ve Niyam - köşkleri, sarayları gibi köşkler saraylar yaptırırdı... gece olurke: sanya köyüne giriyarlardı. Köyüm şfrafına hendekler kazılmıştı, Nöbetçiler uzakları gözlüy Hayvanların her türlü konforu temin edilmişti. GER > Sevimli bir mahlük olan Gebi köy halkına kaptanlık ediyordu. Bir akşam, boru kuşu Alarm borusunu çaldı, Bu ka“ şan sesi bizim itfaiyenin borusuna benzer, Ne vardı? Bir ceylân yavrusu oyuna dalmış, köye girmemişti... Bir aslana Koşmağa başladı. rasladı.. Aslan kovalıyordu. Acaba yavru kendini kurtarabilecek miydi? Mali - Niyamın yardımile kapının köprüsünü indirdi, Ceylin yavrusu son bir gar- retle köprüyü geçti. Mali emretti: Köprüyü kaldırınız!... Derhal kaldi fasını köprüye çarptı. Gözönde şimşekler çaktı. burnundan çeşmeden su boşanırca- sına kan boşandı, Mali emretti: Ateş ediniz! . Kırk ok birden aslana saplandı. alay ektiler, Ceylân yavrusu annesinin bacaklarına sarıldı, Maliden de azar işliti v9 daha çeç kalmıyacağına söz verdi, 21 Ağustos 1937 CUMARTESİ 8 Harfliyim 3,2, 1,8, 5im «soğuk algınlığ» hayvanı dır, Li Bilmecemizi doğru halledenlerden ye: Perger takımı, üçüncüye; Dolma hediyeler verilecektir, 4,7, 3 üm «peri» 6, 7, 8 im «hortumlu birinciye: Fotograf makinesi, ikinci kâlem, ayrıca 200 kariimize muhtelif