mm... İ $ Ağustos 1997 AKŞAM Yeşil Bursada bir dolaşma Bursa belediyesinin umumi vaziyetine bir kuş bakışı On iki ayın çöpü on iki hendeğel Bursada vaktile kaç tane kafa kesen vardı ? — Kaybolan suyun nereye döküldüğünü anlamak için. Yıldırım Beyazıt hangi usule riayet etti. — Su Yollarına gübre döken hain ve gaddarlar! — 1800 altına bir kürrei mücesseme! Evliya Çelebi, üç yüz sene evvel > yı kimlerin idare ettiklerini Söyle haber veriyor: ... Patür Sultan Mehmed Handanberi, Bursa Anadolu eyaletinin tahir hükü- | Metidir. (Yani bir umumi valilik mer- Kezi mesabesinde imiş.) Hüdavendigâr mümile bir sancak paşası hâkimdir. Maiyetinde alaybeyisi, çeribaşısı, yüz” başları vardır. Şehir içinde yedi mah- keme naibi vardır. Nahiyelerine İstan Duldün yeniçeri çuhadarı, pazara gi- deni, dergâh. kâpıcılarından. bir kap Gdaşı rüusu himayunla hükmeder. Yeniçeri Bursa ağası, cebeci çorbacı- *. yirmi yeniçeri kulluğu, sipah ket- hüdas, makibüleşraı, ipek tartma emini, çöplük subaşısı, wuhtesib ağa” 8, ayak nabi... Bunların cümlesi ds- mak, kesmek hakkını hatzdirler. Zira şehir büyüktür. ... İşle O zaman Bursayı idare edenler bunlarmış, Asıp kesme ruhsatına sa- hip olan nekadar da çok rüesa var- PaiŞ, değil mi? İpek tartanların ve tan» Hifat memurlarının başı bile insan öl- eme Salâhiyetinde!,.. Pirimiz Ey- ve Çelebi bunlarla mülâkat edip et- hai yazmıyor. Fakat meselâ, yol- a deteplerin, işinde hile yapanlar e devirde nasıl kellesi uçtuğunu liğe etseydi, bugünün hemşehrileri» a olurdu, bir tak Slnyorum ki, Evliya Çelebi, Bim ib Sancak paşasının yanına li “mu, minderi üzerinde bağ- de yi bulacaktı, Vezir, bir yah- di dg yonunu tüttürüyor, öte yan- vak a, tütün içtiği için bir adamın 5 in& emrediyordur. Fakat ben, Bursa valisi bay Şefik Yi nasl fsydah bir faaliyet har d z bulduğumu anldttım. Bu sefer ziyar. Belediyecilere geldi. Onların Yaretine gittim, Beni bir bayanın odasına aldılar; Zana diye reis muavini bayan m hakkında evvelden de malü- Man, iştim: Mİİ mücadele: za- in hdanberi, içtimai hareketlere iş- Kaz etmiş, düşman tarafından yaka- hir Yi sürgünlere gönderilmiş efsanevi hes Ürk kulun! Kendisine dalrbazı iz T Anlatır ki, bunları, vak- a Vârrir “arkadaşımız -(Vâ“NO); a hiye iy yazlı; Bm Karıştırılırsa bulunur. Bin Zehra, beni Belediye reis ve- Li uk bay Kemal Ziya ile tanış- di. Sehir hakkındaki bütün mal» malı kendisinden alabileceğimi söyledi. ... BÜTÇE Bursa belediyesinin bütçesi 402,000 Yiradır. 67:000 lira borcu, 250,000 lira da alacağı vardır. Bu para, su abone- lerinde filân kismen batmıştır. Bele- diyenin imara - ayırdığı par: cak 16,000 liradır ki azdır. miş YOLLAR: Kısa bir zamanda 4240 metrejik yol Yol asfaltlanmıştır, Diğer bazı yollar- azmavus kaldırımları Sökülüp Yerlerine parke taşı döşeniyor. Çekir. Beye giden şimdiki asfaltın üzerinde, Ve bütün vadiye daha iyi nezareti olan diğer metrük bir yol vardır ki, bunu da ihya etmek, Bursanın emelleri ara- Sindadır. Su: «Ponte Amoussor isimli bir Fransız Sirketine. itimad edilmiş, Bursun Sayı havale edilmişti, Fakat hu şirket, Şeralta o derece riayet, etmedi, öyle | tü malzeme kullandı ki, kendisile hkemelik olduk. O da noksanını k edip mukaveledeki 430,009: 1i- tin. 100,000 lirasını eksil almaya. Bösterdi. Bizde henüz kâfi miktarda su mü- Çekirgenin asfalt caddesinden bir görünüş Bursa Belediye re- Bursa Belediye reis muavini bayan Zehra isi vekili avukat B. Kemal Ziya hendislerinin bulunmaması yüzün- den şirketin faaliyeti kontrol edikeme- mişti. Onun için, dünyanın en sulak yerlerinden biri olan Bursa su sıkındı- si çekmektedir. Su yok ki bahçeleri- mizi, yollarımızı sulayalım. Evliya Çelebi Bursadaki sular bak- kında şöyle söylediğini Belediye reis vekiline hakırlattım: «Gerçi bu şehir çeşmeye muhtaç de- gibi su akar. Menft şeyhülislâm Aziz efendi iki yil çeşme yaptırmıştır. Her biri üzerine «Sahibülhayrat fa- kir Aziz» diye yazdırmış, fatiha iste- miştir. İki yüz çeşmesi hemen Be- desten önünde, Kavukcular içinde, Gelincik. çarşısında, Ulucami semile- rinde her köşe başında, ikişer yerden. adam gerdanı kadar su akar, Biribirin. den tulü edip bir çeşmeye daha varir. Bunlardan başka yirmi üç bin evde birer su akar, Değirmen döndürmek kabiliyetinde sulardır ki evden eve ge- çip binlerce havuzu, fiskıyeyi, şadir- vanr, hamamı, bağ ve Dostanı sularla, «Bursa şehri Keşişdağının eteğine düştüğü için evleri hep biribirinden vüksekcedir. Bu vaziyet de evden eve su akmasına müsaiddir. «Bu suların cümlesinin memba on. yedi pınardır. Hepsi de Keşişin eteğin- den çıkar. «Samanlı kaynağı diye bir pinar vardir &i, Keşişdağında çıkar ve kay- bolur. Bunun böyle isim almasına 88- deb şudur ki, Yıldırım Beyazıt yukarı- larda kaybolan suyun içine saman döktürmüş. Aşağıdan samanlı su çı kınca 0 suyun yer altindan gelerek buraya aktığı anlaşılmış. «Lâkin zaman geçtikçe su yolları bo 9; zelim ve gaddar suyoleuları tamir ettirecek yerde, içlerme a8 gikresi dökmüşlerdir. (Gübre dökü- Hince yollar ttanmaz, su akar.) Böy- islikte de sulurın lezzet ve rengi Kay- bolmuştur. Şimdi artık su dökülme- lidir, Çünkü hâkim haklarından; geli- yor. Lâkin sevk sahibi olanlar gens membalardan su getirimekledirler. Velhasil Bursa sudan ibarettir. v.. Muhterem Belediye reis, vekili, on yediden de fazla pınar olduğunu, zira, Fransız şirketinin Uludağdaki Kırk- pınar denen suyu getirdiğini söyledi, Bu su, değil şimdiki, bâttâ müstakbel Bursaya bile kâfi gelecekmiş amma, işte böyle olmuş... Avukat Kemal Ziya, şirketin aley- hinde pek âcı konuşuyordu: «İtimad * ettik, büyük ve muleber bir sermaye- dir, bizi böyle bir vaziyette bırakmaz diye düşündük! Fakat Bursa gibi su içinde bir şehri susuz koydu!> diyor du. Daha pek çok sitemli sözler söyle- di, amma, yazmıyoruz. Bursanın bugünkü günde en meş- hur içme suyu Devrengeç'tir. Mikyası mâ itibarile en muteberi odur. ... PLÂN. Şehrin on altı sene evvel bir plânı yapılmıştı. Lâkin bu tatbik edilseydi bir çok yerler yıkılmak icab edeceği için vaz geçtik, Geçen sene Egli, bir kaç ay evvel de Vandenberg ve şimdi mimar Asım ayrı ayrı plânlar, proje- ler vermişlerdir veya hazırlamakta dırlar. LAĞIM: Bu hususta hiç bir şey yapılmamış- t0r.100,000 liraya ihtiyacımız vardır. Bu işl ancak öyle başarabiliriz. ÇÖPLER: Bu seneye kadar çöpler satılırdı. Ayıklanır; içlerindeki muhtelif parça lardan istifade edilirdi. Fakat bu gayri sıhhi sayıldı. Bir buçuk iki kilometre ötede Duaçınarı diye bir mahal vardır; Çöplük olarak orasını muvafık gör dük ve senein aylarına göre on iki bü- yük çukur açtırdık. Herbirine bir ayın çöpünü koyup kapatıyoruz. Senesi do» lunca açarak gübre halinde satacağız. Fennen en muvafık şeklin bu olduğu tesbit edi HÂL: Bursa çarşısının da bugünkü va ziyette mikrop yuvası olduğu tesbit edilmiştir. Hem bu çarşı pazar kur- mak, müstahsille müstehlikin karşılaş» dir. Maamafih, Bursa çarşısı pek pi- toresk haldedir. İktisadi mahiyetini değiştirsek bile göze hoş gelen cihetle. rini bozmıyacağız. İTFAİYE: Bursa belediyesinin asri ve mükeni- mel bir itfalyesi vardır. Bu müessese, en meden! şehirlerde olması icab eden şekildedir, Bunlardan maada, Belediyenin bazı güzinoları, bir yoksullarevi, asri bir mezbakası da mevcutdur, ai Belediyeciler bu kıymetli izahat İ | Tetrika No. 167 “Tttihad ve Terakki, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Sahif# 7 Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Kongre toplandı, Talât paşa, cebri bir tebessümle kürsüye çıktı Bir kısmı «İttihad ve Terakki, fırkasında Kalan, bir kısmı da mütareke ari- fesinde teşekkül eden «Hürriyetperveran» fırkasına giren o zamanki mebuslardan bir grup Şu halde İttihad. ve Terakki Ab- dülhamid zamanında olduğu gibi giz- li faaliyete yeniden başlamalı, bir ta- raftan: düşman: işgaline, diğer taraf- tan dahili düşmanlara karşı koyacak mücadeleye girişmelidir. Binaenaleyh cemiyeti resmen /eshetsek bile çok gizli olarak mücadele etmek için böy- le karar verilmelidir.» Fakat bu fikre taraftar olmıyan- lar da meşrutiyetten evvelki ahval ve şeraitin. değiştiğini, 0 zaman cemiye- tir millet tarafından tenkid ve mua- haze edilecek hiç bir mazisi olmadı- ğından Abdülhamid idaresi aleyhinde kaldırılan isyan bayrağı etrafında herkesi toplamak mümkün olduğunu, | halbuki şimdi on senelik bir mazisin- İ den sonra «İttihad ve Terakki» etra- fında ayni tesanüdü, ferdi ve şahsi fe- İ dakârlıklar göstererek gizli çalışmak suretile ayni gayreti gösterecek pek İ az kişi bulunabileceğini iddi ediyors lar, müfrit ittihatçıların «İttihad ve Terakkin hin gene komitacılik sahası- na dönmesi için ortaya attıkları fikri kabul etmiyorlardı. Talât paşanın ne söyliyeceğini | bekliyenler vardı Salonu dolduranlardan çoğu, «İtt- had ve Terakki. nin yeni bir şekil alarak sleni surette faliyetine devam etmesi fikrini müdafaa ediyorlardı. Bu münakaşalarda müstakil bir fikir ileri sürmiyerek bu muhtelif fikirleri dinliyenler de şu mütaleada idiler: «Henüz kongre açılmadan, bilhassa iye. kadar fırkanın lideri mevki- inde bulunan Talât paşâ gelip fikrini söylemeden büsbütün âfâkt surette fikir beyan etmek doğru değildir. Ev- velâ Talât paşayı dinliyelim, sonra mütalealarımızı söyleriz.» Bu zümre, senelerdenberi âdeta bir #iyad haline gelmiş fikri bir mihani- kiyet ile hâlâ Talât paşanım düşün- cesine bağlı kalan ve «İttihad ve Te- rakki» liderinin sözlerinden daha yüksek ve isabetli bir fikre malik ol- madıklarını zımnen itiraf eden kimse- lerden mürekkepti, Salondan başka, odalarda ve kori- dorlarda ( toplamp bu o muhtelif fikirleri ileri sürenler, artık biran ev- vel içtimam başlamasını: istiyorlardı. Saat on bire doğru (Merkezi umumi) binası biraz daha kalabalık bir hale geldi. Mebuslardan hemen hepsi - Fethi beyin son zamanlarda teşkil ettiği (hürriyetperveran fırkası) na dahil olanlar müstesna olarak - gel- mişlerdi. Son günlerde Fethi beyle arkadaşlarına, iltihak edeceği söyle- nen Canbulat bey de, yeni fırkanın programını beğenmediği için, gene eski fırkasında kalmağı tercih ettiğin- den bugünkü kongreye gelmişti. An- cak harp senelerindeki bir çok icraa- ta, muarız olan «İttihad ve Terakkis- verdikten sonra, bizi kendi binalarının altına İndirdiler; Burada iki metre kutrunda bakır bir kürel mücesseme durüyar. Yarım asır kadar evvel, ef- kârı umumiyeye dünyanm yuvarlak olduğunu anlatmak; «fikirlerde inki- lâp» yapmak için bir asri düşünceli tarafından yaptırılmış zahir! Galiba bin sekiz yüz altına da mal olmuş! * Fakat hiç istifade edilememiş!i O gün bugündür Belediyenin ambarın- da duruyor, Yürük Çelebi nin bu hırçın mizacli şahsiyeti, bu gruplardan hiç birinin münakaşası- na iştirak etmiyor, bazı şahsi dostla- rının elini sıkmak ve bir kaç kelime konuşmak suretile iktifa ediyordu. Fa- kat bütün gözler, dövt harp senesinde memleketin ve «ğtti.ad ve Terakki nin mukadderatını elinde bulundu- ran maruf şahsiyetlerden kimlerin geldiğini araştırmakla omeşguldüler. Ancak kongrenin başlıyacağı saat gel- diği halde ne Enver, ne de Cemal pa- şalardan eser yoktu. Hattâ bundan evvelki 332 kongresini «fırka reisi umumisis. sıfatile açan prens Said Halim paşa da gözükmüyodul. Talât paşa, cebri bir tebes- sümle salona girdi ve kürsiye çıktı Saat on biri on geçiyordu. İçtima gili çaldı, herkes salona geçerek yeri- ne oturdu. Bu murada Talât paşada müteessir fakat dudaklarında tebes- sümünü bırakmak istemiyen bir tavır- Ja ve oldukça acele adimlaria salon- dam-içeriye girdi. Talât paşa, «İttihad ve Terakki» lideri sıfatile ilk ve son defa olarak kongreyi açıyordu. Fakat ne elim şerait altında?.. Bu hakikati herkes takdir ediyordu. Bundan ey- vel, Sajd Halim paşanın reisliği altın- da toplanan 332 kongresindeki, man- zara ile şimdi, memleketin ve hattâ sittihad ve Terakki. nin ankazı üs- tünde toplanan bu kongre arasında ne büyük fark vardı! O zaman «İtii- had ve Terakki» den refah, servet ve feyiz bekliyen büyük bir ekseriyet, Talât. paşanın. gözlerinin: içine bakı- yor, kendilerini" «İttihad ve Terakki derine karşı - âdeta - beğendirmeğe çalışıyorlardı! Halbuki bugün, şerait büsbütün: değişmişti: Artık Talât pa- şa, hiç kimseye hiç bir şey verebile- cek veya vermeğe vasıta. olacak vazi- yetten çıkmıştı. Hayatı. her an, mese- 1& serseri bir kurşunla, apansız bir taarruzla nihayete erebilecek mevki- de bulunan bu sabık sadrazam, şim- di kendisinden son sözlerini dinliye- cek, son tarihi vasiyetini alacak bir avuç ittihatçıya hitab edöcekti.. Talât paşa, zaten memleketin ve «İttihad ve Terakki» nin üstüne çö- ken bedbin havayı büsbütün arttır. mak istemiyerek, metanetini ve soğuk kanlılığını muhafaza ederek kürsiye doğru İleriled! ve salonu dolduranları selâmlıyarak: — Arkadaşlar! Dedi ve bir-iki saniye durdu. Artık ber baş, kürsüye çevrilmişti. Salonda, hâkim. olan derin ve mütevekkil bir süküt içinde herkes, Talât paşayı dinlemeğe hazırlanmıştı. Talât paşa- nın sesinin tonunda hissedilen bir tit- reyiş vardı. Talât paşa harpten evvelki vaziyeti izah ediyordu Fakat o, bu hissi zâafını muhatab- larına ihsas etmek istemiyordu. Ken» dini topladı ve ağır, ağır sözlerine dö- vam, etti: Talât paşa, meşrutiyetten evvelki ve sonraki vakalara, hâdisele- Te temas ederek «İttihad ve 'Terakkis- nin bir tarihçesini yaptı. Ve çok te- miz hisler ve ideallerle teşekkül eden bü'inklib cemiyetinin ne kadar fer- di ve şahsi fedakfrlıklarla ilk müca- delelerinde muvaffak olduğunu an- lattıktan sonra dedi ki: (Arkası var)