Sahife 10 Trabzon mektupları Fındık mahsulü bu sene çok bereketlidir Fakat tüccar bloke edilmiş paralarını ala- mazsa fındık alımsatımı nafile olacaktır 'Trâbzon (Akşam). — Trabzona bir kaç gün önce mevzii yağmur yağdı. Bu yağış kurak tehlikesine maruz kalan yerlerde tehlikenin Öliüne geçti. Yağ- mur düşmiyen yefler tehlike geçiri- yor. İki gündür yağmur bulutları do- laşıp duruyor. Bugün barometre mü- tehavrli vaziyettedir. Fındik mahsulü, havalar böyle ku- Tak, güneşli ve sıcak gittiği takdirde geçen yıldan erken, yani on beş güne kadar toplanmıya başlanacaktır. Si- cağın sıkıştırması üzerine sayfiyelere göçler âkına başladı. Deniz kenarları sabah, öğle ve akşam üzerleri insan istilâsına uğramışa dönüyor. Temiz banyo yeri olmamakla beraber deh- şelli sıcaktan bunalanlar pisliğe te- mizliğe bakmadan kendilerini deni- zin göğsüne atiyorlar. Fındık mahsulü Fındik mahsulü çok bereketlidir. Kabarık rekolte karşısındayız. Tica- ret odası reisi B. Atıf Saruhanın ri- yaselinde fındık mütehassısı Kâzım Bulutay, ticaret odası başkâtibi Halit Kâmi, borsa komiseri Hamit Dilman, borsa encümen azasından Celâl Ömer. baş, Ali Peşe, Hasan Yanloğlu, Mus- tafa Civelekten mürekep bir heyet Hopaya giderek fındık sahalarını do- Jaşacaklar ve Hopadan Göreleye ka- dar olan sahanın fındık rekoltesini tesbit edeceklerdir. Heyet evvelki gün hareket etti. Trabzonda henüz fındık piyasası açıl- madı, Almanya ile mukavele bekleni- yor. Tüccar bloke edilmiş paralarını ez bankasından alamadığı tak- dirde bu sene Trabzonda fındık alım ve satımı pek nafile, pek perişan ola- caktır. Kredi, avans ve alivre satışlar çoktan başlamış bülunmalıydı. Her sene martta başlanan bu işlere bu yıl henüz başlanamadı. "Tüccar yardım edemediği takdirde fındığı toplamak için emele bulmak, ameleye para, Yiyecek tedariki pek güç olacaktır. Bankalar bü ana kadar fındık üzeri- ne muameleye başlamadı. Pek bereket görülen mahsul Trabzona om, on beş milyon lira sokacak ve Trabzonu kal- kındıracak olan bu mübarek mahsu- 1) Gazlanlep | : Gaziantepte il Jü bu sene değer fiat ve vaziyette sa- tabilmek için ne yapılmak İâzımsa yapılmalıdır. 938 mahsulü fındık pi- | yasası durgundur. Borsada kabuklu 17 buçuk kuruş, İçler 37 kuruştur. Eski mahsulden stok 4 yüz bin kilo kadartahmin ediliyorsa da bunun da yeni mahsule kadar elden çıkarılacağı söylenmektedir. Tifo vakaları Trabzonda, geçen yıl ve hele bu yıl tifo vakası yok denecek kadar azdır. Sihhat direktörlüğünün aldığı sıhhi ve ciddi tedbirle tifonun önü alınmış- $ar. 986 yılı içinde Trabzonun bütün köyleri, yani 58 köy dahil olduğu hal- de hepsi 54 vaka olmuş, bundan 4 ü ölmüştür. 937 den bu güne kadar an- cak 5 vaka olmuş, hastaların hepsi de iyileşmiştir. Trabzonda, bu gün temiz içme su- yu olmadığı gibi kısmen lâğımlar da yüzde bulunduğu halde tifo vakası- nın ez oluşu dikkate şayandır. Sıhhat direktörlüğü iy vaziyette çalışıyor ve halk da korunmayı biliyor denebilir, Yeni belediye reisimiz doktor Ce- mal Turlanın gerek temizlik ve gerek umran ve gerekse halkın me- deni ve sıhhi yaşayışlarını temin yo- lunda gösterdiği gayretle az zaman içinde Trabzon şehri her bakımdan tam medeni bir şehir çehresini almış bulunacağına şüphe edilmemektedir. Üçüncü umumi müfeti iz bay Tah- sin Uzer ve valimiz B, Yahya Sezai "Uzay 'Trabzon şehrinde büyük varlık- lar yaratmaya çalışmaktadırlar. » Diğer işler Belediye bir kaç gün evvel şöyle bir karar verdi: Bütün mağaza, dükkün- lar sabahleyin saat yedide açılacak, âkşamleyin saat 18 buçukta kapana- cak. Halk ilk günleri bu emri tatbik- te yadırgadılar, fakat dündenberi alı- şabildiler. Bu karardan memnun kal- mıyan yok gibidir. Trabzon öğretmenleri Doğuda tet- kik seyahatine, Trabzon Sporcuları da muhtelit takım teşkil ederek Gire- run, Samsun, Ankara, İzmir, İstan- bula kadar gitmeye karar vermişler- dir, e Pr HABE | Taraklı iyi suya kavuşuyor Taraklı 17 (Akşam) — Geyve kaza- İ sına tabi Taraklı nahi in içme su- güzel bir su akıtılması krarlaştırılmış ve temel atma ri 16 temmuz cu- ma günü yapılmıştır. Merasimde İz- mit valisi B. Hâmid Oskay ve İzmit nafa erkânı bulunmuşlardır. Taraklı meyvacılık o memleketidir Vali, Halk partisi önünde toplanan halka meyvacılığın ilerilemesi için gü- zel tavsiyelerde bulunmuştur. Taraklı yakında iyi suya kavuşacaktır. Kastamonu takımı 3 - 1 galib geldi Çankırı (Akşam) Kastamonu gençlerinin daveti üzerine Çankırı Spor klübü yirmi kişilik bir kafile ile Kastamonuya gitmiş ve pazar günü Gazi stadında Kastamonu futbol takı- mile çok güzel ve heyecanlı bir maç yapmıştır. Maçta Kastamonu valisi B. Avni Doğan da bulunmuş ve-sahaya çıka- rak iki takım gençlerine kısa bir söy- lev irad etmiştir. Oyun bağlar başlamaz, Çankırı Spor klübü takımı, Kastamonu kalesini sıkışlırmağa başladı. Kastamonu ka- lesine şütler yağıyor, fakat talisizlik neticesi olarak gol olmuyordu. Neti- cede güzel bir maçtan sonra Kasta- Monu takımı 3-1 galip gelmiştir. Bu meçin revanşı, bu ay sonunda Çankı- rıda oynanacaktır. İki yıl evvel Kastamonuya gitmiş olan Çankırı Spor takımı 3-0 galib gel- mişti. Lüleburgazda Kızılçağlıyan müsameresi Lüleburgaz ' (Akşam) — Bir ay- danberi hazırlanan lise ve orta okuilu talebeleri büyük bir kalabalık karşı- sında (Kızılçağlıyan piyesi) ni tem- sil ettiler. Fserin hazırlanmasında liseli genç- lerin Burgaz gençliğile elele verip ça- pati uyandır: ıklâarı bu işte çok büyük muvaffakıyet gösterdiler. Diyarıbekirde bir adam Dicle- de yıkanırken boğuldu Diyarbekir (Akşam) — Un fabri- kasının un ve buğdaylarını taşıyan Seydo isminde bir arabacı dün Dicle- de atlarını yıkadıktan sonra kendisi de yıkanmak üzere şehre girmiş ve bir daha çıkmamıştır. Yapılan araştırma- lar sonunda cesedi yıkandığı yerden sekiz yüz metre ötede ayağı bir ça- lya takılmış yüzüstü bir vaziyette bu- Tunmuştur. Tahkikat yapılmaktadır. k mektepler — Bu yıl ilk mekteplerden 344 talebe mezun olmuştur, Geçen yıl ilk mekteplerde 7800 Bu yıl mikdarın artacağı muhakkak sayılıyor, Kültür direktörlüğü şimdiden tedbir almaktadır. simlerden yukamda solda Cumhuriyet ilk okulu beşinci sınıfı müallım ve talebesi, sağda Dayı Ah- x muallim ve talebelerinden bir grup, aşağıda solda Pazaşçık ilk okulu muallim ye talebeleri, sağda 1 görünüyorlar. Yışması ve orta okulun büyük bir sem- | yu ihtiyacı temin ediliyor. Kasabaya | l | | Neticesiz kalan kandırma teşebbüsleri Abdülhamid Jön Türklerin neşriya- tı arasında en ziyade mizah gazetele- rinin mündericatına ve neşrettikleri karikatürlere tutulurdu. Paris büyük elçisi Münir paşa ile arası iyi olmıyan Ali Nuri bey Röter- damdan çekildikten sonra Atinaya git- miş, 1903 de (Davulun) neşriyatından iktibasen ve Abdülhamid ile başlı ave- nesini tehzilen İsveç, Danimarka ve Almanyada bu memleketlerin dillerile bir risaje bastırmıştı. Nümune olarak bundan bir kaç karikatürü bu bahse aldık. Mahmud paşa doğruca Parise gel mişti, Paşa ile iki oğlunun Avrupada çektiği maişet sıkıntılarmı Mahmud Kemal beyin (Son asır Türk şairleri) eserine aldığı bir telgrafnsme pek iyi gösteriyor: Paris sefaretinden 15 temmuz 1901 İ 2 temmuz 1317 tarihinde mabeyin | başkâtipliğine çekilmiş olan bu tel- grafnamenin meali şudur: l (Bunların «Mahmud paşa ile Iki oğ- Jununs Avrupada taayyüş için nereden | para bulduklar; bahsine gelince: Ken- dileri sefalet ve perişanlık içinde yâ- şamaktadırlar, Meselâ Mahmud paşa Galata ve Beyoğlu caddelerinde tesa- dü? olunan piyasada top atmış tatlı su frenkleri gibi pejmürde bir kıya- fetle, otuz beş derece sıcak havada bi- le rop döşambriye benzer kışlık ve 80- Juk bir palto, kirli yakalık, küçük ye- Jek, kirli alacalı palyaçovari kostüm, yüzüne kadar inmiş bir buçuk frank- nik hasır yağlı didon şapka, fıkara güruhuna mahsus boyunbağı ile 40- kaklarda volta vurmaktadır. En adi evlerin tavanarası katında, uşaklara mahsus ucuz yerlerde paşa uşağile bir, iki kardeş de diğer bir odada yatıp kalkıyorlar. Gözlük elde, girdikleri 19- kantalarda beygir kotleti ve domuz sucuğu yiyorlar. Gerek Fransa polis nazırmın, gerek sefaretimiz tahkik memurlarının ver- dikleri haberlere göre kendilerinin öteye, beriye yemek ve oda kirası ola- rak borçları vardır. Ellerine ayda tah- münen elli, alımış lira para ' geçiyor; bu paranın bir mikdarı muntazaman Mısırdan gönderildiği muhakkaktır.) Bu müzeyyifane ve muhakkirane cümlelerin Abdülhamid üzerinde ne tesir gösterdiği bilinmez ise de (1) herhalde bu sözler bu kadar sefalete ve ıztıraplara katlanmağa maddi bir mecburiyetleri olmıyan Mahmud pa- şa ile oğullarının lehine bir şehadet ve hamiyetlerine bir delil olmak üze- Te kaydedilebilir. Mahmud paşanın sıhhati muhtel olmuştu. Pariste bir müddet kaldık- tan sonra hem ucuz yaşamak, hem ha- vasından İstifade etmek üzere Korfu adasına gitti. Abdülhamid Mahmud paşanın Yu- nanistana gelmesinden büsbütün kuş- kulandı. Paşayı Korfudan çalkartmak için siyasi teşebbüslerde bulundu. Fransız. elçisi Konstans dahi bu te- şebbüslere karıştı. Mahmud paşa Korfuda fena halde hastalandı. Bugünlerde Mısır Hidivi tarafından gönderilen birisi paşanın İstanbula avdetini temin için tavas- suta Hidivin hazır bulunduğunu teb- WE etti. Mahmud paşa: — İçeri girmek istemiyorum. Ölür- dışarıda öleyim! Cevabını verdi. Hidivin memuru av- det etti. Korfu Fransız konsolosu da paşayı İstanbula gitmeğe ikna ile uğraştı. Bu da müfid olmadı. Abdülhamidin musirrane müraca- atleri ve siyasi valdleri üzerine Yunan hükümeti Mahmud paşayı Korfuyu terke davet etti. O da biraz iyileşince Romaya gitti. Burada oğullarının, istikraz yap- mağa muvaffak oldukları ve akte- dilecek kongre için davetnameler gön- derdiklerini haber alarak münşerih oldu. Bu haber maneviyatını düzelte- rek sıhhatine de iyi tesir etti. Mahmud paşa Romadan sonra bir müddet İsviçrede (Losern) de tutulan Avrüpa karikatürlerinden: Abdülhamid Şark kahvesinde bir vilâda. kaldı. Sonra Brüksele gi- derek orada yerleşti. Buralarda oğul- larile muhaberede devam etti. Turhan paşa İle Nuri beyin fayda» 8ız kandırma teşebbüslerinden sonrâ Paris büyük elçisi Münir paşa saray- dan aldığı emirler üzerine Mahmud paşa nezdinde mütevali teşebbüslerde bulunmaktan fariğ olmuyordu. Abdülhamid nihayet Murad beyi memlekete avdete kandırmış olan ser- hafiye Ahmed Celâleddin paşayı Mah- mud paşa nezdinde de ayni memuri- yetle Avrupaya gönderdi. Fakat ser- hafiye paşa bu memuriyetinde mu- yaffak olamadı. Padişah ile damad paşayı anlaştıramadı. Ahmed Celâ- Jeddin paşanın bü müuvaffakıyetsizlik- le İstanbula avdetinde hünkâr bu sa- dık bendesinden de ciddi surette şüp- helenmeğe başladı. İsveçli Ali Nuri bey fransızca Akşama yazdığı maka- lelerinde Abdülhamidin bu şüpheleri- (âhmed Celâleddin paşa gayet na- muslu bir zattı O da ahrarane fikir- ler beslediği için Mahmud paşayı tut- tuğu yoldan çevirmeğe çalışmadıktan başka ona aksi tavsiyelerde bile bu- Tundu; kendisinin yapmakla muvaz- zaf oldüğu parlak, fakat sahle vaid- lere kulak asmamasını ihtar etti; de- ruhde ctliği kandırma vazifesinde muvaffak olamadığını padişaha hiç bir vicdani endişe hissetmiyerek söy- Miyeceğini de ilâve etti.) Damad Mahmud paşanın macerası hakkında hususi malümat sahibi gö- rTünen Ali Nuri beyin bu ifadesi Ah- med Celâleddin paşanın hünkârın ev- velce Murad beye kendi vasıtasile ver- diği sözü tutmamasından kalben mü- teessir olmuş bulunduğunu ve Mah- müd paşayı da Abdülhamide ikinci bir kurban gibi takdim etmeğe vicda- nı razı olmadığını gösterir. Başta Kbilihüda efendi (2) olduğu halde düşmanları Ahmed Celâleddin paşa aleyhinde ilkaatın arkasını kes- mediler. Saray ve mabeyinde intrika Üstadları nihayet paşanın ikbalini idbara çevirmeğe muvaffak oldular. Şeyh Ebülhüda efendinin bu yolda telkinlerde ne kadar mahir olduğunu göstermek için şu misali zikretmek kâfidir: risi için: — Ben paşayı pek severim. Der. Ebülhüda efendi: — Ben sizin sevdiklerinizi sevmem! Mukabelesinde bulunur. Abdülha- midde kaşlar çatılır. Bu cüret karşı- sında açık bir istiğrab ve hoşnutsuz- luk görünür. Sözünü nasıl idare edeceğini pek iyi bilen zeki ve kurnaz şeyh: — Ben sizin sevdiklerinizi değil, si- zi sevenleri severim! (Arkası var) (4) Bunları okuyunea Abdülhamidin: «Oh olsunlu di jasi tahmin oluna- bilir! (2) 25 Mart 1909 $arihinde vefat e 20 Temmuz 1937 m SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÖLEYMAN KANİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No, 919 Mahmud paşanın Pariste çektiği sefalet