| | | RR Birinci Şu köpeğin göğüs kabartmasına bakınız... Ama böbürlenmekte hakla Ga yok değil: Tam on iki tane altın Madalyası var. Her köpek sergisinde, kendi cinsleri arasında birinciliği ka- Zanıyor. Mehareti de vardır. Topun Üstüne çıkar ve yuvarlıya yüvarlıya dolaşır, gezer... Top üstündö dolaş- Yğak en büyük eğlencesidir. Çok yaşâl... Çocuğumuz esnerken tembih ederiz: — Ağzını elinle kapa!,. Bu âdet nereden kalmadır bilir mi- Siniz?.. Ecdadımızdan. İlk insanlar. | esnedikleri zaman, midelerine şeytan giriyor sanırlarmış, öyle ya, apaçık bir ağız ve derken bastıran bir uyku Aksırmak ise onlarca çok uğurlu İliş, Aksırınca, mideye kaçan şeytan dışarı çıkarmış. Bugün de biri aksırdığı zaman: — Çok yaşa!.. deriz. İ Mali, hayvanat bahçesinde büyümüş ve bir gün gene ormana kaçmış. Ormanın vahşi hayvanları ona hücum ediyorlar, | dolaşıyordu... İngilterenin en meşhur çocuğu Peter-Pandır. Bu çocuk her çocuk gibi değildir, çünkü hiç büyümedi. Peter-Pan «Asla, Asla» şehrinde otu- ruyor... Bayan Verdi, bay Jan ve bay Mişel, Peter-Panla nasıl tanıştılar? Size bu- nu anlatacağım. Yavaş yavaş bütün işıklar söndü, ortalık karardı, yalnız bir ışık dönüp Ama bu sahiden ışık miydı?.. Hayır, bu bir periydi... Par- nak kadar bir peri... Peter-Pan, pencereyi açlı, odanın ortasına atladı. Gölgesini aramağa | # gelmişti... Bir gün evvel, büyük annenin t0- runlarına söylediği masalı tatlı tatlı dalmış dinlerken, unutmuştu; çünkü öyle acele ile çıkıp gitmişti ki, gölgesi | ğü kalmıştı Peter periye sordu: — Buldun mu? Bir çıngırak çaldı. Bu dili siz biz an- Uuyamayız, bu peri dilidir: «Gölken yukarıda, dolabın içindev demekti, Peri gölgesini buldu... Oh, gülgesine kavuşmuştu, artık ondan ayrılmıyacaktı. Nasıl öldü?.. Meşhur kuyum- cu, güze bir köşk tutmuştu. Her akşam, ma- ğazasından dön- dükten sonra yar zihanesine girer, oturur, hesapla- rını yapardı. Bir akşam, uşak odaya girdi, ku- fakat Mali kendini müdafaa etmesini bilir. Mali, kami ile kavgaya başlayınca, hayvanat bahçesinde, ormanda yaşa- mak usulünü unuttuğunu anladı. Bir sabah, uyanır uyanmaz, Nijir | İntikamını almalıydı... Gel gelelim Kami büyük bir ağaca tırmanmıştı, Mai ile yukarıdan alay ediyordu. nehrinde yıkanmak üzere yola çıktı. Yolda, vahşi bir hayvanın ayak izle- rini gördü ama, aldırış etmedi... Tam nehrin kıyısına gelince, Kami Kami — Beni korkuttun yahul., Benden ne İstiyorsun?.. Mali — Sen benden ne istiyorsun? Yüzümü kanattın... Canımı acıttın... Büyümeyen çocuk: Fakat gölgesi sanki yere mıhlan- mıştı, kımıldamıyordu. Peter-Pan bir sabun aldı, gölgesini yerinden oynat- mak için sabunladı. Ama ne yapsa nâ- fileydi... Peter-Pan ağlamağa başladı. İşte bu sirada Vendi uyandı. Dik- katle küçük yabancıya bakti ve sor- | du: yumcuyu, masasının başında ölü bul du; alnından kan sızıyordu. Pencerenin camı bir kurşunla de- linmişti. Hemen merkeze haber gön- derdiler,. merkez memuru geldi, tetki- kata başladı ve şu neticeye vardı: — Kuyumcuyu, dışarıdan silâh ata- rak değil, içeriden biri vurmuş!.. Bunu nereden anladı resme dikkat- K bakınız. Deniz Aygırlarının şahı: ile de burun buruna geldi... nehir kıyısında su içiyordu... PETER - PAN İ lu Şömbrön sarayında öldü. Mali UAABAEAASAEREUAA EA AEEAN EBA AEAASAEEEEREEEEEA EN görünce... — Neye ağlıyorsunuz bay? Peter-Pan kalktı, selâm verdi; — Ağlıyorum, çünkü gölgem peşim sıra gelmiyor. ama hayır, ağlamıyo- TUM. — Gölgenizi mi kaybetmiştiniz? — Evet. Vendi yere baktı, parmak kadar bir iz gördü. Hemen yatağından kalktı: — Gölgenizi üstünüze dikeyim, de- | di. — Dikmek ne demektir? — Şimdi görür anlarsınız? Hemen iğne iplik aldı, Peterin göl- gesini topuklarına dikmeğe başladı. — Biraz acı duyacaksınız, diyordu. Peter ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu... Gölge dikildi. Peter se- vinçle sıçradı... Fakat gölge buruşuk- | tu. Vendi — Ütüleyim, dedi. Peter gölgesi, pencerenin önünde, ay Işığında dans ediyorlardı. — Sonra... — Sonra... Vendi, Jan, Mişel Peter gibi kanat- sız uçmağı öğrendiler ve dördü bir- den, «Asla Aslan diyarına, yıldızlara uçup gittiler... Temmuzda neler oldu? 8 temmuz 1621 de Lafonten doğdu. Milâddan evvel 12 temmuz 101 de Jül Sezar doğdu. 14 temmuz 1789 da Bastiyin zaptı #le büyük Fransız ihtilâN belirdi. 22 temmuz 1832 de Napolyonun oğ- 26 temmuz 1862 de «Nils in kaynak- ları bulundu. .2 ili Hemen üstüne atıldı; bir pençe vur- du, Malinih yüzünden kanlar akmağa başladı... Mali sinirlendi... Mali öyle hiddeklendi ki, ağacı de- Kami — Canın acıdı hal.. Al öyley- | virmek için toslamağa başladı. Fakat se... Üç ayağile dallara tutundu, dör- | Kami bir hamlede o daldan başka bir düncü ayağile Maliye bir pençe daha | dala sıçradı, âdeta uçtu... Kaminin de vurdu. burnu fışladı... Japonlar da, İngilizler kadar ana- nelerine bağlıdırlar. Resmimizde, ok almak için, Japonların eski milli kıya- fellerine girmiş iki kişi görüyorsunuz, Bunlardan biri bir banka müdürü, | öteki de nazırdır. Bu resim Japonyanın feodalite dev- rini canlandırıyor ve dünyayı çeviren iki kuvveti de yanyana gösteriyor: Ma- Bu altı kelimeden üç kelime yapı nız. . ” Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye: Bir düzine mendil, ikinciye: Bir çift çorap, üçüncüye: Bir şişe ko- lonya, ayrıca 200 kariimize muhtelif İ hediyeler verilecektir. | amaaan tasma yinasumas, Görünmiyen adamlar «Görünmiyen adam» filmini seyrettiniz mi? Bu filim cidden enteresan bir fi- imdi... Meseleyi anlatalım: . Bir fen adamı bir ilâç icad edi- yor, öyle bir ilâç ki, içen göze gö- rünmez oluyor... Bu ilâcı içen ada- mun, meselâ kar- da yürürken yer yer ayak izlerini görüyorsunuz, fa- kat kendini göre miyorsunuz, göz- lere görünmüyor... Geçen hafta Ç Londraya giden sö kimyager Pril, bazı kimseler üs- tünde bu tecrü- “/ beyi yaptı ve bu de gördüğünüz resimleri aldı. İşte in- sanlar, yavaş yavaş gözden kabolus yorlar. Bu resimleri alan gazeteci diyor kl: — Eğer göz ucile bir hile sezmiş olmasaydım, mucizeye inanacaktım!.. Fakat hilenin ne olduğunu yâzmı- yor.