Her akşa bir hikâye O yazı Boğazda geçiriyordum. Bi- zim köyde fevkalâde güzel bir beyaz yalı vardı. Bir gün bu yalının önünden &eçiyordum. Bir de baktım, gerç bir adam önüne bir sehpa koymuş, gözleri beyaz yalıda, Tesim yapıyor. ,, 9turduğum köşkten ressamın bu- e Yer gayet güzel görünüyor- — Bunun İçin penceremden genç pers saatlerce sehpasının önün- ez ayrılmadığını gördüm. Ne çalış Tessamdı bu... > Ertesi sabah baktım, gene ressamı o Yalının önünde... Gözleri yalının » Oyalı pencerelerinde, baştan aşa- Ün dikkat, kesilmiş çalışıyor... «Şunun yaptığı tabloya bir bakayım.» dedim. Yaklaştm. Garip şey... Tablodaki bo- Yalar resimden başka her şeye benzi- Hn ii” e m İçimden:' y z vi — m de yeni kübik ressamlar- »» dedim, Çünkü yaptığı, resim- den başka herşeye benziyordu ... Genç ressamı ertesi, daha ertesi, da- ha ertesi günü hep aynı yerde gördüm. İki hafta geçti, gene aynı yerde, tu- haf... Ne bitmiyen resimdi bu... Tab- Iosunu görmek isteyenlerden yaptığı Tesmi de saklıyordu. Yalnız gözleri, Yaz Yalının pencerelerinden bir dâ- K& ayrılamı habire ba- kıyordu... 4 üza- t nç ressam hava a k ılık bastık- tan sonra da ora ayrlamıyordu ii ve adar İşltme- a m. Fakat genç ressam demek bus uda başarıyormuş... Hayrettir doğ- Bu tablo araba Bir gün dikkat ettim. Vay, beyaz Yahın sahibi olan dolgun vücutlu dul oymalı O zam; içinde iş olduğunu anla- dım. Genç ressamın gece yarılarına kadar niçin beyaz yalının önünden &yrlmadığının hikmetini kavradım. ber genç ressamı dolgun vü- wiun köşkünden sessizce çıkar- ken gördüm, Artık €rtesi günü beyaz yalın önünde ne Sehpa vardı, ne ressam... Yalnız geceleri bir gölge, genç ressa- mın gölgesi beyaz yalının kayıklığının Yanındaki rihtamdan içeri kayıyordu. inte arkadaşlarımdan birine İşi aç- — Bırak Allah aşkına, dedi, o herif Tessam messam değildir... Sadece çap- kının biridir... Böyle gözüne kestirdi- İİ genç dulların yalılarının önüne sehpasını kurar, resim yapıyormuş Bibi pencereleri, balkonları gözetler. Pencerelere dik dik bakar... Kim ne diyebilir?.. Reş — Ben kübik ressamım... i resimle bir alâkası olsa... Arkadaşımdan bu izahatı aldıktan sonta gülümsedim. Yer yüzünde ne #$ıkgözler varmış... 4S inle gün sonra bir de ne göre- Mundaki Sim Tessam köyün aşağı kıs- muş h Yalının önüne sehpasını kur- Tup Mr harıl çalışmıyor mu?.. So- ruşturdüm. Bu yalıda iki dul $ Oluruyorm; ia den Büzelmiş. uş, İkisi de birbirin- Yalancı ressam e; ü Seli N günlerce bu yalının Nihâyet on; sallıya yeçil 4 elini kolunu sallıya girerken gördüm, in kapısından içeri riadan kayboldu. « Möyde bir sevgi- Rİ Yeni ayrıtmış, kadın. Ona Eidiyordum. yak! l rtaştimı Nazanın köşküne a2 vay, Herif sehpasını detiniden ye- Sw kat böyle yi İP Dir tey olacaktı. Bir ke- €Dimle resmi bir alâkası sim yapmak'an nasl menedebilir. dim?... Nazan herkesin nazarında bana ya- bancı bir kadındı.. Nazanı böyle kıs- Kanmam, rezalet çıkarmam pek fena tesir yapardı. Sorra rezaleti çıkar- sam bile yalanci ressam: —Senbeni istediğim resmi maktan meneğdemezsin ya... Diyebilirdi... Onun için hiç ses çıkarmadım. Sev- gilimin evinde bir kaç saat oturduk- tan sonra doğru çarşıya koştum. Bir sehpa, bir muşamba, bir kaç fırça, bir palet, renk renk boyalar tedarik ettim. Yalancı ressamın evli olduğunu duymuştum. Köyün koy kısmında oturuyorlardı... Hemen sahte ressamın (yalısının önüne gittim. Sehpamı kurdum. O herif kadar ben de muşambanın üsş- tüne boyaları sürmesini becerirdim ya... Başladım fırçaları muşambanın Üstüne sürtmeğe... Gözlerim de uy- durma ressamın yalısının pencerele- rinde... Kadın zaman zaman bir de- kolta gömlekle beliriyor, bana gülüm- süyordu. Bir aralık baktım, yalancı ressam damladı. Beni görünce hayretler için- yap- Bu sefer mosmor k siz yor... Bune biçim yalı resmi böyle ... Alaycı alaycı gülümsedim: Ehhh.. ne yaprsınız... kübik ressamım... Bu esnada sahte ressamın kanısı Açik saçık bir elbise ile balkona çık- mıştı, Uydurma ressam büsbütün küplere bindi: Ben de iz bu İşten vargeçin.. dedi, Baş- lerih resmini yapını Hem böyle resim mi olurmuş — Allah Allah, dedim, neden vazge- çecekmişim?.. Siz nasıl şimdiye kadar bir çok yalıların resmini yaptınızsa, ben de aynı tarzda, yeni kübik bir sü- rette bu yalının resmini yapacağım.. Şimdi adamcağız bana yalvarmağa başlamıştı. — Ben, dedim, bu yalının resmini yapmıyacağım.. amme bir şartla, siz de birdaha hiç bir yalınım resmini yapmıyacaksınız.. Biraz durdu, sonra bir daha hiç bir yalının resmini yapmıyacağına dair yemin etti vebirdahaonu hiçbir yalının önünde görmedim. Soranlara diyormuş ki: — Ben büyük bir kübik sanatkâ- rım.. fakat artık fırçalarımı kırdım. Paletimi yaktım, Resimden vazgeçtim, (Bir yıldız) Türkiye Ecnebi 1400 kuruş 27100 kuruş 70 » M0 » * » 800 » ME e mi SENELİK 8 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK Posta ittihadına dahil olmıyan ecrebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş göndermek Jâzumdir. Rebilülâhir 4 — Razütazır 59 & İmsak Güze Öğle İkindi Akşam Yat 0,29 849 433 634 1200 202 Acımusluk So. No. 13 Akba müesseseleri “Ankarnda her dilden kitap, ga- zete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec- işi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilin kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. | 2215: $ Temmur 837 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla “Türk mukikisi, 1250 Havadis, 13.05 Muh- telif plâk neşriyatı, 14,00 Son. Akşam neşriyatı: 1830 Plâkla dans mu- sikisi, 1930 Konferans: Türkiye Kızılay cemiyeti namina Doklor Fethi tarafından. 20,00 'Türk musiki heyeti, 2030 Ömer Rıza tarafından arapça söyler, 20,45 Türk mu- siki heyeti (saat ayarı) 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve erlesi günün programı, 2210 Plâkla sololar, ope- ra ve operet parçaları, 2300 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntahap programı Rema (421) saat 12: Verdininin «La for- sa del destino: operası, Viyana (507) 20,25: 1. Strauss «İlkbahar hdvasıe ope- ret. Varşova (1330) 2250: Operet. Nis (253) 2130: Senfonik koro konseri. Viya na (507) 2240; Viyolonsel ve piyano. Bet-. hovenderi parçalar. Peşte (645) 2330: Teigan orkestra: Dans Musikisi Viyana (507) saat 2320, Prag (470) 2335, Berlin (356) 24, Lüksemburg (1209) 24, Peşte (549) 0,20, Londra (kisa dalga) 1920 -21-2350-1. 4 Temmuz 937 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 1220: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 13: Beyoğ- lu Halkevi gösteril kolu tarafından bir” temsil, 14: SON Akşam neşriyatı: 1810: Konferans: Kızlay cemiyeti namına Bayan Bedri- İ ye Yeğinsay, 1930: Konferans: Ordu say- Jayı Salim Sırrı Tatca: yat bilgisi), 20: Müze tarafından Türk m 30: Ömer ca söylev, 2045: M TI tarafından 'Türk im kıları (Saat ayarı), Ajans ve borsa (Çocuklara ha- ve arkadaşları ve balk şarkı- za tarafından arab- zafer ve arkadaşla- ve halk şar- 2 Temmuz 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHYİLÂT İstikrazı dahi © 96) “Türkiye Cüm- 8875 1083 istikraz © 96) huriyet Merkez Ünitürk 1 1605 | Bankası » OH 15) Anadolu hisse 24 > ME 15) elefon 850 Mümessil 1 3850) serkos 0— > OH 4025İ Çimento 1330 ». m İttihat değir. 1025 İş Bankası $80| menleri » bemiline $60| Şark değir- » Müessis O T7) menleri 00 Para (Çek fintleri) Paris Londra Nev York Milâno Atina Cenevre Brüksel Amsterdam 206225 625 78,00 1504 TAA 34575 469,36 14300 Sofya Prag Berlin Madrid Belgrad Zieti Pengo Bükreş Morkota İSTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 2/1/907 FİATLAR CİNSİ Buğday yumuşak Arpa Çavdar Misir san Keten tohumu Peynir beyaz » kaşar Pamuk yağı GELE Buğday Çavdar GİDEN Yapak Buğday : Liverpul » o: Şikago » : vinipek Arpa : Anvers Mur : Londra Keten T. : Londra Fındık G, ; Hamburg ağ » YFİATLA rrrrrna| Kızılay baftası merasimi Kızılay Üsküdar merkezinden: Kızılay haftası münasebetile Üsküdar Kızılay gu- besi tarafından Kızılay timsali Üsküda- rın ker tarafında dolaşlırılacaktır, Pazar günli öğleden sonra sast 14 te Doğancılar parkında bir tören yapılacaktır. Gece Hat- kevi salon bir müsamere verilesek, şiir okunacak, söylevler verilecektir. Her- kes, gelebilir. Davetiyeler Halkevi idare memurluğundan dağıtılacaktır. | nu o imzaladı. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 99 Tiyen - Fo saraya gelince ortalık altüst olmuştu, Şansi zindana atıldı. Tekin- boğa mahkeme başkanı oldu.. Kubilây İzdivaç töreni yapılmasını emretti İhtiyar Lâma; | — Sesi de benziyor, hakanım!. Diye söyleniyordu. Terlan söze karıştı: — İmparatoriçe Tiyen-Yo karşınızda | duruyor, hakanım! O esasen idam €- dilmemiştir. Onun yerine bir başka kadının başını vurmuşlar. Bu hakikat karşısında hâlâ Şansinin sözlerine na- &il inanıyorsunuz?, Kubilây imparatoriçeye elini uzat- ti: — Yaklaş bakayım, Tiyen-Fol Göz- lerinin içini yakından göreyim... Se- nin gözlerini benden başka kimse ta- nıyamaz!. Tiyen-Fo hakanın önüne gitli.. Dizlerini öptü. — Beni bu kadar çabuk mu unut- tunuz, hakanım, Tiyen - Fo ölmemiş- tir.. o, bir hortlak değildir. Kubilây zeki, anlayışlı ve her şe- yin ötesini gören bir hükümdardı. karısının gözlerine dikkatle baktı — Tiyen - Fo. seni Gökçin idam ettirmedi mi? Evet, hakanım! İdam bu > Fakat boy vurulan . bir köylünün karsı — 'Tekinboğa doğru söylemiş. Ve alçak Şansi beni bugün bile aldat- mağa çalışıyordu. Diye bağırdı. İhtiyar Lüma Tiyen - Foya döndü: Hoş geldiniz, impaâraloriçem! Başınızdan esen bu ölüm firmasını nasıl savuşturdunuz..? 'Tiyen - Fo vaziyetini kurtarmak ikin yalan söylemeğe başlamışlı: — Para ile Şansiye bütün istedik- lerimi yaptırdım. Yerime bana ben- zer bir kadın buldu.. zindana ge tirdi.. ve beni zindandan kaçırdı. İdam, günü köylü kadını cellâda tes- Um ettiler. Yüzü kapalıydi. Kimse farkına varamadı. Kubilây: — Ölümden ve cellâdın elinden kurtulan insanlar ulu Tanrının sev- | gül kullarıdır, sen de bunlardan bi- risin! Kubilây, Tiyen-Fonun gelişine çok sevinmişti. Fakat, Şansiyi - bu vaziyet karşı- sında - cezasız bırakmak istemiyordu. — Şimdi herşey anlaşıldı, Tiyen « Fol Kora prensine gönderilen buy- ruğu da o imzalamıştır. Bunu on- dan başka kimse yapamaz... Diyerek saray muhafızını çağırttı: — Şansiyi zindana alınız ve kol larını bağlayınız!, Saray muhafızı titredi. Korkudan çeneleri birbirine geçmişti, ü Kubilây, saray muhafızı kapıdan çıkarken ilâve etti; — Şansinin yanma şeytanların bile girmesi yasaktır., anladın mı? Saray muhafızı yere eğilerek ha- kanı selâmladı.. dışarı çikti. Sarayda herkes telâş ve heyecan İçinde bu işin sonunu bekliyordu. — Acaba bu gelen kadın Tiyen - Fonun kendisi mi, yoksa onun ben- zeri mi? Kubilây karısının elinden tutup kaldırdı. — Şimdiye kadar neredeydin, Ti- yen-Fo? “ Güzel imparaloriçenin sesi petde perde yükselmeğe başladı: — Fakirler mahallesinde bir Çin- Mnin Kulübesinde oturuyordum, ha- kanım! Şansinin Kora prer muha- bere etmesi işinde beni de ilgili göster- diler. Gökçn bu fırsatı kaçırmak is- temedi.. beni derhal idama mahküm ettirdi. Günün birinde temiz bir alın- la karşınıza çıkabilmek için, bu ölüm cezasından kurtulmayı düşündüm. Burada yoktunuz.. derdimi kimseye anlatamıyordum. Nihayet Şansiyi para ile kandırdım.. yerime bir ka- dın buldu, Tehlikeyi bu suretle $a- vuşturdum. Kubilâyın gözleri sulandı: — Keşke Şanga yerine Tekinbo- ğeyı Tarhan yapsaydım. Hakikati ve | ilerisini gören yalnız o imiş, Kubilây, Şi - Yamanın başını yar kan da Şansiden başka bir kimse oi madığı > anlayınca, sır kâtibinden büsbütün nefret etmeğe başlamıştı. Moğol imparatoru o gün şu büy- ruğu yazdı: «Tiyen - Foya ve Şi - Yama- ya suç isnad ederek imzama taklid eden sır kâtibim Şan- sinin, Tekinboğanın başkanlı- ğında kurulacak mahkemede sorguya çekilerek cezalandırıl müâsıni istiyorum.» Kubilây © gün Tekinboğanın ada- letten başka bir kuvvete boyun eğmiyen çök sadık ve doğru devlet adamı olduğunu anlıyarak k ni mahkeme başkanlığına tayin elmişti. Tekinboğa gerçek bu mevkie Jâyik bir adamdı. Şimdi Kubilâyın Terlâna verdiği sözde durup durmaması meselesi baş göstermişti. terk ettiğini bütün Pe yordu. Kubilây Tiyen - Foâ mıştı, Tiyen - Fo artık hak 'ük mabödde yeniden ev lenme töreni yapmak; 2 — Civardeki valilerden yedisini törende hâzır ve şahid olmak üzere Pekine davet etmek; 3 — Tiyen-Fonun imparatoriçe nis fuz ve salâhiyetin hip olabilmesi için, yüz bir şahii Wezkiye edik Bunlarm hepsi de mümkündü. Fakat, bunları yapabilmek, ayn ayrı birer zaman işiydi. Kubilây: — Atalarımın ruhları şahiddir.. sö- zümden dönemem. Tiyen - Foyu tek- rar alacağım. Diyordu. O zaten buna çoktan kar rar vermişti. — 'Tiyen - Fonun kaybolduğu gün- denberi sarayda şeytanlar cirid oy- namağa başladı. uğursuzluk ve taf- #ızlık birbiri ardınca devam edip du- ruyor, Diyerek, Semga bahadırı çağırtı. Kendisine vaziyeti anlatlı: — Tiyen - Fo ölmemiş, (Adalet İş- tiyen köylü) nün dedikleri doğru imiş. Zavallı adamı - hakikati söyle- memesi için - belli ki Şansi öldür. müş. İmzamı taklid eden de odur. Kendisini mahkemeye verdim. Şimdi 'Tiyen - Fo ile tekrar evleneceğim, Sen ne dersin, Semga? N İhtiyar vezir, güzel Tiyen - Foyu görünce şaşaladı: « — Gerçek imparatoriçemizi kay bettiğimiz gündenberi Pekinin hü vası bozuldu. Başımızın ucunda bü- Tatlar dolaşıyor. Onu Tanrı yurdu- muza bağışladı, hakanım! Moğol tahtının yanında boş kalan yerini ancak kendisi doldurabilir. Hemen izdivaç törenini hazırlamaktan başka | diyecek bir sözüm yoktur. Kubilây, ayakta duran genç has- sa zebitini alnından öptü: — Senide hassa kumandanı yap- tım! Benim, senin gibi gözü açık ve || kulağı delik bir muhafıza ihtiyağım var, Terlan! ... İmparatoriçe Tiyen-Fo dirildikten sonra.. Sarayda yeni izdivaç töreni ha İ zırlanıyordu. ; Terlânın bassa kumandanı Olu $u, Tekinboğanın mahkeme başkan» lığına gelişi ve nihayet Şansi gibi maruf bir adamın zindana atılışı yals niz saray halkını değil, bütün Peki dileri hayrete düşürmüştü, 7 'Tiyen - Fo eski dairesinde otu yozdu. 2g (Arkası var) | ni