Sahife 4 SEYAHAT NOTLARI AKŞAM BİR LORDUN MALİKANESİ ER Yazan: İzzet Melih Wilten şatosu londra cenubunda, küçük Saliş- bury şehrine yakın bulunan Wilton şa'nsuna davetli idim, New - Havenden İngiltere payıtah- tana gelirken binmiş olduğum Sout- her Raliway'ın köhne vagonlarına Yine kavuşunca gülümsedim. Rengi Solmuş kadifelerle çiçekli perdelerin hali, bilmem neden, asil ve pek ihti- yar bir «Lady» nin çoktan modası geç miş elbisesini düşündürdü ve bu €s- kiliği İngilterede hoş gördüm. O gün, her nasılsa, memleketin gü- künde sis yoktu; Haziran sabahı, ber- rak ve sıcaktı. Tren, evvelâ şehrin bü- tün civannı kaplıyan amele mahal- | lelerinden geçti. Kırmızımsı siyahlaş- | Miş tuğladan evleti; birbirine yapışık | yüzlerce küçük mesken; her evin | önünde ufacık bir bahçe var; cephe | muntazam ve temiz. Nisbeten fakir nilelere ait bu uzun ev silsilesinde bir kırık pencere görmedim. Üç saat sonra Salisbu Şatodan yollanan otomobilin şoförü beni istasyonda bekliyordu; küçük şehre çıkan birkaç yolcu arasındaki secnebi misafiris tereddüd etmeden buldu, Wiltonun, Salisbury'den ancak Gürt, beş kilometre uzak olduğunu söylemişlerdi; yüksek ağaçlı yol o ka- dar düz, etraftaki kırlar o kadar ye- şildi ki mesafenin fazla olmayışına üzüldüm, Şatonun saltanat kapısı, zamanla sararmış mermer sütunlarile, tepesi- ni süsliyen atlı Marc-Auröle heykelile © tarihi bir zafer takı gibi idi, Pek ciddi bir profesöre benziyen gözlüklü «Maitre d'hötels beni, gotik kemerlerile bir manastır delhizini an- dıran yerlerden geçirerek rnustatil Me büyük bir oturma odasına gö- «Comte of Pembtoke and Montgo- meryn ile refikası beni orada karşıladı- “Kont altmış yaşlarında, uzun boylu, zayıf bir zattı. Pembe yüzü, “parlak gözleri ve çevik hareketlerile, sıhhat Ye kuvvetini, ekseri İngilizler gibi, spora borçlu olduğunu gösteriyordu. Tady Pembroke'da büyük oğlu otuz Üç yaşında olmasına rağmen, kibar boşluğunu ve muhteşem güzelliğini Kaybetmemişti, Karı koca, üç sene ev- vel İstanbulda beraber yaptığımız ge- Zihâilerden zevkle bahsettiler; benim Tondrayr dair hislerimi sordular. Ko- Duşmamız tabii ve sade idi; o derece- deki gözümün önünde muhitin yaban- cılığı heien silinmişti. Sonra, kendi kendime düşündüm: Hakiki kibarlık ve büyüklük, karşısındakine ve bil... hassa misafirine emniyet ve serbest” verir, Bulunduğumuz odanın yan, car hık kapıları açıktı, Oradan geniş L- mermer merdivenle bahçeye iniliyor- du. Güneşin sıcak şüaları, çimenlerle çiçeklerden keskin kokular toplıyarak oturduğumuz yere kadar getiriyordu. Bir aralık kontes zevcine hitab etti: — Yemeğe henüz vakit var; misatiri- mize bahçeyi ve parkın bir kısmını göstermez misiniz, Bahçede, güller ve karanfiller hâ- kimdi: Binlerce gül ve binlerce karan- filin, rengin saltanatı. Muazzam gövdesi çimentodan bir kaideye dayanan fevkalâde büyük bir ağacı sordum: Sekiz yüz senelik bir şilliğine bakarken bir fıkra aklıma geldi; Bunu, Sir John Simon Hariciye Nazırı iken Pariste verdiği bir konfe- rânsta, İngilizlerin ananeye ve istik- rara olan aşkından bahsederken nak letmişti: Bir gün, zengin bir Ameri- kalı, misafir bulunduğu İngiliz şato- sunun parkında, zümrütten hâlılar gibi parlıyan çimenlere hayran olmuş ve bahçıvanı çağırarak «İngiliz çime- ninin» sırrını sormuş. İhtiyar bahçı- van da gülümsiyerek şu cevabı ver- miş: «Efendim, mesele pek basit; iyi bir tohum alırsınız, iyi bir toprağa ekersiniz ve iki yüz sene sularsınız.» Bahçenin ilerisindeki ırmağı geçen bir mermer köprü vardı; köprünün ü5- tünde durarak, tembel tembel akan 7 sulara ve ufka kadar uzanan kır- Yara, ormanlara baktık, Kont izah etti: — Wilton malikânesi büyüktür; bir çok ormanları ve çifüikleri ihtiva eder; biz bunları kiraya veririz. Eşki zaman- larda varidat pek mühimdi; lâkin şim- di devletin ihtiyaçları ve vergileri © kadar arttı ki... Tabii lordlar kamarasının nafiz Azası Ileri gitmedi ve sözlerinin mec- rasını, ayaklarımız altında akan ir- mağınkine karıştırdı: — Bu sularda nefis alabalıkları av- larız... En iyilerinden size ikram et- meği düşünmüşlerdir, ümid ederim. ... Bir müddet şatonun etrafında do- laştık. Hiç olmazsa altmış odasi olan binanın her cephesi başka bir mimari tarzında idi. Görülüyor ki şato ayrı ayn devirlerde kısmen yanmış ve ta- mir edilmişti. Bununla beraber, asır- ların taş ve mermerlere verdiği tatlı esmer renk, muhtelif uslublara bir tek Ahenk vermiş gibi idi. «Comte Of Pembrokewv şatonun cenup tarafında durdu ve çizgilerin sadeliğini ve zarafetini göstererek: — Bence, dedi, en güzel kısım, 1640 da İnigo Jones tarafından inşa eğilen ve 1648 de Webb tarafından tamam- lanan bu cephedir. Bilirsiniz ki İnigo Jones on yedinci asrın en büyük sanatkârlarındandır. Londrada bir çok mühim eserleri var- dir; meselâ Witehall sarayını © yap- mıştır... 1800 de mimar Wyatt'ın ta- mir ettiği garb cephesinin uslubu ise ağırdır, mütereddi bir «gotik; tir, ... İngilteredeki milli mefharet âbide- lerinden biri addolunan ve esasen haftada iki defa, çarşamba ve cumar- tesi günleri seyyahlara açık olan Wil- ton'a aid yazımın bu ilk kısmını şa- "un kısa bir tarihçesile bitirmek is- m: Wiltonun müşlemilâtı arasında kü- | çük bir bina vardır ki bu, İngilterede eski dini teşkilâtın lâğvından 700 se- ne evvel orada tesis edilen muhteşem manastırlan bugün yegâne kalan parçadır. Filvaki 773 senesinde Wiltshire kon- tu Wiston, Wlüton'da bir manastır kurmuştu. Kontun vefatında, yani 800 tarihinde, kral Egbert bu manas- tırı Benediktin rahibelerine tahsis ederek kontesi baş rahibe tayin et- miştir. Daha sonra, 871 de kral Alfred manastıra etraftaki araziyi ve çiflik- leri hediye etmiş ve senelerce Wilton zengin ve mükemmel bir kız mektebi olarak devam etmiatir. in. kusursuz ye- gi anlari makie Hi Fatih noterinin muhakemesi Müddeiumumi Noterin, | Başkâtip ve Daktilonun | ii istedi mele evrakına pul ve bir kısmına da evvelce kulla mlan iptal edilmiş pullar yapıştırınak suretile hazineye ait pul bedellerini zimmetine geçirmekten suçlu Fatih noteri Şükrü ile obaşkâtip Fevzi ve Münevverin omuhskemelerine dün ağır ceza mahkemesinde devam eğil- miştir | Dünkü celsede müddetumumi mü- âvini B. Remzi iddianamesini oku- | muştur. B. Remzi, suçlulardan ba Kâtip Fev noter Şükrü tara dan kendi; zinin ç pul yapıştırmamak sureli edil mia lan sökerek yeni evrak defterlere yapştırmak ve evrak def- K suretile sabit, teri yekünlarını tahrif eti: 591 lira 4 kuruş ihtilâs etti olduğundan Türk ceza Kanununun 80 inci maddesi delâletile 202 ve 203 üncü maddelerile cezalandırılma- sını, diğer suçlu Münevverin e bu ihtilâs ve zimmet suçlarına bilerek iş- tirâk ettiği sabit olduğundan ceza kanununun 65 ve 80 inci maddeleri delâletile 202 ve 203 üncü maddelerile cezalandırılmasını, noter Şükrüye ge- lince: Kendisi herne kadar diğ maznunlarla birlik e i suçlarla mahkemeye sevk edilm de zim- met ve ihtilâs suretile sabit olmayıp ancak başkâtip v işlerini lâyıkile kontrol etme retile vazifesini ihmal ettiği anlaşıl- dığından ihmal suçundan dolayı no- ter kanununun 21 ve ceza ki unun 719 uncu maddeleri delâletile 230 un- cu maddenin ikinci fikrasına göre cezalandırılmasını, başkâtip Fevzi ile daktoli Münevverin suç! tima et- tiğinden cezalarının artlırılmasını iS- temiştir. İddianame üzerine hazine vekili de Suçlular tarafından yapılan ve son de- fa ehli vukuf raporlarile tesbit edi- len hazine zararının Üç suçludan müş- tereken tahsiline karar verilmesini is- temiştir. Suçluların müdafaası için muha- keme başka güne bırakılmıştır. Garib bir kadın Garsonlara kızınca, ken- disini elbisesile denize attı Ortaköyde oturan Fethiye isminde bir kadın, evvelki gün Sandıkbur- nunda bir gazinoya giderek, fazlaca mikdarda içmiş, orada bulunanlara sataşmağa başlamıştır. Garsonlar, kendisine ihtaratta bu- nek su- başlamıştır, Civardaki sandallar kadını kür- tarmak için uğraşmışlarsa da Fethi- ye, bu yardımlara istiğna göstermiş ve yüze yüze Lângaya kadar gel- miş, orada polisler tarafından yaka- lanmıştır. Akli vaziyetinden şüphe edilen Fet- hiye tıbbı adilce müşahade <ına alınmıştır. memmun ri, dini inkılâbı yaparak İngiliz kili- sesini kurduğu zaman, Wilton «Abba- yes sini ortadan kaldırmış ve nrazisile çifliklerini 1542 senesinde Sir Richard Herbert Ewyas'ın oğlu Willlam Her- bert'e hizmetlerine mükâfaten ihsan etmiştir. William Herbert'e «Chevalier» tin- yanı veren 1542 fermanını ve Wilton arazisini bahşeden 1544 tarihli diğer fermanı şatonun kütüphanesinde gör- düm. Bunlarda, sekizinci oHenri'nin imzasile beraber resmi de var, İşte o zamandanberi Pembroke al- lesi Wilton şatoslle onu ihata eden vâsi arazi ve çifliklerin sahibidir. İzzet Melih. m aram nun | lununca hiddetlenen kadın, derhal el | bisesi ile denize atlamış ve yüzmeğe | | | | | | Son 24 saatte 10 vaka (Baş tarafı 1 inci sahifede) Aldığımız malümata göre tifonun şehrimizden Kal&ı için şehre fiye edilmiş bir cins su verilme zim geldiği düşünülüyor. Bu su yal- niz içmek için di , her türlü ihti- yaçlarda kullamlacaktır. Sokaklarda- ki çeşmelerden merkeplerle nakledi- lerek alarir? taşıyacakları sular şüpheli olduğundan böyle iptidai bir şekilde su nakline hacet kalmaksızın herkes evindeki musluğu açmak su- retile bu tasfiye edilmiş suyu tedarik edebilecektir. Mütehassıslar bilhassa bü noktada ısrar ettiğinden sih- hiye vekâleti namına tedkikatta bu- lünracak müteh bunu temin dır. şehrin lar, ettirmeğe çalı dan t kta kani vühim te ehsl irmi dört saat içinde ş niden 10 ye müdürlüğü, âşi İs arına mü“ den halkın çoklu karşı- şi istasyonlarındaki aşıdi he- kim ve memurları arttırmıştır. Fıçılarla su nakli yasak edildi içi ve dışının | çlüğ erek dünden itibaren fıçılarla su nakledil- mesini yasak et Meccanen tifo asısı Hayırperverliğile tanınmış kıymetli hekimlerimizden Dr. Hafız Cemal Lokmanhekim, tifonun arttığı bu 20 manda hi zın tifodan kor sını temin etmek üzere, Divan) da 104 No, lı kabinesinde maada her gün öğ ei » meccanen tifo aş »t18 doktorumuz, bu len itibaren talbika Ekmek fiati on para indi Buğday ve un fiatleri düştüğü" için belediye narh kom ekmek fi- atlerini onar pars iştir. Bu suretle kuruş 30 para, ikinci ekmek 10 ku- Tuş, fırancala da 16 kuruşa satıla- caktır. Yugoslavya ve Romanya tenis şampiyonları gelecekler İstanbul festivali için Yugoslavya ve Romanyadan tenis şampiyonirı- nın gelecekleri, festival komitesine bildirilmiştir. Bu iki memleketten ge- lecek şampiyonlar ikişer kadın ve birer erkekten mürekkeptir, Sarıyer belediye muhase- beciliği İstila eden Sariyer belediye mu hasebecisi B. Eminin yerine belediye varidat şubesi memurlarından B. Sa- | mi tayin edilmiştir, Açıkta ekmek satılmıyacak Şimdiye kadar şehrin muhtelif semtlerinde kurulan pazarlarda ve | daimi pazar yerlerinde açık olarak gerek taze, gerek bayat ekmek satıl- makta idi Ekmeklerin küfelerde ve açık ola- | rak pazar yerlerinde satılması alâ- kadarlarca muvafık görülmemiş ve belediye zabıtasna dü: ilen bir emirle bu şe nedilmiştir. Ekmek, ancak, fırın ve bakkallar- ! | da, bir de etrafı çinko kaplı ve dalma kapalı dolaplarla seyyar olarak sali- Jabilecektir. Aksi hareket edenler para cezasi- le tecziye olunacaklardır. Akay yazlık tarifesini tatbike başladı Akay idaresinin yaz tarifesi dün- den itibaren tatbik edilmeğe başlan- mıştır. Şirketi Hayriye yaz tarifesi de 4 temmuzda tatbik edilecektir. Mahalle aralarında futbol oynanmıyacak Bazı mahulle aralarında genç ço- cukların futbol topu oynadıkları ve bu suretle cam kirmak ve saire gibi kazalara sebebiyet verdikleri hakkın- daki şikâyetler çoğalmıştır. Bu gibilerin zabıta tarafından ya- birinci nevi ekmek 10 | ide ekmek satışı me- | kalanarak haklarında <irası hasar» suçundan takibat yapılması karar- e Temmuz 1937 Fransadaki maii itçeler açığının 1 ılduğunu sö Ayan kascliinde Paris 30 (A. maliye € ten fazl Mali hameti encümens den gizlememiş olan B. Bonnet'nin izahatı, encümen üzerinde ük bir tesir hasıl etmiştir. B. Bonnet'nin şöy- le demiş olduğu söylenmektedir: «Enflasyon, yeni vergiler, bütün bunlar benim kKaçinamıyacağım bir takım neticelerdir.» Mazbata muharriri B. Abel Gardey, Âyan meclisinden kürsüde izah ve. tev- eği bazı mütalâaları tedkikteni a hükü i etmiş iş olduğu abul e — ni taleb edecektir, şmeti 1 anki na» ın altın Kıy iki kanunu da bir Karar- Konsey frans metni m Frangın altın k Paris zırlar tini 10 ığında an nazırlâr könsej ından kabul eğilen karamame - hükümleri- ne göre, İfrankın yeni altın kıyme- tini tesbit eden ki namenin inti- şarına kadar, frankla yabancı dö- temevvüçleri sermayesile tevzin edile- cektir. Paris 30 (AA) — Kış yarın tek Fransız hazinesinin vaziyeti Paris 30 (A.A.) — B. Bonnet'nin s8 A n son netler bor- lefi B. Vincent kerelerdi ırmda ATUN ey si esbabını € ne2 milyar 0,000,000 £ hib bulun Ayın 20 sinde âyan meclisinin olduğu rey üzerine bu miktar 1 milyar 400,000,000 franga düşmüştür. 23 ha- ziranda Chantemps ka esinin teşek- külü anında mevcud miki 1 milyar 483,000,000 idi. Fakat sermayelerin külliyetli miktarda harice çıkması ve hazine bonolarının tediyesi yüzünden bu miktar en aşağı seviyeye düşmüş- tür> Yeni Fransız kabinesi (Baş tarafı 1 inci sahifede) mukavelelere riayet etmeğe, ve aniele ile patronların durendişliğine, çalış- ma hususunda mütekobil arzuya gü- venerek ve istihsalâtı arttırarak mil leti tabii iktisadi hayata iadeye çalı- şacaktır. Umumi sefalette şahsi refah ola- maz. Hükümet, iktismdi imkânlar dairesinde işine devam edecektir. Fa- kat doğruluk, iktisadi ve -mali kal kınma tahakkuk etmeden evvel bazı ıslahalın yapılması imkânsız olduğu- nu efkârı umumiyeye haber vermeği kendisine emrede: Hükümet, en kısa bir zaman zar- fında ihtikârı ve suiistimalleri men- edecek, allın ihtiyatlarını koruyacak ve bütçede müvazeneyi temin edecek şiddetli tedbirler alacaktır. Teşekkür Çok tehlikeli bir ameliyatı büyük liya- kat ve hazakati ile İcra ederek hayatımı kurtaran profesör ve operatör Bay M Kemal ile operatör Murat, Dr. Süreyya Hidayet, Dr. Ahravaya ve Dr. Markeya ve Şişli Sıhhat Yurdu Müdürü Bayan Seniye ile şefkatlerini esirgemiyen hastabâkıcı- larına ve müblik anlarımda gerek biz- zat, gerek telefon, telgraf ve mektupla istifsarı hatırda bulunan bütün ebibba ve arkadaşlarıma nihayetsiz teşekkürleri- min ibliğma muhterem gâzetenizin ta- vassulunu saygılarımla rica ederim. Hayri Arab Genç bir kızın ölümü Geçen sene Boğaziçi lisesini bitiren şehid Hasan Kızı Rukiye Çubukluda pek genç iken ölmüştür. Çok zeki ve iyi ahlâklı bir Kız olan Rukiyenin genç yaşında ölümü çok acıkiıdır. Allah