Her Akşam Bir Hikdiye Nafiz Dikses sabahleyin gargarasi- DI yaptı. Sesini muayene etti, Evin içinde bağıra bağıra opera parçaları Söyliyerek dolaştı. Son'a memnun gülümsedi. Nafiz Dikses kendisinin yeryüzünün emsalsiz tenorlarından biri olduğuna kani idi. Vakığ çatlak, akordsuz bir sesi vardı, Fakat gelin &iz bunu bir de Nafik Diksese soru- Müz. O kendisine çoktan «İstanbul Karüsosus ismini koymuştu. Nafiz Dikses hayretler içinde idi. O dünyanın en nefis, en harikulâde #esine malik olsun da genç Kızlar, Genç kadınlar kendisine âşık olma- sınlar!.. Kendi sesi için yanıp tutuş- Masınlar!.. Doğrusu hayretti.. şimdi- ye kadar tek bir genç kız bile sesine Aşık olup Nafiz Dikses için intibar #tmemişti. Halbuki Nafiz Diksesin Bayfiyede oturduğu mahalle en güzel Benç düllar, en güzel genç kızlarla Molu idi. Nafiz Dikses onlara sesini işittir- Mek için her şeyi yapıyordu. Mehtap- h gecelerde balkona çıkıyor, #Karmen hı gecelerde balkona çıkıyor, «Karmen» Operasından «Sevil berberi» öperasın- dan, «Ayda» operasından, «Çardaş» pperetinden parçalar okuyordu. Fakat kimsenin ona aldırış bile et- tiği yoktu. Hattâ tuhaftır, o balkonda gırtlağını yırtarcasına opera okurken karşıki apartımanlardan bazılarının balkor kapıları kapanıyor, herkes İçe- ri çekiliyordu. Nafiz Dikses; — Anlamıyorlar.. o anlanuyorlar. benim sesimin harikulâdeliğini anlı- yamıyorlar.. diyordu. Nihsyet anlıyan biri çıktı, Bu alt Bİ idi, Feride ihtiyar bir amcasile 0- Suruyordu. rf sipfİE 1 hk iş dü : | : Benfoniyi söylemeğe başla- rl y ni i Mi :E z hi ; : ş Ağir — Sizden birşey rica edeceğim... Bitmemiş Senfoniyi bu gece de lâtfeder Misiniz? Sizin sesinizle bu senfoniyi dinlemek beni âdeta sarhoş ediyor.. Nafiz Dikses yukarıdan heyecan cevap verdi: masını bilmezdi. Kendi kanaatine gö. ke bütün bunlarla beraber hassas bir kadının kendisine mukevemet edemi- Yeceği kadar güzel sesi varı. i İşte bu kadın da nihayet karşisma çıkmıştı. Artık o geceden sonrz âdet Olmuştu. Feride haftada iki, üç gece balkondan Nafize rica ediyordu: » — Bitmemiş Senfoniyi Jütfeder mi- — Bitmemiş senfoniyi Lütfeder mi- ei siniz? | » Ve Nafiz söylemeğe başlıyordu. Fa- kât hayrettir, o söylemeğe başladık- ve biraz sonra Feride içeri Ççe- yordu. Kadıncağızm bu güzel se- #8 karşı hiç mukavemeti yoktu. Sesin güzelliğinden balkonda duramıyor, kendisini odaya dar atıyordu. yalnız Nafiz Dikses Feridenin her zaman Bitmemiş Senfoniyi istemesini garib buluyordu. Gene bir gece Feride Bitmemiş Sen- foniyi isteyince Nafiz: a — Bu gece size, dedi daha güzel Feride reddetti: — Teşekkür ederim.. teşekkür ede- rim.. ben her halde şimdi Bitmemiş Senfoniyi dinlemek isterdim. Nafiz Dikses hemen: * — Emredersiniz... diyerek genç ke- dinin istediği şeyi söylcmeğe başledi. Nafiz Dikses artık ne hayaller kur- mağa başlamıştı. Madem ki, Feride onun bu harikulâde sesine böyle can- dan Aşık olmuştu. Öyle ise bundan sonra onlar için bir rüya hayatı baş- yabilirdi. Zaten ileride Feride ile ya- gıayacakları hayatı düşündükçe bir rüyanın içine giriyor gibi oluyordu, Gece konserleri devam ediyordu. Fe- ride hep ayni saatte, ayni balkonde, ayni musiki parçasını istiyordu... Artık Nafiz Diksesin sanatkârlik gururu da son derece artmıştı. Feri- de gibi harikulâde nefis bir kadını s€- sine esir etmek, sesinin büyülü zincir- lerine bağlamak bir sanatkâr için 82 gey mi idi?.. Bunu düşündükçe sanat gururu büsbütün artıyordu. İşte bugünlerde Nafiz Dikses evine gelirken yolda arkadaşı Fahire Tas geldi. Fahir Nafizin tamamile aksi idi. Nafiz Dikses kendisini nasıl sanata vermiş, hayatle âlâkasını kesmişse Ta- hir de bilâkis sanalle alâkesı olmıyan tam bir hayat adamı idi. Üstelik uçarı çapkındı, Fahir, Nafizi görünce kolun- dan çekti. — Gel yahu.. dedi, seni ne zaman- danberi görmüyorum.. neredesin? Ne Memdesin?, Şurada bir iki bira içe Um. Oturdular, biralar geldi. Biraz hoğ- beşten sonra Fahir arkadaşına sordu: — Ne yapiyorsun şimdi?.. Ne iş gö- rüyorsun?.. . Nafiz Dikses gururla cevap verdi; — Musiki ile meşgulüm.. şarkı söy- lüyorum., «Şarkı söyliyorums Sözü üzerine Fahir bir kahkaha kopardı, sinirleri boşanmış gibi gülüyordu, Nafiz çaşir- mıştı. Fahir kahkahadan gözlerinden yaşlar gelerek: — Aman, dedi, sana tubaf birsey anlatayım., benim şimdi bir sevgilim var. ğe dul... Feride isminde. amcasile beraber yaşıyor.. şu yakın- larda bir yerde oturuyor.. Geceleri buluşuyoruz. Amma amcası klübe git- tiği geceler.. evlerimizde telefon yok.. Gece amcasının klübe gittiğini bana haber vermek için ne yapıyor biliyor musun? Yukarı katında çatlak sesti, enai bir şarkicı varmış... Ona bağır- İn bağırta Bitmemiş Senfoniyi söyle- tiyor.. ben Bitmemiş Senfoniyi işitin- ©e anlıyorum ki, amca klübe gitmiş- tr. Hemen sevgilimin evine damlıyo- rum.. enai Şarkıcı biz içeride s ken gırtlağın yırta yırta dışarda operalar söyliyor..» Nefiz Dikses 0 günden sonra şarkı söylemedi. Ticaret hayatına atıldı ve zengin oldu. Bitmemiş Senfoni hikâ- yesi işte böyle bitti. (Bir yıldız) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Necdet, m we Nizameddin, Beyoğlu: Kan» « Yenişehirde Baronakyan, Bos- tanbaşında İtimad, Galata: İsmet, : Müeyyed, Hasköy: Aso, Kasımpaşa Eminönü: Agop Minasyan, Hepbeli- ada: Halk, Büyüknda: Helk, Fatih: Asai, Karakümrük: Ahmed Buad. Bakırköy: İstepan, riyer; Asaf, Tarabya, Yeniköy, Knir- gün, Rumelhisarındaki © eczaneler, Aksaray: Etem Pertev, Beşiktaş: Vi- din, Kadiköy: unda Rifat, arm Alâeddin, Üsküdar: Merkez, mer: Penerde Emilyadi, Beyazıd: Kumkapıda Belkis, Küçükpazar; He- san Hulüst, Samatya: OYedikylede; Teotilas, Alemdar: Ankara caddesin- de Eşref Neşet, Şehremiri; "Topkapı" de Nazım, Yİ Çer Şe) 1 Temmuz 937 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 12,50: Havadis, 1308; Muh- telif plâk neşriyatı, San. Akşam neşriyatı — 1830 Konferans: Türkiye Kızılay cemiyeti namına doktor Balim Ahmed tarafından. 19 Konferans; Deniz tienret müdürü Mürid Deniz tarafın- dan(Dehizeilik ve kabotaj) 19,30 Spor müsa- habeleri: Eşre? Şefik tarafından, 20 Badi ve arkadaşları tarafından Türk müelikisi ve Halk şarkıları, 2030 Ömer Rıza tara- fından arabta söyler, 20,45 Bafiye ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şarkıları (Saat Ayar) 2125 Or- kestra: 2215 Ajans ve Bora ha- berleri ve ertesi günün programi, 2230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 73 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Milâno (368) smal 23 Viyolonist Alberto Poltronleri tarafından konsor. Frankfurt | (261) 2215 Orkestra, Lüksemburg (1299) 22.30 Senfonik konser, Nis (258) 22 İki pi- yano ile konser, Peşte (549) 23 Txigan or- kestrası, Dans musikisi Varşova (1339) smat 22 Londra (Kısa dal- Ga) 1850 - 2020. 2 Temmuz 937 Cuma İstanbul — öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 3,05 Muh- telif plük neşriyatı, 14: BON. Akşam neşriyatı — 1830 Konferans: 'Türkiye Kızılay cemiyeti namıma: Doktor Büreyya Kadri tarafından, 19 Radyofonik komedi (Mürai) 20 Fasıl sax heyeti. 2230 Ömer Rıza tarafından Araben söylev. 2043 Yasıl snz heyeti (Saat âyarı) 21,15 Orkes- tu: 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve er-, tesi günün programı. 2220 Plâkla salolar, opera ve operet parçaları, 23 Son. 30 Haziran 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHVİLÂT İstikrazı dahli (o 85) "Türkiye Cüm- 8675 1983 istikraz hi huriyet Merkez Üntürk 1 o izi0| Bankası Barik 1650) Anadolu hisse (o 24 » MI 10,30 | Telefon 850 Mümessll I o 43,00) “Terkos 050 » N 4039İ Çimento 1325 » MI | İttimat değir- 1025 İş Bankası 9,80) menleri » hamiline ©,90| gerk değir. o 080 »> Müesis Ti) menleri Para (Çek fiatleri) Paris Sofya 8 Londra 65) Prağ 2265 Nev York o 78725 ze 928 Ma AMilâno ış Bölgrad Sasa Dm BAL eti 41680 Cenevre. “34550) epnge «0 Brüksel 468/15 | Bükreş 10136 Amesterdam 143731 Moskova FİATLAR CİNSİ Aşağı Yukarı | BEĞusap SAL Sağı z sak Kullanılmış bir şömine aranıyor Eski konaklardan çıkmış veya orada mevcut sağlam ve İyi bir şö- mine araniyor. (Akşam) lân me- mwurluğuna müracaat. Tel. 24240 Terlan, Imparatoriçeyi bulunca sevindi: “Hakan buyruğile affedildiniz, dedi, o Kubilây han sarayda sizi bekliyor!, 'Terları acaba kimi arıyor? > Herkes bu endişe içinde titreşiyor- . Terlan girdiği sokaktaki bütün ev- İeri araştırmağa başladı. Tiyen-Fonun bü mahallede bir kü- çük evde gizlendiğini fakirlerden he- men bemen hiç kimse bilmiyordu. Terlan: — İmparatoriçe 'Tiyen-Fo hengi evde oturuyor? Diye sordukça, Çinliler hayretle 78- bitin yüzüne bakıyorlar ve: — Bizim mahallemizde imparato- riçenin hizmetçileri bile oturamaz. Cevabını veriyorlardı. Sokaktan bir atlının fakirlerle hiz- hı hızı konuşarak geçtiğini işiteri Tiyen-Fo oturduğu odanın pencere- sinden bakarken, garib ve güzel bir tesadüf onu hâssa zabitile göz göze getirmişti. Terlan atının dizginlerini çekti.. Pencerenin önünde durdu: — Sizl arıyorum, imparatoriçem! 'TiyensFo geri çekildi. Cevap vermedi. 'Terlan attan atlıyarak, bu küçük kulübenin bahçesine daldı. Kulübenin sahibi hâssa zabitini gö- rünce şaşalamıştı. — Kimi arıyorsun, asilzadem? Diyerek yerlere kadar iğiliyor ve gabitin içeriye girmesine nezaketle mâni olmak istiyordu. Terlan ibtiyar Çinliyi göğsünden httiz — İmratoriçeyi görmeğe geldim” haydi, haber ver kendisine. Çinli güldü: — Her gören onü 'Tiyen-F'o sanıyor, Biz de aldandınız! Hakkınız var, kı- zim, Tiyen-Foya çok benzer. Terlan gözlerine inanan inatçı bir gençti. Odanın kapısına dayandı: — Dışarıya çıkınız, imparatoriçem! Hakan sizi affetti. Ve af buyruğu bir haftadır davullarla ilân ediliyor. “Terlan bunları söylerken, kapının aralığından odanın içinde olup biten- leri görüyordu. Tiyen-Fo başına bir beyaz örtü örtmüş, Kılığımı değiştire- rek meydana çıkmıştı. Terlan; — Sizi çok iyi tanıyorum, impara- toriçem! Ben sizi uzaktan bile tani- mıştım. Niçin çekiniyörsunuz? Neden saklanıyorsunuz hâlâ? Hakan buyru- gunu duymadınız m Tiyen-Fo genç zabitin elinden kur- anlayınca, Terlanı odasına kabul ederek: — Hakan buyruğunu duydum.. fa- kat, güvenemiyorum, dedi, bu bir tu- zâk olmasın?! Terlan hakikati anlattı: — Herkesin #ğzında sizin lâfınız dolaşıyor. Yaşadığınızı bilmiyen yok- tur. Hakan buyruğile affedildiniz! Kubllây han sizi aratıyor, imparato- riçem! Haydi, hazırlanımz! — Nereye götüreceksiniz beni? — Saraya.. — Kubllây yaşadığımdan mem- nun mudur? — Çok memnun. Faket, bir türlü inanamıyor. Şansi hakanı o kader kandırmış ki. — Sen benim burada yaşadığımı nereden biliyordun? — Bir gün avdan dönerken görmüş- tüm sizi. yerinize bir başka kadının Adam edildiği haberi dillerde dolâşma- ğa başlayınca, gözlerime daha fazin inandım. — Hakan mı gönderdi seni?.. — Evet. Beni, sizi aramağa memür etmişti. Gözlerim beni hakan yanın- . ne kadar Tiyen-Fo, Kubilâyın kendisini ta- mamile affettiğine İmanmış değildi. Fakat, eski karısını belki de affede- cekti, Tiyen-Fo bu düşünce ve ümid- lerle Terlaha döndü: — Pek âlâ. Gidelim.. fakat, birden- bire değil, Beni ilkönce buradan çıka- rır, saraya yakın emin bir yere götü- rürsün! Haken: — (Tiyen-Foyu “bul- dum!) dersin. ve (Tiyen-Fo kendini öldürmek istiyor!) sözünü de ilâve edersin! Beni saraya davet ederse, 0 zaman gelir alırsın! Birlikle gideriz. 'Terlan İmparatoriçenin o teklifini kabul etti.. > Yatağının içini yaslıklarla doldur. rup üstünü yorganla örttü, vi Terlan hayretle sordu: — Ne yapıyorsunuz, çem» : — Şansiye yemlik hazırlıyorum. Bu gece onun buraya gelmesi muhtemel dâir. O, benim sffedildiğimi görmek İs temez. Buraya gelirse, şüphe yok Kİ, beni öldürmek ve bu suretle mevkii ni muhafaza etmek istiyecektir. Tiyen-Fo”ev sahibine icab eden ta- | Iimatı verdikten sonra Terlanın atına bindi.. Terlan atı yederek, fakirler mahallesinden - akşam güneşinden bir saat sonra - ayrıldılar. - * v ç İki cambaz bir ipte oynarken... Ertesi sabah.. Kubilây, Karakurum daki oğlu Timura mektup yazıyordu... sır kâtibi Şansiye: — Bu mektubu emin bir hössa as- kerile mi gönderelim. yoksa başka © bir memurla ra17 P Diye sorarken, perde nöbetçisi iç6- riye girdi ve maiyet zabiti Terlanm huzura girmek istediğini söyledi. cg Şansi, Terlanın hakan tarafından Tiyen-Foyu aramağa memur edildi- gini bilmiyordu. Terlanın gelişinden “| şüphelenmedi. AŞ Hakan, genç zabiti kabul ederek; — Yüzün gülüyor, Terlan! hayırlı bir haber mi getirdin? diye sordu. Terlan hakanı selâmladı.. Genç zabit çok heyecanlıydı. — İmparateriçeyi buldum, haka- nim! N Dedi. Şansi bu sözden bir şey anli- yamadı. Fakat Kubilây birdenbire elindeki mektubu yere atarak, sevinçle bağır- dı; 4 — Ne diyorsun, Terlan? Tiyen-Fo- a yu buldun mu? Di Terlan göğsünü tutarak yavaşça « başını salladı: >— — Evet, hakarım! İmparatoriçe- nin yalnız izini değil, kendisini de Şansi omuzlarını kaldırarak Kubi. Jâya hitaben: — İmparatoriçenin cesedini bul muş olsa gerek, dedi. Onu kireçli ku- yudan mı çıkardı acaba? dj Kubilây, Şansinin sözlerine kulak vermiyor, Terlamı dinlemek istiyordü.. Terlan, Şansinin yanında her şeyi anlatmaktan çekinir gibi göründü. * — İmparatoriçe Tiyen-Fo yaşıyor, bakanım! Kendisile görüşülm. Eğer onu affetmedinizse, kendisini öldüre- cek.. bana böyle söyledi. a Şansi bayretle gözlerini açmış, — Bütün bunlar yalan ve uydur. madır, hakanım! Sizi aldatıyorlar... Vi” Dedi, Şansinin tahammülü taşmış- tı. Şansi imparatoriçeyi daha bir gece eivel yatağında yatarken ça öidürmemiş miydi? f Şansi uğuşturdu.. “ şüphesizdi. ie .— Terlan yalan söylüyor.. j Diye mırıldandı. Kubilây bü masalların hangisine inansındı? İkisi de sadık, emin ve fe- dakör adamlarıydı. Şansi: aşaği — Ölenlerden şimdiye kadar dirk len kim vardır, hakanım? vi Diyerek, 'Terlâren sözlerini çürüt. meğe çalışıyordu. z Kubilây sert bir tavırla tin yüzüne baktı: e — Atalarımın Tuhlari şahit olsun. 'Tiyen-Foyu affetlim. Hattâ yaşadığı tahakkuk ederse, onu tekrar olarak kabut edeceğim. 'Terlan: © ğ EN y genç“rabi Karar imparatori. - İğ