Sahife 10 AKŞAM Haftalık piyasa İhracat maddelerinin vaziyeti - Yeni - Muhtelif eşya satışları mahsul İhracat mevsimi yaklaşıyor. Bütün Ticaret evleri, bu seneki ihraç mad- delerimizin satışları için hazırlıklar yapmaktadır. Bu hazırlıklar arasın- da, Türkiye - Almanya arasında ye- ni bir tâ Gİ anlaşması için görüşül- piyasada alâka uyandırmaktadır. Diğer teraften, Türkiye - Fransa arasında yeni yapılan ticaret anlaş- ması bir temmuzdan itibaren tatbik edilecektir, Yeni Fransız anlaşması: n& göre iki memleket arasındaki mü- nasebetlerin daha ziyade artacağı ü- mid ediliyor. Türkiye - Sovyet Rusya arasındaki ticaret müzakeratı son günlerde bileniştir. Yeni anlaşma, Sovyet Rusya İle aramızdaki! ticaret münasebetlerinin artışına bir sebep teşkil edecektir. İhracat mevsimine girdiğimiz bir Sıruida, muhtelif memleketlerle yeni ticaret anlaşmalarının yapılması, ih- racat piyasasının en büyük ihtiyaçla- Yından biriydi, bu anleşmalear tem zamanında yapılmıştır. Bu seneki rekolteler Bu seneki mahsulün miktari hak- kında her hafta öğrendiklerimizi ye- ziyoruz. Geçrn hatta buğday hökkin- da dde ettiğimiz malümatı yazmıştık. Üzüm, pamuk zeytinyağ rekolteleri- Pi de aşağıya yazıyoruz. İzmirden gölen haberlere göre, bu #neki üzüm mahsulü geçen seneye mizbetie noksandır. İzmir Ticaret eda- tarafından yapılan bir hesaba göre, aheulün 100 bin çuval eksik olduğu laşılmaktadır. Bu yüzden, üzüm fi- minde bir yükseliş göze çarpmak- Pisti yükselen mallar geçen 80- »den kalma stok mallardır. Geçen se- len kalma hurda incir flatleri de ikselmektedir. Bu sene, geçen sene- » aazaran zeytinyağı boldur. Zey- yağı miktarının 30 milyon kilo ole *ğı hesap edilmektedir. Geçen sene 8-20 milyon kilo kadardı. Pamuk mahsulü bol olmakla bera- ber, fatieri gene yükseliyor. Nitekim bu yükseliş İzmir piyasasında deha ziyade kendisini göstermektedir. San gürüerde, pamuk 46 kuruştan 48 ku- Tuşa kadar fırlamıştır. İhracat maddelerimizin vaziyeti Buğday, henüz ihracat başlama- w I & a t E n y y v c 1 | muştur. Hasad işlerine her taraTta de- vam ediliyor. Her gün İstanbula Ana- dclu ve Trakyadan 10 vagon kadar mal gelmektedir. Fiatlerde hiç bir ta- havvül yoktur. Maherlün bol olmazı- na Teğmen Tiatlerin düşkünlük beh- likesi hatıra gelmiyor, Çavdar — Son hafta içinde Ayrupa piyasalarında çavdar aranmaktadır. Fiat 4 kuruştur. Bu sene çavdar üze- rine Avrupaya çök ihracat yapılaca- ğmdan bühsedilmektedir. İstekler Yazla Olduğu halde, Anadoludan da pek az çavdar gelmektedir. Arpa — İhracat başlatmıştır. Biat 3 buçuk kuruştur, Tifük ve yapağı — Yeni yapağı mahsulü piyasası açılmıştır. Anadolu maları için fiat 50 kuruş, Trakya mailâr: için de 60 kuruştur. Yapağı üzerine daha ziyade yerli dokuma £f&b- Tikaları iş yapmaktadırlar, Tiftik piyasasına gelince, henüz İş yoktur. Fakat bu sükünet devresin- den sonra işlerin birdenbire artacağı- na çok ihtimal veriliyor. tün — Piyasadaki vaziyeti dur- gunluk diye izah etmek yanlıştır. Pi- yasada müphem bir manzara göze çarpmaktadır. En ziyade işler, Sam- sun mıntakasındadır. İstanbul depo- tarımda büyük işler yoktur. Yalnız Üs- küdar, Paşalimanı depolânnda Ak- manyaya gönderilecek tütünlerin iş- lenmesine devam edilmektedir. 5 Avrupa rejilerinin bu seneki tütün | mahsulüne karşı ne vaziyet alacakla- | rmi şimdiden “kestirmek -mümkün( değildir. Bu aylar, tütün ticareti için | pek cazip aylar değilğir. Diğer ihracat maddelerimizden, balmumu, fındık gibi mallarımız Üz6- | rine mühim iş olmamıştar. Yaş meyva ticareti ve tifo Tifo vakalarının çoğalması, meyve satışları üzerine İena tesir yapmak- tadır. Halkın tifodan sakınması için, doktorların yaş meyve ve sebzeler hak- | kında sik sik söz söylemeleri, meyva | ticaretine büyük bir darbe vurmuş- | tur. En ziyade erik tiatleri düşmüş- tür. Perakende olarak kilosu 10 kuru- şa satilan türbe eriği şimdi 5 kuru- şa kadar düşmüştür. Diğer meyvalar- Ga da bu nisbete yakın bir fiat düşkün- lüğü güze çarpmaktadır. — H. slm inebolu orta okulunda ders yi SONU inebolu (Akşam) — Şehrimizin en büyük kültür kaynağı olan orta okulun 850 - 937 ders senesi muvaffakiyetle sona ermiştir. Mevcut 110 talebeden 90 nı idam doğruya ikinel sınıfa geçmiş 20 si de ikmale kalmıştır. Halkevi sa- lostında verilen zengin programlı veda müsameresi de çok canlı olmuştur. Temsil edilen Kartal piyesinin kazandığı muvaffakıyet davetlilerin, yarının büyüklefine karşı olan derin sempatilerini bir kat daha arttırmıştır. Resimler- den biri piyeste vazife alanları diğeri talebeleri öğretrhenlerile bir arada Sör termektedir, | miş bir patkı vardır. Park İ Jar, yosunlu dere kenaları.. İkmale kalanlar i için kurslar Beşiktaş Halkevinin kır balosu Adem ile havva şatosu! Fransada çıplaklar bir i : İ tlerinde ve bil- ık modası gün- kü hükümet, bu modaya kapılanla- rın şehirlerde ve sokaklarda çıplak 0- larak gezmelerine müsusde etmiyor. Fakat bunların şehirlerden uzak yer- lerde, ve meselâ ormanlar içinde, de- re kenarlarında bir tal Klüpler teş- Kil etmelerine ve buralarda iştedikle- ri gibi çıplak oturup gezmelerine de mâni olmuyor. Çıplaklık modasını ortaya atanla” İ rin ileri sürdükleri en kuvvetli delil, açık havada çıplak gezenin vücudü kuvvetlendirdiği, bir telerm hastahık- ların ve vücud suileşekküllerinin gü- meş ışıkları sayesinde tedavi edildiği nazariyesidir. Fransada çıplaklar Âdem ve Havva şatosu namile bir şato kirsiamışlardır. Bu şatonun çok ge- Âdem ile Havva zamanını andıracak bir şekil- de tanzim edilmiştir. Sik sık ağaçlık- Çıplaklar cemiyetine dahil olanlar hafta iztillerini bu şatoda gileleri ve çocuklarile beraber geçiriyorlar. Şato- nün kapısından içeri girer girmez, derhal çırıl çıplak soyunurlar. Yalnız vücudlerinin ufak bir nı, avuç İçi kadar bir #ül ile kapalıdır. Çıplaklar, şatonun muazzam koru- sunda İstedikleri gibi “oturuyorlar, icinden 4kan dereye girerek yikanı- yorlar, kitap okuyorlar, Haofta tadillerini Âdem ile Havva şatosunda geçirenler arasında her s1- mıfa mensup insanlar var: Fabrika- törler, mühendisler, tüccarlar, muhar- rirler, ustalar ve saire... Bu çıplaklar kolenisinde yegâne ga- rip nokta şudur: Yemek zamanı gel- diği zaman “üç defa.çan çalınıyor. Çan .çalınır çalınmaz, korunun dört tarafına dağılmış olan çıplaklar der- rinden fırlıyorlar, pair. ko- 1400 kuruş 2700 kuruş 780 » 140 » M0 » 80 M0 e. .— m SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYAZ Posta #tfadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 4900, üç aylığı 1900 kuruştur. — Runuhuzır 57 & İmesk Güneş Öğle İkindi Akşım Yat E. 025847 432 653 1200 203 va, 211 493 1217 1618 1945 240 “ İdarehane: Babil civar Acımusluk So, Lise ikinci devre birinei sebe nden olup da etbir, hendese, fizik, kimya derilerinden ilmale kalmış olanlar için evimizde kurs- lar açılmıştır. 2 - Detilere 5 Temmuz 887 tarihinde başlanacaktır. İsteyenlerin mü- raonat ederek kuydulunmalarını rica ede- riz. Beşiktaş Halkevi Souyal yardım komüsesi adına 3 Temmuz 937 cumartesi günü &k- şamı Bebek bahçesinde tertib edilen İn Balosu ve €ğleneslerin bütün hazırlıkları ikmal edilmiştir. Elencsler gündüz sant 18 den sabaha kudar devam edecektir. Eminönü Askerlik gından: Şubemizle kayıtlı beş va altıncı dereos- den harp ve askeri malülerden 200 İire- lik arasi Silan we zlmıyanların 15/7/887 pergenibe gününe kadar şubemizde kati olarak mürscaatları vekâleti cslilece b$i- dirilmiş olduğundan acele şubeye müra- caatları aksi “takdirde haklarının sakit ciacağı ehemmiyetle ilân olunur. Eskişehirde i lerin Pariste, 1 Temmuz 1937 SARAY ve BABLÂLİNİN iç Yüzü Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. TTefrika No. 908 Ahmed Celâleddin paşa, Ahmed Rıza Beyden başka genç türklerle anlaşma yapıyor Firarilerin çoğu münevver kalem erbabı idiler, Ahmed Celâleddin paşa da Pariste kalem erbabile münasebet- #e bulunuyor, bunlara ziyafetler veri- yordu. Paşanın 1897 ağustosunda meş» hür edib Catulie Mendös şerefine ver- diği parlek 'bir ziyafette Fransız eği- binin zevcesinden başka şair Hanri Barbussetin İstanbullu Alber Fuanın, Kont 6ö Launoynun, binbaşı Çürüksu- Yü Ahmed bey ile kendisinin hazır bu- Yunduklarını Süleyman Nazif bey (Nasreddin şalı ve babier) eserinde zikrediyor. Abdülhamid vehmi ince eleyip sık dokudukça srtardı. Meselâ: Bir me- Selenin”şu veya bu suretle hallolun- / ması fikrine düşer; etraftan onun bu arzusunun husulüne medâr ve-vasi- ta olacak tedbirlere, yollara tevessül dlurur; iş nihayet hünkârın arzusu dsiresinde tesviye ediliverir. Paknt mesele Abdülhamid için gene kapanmış olmazdı; o iş bittikten son- Ta da zararlı, fena moktsları düşün- meğe koyulurdu; istediği oldu diye sevinecek yerde kalbinde kuruntu ve elem devam eder, dururdu. Yeni fikirler besliyenleri, hariçte Osmatilı İdaresi ve saltanatı aleyhin- de neşriyat ve tahrikâtla bulunanları takibden hiç geri durmamak Abdül- hamid için şaşmaz bir siyaset idi. O İ bunlardan memlekete avdetlerini te- edemediklerine hariçte birer me- t bularâk veya tahsisat bağlı- yarak dillerini, kalemlerini susturma- ğa çalışır, buna razı olmıyanları da türlü, türlü vasıtalarla srkıştırırdı. Mısır Hidivi Abbas Hilmi paşa Ab- dülhamidi memmun “etmek için bir defa Mısırdaki bazı Jön Türkleri bir yelken gemisine koyarak Mısır harici- ne gikartmığtı. Fakat boruda peşrev olmaz ya! Bu defa bu hareket Abdülhamidde memnuniyet yerine aksi tesir uyan- dırmıştı! Abbas Hilmi paşa bu Jön Türklerin faaliyetlerini menederek metbuuna bir cemile göstermek iste- mişti; metbuu ise Mısırdan çıkarılan Jön Türklerin başka menileketlere da- ğüarak oradakilerin kuvvetini arttı- racakları mülğlazasına kapılmıştı; Bu yüzden Hidiyin hizmeti makbul olmamıştı (1) Abdülhamidin genç Türklerle mü- nasebetlerinde böyle safhalar çok t6- kerrür etmiştir. Ahmed Celâleddin pa şa Avrupada padişâh aleyhinde inti- şar eden gazeteleri, uyandırılan cere- re eden muhalefet reislerini A la götürmek istiyordu. Paşa temin ediyordu ki Abdülhamid ken- dilerine bir fenalık etmedikten baş- ka fevkalâde iylükler de yapacaktı. Fakat genç 'Türkler bu teklife muva- fakat etmiyecek Olurlar işe wleyhle- rindeki takibat bir kat daha şiddetlen- | âirtiecekti. Jön 'Türkler arasina zaten gıddiyet girmişti, Murad beyle Ahmel Rıza bey hiç geçinemiyorlardı. Jön “Türk- Cenevrede yaptıkları içtimalarda fikirlerdeki ibtilâf gittik- çe Ğühan bariz bir şekil alıyordu. Ahmed Rıza bey hiç bir şeyden gö- rü yılmıyarak tuttuğu meslekte sabır ve sebat, gösteriyordu. Ahmied Celâleddin paşa Jön Türk reislerine karşı mütavaztane hareket ediyordu; onlara padişahın ısinhat yapmağa hazır bulunduğunu anlatı- yordu. Yalnız bunun için Jön Türk- lerin de kendisine ve hükümete hü- cumdan feragat etmeleri şarttı; sal- tenat makamının haysiyetini vikeaye için böyle bir müterekeye mutlaka Tüzum vardı. Bu tavir ve sözler Jön Türkler üze- rinde tesirden hali kalmıyordu. Mu- balif reisleri kendilerini fikir arka- daşlarından nice gençlerin menfalar- da inlemekte, mahvolup gitmekte ol- duklarımı düşünmek gibi insani ve vicdani bir vecibe altında görmeğe başlıyorlardı. AKŞAM neşriyatı “ «Ses - Tşik> müessesesinde söti- ur, «Akşam; güzetesine abone olanlara husus tenzilât yapılır. Yalnız Ahmed Rıza bey Ahmed Ce- iâleddin paşa ile Paris büyük elçisi Münir paşa ve başkonsolos Esad be- yin Abdülhamid namına ettikleri tek- Bilere karşı mesleğini, fikrini takib- den fariğ olamıy Ahmed Celâleddin paşanın Jön Türk- lerle müzakereleri bu suretle devam edip gidiyordu. 'Bu defa Jön Türklere ileriye #ürü- len maddelerin mühimleri: 1 —Umumi af ilânı; 2 - Matbuatın serbestisi; 3 - aleniyet halini alan ir- tikâp ve irtişanın men'i; 4 - Hüküme- tin saraydan idaresi kaldırilarak Ba- bıâlinin eline verilmesi; 5 - Tanzimatı hayriyece kabul edilmiş bazik ve sağını bildirmişti. Vilâyetlerde umumi meclislerin öçti- mas daveti gibi şartlar idi. Abdülhamid müzakereleri uzatarak muhaliflerini yıpratmak, aralarında- ki intilâflardan istifade ederek kuv- wellerini kırmak siyasetini takib edi- yordu. 3Jün Türklerden çakları için Avru- padaki sefalet ve tazyik hayatı artık çekilmez raddeye gelmişti. Abdülhamid gerek Jön Türkler'ara- sındaki tefrikadan, gerek bunların bu sünntulardan bezginliklerinden iyice istifade etmeği düşünüyordu. Arlık onun nisbetle rahat nefes ala- bileceği zaman yaklaşıyordu. Murad bey abvalin gidişinden yelse düşmüş gibiydi. Jön Türklerin Abdülhamide başlı- ca hücum vasıtaları Meşveret ve Mi- zan gazeteleri idi. Her vehmini haki- kat diye telâkkiye müsald bir zihni- yette bulunan Abdülhamid Murad beyin “Mısırda iken neşrettiği Mizan gazetesinde yazdığı bir bendde serdet- tiği fikir ve mütalenlardan “onu Av- Tupaya gönderen veliahd Reşad efen- di olduğuna bükmeylemişti! Murad bey güya Reşad efendiye münlesip olup Kanlcada Oturan Yekta 'bey vasıtasile Kandırılmıştı. Gerek kendisi, gerek ailesi vellahdden para alıyorlardı! Abdülhamid almış olduğu jurnallar ile buna o kadar kuvvetli bir kanaat hasıl eylemişti ki Murad beyle Ahmed Celâleddin paşanın verdikleri kati te- minat bile onun bu kanaatini sarsa- mamıştı. Bu meseleden İstlevap edi- len veliahd Reşad efendinin tekzibi de tesirsiz kalmıştı, (2) Abdülhamid şehzadelerden Abdülâ- zizin oğlu Mecid efendiyi de Jön “Türklerle münasebette zannederek şiddetle tarassud ettiriyordu. Haki- kâ Murad beyin veliâhd ile bir mü- nasebeti yoktu. Şimdi artık cemiyetle dealâkasını kesmiş olduğu için o ta- raftan nakden bir yardıma intizar ede- megdi. Elindeki parası da tükenmek üzere idi. Vakıâ bu sırada Ermeniler Terakki ve İttihad cemiyetine karşı eski tavırlarını terk ile anlaşmak yo- luna temayül gösteriyorlardı ama! şimdi bu anlaşma vaki olursa Yuna- nistana gelebe ile itibarı artan Ab- dülhamid memleket dahilinde halka Jön Türklerin Ermeni hainlerile itti- fak ettiklerini ilân ederek kendilerini büsbütün gözden düşürecekti. Niha- yet Murad bey İstanbulda iken tak- Gm ettiği lâyihanın mündericati ka» bul olunursa «mücahedesinde. deva- ma lüzum kalmıyacağına hükmetti, Jön Türklerle Abdülhamid arasında bir itilir ve mütareke ekti birçok gençleri uğradıkları ve uğrıyacakları ıztıraplardan, belâlardan koruyacak- ta. Kendisi de İlk siyasi emellerini elde etmiş olacağı için İstanbulda ailesi yanına dönebilecekti. Ahmed Celâleddin paşanın Ahmed Rıza beyden başkan Jön Türklerle müzakereleri muvaffukıyetle netice- lenmişti. 1897 senesi temmuzunun 86- kizinci günü Reşad bey ağlu Reşid bey ile Ahmed Celâleddin paşanın tercü- manı İskender Tarrad efendi Cenevre- ye gelerek Murad bey ile görüştüler. Cemiyetin Paris merkezinin üç gün evvel verdiği bir kararı kendisine teb- Jiğ ettiler. Süleyman Nazif beyin ka- Jeminden çıkmış olan bu kararname- de deniliyordu Ki: (Arkası var) (1) Tahsin paşanın hatıratı. (2) Murad bey: Tatlı emeller ve acı han kikatler,