Sahife & AKŞAM * Fransa deniz kuvvetini arttırmağa karar verdi Eski zırhlılarla kruvazörlerin yerine ye- 29 Haziran 1937. iğ Ortaçağlarda adalet nasıl tatbik edilirdi? Bir zamanlar hayvanlar da muhakeme edilirler- miş, bu muhakemelerin zabıtları elân mevcuttur nileri ve daha kuvvetlileri yaptırılacak Çok eski zamanlardan bugüne ge- linciye kadar adalet mefhumu ve ceza mantığı birçok değişikliklere “uğra- mış, kanunlar, muhakeme usulleri, suçlunun tesbiti yolları şimdi bize pek tuhaf gelen devirler yaşadıktan son- ra yavaş yavaş tekâmül ederek bugün- kü hale gelebilmişlerdir. İnsanların toplu bir halde yaşadık- | ları devirlerin başlangıcında adam öl düren ve diğer memnu fillleri işliyerek cemiyetin huzurunu kaçıranları ce- zalandırmak esası kabul edilmiş, müc- rim en şiddetli cezalara çarptrılmaz- | sa başkalarının ayni fiili işlemelerinin önüne geçmek kabil olamıyatağı an- laşılmıştı. Fakt bu devirlerde gizlice işlenmiş bir suçun failini ortaya çıkarmak için tatbik edilen usul pek iptidai idi, Şüp- heli adam hususi bir surette hazırlan» mış geniş bir bataklığa atılır, eğer maznun bataklığın dibine gömülürse Cürümle ceza arasındaki nisbet İlk devirlerde bilhassa işlenen cü- rüm ile verilen ceza arasındaki nis- bet hiçbir zaman herkesi tatmin ede- bilecek bir hadde indirilmemiş, Bazan çok ileri gidilmiş ve bazan da noksan kalmıştır. Meselâ Hamurabi kanununun 218 in- ci maddesi şöyledir: «Bir doktor bir şahsa ameliyat mak- sadile bıçakla bir yara açar ve onu öldürürse bu doktorun elini kesmek caizdir. Yarayı iyi ederse kendisine On ölçü gümüş verilir.» Fakat bu devirde doktorlar kanu- nun kendilerine temin ettiği yüksek ücrete rağmen ameliyat yapmağa yanaşmazlarmış, Bizde de bir zamanlar hırsızlık ya- panın elini kesmek, göz çıkaranın gö- zünü uymak, adam öldüreni - hangi şartlar içinde olursa olsun - öldürmek kabahatli, yüzünde kalırsa masum Ol- | adaletin emri idL ii İ duğu neticesine varılırdı. Çünkü o z0- sat İ man insanlar günah işlemiş bir ada- Orta zamanın cezaları Fi ii mın ağırlaşacağına kani idiler. Ma- Bü ” mi İ rı â öğ Pl ya " İyi tütün orta zamanda ve bilhassa bu a 1 runs G0nAnmES geçi Yapi sum insanların ise bir tüy gibi hafif İ devrin sonlarına doğru adalet icabı da İ Fransanın Akdenizde hayati menfa- | deki tahsisat geçen seneye nazaran | Musul petrol boru hattından temin et- olmaları lâzımdı!.. .. | olarak verilen cezalar hiç te insani des Le atleri vardır. Bu denizin garp havza- | yüzde 30 fazla idi. Yeni bütçede bu | mektedir. Binaenaleyh Fransanın, Ak. | O Zaman ileriledikçe suçlulara tatbik | godi Meselâ bu devirde kanunların şet | sının gerek şimalinde, gerek cenubun- | nisbet bir kat daha artacaktır. Akde- | denizin yalnız garbinde değil, ortasın- | edilen bu ve buna benzer diğer usul. | medeni Avrupada gösterdiği cezalar Mi ij da Fransanın sahilleri çok geniştir. | niz donanmasının her şeyden evvel | da ve şarkında dahi kendisinin mu- | lerin garabeti anlaşılmış, hâkim de- | sunlardı: lac | Fransanın Avrupadaki yerlerinde nü- | muavin harp gemileri artırılacaktır. | vasala yollarını korumak mecburiye- | Bilen bir sınıf doğmuş, kanunlar ya- <Dörde bölmek, çarha bağlayıp ez- e fus azalmakta olduğundan Almanya- ya ve İtalyaya karşı müdafaasını te- min için Fransız ordusu seferberlik- te şimali Afrikadaki Tunus ve Ceza- yirden asker getirmek mecburiyetin- dedir, Asıl Fransa ile şimal! Afrika a- rasındaki en kısa ve doğru yol Akde- nizin garbindedir. Bu yolların muha- fazası ve açık bulundurulması Fran- sa için âdetâ bir hayat, memat mese- lesi bulunuyor. Son siyasi hadiseler ve bahusus Ha- beş harbi esnasında Akdenizde İtalya ile İngiltere arasında görülen tehli- keli gerkinlik, Fransann bu denizde eski bahri satvetini haiz bulunmadığını isbat etmiştir. Bunun için Fransanın şimdi başında bulunan $ol partiler si- lâhlanma yarışına pek taraftar olma- dıkları halde Akdenizde Fransanın mevkiini sağlamlaştırmak hususunda âdetâ müttefik bulunuyorlar. Sol partileri ve alelümum Fransız efkârı umumiyesini Akdenizde Fran- sanın bahri kuvvetini arttırması za- ruri bulunduğuna ikna için bu ayın içinde Brest açıklarında Fransanın ta- rihinde misli görülmemiş mikyasata büyük bir bahri geçid resmi yapıldı. Bu geçid resmine Fransanın Akde- nizdeki ve Atlas Okyanusundaki bü- tün harp gemileri iştirak etmiştir. Da- ha ziyade siyasi maksadla yapılan bu merasime Fransanın umum mebusan ve âyanı davet edilmiştir. Geçld Tes- mine nihayet vermek üzere nutuk söy- Yiyen Bahriye nazırı Akdenizdeki Fransız donanmasının kuvvetlendiril- mesi için yakında parlâmentoya icab eden kanun lâyihası verileceğini söy- lemiştir. Zaten bu seneki bahriye bütçesin- Son senelerde bu sınıf gemilerin ih- | mal edildiği ve bu yüzden İtalyanın tefevvuku temin ettiği anlaşılmıştır. İkinci derecede ehemmiyet verilen nokta, mevcud eski model safı harp gemilerinin değiştirilmesi işidir. Pran- sa Bahriye nezareti Provence sınıtma mensup üç zırhlı ile Duguay-Trouin sınıfına mensup üç büyük kruvazörün yerine yenilerinin inşasına lüzum gör- mektedir, Fransanın Bahriye umumi. erkânı harbiyesi riyasetine yeni tayin olunan amiral Darlan uzun müddet Bahriye nazırı bulunan Leygue'in kalmi mah- sus müdürü idi. Bu sıfatla umumi harpten sonra Fransız bahriyesinin tecdid ve ıslâhı hususunda büyük nü- fuz ve tesir yapmıştı. Şimdi ise umumi erkânı harbiye re- isi olmak sıfatile Fransanın Akdeniz donanmasının fevkalâde kuvvetlen- dirilmesine çalışıyor. Bu zat, umum Fransız büyük harp gemilerinin tek- nik seviyesinin Dunkergue derecesin- de olmasında ısrar ediyor, Amirale göre, Şimbdi Almanya Bal- tık denizini seddederek içinde bahren hâkim olmak mevkiinde bulunduğu gibi, İtalya da Akdenizde ayni kudreti haizdir. Fransa bir taraftan Cezayir ve Tunus ile Fastan umumi seferber» likte yerli asker getirmek mecburiye- tindedir. Diğer taraftan Suriye ile Fransa arasindaki petrol nakliyatını | temin eylemesi icab eylediğinden, Ak- | denizde İtalyanın hâkim olmasına, | Fransanın hayati menfaatleri müsa- | ade edemez, , 1934 senesindenberi Fransa, Avru- padaki yerlerinin petrol ihtiyacatının üçte birini Suriye sahiline uzatılan tinde bulunyor. Bu düşünce iledir ki İtalya Bahriye nezaretinin her biri 35000 tonluk iki yeni zırhlının inşasına başlamasına Fransa Bahriye nezareti ayni hacim- deki Jean Bart ve Richelicu zırhlıları- nın inşası ile mukabelede bulur muştu, Şimdiki halde Fransız donanması- nın umumi hacmi” 709000 tondur. Bundan $8,567 tonu yaşı mutad had- di geçmif eski genlilere ve 147668 to- nu da yapılmakta olan gemilere aid- | dir. Umumi hacmi teşkil eden par- çalar 9 safı harp gemisi, 7 birinci sınıf ve 13 ikinci sınıf kruvazör, 56 muhrip ve 74 tahtelbahirden mürekkeptir. Safı harp gemilerinden üçü Pro- vence sınıfına mensub olup değiştirik mek ihtiyacındadır. İkinci sınıf kruva- zörlerden Duguay Trouin sınıfına - mensub üç gemi de böyle bir vaziyet- tedir; Yeni gemilerin inşaatı Brest ve Saint Nazsire tersanelerindeki muhte- lif grevlerden dolayı çok gecikmiştir. Fransız donanmasının bir eksiği de mürettebat mevcudunun âzlığıdır. Mevcud müretetbatı şimdi 63,140 kişi tutuyor, Mürettebat az olmasından, gerek Akdeniz, gerek Atlas Okyanusu donanmalarının birer kısmı «İkmal gemileriş adını taşıyorlar, Yani sefer- berlikte mürettebat ikmal edildikten sönra harekâta iştirak edecek demek- tir. 'Hülâsa Fransa, Akdenizdeki bahri mevkiini sağlamlaştırmak için, bu- günkü mali buhran ve sıkıntıya rağ- men çalışıyor. — F. pılmış, ve bilhassa suçluların bir usul dairesinde muhakeme edildikten son- ra cezalandırılmaları esası kabul edil- miştir, İlk muhakeme usulleri Fakat insanların tatbik ettikleri ilk muhakeme usulleri çok iptidai idi. Bilhassa Roma hukukunda tamamen şekilcilik hâkimdi. Söze ehemmiyet verilmiyor, hâkimin huzuruna çıkmış suçlunun yapacağı hareketler nazarı itibare alınıyordu.Bu devri bütün mik letler yaşamışlardır. Eski Alman hukukuna göre, hâkim elinde asası olduğu halde güneş batın- cıya ve muhakeme neticeleninciye kadar kımıldamadan oturmak mecbu- riyetinde idi. O zamanların usulü muhakeme ki- tabı hâkimin: «Kızgın bir arslan gibi hâkim iskemlesine kurulup sağ aya ğını sol ayağının üstüne atarak kımıl- damadan durmasını» emrederdi. Hâkim ayağa kalkar veya asasını elinden bırakırsa mahkemenin kaza salâhiyeti derhal zail-olur, bu vaziyet- te vereceği hükümler infaz edilmezdi. Hâkimin vereceği idam hükümleri güneş batmadan icra olunurdu. Mah- küm idam eğilirken hâkimler siyaset meydanının civarında oturup yemek, içmekle meşgul olurlar, bu suretle mahkemenin yorgunluğunu giderir- Jerdi, İlk idamlar Bu devirde cellâdın bir adamı nasıl idam edeceği Şarlkenin Karolina isim- li kanunnamesinin 98 inci maddesin- de tesbit edilmiştir: «İdamdan evvel cellâd, mahküma sokulup adalet namına yapmağa mec- bur olduğu iş yüzünden kendisine #- ab vereceği için af taleb eder, işini bitirdikten sonra kanlı kılıcı ile hâ- kimlere dönerek: «Haklı bir iş yap- tım mı?: diye bağırır. Hâkimler: «Hak ve adaletin istediğini ve zavallı günah- kârın lâyık olduğunu yaptın» diye ce- vab verirlerdi. Bunun üzerine cellâd: «Bu yapti- ğım işten dolayı Allaha ve bana bu sanatı öğrelen üstadıma hamdü sena ederim» der ve çekilirdi.» Cellâdların vaziyeti de çok nazikti, Çünkü idam esnasında kılıcı tam ye- rine vurup kafayı uçuramazsa derhal etrafta toplanan halk tarafından par- çalanırdı. İşini muvaffakıyetle başar- #nış cellâdın evvelâ Allaha ve sonra ustasına şükretmesinin sebebi de her halde bu olsa gerektir. Orta zamanda kanun her on idam mahkümundan birini cellâda bırak- mıştı, Cellâd istediği takdirde para mukabilinde bu mahküm serbest bi- rakabilirdi, mek, kazıklamak, yakmak, suda boğ- mak, diri diri toprağa gömmek, göz oymak, barsak deşmek, dil koparmak, sıcak su veya yağda kaynatmak, deri yüzmek ve saire... Bu cezaların birçoğu 18 inci asra ka» dar devam etmiştir. 1751 de neşredi- len Bavyera ceza kanununda işkence» ye yer verilmekte idi. Fakat işkence kanunun tayin ettiği bir usul daire- sinde yapılır. Bu usulden dışarı çıkan- lar şiddetle cezalandırılırlardı. Bu kanunun hükümlerine göre, iş kence üç defadan fazla tekrar edilmis yecek, fakat maznun hissiz davranır sa şiddeti arttırılacaktı. İşkence esmâ- sında yeni bir takım şüpheler uyanır- sa devam olunacaktı, Bildiklerini söy» letmek için icabında şahidlere de işkence yapmak caizdi. Baş parmağı bir vida ile sıkıştırmak, saçlardan ta- vana asmak, suçlunun beline dikenli kemerler takmak kanunun cevaz ver- diği işkence usulleri idi. Orta zamanda bazı diri diri yakmak cezaları bir lütüf olarak, kaynar Su, veya zeytinyağına almak cezasına tah» vil edilirdi. 1466 da Frankfurtta yakıl- mağa mahküm edilen bir adam mer- hameten suda boğularak öldürük müştür, Hayvanları muhakeme! Daha garibi'cezanın uslandırıci te siri keşfedildiği ilk devirlerde insanlar bu faydalı üsulün bayavanlara kadar teşmilini düşünmüşler, hattâ | tatbi- kin& bile geçmişlerdir. Hukuk tarihin- de mahkeme kararile ölüm cezasına çarptırılmış hayvanlardan > bahsedlis mektedir. Hattâ bir zamanlar çoğalarak zarar vermeğe başlıyan mayıs böceği, çekir- ge, tarla faresi gibi hayvanlar pesko- posların müsaadesile ruhani mâhke- zaeye sevkedilmişler, rahib kilise kür- süsünden bağırarak mücrim hayvan ları mahkeme huzuruna davet etmiş, her böceğe birer de avukat tayin edil. miş, cereyan eden muhakeme netice- sinde nihayet aforoz kararı verildikten sonra bu hayvanlarla mücadeleye ge- çilmiştir. Bu neyi muhakemlelerin Zâ- bılları hâlâ mevcuddur. 1796 da Svab'da sığır vebası çok salgın bir hale gelmiş, bü hastalğa s€- beb olan sığırlara karşı hiddet o dere» ce artmıştır ki hastalıklı hayvanlar dan biri yakalanarak mahkeme hu zuruna getirilmiş ve muhakeme netis cesinde vebalı sığır diri diri gömülmek cezasma çarptırılmış ve ceza mes rasimle infaz edilmiştir. İşte adalet mefhumunun ve ceza mantığının muhtelif devirlerde geçire diği istihaleleri gösteren şayanı dik- kat misaller... Ş.H.R. e a Bİ e