Kale binli 45 dakika! Gözünüzden kaçan bir çok şeyleri görmek | isterseniz maçı tribünden değil, kalenin hemen arkasından seyrediniz! Spor yazılarının her kelimesinden bin bir mâna çıkaranlar olduğu için kale arkesında geçizdiğim kırk beş Gakikanın hangi maça ait olduğunu yazmıyacağım. Siz bunu beş sene evvel İstanbulda, iki takım arasında- ki bir maç farsediniz; Maçın ilk devresini tribünden sey- Tetlim: Top müdeflin karnına çar- pıyor ve etrafımda bir Yaveylâ yük- Seliyor: Penaltıl... Top hasım aya» Zile dışarı çıkıyor ve bir patırdı ko- puyor: Korer!... Hakemi, bazan be- nim gördüğüm gibi görüyor, bazan da bağıranların gördüğü gibi... Fa- Ni uraumiyetle bağıranların görü , benim görüşüme galebe eme ii kaleciyi yerinde, müdafii onun sayt, Müdefin “bizas gerisinde bek- liyen bir mühacim topu yakalıyor ve ok gib! fırlıyarak topu ağlara ta- kıyor... Bakıyorum ki göl İlk devre bilti. Kendi kendime Şüyle düşündüm: «Anlaşılan gözle- rim zayıf... Uzaktan ya vaveylâ ko- paranların, yahut ta hakemin gö- rüşüne aykırı görüyorum. İyisi mi gideyim de şu ikinci devreyi bir ka- lenin arkasından seyredeyim!» Dediğim gibi yaptım. Bütün bir kırk beş dakikayı bir kale arkasında geçirdim. Neler gördüm, neler işit- tim ve ne inceliklere şahid oldum!... Eğer siz de gözünüzden kaçan bir Çok «şeyleri görmek isterseniz maçı tribünden değil, her hangi bir kale- nin hemen arkasından seyrediniz. Tribünde iken herhangi bir mü- hacimin kala önlerine gelince *tu- tulduğunu, bir türlü kurtulup iyi bir vaziyete giremediğini görür ve ne «beceriksiz oyuncu!» dersiniz. Halbuki ayni oy şu kale ar kasından < seyretseniz eşısındaki muavin tarafından gayet kurmazca kâh kolunun, kâh formasının tutul- duğunu görür, bunları görmediği için hakeme içerlersiniz. Akıllı oyuncu- Jar bu han Tei er de bu ceza çizgisi dışındaki hare- ketlers umumiyetle müsamaha eder- Çünkü aksi takdirde mütemadi- en düdük ça «p eder. Dü- ceza çizgisi dikkat etmezler ve O zaman Yi Tribünde iken, aut olmakla bera- ber biraz şüpheli bir yaziyetin Yan hakeminin aut oişaretine rağmen nasıl korner verildiğini kestiremezsi- niz. Fak e arkasında olursanız, beş mühâc birden hakeme kor- ner diye bağırmak çabukluğunu gös- terdiğini işitirsiniz. Bu gibi ahval de hasımdan evvel davranmanın fay- daları vardır. Uzun boylu kalecinin korner atış- larında elini niçin daima boşa salla- dığına şaşırsınız. Halbuki kale ar- LAMALAR kasında olsanız kurnaz bir mühaci- min kalabalık arasında sezdirmeden daima kaleciye hatif hafif dokuna- rak vaziyetini bozduğunu görür sünüz, Sıkışık bir vaziyette kalecinin kıv- ranarak yere düştüğünü, tehlike at- layınca arkadaşlarının onunla meş- gul olduklarını uzaktan görürsünüz, «<zavalıya fena çarplılar!; dersiniz. Fakat kale arkasında bulunursanız hakiki sakatlıktarla yapmacıkları derhal tefrik edebilirsiniz. Hattâ ka- lecinin, karına masaj yapan mü- dafi arkadaşına «Sıkışıyoruz, âutlar rı atarken acele etmiyelim» dediğini bile duyarsınız. Bir oyuncunun doğru dürüst pas vermek varken niçin bir düziye kar- şısındaki muavini çolımla geçmekte inat ettiğine akıl erdirmek güçtür. Fakat kale arkasından seyrediyorsa» mz bunun sırrını kolayca keşfeder- siniz. Çünkü o muavinin ikide birde o mühacimi: «Daha beni geçecek babayiğit yetişmedi!>, «bana Ahmed derler, beni çalımia geçecek adamın sinını karışlarım» gibi sözlerle dur- madan sinirlendirdiğini, o mühacimin. sinirlendikçe, © muavini geçemediği- ni, geçemedikçe de çalım yapmakta inat ettiğini işitir ve görürsünüz. Vakit » Bir taraf sıkışı: yor. Anta giden topları kale arka- sındaki çocukların hemen içeri at- tıklarına, fakat biraz sonra bunların hiç Kımıldamadıklarına şaşarsınız, Halbuki siz de kale arkasında olsa- nız bu hayrete lüzum yoktur. Çün- kü bir autta topu kendisi almağa giden iri müdafiin bu çocukları; «Size ne oluyor, bir daha topa do- kunursanız...> diye tehdit ettiğine şahid olursunuz. Artık ondan sonra» ki autlarda topu sallana sallana almağa giden müdafiin vakit geçir- mesi temin edilmiştir. Hakemin kale önündeki bir favu- lü niçin görmediğini kale arkasın- dan daha iyi anlarsınız. Çünkü tri- bünden pek farkına varamazsınız amma kale arkasından, o favul yar pıldığı zaman hakemin sanir çizgi- sinde olduğunu görürsünüz. Hulâsa muhakkak bir penaltının nasıl güme gittiğini, olmıyan bir pen altının nasıl icad edildiğini, oyun- cularım konuşarak ve işaretler ya- parak autu komere, korneri auta, golü olsayde, ofsaydi gole çevirmek için nasıl kurnazlık yaptıkları, topa ters vuran bir futbolcünün nesil sa- katlık taklidi yaptığı ve saire ve salre hepsi kale arkasından daha iyi gö- rülür, Anlaşılıyor ki futbol uzaktan gö- ründüğü kadar basit bir öyun değil dir. Bu oyunun hakeme, yan hakem- lerine futbolcülere bağlı bir çok in- celikleri vardır ki insan pek yakın- da olmazsa gözden kaçıyor. Sadun Galip İzmir (Akşam) — İzmir - Buca orta okulundan bu sene (36) talebe me- yun olmuştur. Resmimiz, bü mektebin Son sınıf talebesini öğretmenlerile bir» İikte gösteriyor, Beykozluları Beşiktaşı yendiler Beykozluların milli küme maçları- DA hazırlanmak üzere Beykozda ça- adıklarını yazmıştık, Jardır. Her iki takım da karşı karşıya gel- diği zaman Beşiktaşın yalnız Hakkı eftden mahrum olduğu görül- - Enver, Faruk - Fey- ad - Hayati, Rıdvan, Eşref. uler da tam kadrolarile, Birinci devre 1 - O Beykozun gali- biyetile netiçelendi. İkinci devrede vaziyet 1-1 olduktan sonra Beykoz- lular üşt üste çok nefis iki gol yap- İ talar ve Beşiktaşlılar ancak buna bir golle mukabele edebildiler, Maç bundan sonra çok sert bir şekil aldı. Ve beş dakika kala'da Be- şiktaşlılar sahayı 3 - 2 mağlüp vazi- yette terk ettiler. Beykozluları tebrik ederiz. Karakaşın muvaffakıyeti Mimi atletlerimizden Balkan cirid şampiyonu Karakaş, Amerikada bü- yük muvaffeluyetler kazandı. Üni versiteliler arasında yapılan müsaba- kalarda en son 'ciridi 61,45 metreye atarak birinciliği kazanmıştır. Ayni zamanda bu derecesile Tür- kiye rekoru yapan atletimizi tebrik ederiz. Şükrü Koçak reis olacak Beynelmilel hava kongresine işti» râk etmek üzere Londrada bulunan 'B. Şükrü Koçak avdette açık bulu nan Türk Spor Kurumu başkanlığı na getirileceği söylenmektedir. Bölgeler faaliyetlerini umumi merkeze bildirecekler Genel merkez, yaptığı bir tamimde finalleri günü gününe bil- dirmelerini tamim etmiştir. Çankaya umumi kâtibi istifa etti Ankara, Çankaya klübü umum! kâtibi B. Necmeddin istifa elmiş ve yerine eski Fenerbahçeli B. Nevzad getirilmiştir... Hakem Mesilesi mühim Bu hafta milli kümenin en mühim | haftasını yaşıyacağız. Fenerbahçe Galatasarayla, Güneş te Beşiktaşla karşılaşacak, hiç şüphe yok ki bu dört klübü düşündüren mesele ha- 'kemadir, Dört klübün de mukadderatını ta- yin edecek bu maçların hakemleri Üzerinde her klüp ne kadar ti- tiz davransa yeridir. Bugün Bitok içtimamda bu mese- Je görüşülecek, bir karara bağlana- caktır. Ergenekon İdmanyurdu müsameresi Uşak (Akşam) — Gençlik ve spor yuvalarımızdan Ergenekon İdmanyur- du klübü Halkevi salonunda (Zafere doğru) adındaki piyesi muvaifakıyet- le temsil etmiş, müsamere baştan 80- nuna kadar derin bir alâka ile takip olunmuş sik, sık alkışlanmıştır. Zen gin program davetliler üzerine bu to- miz spor yuvasına karşı sempati duy- gulannı tazelemiştir. Orta Avrupa kupasi Orta Avrupa kupası maçlarının ilk turu şu neticeleri vermiştir: Prağda: Slâvya 2 — Ferenç Varoş 2 'Peştede: Hungarya 1 — Lzio 1 Bükreşte: Ujpeşt 6 — Venüs 4 Polonyada: Austria 2 — Polonya 1 Cenovada: Cenova 3 — Gradyanski 1 Viyanada: Admira 1 — Sparta 1 Viyanada: Vienna 2 — Y. Fellows 1 Zürihde: Grashoppers 4 — Prostejov $ İzmirde ihtilâf / İzmirde mili küme dolayısile bir- leşik bir halde iştirik eden kitiple- rin tekrar ayrılması hususunda kuy« veli bir cereyan vardır. Bütün SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No, 993 Murad bey nazikâne bir surette Mısırdan çıkmağa davet ediliyor Mısırda az çok temayüz edenlerin, Elezher camii ulemasının en büyük- lerine kadar hepsi Mısırlı Nazlı hani- mın dairesine müdavemet ederlerdi. Lord Krumer, Hidiv ile Muhtar paşa da bu hanımı pek sayarlardı. Murad bey de bu daire müdavimleri sırasına girdi. Hidivin mensuplarından olup ha- remi Faika hanımın setveti sayesinde Misırda kibar bayalı süren Giritli izzet bey de Murad beyin ülfet ve ünsiyeti dairesine girenlerden idi. Bu İzzet bey Pariste Ali Şefkati beyin mezarına taş dikilmesi için Ahmed Rıza beye para vermişti, Zengin Nobar paşa Murad beye ha- tırı sayılacak bir para ile iine etmeği teklif etmişti. Fakat bir Ermeniden bu yolda para almanın mânası açık- tı; Murad bey bunu kabul etmemişti. Misırda Murad beyle münasebette bulunanlar arasında diğer birisi da- ha vardı; Aleksan Sarrafyan, Aleksan Sarrafyan efendi eski (Ye- ni Osmanlılar) zümresinden ve (İb- ret) gazetesi mensuplarından zeki, becerikli, ülfeti hoş bir adamdı. Abdülâzize karşı hereket eden fır- kanın emini iken Abdülhamidin cü- Jüsunda kurbiyet ve mahremiyete na il olmak gibi bir imtiyaz kazanmıştı. Fakat Abdülhamid az sonra onu da diğerleri gibi nefyelmişti. Sarrafyan menfası olan Trablustan o kaçtıktan sonra takib ettiği işlerin hiç birisinde dikiş tutturamamış, nihayet Lord Krumerin hizmetinde karar kılmıştı. Murad beyin Avrupaya firar Ab- dülhamidin evhamını pek ziyade tah- rik etmişti. Mizanın Mısırda çıkan” mağa başlanması ve neşriyatında altı ay devam etmesi bu evhamı bir kat daha artlırmıştı. Ahmed Muhtar paşa iptida Miza- nın Mısırda neşredilen muhalif gaze- telerden ziyade Yıldızda bir tesir icra edemiyeceğini zannediyordu, Zannın- da aldandığını anlayınca Murad be- İ ye — Sarayın zayıf damarını iyi bili- yormuşsun. Lâkin kabak bizim başı- mıza patlıyor. Günde senin için bir kaç telgraf alıyoruz. Her biri bir tür- lü, Gazetenizde yazılanları telgrafla Yıldıza bildirmek lâzımgeliyor. Zaval- Lı kâtip Muhsin bey gece, gündüz tel- grafhaneden çıkamıyor. Sende bir tılsım olacak! Ortalığı çıldırtıyorsun! demişti, Yıldız bir ara Mizana İstanbul ga- zetelerile cevap verdirmeği düşün- müştü, Murad beyin (Mücahedel mil- liye) eserinde yazdığına göre: Bu cevap makaleleri arasında Ke- mal paşa zade Said bey de (ecnebi muharriri) imzasile bir bend neşrey- lemiş; sonra da düyunu umumiye ko- miserlik kalemi başkâtibi Zeki bey va- Sıtasile Murad beye: (Kendisine Yıl- dızca verilen caizenin bir mislini gön- derecek olursa bu defa da Murad bey lehine bir bend yazarak kaçıp Mısıra geleceği) haberini göndermiş. Bu alaylı habere Murad bey Mizan- da şöyle bir mukabelede bulunmuş: (Vaktile Kemal paşa zadelerin - şey- hislâm olan Ahmed Şemseddin efen- di - atlarının ayakları altından siçri- yan çamurlar yavuzların - Yavuz Sul- tan Selim - hilâtlerine zinet verirdi. Şimdiki Kemal paşa zadelerin - Sald bey - ise karihalarınıa bütün kuvvet- Said bey bu mukabeleyi okumuş. O kadar hoşuna gitmiş ki gene ayni vasıta ile Murad beye yeniden çöyle bir haber göndermiş: "(Başka yerde şöyle dursun, hattâ Beyazıdda seni darağacında asılı gör- sem orada bile kucaklayıp öpmeği nezrettim! Buna mahal Gazetelerle mukabelenin çıkmaz ve faydasız bir yol olduğu anlaşılınca Yıldız bundan vazgeçli, Mısır hükümetinden Murad beyin tevkifile İstanbula isdesi istenildi. İngiltere hükümeti buna razı olmadı. Mursd bey İstanbulen idama mah- küm edildi. Hidiv Murad beye bayram günü sofrada yanında oturtmak de- recesinde iltifat gösteriyordu. Bu hal Lord Krumerin ihtarını celbetti. Hi- div de birdenbire Murad beyle birlik- te Jön Türklerden yüz çevirdi. Murad beyin sıhhati Misir ikliminden müte- essir olmuştu. Mısır başvekili havayı tebdil etmesini tavsiye etti! Murad bey razı olmadı. Bu defa Lord Krumer Murad beyi davet ederek şu tebliğde bulundu: — İstanbul hükümeti muhakeme altına alınmanız için ısrar ediyor. Ka- nunen sizi mahküm etmek mümkün olamaz. Bunun Osmanlı hükümeti. ni teşhirden başka bir şeye yaramıya» cağını anlatamıyoruz. Bu halde sizi muhakeme altına alsak İngiliz hükü- metinin kasten ve cebren mahkeme- leri adalet icrasından menettiği yo- lunda batıl zehablar meydan alacak, Bu da İngiliz hükümetinin işine gek mez. Hükümetimi müşkül mevkiden kurtarmak üzere iptida size tavsiye ve rica ederim ki bir haftaya kadar Mısırı terkediniz. Muvafakat elmezso- niz maksadı temin edecek başka ted- birlere teşebbüs olunacağını da siz den saklamam, 1 İngilizler Abdülhamidin Mısır işle- rini kurcalamak yolundaki arzular mı yatıştırmak emelile Murad beyi Mısırdan çıkartmağa rıza em derdi! (1) Murad bey için bu istiskale ve Dan ra boyun eğmekten başka çare yoktu. Zaten Mısırda gazetesini çıkarabil- mekte epey müşkülâta uğruyordu. Daba İttihad ve Terakki cemiyetina resmen girmemiş olduğu için bu ce- miyet müntesipleri kendisine kalem- lerile yardım etmekte istiğna gösteri- yorlardı. O da Alekann Sarrafyanı Kendisine” yardımcı almıştı. Muamele Mısırdaki Jönlerle Murad beyin arasını biraz daha açtığı gibi Sarrafyanın Murad bey namına bazı Mısır kibarından ia- ne aramak gibi hareketleri de Murad beye hayli söz getiriyordu. (Arkası var) s. 8 Haziran tarihli ve 895 numaralı tef- rikada Harbiye mektebi munllimlerin- den binbaşı Çürüksulu Ahmed bey - ge- çon sone vefat eden Ahmed paşa - ile diğer bazı arkadaşlarının nefiylerinden ve daha evvelki tefrikalarda da bu z0- vatın mektepte hürriyet lehinde yaptık- ları telkinler ile talebeden bazısının akı- betlerinden bahseplemiştik. İstanbulda Bahçekapısında Taş handa maden kömürü işleri T. A. Ş, memurla. rından bay A. Amcadan aldığım bir mektupta buna müteferri olarak şu iza- bat veriliyor: (Harbiyede Çürüksulu Ahmed bey ile diğer muallim arkadaşlarının telkinlerile talebe arasında hürriyet taraftarları ço- Zaldığı sıralarda Abdülhamide verilen biç jurnal ve sadır olan irade üzerine askeri mektepler nazırı Tophane müşiri Zeki paşa # Haziran 1311 - 16 Haziran 1895, gecesi mektebi bastı, Ayni sınıftan Pa- zarcıklı Adli, Debreli Fehmi, Tiranlı Ab- dullah (mektubun sshibi) Zagrah Adaş Tevfik, Bosnalı Kâmil, Dağistanlı Yu- muf «Yusuf Akçora» Soğukçeşmeli Ferid - Varşova elçisi - ile daha bir çok efendi- leri yataklarından kaldırdı; süngülü ne- ferlerin muhafazası altında hepsini oda- lara hapsetti; bunlardan bir kısmı sonra Tophanede sanayi alayı kışlasına naklo- Tundu. Hi aylarca mahpus kaldılar ve şiddetli isticvaplara tâbi tutuldular. Bunlardan evvelâ neferlikle alaya ih- rae olunan Adaş Tevfik Yemene, Pa- zarcıklı Adli, Debreli Fehmi Şama nef- yolundular. (28 teşrinievvel 1895) di. gerleri mimlenerek mektebe iade olun- muşlar ise de sonra bunlar da tard ve nefyedilmişlerdir. Sarayca pek ziyade göze batan bu m- nf talebesi tabsil devresini bitirmeden 1896 ağustosunda zabitlikle mektepten çıkarılmış olduğu için mektepçe bu sın fa (sınıfı müstacel) namı verilmişti. Ba sınıftan hiç kimse İstanbulda tutulma» miştir.) (1) Misir meselesi hakkında lâyiha,