Eiki İN emeemenl 22 Mayıs 1937 AKŞAM SİYASİ İCMAL Avusturyanın vaziyeti , Abusturya Hariciye nazırının İngil- | tere kralının taç giyme merasimi mü- masebelile Londrada bulunması ve #onradan Parise gelerek Fransız dev let adamları ile görüşmesi vakte | İtalyanın siyasi ve askeri müzahereti | e istiklâlini muhafaza ederken son- yadan Almanya Üz iyi geçinmeğe ve Deraberce hareket etmeğe icbar edilen Du devletin emniyet ve selâmetini ve Ütiklâlin başka tarafta aramakta ol- duğuna bir alâmet değil midir?. Su- ali Avrupa siyasi mahafilini işgal et- mektedir. | Avusturya Hariciye nazırının Pran- $8 Hariciye nazırı ile yaptığı görüş- melere dair neşrolunan resmi tebliğ- | de siyasi bir anlaşma yapıldığına dair | bir kayıd konulmamıştır. Çünkü bu | Görüşmelerde yalnız irfana ve güzel sanatlara ve iktisada dair elde edilen meticelerden memnuniyet izhar edil- miştir. Avusturya Hariciye nazırı avdetie wiçrenin merkezine uğrayıp bu dev- etini erkân; ile görüşecektir. Avustur- V& (Tirol) vasıtasile İsviçrenin kom- Şise olduğu gibi bu devlet gibi Almatı- Y Gile İtalyanın arasında bulunuyor. Avusturyanın başında bulunanların mefküresi İsviçre gibi müstakü ve bk taraf bulunmaktır. Binaenaleyh Avus- İ turya Hariciye nazın Bern'de ilham almak istiyor. : Fakat Avusturyanın ırki vaziyeti İs- viçreye benzememektedir. İsviçrede Alman unsuru diğerlerine fafk tse de Pransız ve İtalyan ve diğer unsurların. birlikte yekünu daha çoktur, Halbuki | Avusturyanın bütün nüfusu Alman- dır. İsviçrenin iktisadi binası komşu devletlere bağlı değildir. Avusturya 188 iktisaden mutlaka Almanyaya bağ- lanmak ihtiyacındadır. Fransanın. Avusturya Hariciye n&- | ret uyandırmıştır. Herhangi bir has- zrını İtalya - Almanya grupundan ayırıp Çekoslovakyanın Macaristanı da alarak kurmak istediği yeni siyasi ve iktisadi grupa girmeğe ikna etme- ğe gerek Londrada gerek Pariste ça- uştığı muhakkaktır. Fakat İtalya kra- | kınan Peşteye gelmeslle Macaristanın İtalya ve Almanya grupuna tamamile bağlandığı bir sırada Avüsturyanm komşusu iki devlete meydan okuyaca- ğına;hiç ihtimal verilmemektedir. Feyzullah Kazan İİ m İyi bir usul Taç giyme me- rasiminde Lon- sokakla- Mnda mahşe- Hİ bir kalaba- lik vardı, Hat- tâ 0 kadar ki salli nakli- Ye işliyemiye- ek bir hale Beldi. Tabii bu ka- labalıkta birbirlerini kaybedenlerin MdSdi sayısızdı. Hele kaybolan kü- Şük çocuklar ne yapsınlar! Bunu dü- Şünen Londra polisi gayet kurnazca, bir tedbir almıştır. Her köşebaşına büyük «haut - par- İeur ler koymuştur. Çocuğunu kay- , veya ahnesini kaybeden Ç0- Cuk derhal gidip polisi haberdar edi- Yor. Polis bu haut - parleur vasıta- ile halkı haberdar ediyor: >— Madam filân çocuğunu kaybet- miştir. Şimdi köşebaşındaki Nelson Heykelinin altında bekliyor. Hemen Ycuğu oraya gelsin! Tabil çocuk bunu işitince derhal &nhesinin beklediği yere koşuyor. Bu Suretle polis bir çoklarını meraktan l kurtarmıştır. İnci avı Basra körfezinin sahillerinde Bah- Teyinde inci avcılığı bu Ay başlayıp “ylül © nihayetlerine kadar devam *der. Bir haftaya kadar incel avcılarının yelkenlisi hep birden ava çıka- Caklardır. Bu avcılar modern dalgıç ibatından hiç İstifade etrnezler. Sırlarca evvel ecdatlari nasıl dal- Mişsa öyle dalarlar. Bir kıskaçla burun deiiklerini kapatırlar. Sonra *lerine deriler geçirirler, istiridye- eri, sökerken elleri yarsınmasın di- Ye Otuz metre dreinliklere kadar dalan bu inci arayıcıları su altında bir buçuk dakika külabilirler. Gün- 25 defa dalabilirler. ag anları avladıkları incilerden idıklari paydır. Arap doğuşta bir umarcıdır. Bahtına ne çıkarsa. Son se yanlarda &n güzel ve kıymetli in- | Basra körfezinde bir avcı terafın- bulunmuştur. Bu avcı inciyi bir > mücevhercisine 100,000 liraya ituştar. Bu mevsimde Bahreyin — dört bir tarafından gel- evher tüccarları ile dolu- dur, vam Londradan, Pa- Me Tokyodan, Hindistandan, Ar. is oraya inci almağa gelirler, , yapılıyor. Hindistancevizi Seylin adasında yirmi milyon Hindistan cevizi ağacı vardır. Bu ağaçlar Seylân adasının bütün ser- vetini teşkil eder, Fakat Bu servet te şöylece bir servet değildir. Hindistan cevizi ağacından neler imal ediliyor: Bir kere yerliler suyunu içiyor, etini yiyorlar. Eti ihraç ediliyor, toz haline getirilerek pastalara süs ve lezzet için kullanılıyor. Yahut ku- rutularak kofra yapılıyor. Bu kof- radan bir nevi yağ istihsal ediliyor ve bu yağ mum, sabun, margarin istihsalinde kullanılıyor. Cevizin kabuğu tiyatrolarda at yürüyüşü sesini taklid etmek için kullanılıyor veya “kömür : yapılıyor, yahut ta gaz maskeleri imalinde is- timal ediliyor, Cevizin üzerindeki iplikler paspas, ip, hali veya koltuk imalinde işe yarıyor. Süpürge ve fırça için İs- tifade ediliyor. Yerliler bunu balık- çılıkta kapanlar yapmak için kulla- nıyorlar. Ağacın kendinden ise bir nevi yağ istihsal ediliyor. Yahut ta «Kirpi tah- tası» namı verilen birnevi tahta imalinde işe yarıyor. Ağacın kökle- rinden kavrulup dövüldüğü takdir- de bir nevi diş temizleme tozu veya haşlandığı Tomurcukları hurma lâ- hanası ismile yadedilen bir nevi seb- zeyi teşkil ediyor. yor. Bu ağaç servet membzı olmaz da he olur! Sazan balığı 1933 te, Fransada Vokluzde, balık avına tahsis edilecek bir göle, tec- rübe maksadile bir kaç tane küçük sazan balığı atıldı. lıkların en ağırı üç yüz gran geli- yordu. Geçen 1 tutuldu BUGÜNDEN İTİBAREN NOVOTNİ Beyoğlunun en serin ve kibar BAHÇESİ AÇILIYOR Her Akşam Şarkılı Müzik Bira büyük kadehi 20 Kr. TEPEBAŞI — DAİRE İİ ms KANSIZLIK: ia A SIROP DESCHDENS, PARS | inn takdirde bir nevi kahşe | Açılmış çiçeğin | mâyiinden ise şeker istihsal edilebili- O zaman bu ba- | Bakırköy hasta- nesindeki cinayet! | Tabancanın nasıl tedarik | edildiği elân anlaşılamadı Bakırköy akıl hastalıkları hastane- sinde yapılan cinayet hakkında tah- kikata devam ediliyor, Müddetumumi muavinlerinden B. Übeyd dün de ka- | til Hüseyini sorguya çekmiştir. Hüse- yin muhtelif ifadeler vermekle bera- | ber tabancayı otların arasında bul duğunda ve orada sakladığında Israr | etmektedir. i İ Geçenlerde vukua gelen hâdiseler- | den sonra akıl hastalıkları hastane- ! sindeki bu yeni vaka her taraftâ hay- tanede tabanca bulunamazken akıl hastalıkları hastanesinde tabanca bu- İ iunması ve bunu kullanan hastanın tabancayı uzun müddet sakladığını | söylemesi çok dikkate şayandır. | Esnaf dispanseri Esnaf dispanseri ve esnaf cemiyet- leri müracaat bürosu dün öğleden sonra belediye civarındaki cemişetler binasında merasimle açılmıştır. Mera- | simde İstanbul valisi, Ticaret odası erkânı ve esnaf cemiyetleri idare he- yeti azalarından mürekkep kalabalık zevat bulunmuştur. Müşterek büro hukuk müşaviri bir nutuk söylemiş, vali de kısa bir söyley- İ le bu nutka cevap vererek meydana | getirilen eserin yeni bir manzara teş- kil ettiğini, esnaf cemiyetlerinin haki- katen bakımsız kaldığı, fakat bu çalış- malarla gttikçe inkişaf edeceğini söy- İ lemiştir. Valinin nutkile merasim hi- İ hayet bulmuştur. Dispanserde bir doktor, bir operatör ve bir ebe bulu- nacaktır, Hususi mekteplerin ğun | imtihanları nerelerde yapılacak? İ Maarif müdürlüğü hususi liselerin olgunluk imlihanlarınmn hangi mek- teplerde yapılacağını tayin etmiştir. Buna göre Boğaziçi, Şişli Terakki, Işık | Miseleri Kabataş lisesinde, Hayriye, İs- | tiklâl liseleri İstanbul Kız lisesinde, | İ Yüceülkü İstanbul erkek lisesinde, Darüşşafaka Vefa lisesinde, ekalliyet liseleri Pertevniyal lisesinde, ecnebi li- İ seleri Galatasaray lisesinde imtihana tabi olacaklardır. Bu karar, alâkadar mekteplere tebliğ edilmiştir. İ Holantse - Bank - Uni n.v. 24 Mayıs pazartesi gününden iti- barengişelerini; adi günlerde - sabah 9 dan 151/2 a kadar, cumartesi gün- leri sabah saat 9 dan Il 1/2 a kadar ve Galatadaki Kasa serisi adi gün- lerde sabah 9 dan 17 1/2 a kadar ve cumartesi günleri sabah 9 dan öğle- ye kadar açık bulunacağını bildirir, 30 senelik Lisan Mütehassısı Prof. ALBERT ANJEL,in Hususi FRANSIZCA Ders salonu - İhtisasımız: Mükâleme, Terdüme ve Kitabet usulleri Dersler münferiden veya müştereken verilir, ai oy m Polis Hasan Basrinin katilinin Sahife 5 muhakemesine başlandı İDün suçlu Nazım ve Salim sorguya çekildiler şahitlerin ifadeleri dinlendi Nazım, taarruza uğradığını, ondan sonra ne yaptığını İbilmediğini söylüyor, şahitler EN, si anlatıyorlar Ahmed Nâzım Geçen şubat ayının yedinci pazar gecesi Piyer Loti caddesinde polis Ha- san Babsrinin evini soymak üzere gi- rerek evde Hasan Basriyi öldürüp üvey oğlu Ridvanla diğer bir polisi ve üç bekçiyi yaralıyan 318 doğumlu Na- zımia arkadaşı 321 doğumlu Salimin muhakemelerine dün ağır ceza mah- kemsinde başlanmıştır. Maznunların hüviyetleri tesbit edil- dikten sonra sorgu hüâkimliği karar- namesi okundu. Kararnumede, «Ma- hareti mahsusa ile sirkat suçunu irti- kâp ettikten sonra ele geçirdiği para- nın geriye alınmaması ve suç delilleri- ni ortadan kaldırmak maksadile polis Hasan Basriyi kendi evinde uzvu mü- himminden yaraladığı, Hasan Basri- nin oğlunu ve sokakta ras geldiği bir polis ve üç bekçiyi de yaralayıp kaç- tığı, Salimin de hırsızlıkta gözcülük etmek, pencereye Lurınanmasında ve pencereyi açmakta yardımı dokundu- ğu kanaati hasıl olduğu bildiriliyor ve Ahmed Nazımın Türk ceza kanunu- nun 450 inci, sekizinci ve dokuzuncu bendlerine, Salimin de 46 ıncı madde delâletile 493 üncü maddenin birinci bendine ve sabıkası da olduğundan 82 inci maddesine göre duruşmaları” na karar verildiği, diğer taraftan Na- zım hakkındaki hırsızlık ve yaralamak davalarının, öldürmekten verilecek cezaya tesiri olamıyacağından mu- vakkaten düşmesine karar verildiği kaydediliyordu. gu başlıyor Evrak okunduktan sonra suçluların sorgularına başlanmıştır. İlk suale karşı Ahmed Nazım: Biz vekil tutacağız, suallere ve- kilimiz cevap verecektir. Demiş, reisin, şimdi mahkeme huzu- runda kendisnin, cevap vermesi icap ettiğini bildirmesi üzerne katil hırsız vakayı şöyle anlatmıştır: — Vakayı ben yeptım. Evin penee- resini pergel ile açarak üst kattaki ya- tak odasına girdim. Sandık, konsol, kanape, sandalyeler ve saire vardı. Orada bir kadın çantessı gördüm. Ağın- ca içinde 42 lira çıktı. Paraları çan- tadan alırken kapı açıldı ve karanlık- ta bir erkek bana el attı. Aramızda boğuşma başladı. Derken başka bir delikanlı daha geldi. Evvelce gelen ev sahibi polis Hasan Bisri imiş. İkin- cisi de oğlu Ridvanmış. Karşımda iki kuvvetli adamı görünce teslim oldum. Onlar beni itip kakmaya, başıma, en- seme vurmaya başladılar, İziyet etme- den beni karakola gölürmelerini rica ettim. Dinlemediler. Elektriği yaktı- lar. Oda aydınlanınca Hasan Basri ora- da bulunan tabancayı aldı. Ben cahı- mı kurtarmak için ellerinden fırlaya- rak kapıya doğru kaçtım. Bu sırada aşağıdan polisin karısı: — Bırak şu herifi de gitsin. Bunun yüzünden başımıza belâ gelmesin. Diye seslenmeğe başladı. Ben kaçar- ken Hasan Basri ile oğlu Ridvan peşi- mi bırakmadılar. Ben de bıçağımı çek- miştim. Kapının önüne geldiğim si- rada başıma şiddetli bir şey vuruldu. Artık bundan sonra ne olduğunu, ne |: dayi isticvap edilirken yaptığımı bilmiyorum. Ben polise bi- çak saplamadım. O bana tabancasını çevirince boğuşmağa başladık. Bu si- rada bıçağım kendisine batmış olmalı- dır. Evi soymağı Salimle beraber karar» laştırdık. Gündüz Salimin beraber ya- şadığı Mükerremin evinde beraber 0- turarak hırsızlığı kararlaştırdık. Ev- den çıkınca evvelâ Akbıyıkta bir.eve gittik, Salim bu eve girdi. Oradan 75 kuruş çalmış. Çıkınca bunun yirmi beşini bana verdi. Sonra Hasan Bas- rinin evine geldik; Hırsızlık sırası ben- de idi. Salim pencereyi açmak üzere pergeli bana verdi. Kendisi dışarıda bekliyecek ve gelen olursa hafifçe ök- sürerek bana işaret verecekti. Fakat ben evden dışarıya çıktığım zaman Salimi görmedim. Zetenorada ne yaptığımı da bilmiyorum. Salimin ifadesi Nazımdan sonra arkadaşı Salimin sorgusuna geçildi. Fatihte kahvecilik yaptığını söyliyen Salim bu işle alâ- kası olmadığını iddia ederek: — Bundan benim haberim yoktur. Vakadan birkaç ay evvel bir gün Na- zımı Fatih civarnda para bozdurur- ken gördüm. Polise giderek kendisinin şüpheli eşhastan olduğunu takip et- meleri lâzım geldiğini bildirdim. Na- zım bu yüzden bana dargındır. Bu- nun için de bu defaki vakada benimle beraber olduğunu söyliyerek bana if- tira ediyor. Ben o vaka esnasında Un- kapanında baldızım İsmetin evinde bulunuyordum. Sonra Nazımın ifade- si üzerine beni polisler yakaladılar. Bu vakada alâkadar olduğumu ileri sür- dükleri gibi faili meçhul yirmi alta hire sızlık vakasını da benim üzerime yük- ettiler. Hepsi yalandır. Benim alâ- kam yoktur., demiştir. Şahid olarak dinlenen komiser Hu- lüsi vakayı sonradan haber alıp git- tiği zaman yaralı Hasan Basrinin has- taneye kaldırılmış olduğunu, karakol- da da müddelumumi muavinlerinden B. Feridunun tahkikata el koyduğu» nu söylemiştir. Bayan Nadire vakayi anlatıyor Bundan sonra vakada ölen polis Ha- san Basrinin karısı bayan Nadire şa» hid olarak dinlenmişiir. Nadire vaka» yı şöyle anlatmıştır: — Akşam Saat 20,10 sıralarında ko- cam Hasan Basri ve oğlum Ridvanla evin alt katındaki yemek odasında 0- tururken yukarıdan bir pıtırdı duy- duk: Kocam derhal yukarıya çıktı ve «Sen buraya nereden girdin?» diye seslendi. Kocamın bu sesini duyunca oğlum Ridvanla beraber yukarıya koş» tuk. Oda kapısına geldiğimiz zaman kocam karyoların üzerine yatmış, Na- zım da onun üzerine çullanmış bir va- ziyette idler. Oğlum Ridvan derhal a- tılarak Nazımı yakaladı. O anda Na- zım birdenbire geryie dönerek Ridva- na bıçağını sapladı. Onlar boğuşur- larken kocam Hasen Basri de karyo- lanın yastığı altındaki tabancasını (Devamı 8 inci sahijede) | | >