29 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

29 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Nisan 1937 ea AKŞAM 2 — — — Burası müzik odamız, komşunun radyosu buradan çok iyi duyuluy Çalma Büyük hanın kapısında duran ç0- iman bir zat sordu: — Avukat bay Hüsnünün yazıha- nesi nerede? — Peşim sıra geliniz... Çöcuk şişman. zatı yedinci kata çi- kardı, bir kapı gösterdi: — İşte burası, Şişman zat ıklaya sıklaya terini sil- di: — Allah vere de odasında olsa... — Zahmet edip kapıyı çalmayınız, yerinde yok, biz çıkarken o iniyordu... Sen Fransızlarda esen» hitabı çok sami- miyete delâlet eder, Bunun için fran- sızcada dalma «siz» kullanılır. Bir gün bir yabancı kadın Pariste arabaya bindi, arabâcıya: — Beni dediğim yere çabuk getirir- £en, sana çok bahşiş veririm! dedi. Arabacı biraz düşündü, sonra ka- dına döndü: — Bana «sens diye hitap ediyorsu- müz... Demek bana âşıksınız?. Dikkat — Yalan, seksen, kilometre İle git. miyçrdum,. — Ya kaç kilometre ile Gun? — Herhalde hirk kilometre ile de gitmiyordum, yirmi kilometre ile de gitmiyordum, on kilometre ile de.. — Dikkat, biraz daha gayret eder- Sen geri geri gideceksin!... Ördek Müşteri yumurtaları muayene. et. &i; —.Elli tane veriniz, dedi, içinden piliç çıkmasın. — Öyle ise bunlardan alınız.. — Bunlar taze mi?. — Değil amma, ördektir!.,. Gönder . Bakkala şu kâğıdı yazdı? — Bana bir düzüne yumurta gön. deriniz, eğer taze çıkarlarsa, size pa- ra gönderir ve başka erzak aldırırım. Bakkal şu cevabı verdi: — Lütfen parayı gönderiniz, eğer erzak varsa ne kadar isterseniz yolla- gidiyor- yalnız | Acele Birine sordu: — Cerrahpaşa hastanesine en kes- tirme yol hangisldir?. — Caddenin tam ortasında beş da- kika durunuz, on dakika sonra ken- dinizi hastanede bulursunuz?, Vakit Biri kumara çok düşkündü, gündüz kumar oynuyordu, Bir dostu nasihat etti: — Hiç değilse kaybettiğin. vakte acı... — Acıyorum ya, kâğıdları karıştır. | mak için çok vakit kayboluyor! —— ———————— gece — Bari evlenmeden söz açtı mı?, — Hayır; bilirsin ya çok mahcub- dur, konuşamaz, işaretle anlattı. Ağır Bay hayalını Doktor sordu: — Babanız neden öldü?. — Bilmiyorum doktor, yalniz hatı rimda kalan hastalığının ağır bir has- talık olmadığıdır. Ölüm — istersen seninle hayatta da ölüm- de de arkadaş olalım. — Hay hay... Bana beş lira ödünç verir misin ?, Sigorta ettirecekti. we | A — Mepiniz ayni şeyi söylüyorsunuz... Kısa hikâye ey — Sevgilim bana elli lira versene! — Emret canım, yanında yok, ya- rın veririm. yk — Ahmedciğim'bana elli-lira verir sevgilim, — Bir şey değil! sevgilim. mm — Ahmedeiğim biraz evvel karına tesadüf ettim, bana verdiğin elli lira- yı kendisine verdim... Teşekkür ede- rim, — Bir şey değil! 25 — — Elli lirayı versene, — Hangi elli Mrayı. — Biraz evvel Mehmederasladım, dedi ki... —6— — Ne... Ne... Ne dedi? — Sana rasgelmiş, dün benden elli lira almıştı, o parayı sana vermiş!.. Tavsiye Bir gün Salamön, temizliğe hiç te riayet etmiyen Salamon doktora gitti. Doktor muayeneden sonra on iki banyo tavsiye etti. Salamon sevindi: — Demek daha on iki sene yaşıya- cağım doktor? » Kabul — Başka bir diyeceğiniz var mı?. — Söyliyeceğim birşey var, öyle bir yerde oturmak İstiyoruni ki, kar- şimia polis çıkıp yakama yapışmasın. — Kabul: Otuz bir gün hapishane- de olüracaksınız!,.. Pazarlık Müşteri bir iskarpin beğendi ve satı- cıya sordu: — Çifti altı lira olan iskarpinler kaça?... Satıcı hiç istifini bozmıyarak; — Teki üç liraya?... Hafıza — Ayşe evleniyor... Nişanlısına bü“ tün mazisini itiraf etmiş, — Ne cesareti... lerinden, zekâ ve bilgilerind dostlukların- dan, hattâ hi fundan ve sebatlarna muş: Ker ri çıkarmağa nasıl muvaffak oldunuz? O da şu cevabi ver - Ta i yl günde on iki saat | çaldım! Üniversiteli bir genç imtihanlarda mütemadiyen o muvaffekıyetsizlikle- rinden bıkarak kitaplarını bir tarafa atmış, Fakat bir gün fekir bir kadı. nin bir demir parçasını iğne şekline koyınak için dürmamasıya günlerce taşa sürttüğünü görünce, tekrar ki- taplarına sânlnnş ve doktorasını ver- miştir. Meşhur muganniye Mülibran şöyle dermiş: «Bir gün ekzersis'eriimi ihmal eder- sem çabucak farkıra varırım, iki gün ihmal edersem dostlarım farkına va- rır, bir hafta bırakırsam âlem farkı- na varır!> Onun harikulâde güzel s€- si ancak bu devamlı söy ile kaimdi. Meşhur İngiliz hekimi | (Caziyle) Karla; Fransız büyük ihtilâl tari- hini yazârken başına gelen hâdise çok meşhurdur. Üstad eserinin birin- ci cildini bitirdikten sonra okusun di- İ ye bir dostuna verir. O zat ise biraz derbeder olduğu için, bu kıymetli ese- ri atılacak kâğıtlar arasında bırakır. Hizmetçisi de her gün onlarla sobayı tutuştururmuş. (Cariyle) a arkadaşı hâdiseyi haber verince: — Şükrederim ki kafam yanmadı. Bir sen&lik emeğim yandı, zarar yok bir sene daha çalışır, onu baştan ya- zarım! demiş. Meşhur (Dickens) e eserlerinden birini halk huzurunda ezber okuması teklif edildiği zaman, mümkün değil onu istediğim kadar güzel okuyabil- mem için altı ay her gün talim etme- liyim, demiş. Büyük muharrirler, edibler, ku- mandanlar, siyaset adamları daima sabır ve sebatlarile tanınmışlardır, En kıymetli eserler devamlı bir sabır ve sebat mahsülüdür. İ Vireile meşhur (Eneide) ini on bir İ genede yazmıştır. Montesgieu, niha- | yet bir buçuk sastte okuyabildiğimiz meşhur (Esprit des lols) adlı eserini tam yirmi beş yılda meydana çıkar- miştir. . Meşhur Euripide çok düşünür ve pek az yazarmış, Bir defa dört salır- hk bir kıta yazmak için tam .dört gün uğraşmış, Rakiblerinden biri ken- disine: — Senin dört günde yazdığın dört satıra bedel ben dört yüz satır yaza- nm, bu müessif Ezine (Akşam) — Şehrimiz avcı kurumu, sik sık sürek avları tertib etmek- tesadüflerin 10t- | borçludi & yerini se- | batlı bi Meşhur keman biri sor- | Muvaffakıyetin 2 anahtarı Sabır ve Sebat Demiş o da cevaben: Evet ama senin dört yüz satırın dört günde unutulur! demiş, Aristote (Orlando Furioso) adlı | eserini on yda yazmış ve garibdir bu yıllarca emek verdiği eserden an- cak yüz tane satabilmiştir. Bu onu | mesaisinde sebat etmekten vazgeçir- memiş ve yelse düşürmemiştir. (Thoreau) nun ayni hal başına gel- miştir, (A Week'on the Concord and Merri- mae rivers) adlı meşhur eserinden İ bin tane basmış ve güç hal ile üç yüz tane satabilmiştir. Kalan kitapları kütüphanesine istif etmiştir. Bir gün bir dostu kendisini ziyaret etmiş ve camekânlara bakarak: — Ne zengin kütüphaneniz var? Diyince THoreau gülmüş: — Onların çoğu sâtilmiyan eserle- rimdir, demiş ve yeni eserini yazmak- ta bir dakika tereddüt etmemiştir. Bir gün bir gâzeteci, meşhur (A. Edison) u ziyaret edip sormuş: — Keşifleriniz bir tesadüf eseri mi, yoksa bir ilham neticesi midir? Edison cevaben: — Fotograftan başka hiç birini te- sadüfe borçlusdeğilim. Herhangi bir şeyin tetkike ve tahlile değer bir kiy- meli olduğuna kanaat getirirsem, ar- tık onunla durmadan meşgul olurum. Keşiflerimin esrarını size söyliyeyim. İşimi çok severim ve sevdiğim için de çok çalışırmı, Başladığım bir İşi bar şarmadan bırakmam! demiş. (G. Stephensen) icad ettiği loko- motifi tekemimül ettirmek için sekiz sene sabır ve sebatla çalışmış. Meşhur (Wat) buhar makinesini meydana çikarmak için yirmi yıl uğ- raşmış. (Dökter Harvey) kanin da- marlarda cevelâninı sekiz yıl çalışlık- tan sonra keşfelmiş've alayla, istih- fafla karşılanan bu iddiasını meslek- taşlarına Kabul ettirmek ve onları ik- na etmek içim yirmi beş yıl sabır ve sebat etmiş, (Bulwer) der ki: «Sabır fatihlerin cesaretidir. Kader; karşı cidal açan- Yarın faziletidir.» Bu satırları okurken Atatürkün ve- karlı çehresi gözümde tecelli etti. Türk genci! Bilmelisin ki birçok muvaffakıyetsizliklerin sebebi sebat- sızlıktır. Bü nakise bugün milyoner ge. çinen bir zatı yarın dilenci yapabilir. Hiç bir zafer yoktur ki sabır ve sebat mahsulü olmasın. (Burke) nin şu sözleri kulağında küpe olsun: «Hiç bir vakit cesaretini kaybedip ümidsizliğe düşme! Şayet umduğun şeyler boşa çıkarsa, buna rağmen $0- nuna kadar çalişmakta sebat et! Göreyim seni azim ve ümid, sabır ve sebatla çalış! Çalış, dalma çalış!» Selim Sırrı Tarcan tedir, Vilâyet ziraat müdürlüğü, avcılara av levazımı tedarik etmekteğir. Bu sürek avlarına bazı bayanlar da iştirak ediyorlar. Resmimizde avcılardan ZA ARNA BİÇEN RE aş üç rapi görünüyor. a ik en ür mk zi

Bu sayıdan diğer sayfalar: