29 Nisan 1937 AKŞAM. Şark şimendiferlerinin satın alınması münasebetle Büyük Millet Meclisinde mühim bir müzakere B. Receb Peker diyor ki: “Bir gün Ali Çetinkaya ile karşı bir vaziyette konuşmağa İ mecbur oluş benim için bir iç sızısı yapmıştır. Bu devletin en || büyük varlığı milli birlik, bütünlük, beraberliktir. Milli birlik, || beraberlik ve bütünlüğün esası da bu milletin siyasal özü olan İ bizler arasındaki birliğe dayanır.,, Nafia vekili diyor ki: “Daha üç dört şirket var. Mukavelelerine riayet etmezlerse onları da almağa çalışacağım. Kadıköy Su şirketi eldedir. Elektrik şirketi yine öyle. Tramvay şirketile birçok mücadelelerden sonra anlaştık. Bunlar birer yaradır. Bunları behemehal temizlemek benim için bir vazifedir.,, yük Millet Meclisinde müzakeresi si- rasında eski Nafın vekili Receb Peker İle Ali Çetinkayanın karşılıklı izahat yerdiklerini yazmış, B. Receb Pekerin Sözlerinin bir kısmını dün -sşretmiş- tik, B. Receb Peker maruzatının yalnız kendi şahsına ve 929 mukavelesine faallük eden noktalara âit olacağını, kanaatince 929 mukavelesinin tam, doğru, zamanın şeraitine, devletin ih- tiyaçlarına uygun olduğunu ve bunu delillerle ispat edeceğini söyliyerek demiştir ki: — Bu arada bir noktayı arzede- yim Ki tenkid etmek kadar tenkid edilmek te yaptığı işlerde nefsine iti- yük âdab noksanı telâkkisinde en çok musır olan arkadaşlarınızdan biri ol- duğum halde söyliyeceğim sözlerde böyle bir şemme olursa bunun bir hak müdafaa vaziyetinde olan bir adamın sözlerinde tabii bulursunuz zannede- rim, Arkadaşımın Beni tenkid etmesin- den teessür duymuş değilim, Mevzuu bahsolan meselelerin yekünunda, hak- binlikten ve 929 mukavelenamesi- nin hakiki mahiyetini kavramaktan Uzak olan bir zihniyetten müteez- ziyim. Yoksa hepimiz, Ali Çetinkaya da böyledir, hepimiz de böyleyiz. Yap- tığımız işlerin muhasebesini ölünce- ye kadar vermeğe Atatürk rejiminin yüksek şeref ve namus borcu olarak söz vermiş insanlarız, (Bravo sesleri, Gikışlar). Eski Nafıa vekili Şimdi arkadaşlar 929 mukavelena- mesinin dokunulan noktalarını sarih ve hakiki simasile huzurunuza aça- cağım. Yalnız ondan evvel bir vazi- fem var: Benimle mesuliyet arkadaş- lığı yapan zatların isimlerini de sayın Çetinkaya bu kürsüde mevzuu bah- setti, Benden iki yıl evvel bir mukavele lâyihası yapıp Meclise arzetmiş olan bugünkü Peşte elçimiz Behic Erkin benden evvel Nafıa vekâleti postunu işgal ediyordu. Gerçi onun iki yıl er- vel yaptığı mukaveleyi, iki yıl sonra ben biraz daha düzelterek, biraz daha iyileştirerek Meclise arzettim. Ben- den iki veya beş yıl sonra herhangi bir arkadaş değişmiş olan şeraitin tesiri altında belki daha iyi neticeler istihsal etmiş olurdu. Bügün aramız- da bulunmıyan, fakat bir gün bu dev- letin mesul bir vekili olarak bu pos- tu işgal etmiş olan bir arkadaşımızın günün şerait ve imkânlarına göre yapmış olduğu lâyiha bakımından muaheze edilmesini ben haklı bul mami, Müsteşar ve diğer memurlar Benimle çalışmış olan Bürhaned- din isminde bir müsteşar da şöyle yapmış, böyle yapmış deniliyor. Evet, böyle bir müsteşarım vardı, 60-70 yaş arasında İhtiyar bir zattı. Nereden gelip bu vazifeye girdiğini bilmiyo- rum, Fakat benim vazife aldığım za- man bu zat müsteşar sılatile elinden geldiği kadar çalışıyordu ve bu mu- kavele çıktığı zaman da, zannederim, kendisi müsteşar buluuyondu. İhti- yarlığından dolüy vazifeden çekildi. B. Ali Çetinkaya diyor ki : “Sözlerim bir suitefehhüme sebebiyet vermiştir. Receb Pekerle aramızda geçmiş hiçbir mesele yoktur. Her ikimiz de ötedenberi inkılâbın en ağır vazifelerini üzerine almış ve beraber çalışmış arkadaşlarız. Tekrar ediyorum, kendilerine mahsus hiçbir maksadle hiçbir söz söylemiş değilim.,, eden, bugün ölmüş bulunan eski bir Türk memuru arkadaşımın da hiz- metlerini burada kaydederim, Mühen- dis Muhtar ve Nazif. Bunlar da bana yardım ettiler. Ayni zamanda şimdi arzettiğim bütün simalarla beraber Yusuf Kemal Tengirşenkin müessir yardımlarını gördüm. 929 mukavelesi Her mukavele gibi 929 mukavelesin- de de bittabi devletin menfaati kadar şirketin de faydaları vardır. Nitekim Ali Çetinkayanın şimdi huzurunuzda ikinci müzakeresi mevzuu bahsolan hattın satın alınması için yapmış ol- duğu mukavelede de elbette her iki lojiye temas ederek geçen müzakere münasebetle ön söz olarak söylediği bir kaç cümle bu hakikati açık bir su- rette ortaya koyar. Bir mukavelede onun zamanın psikolojik, ekonomik, poli- tik ve hatıra gelen gelmiyen daha bir çok şartlar da tesir yapabilir. Eski bir mukavele bugünün şartlarına, he- sap ve görüşüne göre tahlil edilince insan hakikaten farkında olmadan insadsızlığa ve yanlış zehablara düşe- bilir, Yanılmamak için hir mukave- lenin yalnız bir maddesi ile değil, dai- ma heyeti umumiyesi ile mütalea edilmesi zaruridir. Mukavele tadil edilirken işletme masrafını tesbit için iki taraf mü- messilleri günlerce kafa kafaya verip ince hesaplar ve yekünlar üzerinde münükaşalar yapmışlardır. Neticede 1,227,152 franklık bir yeküna varıl- mıştır. Fakat bu sefer şirket kendisi- ne bırakılan yüzde 75 ile ileride bu parayı temin edemediği takdirde va- ziyetin ne olacağı meselesini ileri sür- müştür ve böyle olursa şirkete tarife- lere zam hakkı verilip verilmiyeceği mevzuu bahsolmuştur. zuuu bahsolmuştur, Şirket bir milyon küsur lirayı te- min'edemediği takdirde hükümetin muvafakatile tarifelere zam yapa- bileceği kabul edilmiştir. Ali Çetinkaya <İşte bu 929 muka- velesi mucibince ilk seneler işletme neticesi nasılsa İyi gitmiş, ondan son- ra bozulmuş, hattın geliri eksilmiş, bir milyon küsür frenk normal yol- dan temin edilmez olmuş, bu farkı intizar hesabıma koyuyorlar ve borç toplana toplana milyonlara baliğ olu- yor» diyor. Fakat biz bu mukaveleyi onun doğ- ru gittiği ilk senelerin en başı olan bir günde yaptık, Demek ki mukave- lemiz yapıldığı güne göre uygunmuş, sonra şerait değişmiş, zarar başlamış, bütün dünya mukavelelerinde 7a- manla bu değişikliklerin olacağı gibi... Kendilerinden sorarım, devlet hatla rımız tarifelerinde ne değişiklikler ol- madı, ve neleri yapmıya, ne tadbirler almıya mecbur olmadık. Arkadaşlar mukavele mucibince şirket her sene hesaplarını vekâlete arzetmek mecburiyetindedir Binaen- aleyh devlet aleyhine işletme man- zarası görülür görülmez tedbir dü- şünmek buna çare olurdu. Bunun için devlete 10. 15 mi)- yon değil, 10-15 bin liranın bile yük» lenmesine imkân yoktur. Vekâlet mukevelenin bu ibtimalleri karşılı- yan diğer maddelerini tatbik edince buna imkân kalmazdı. Çünkü mukâ- velenin tek maddesi başlı başıma bir hüküm ifade etmez. Biri diğerine bağ- lı olarak hepsi bir küldür. Herşey aşmır Herkes kendi yaptığı şeyin değiş mekte bulunan hüdisat ve vaziyet karşısında daima tunç bir heykel gi- bi bozulmadan kaldığını iddia ede- mez. Zaman her şeyi aşındırıyor. 927 projesinde de benim Mili müdafaa vekili olarak imzam vardır. O vakit Başvekil gene İsmet İnönü idi. Nafın vekili Behiç Erkin, Meliye vekili Ab- dülhalik Renda. O vakit biz kiolmetre başma 13,000 sökebilmişiz. Aradan iki sene daha geç- tikten sonra kilometre başına 1000 al- tan frank daha indirebildim. 356 km. 1000 358,000 altın frank eder, Bizim paraya tahvil edersek 142.500 Tira, bu bir senede kârımız. O zamandan bu zamana kadar geçen sekiz seneyi he- sap edin. Yekünu 1,139,200 Türk Wira- sı eder. Yapılmış böyle bir kazancın hatırınızda küçük bir yer, iz bırakma. 81 için bu hesapları söyledim. Raşa meselesi Raşa meselesine gelince, bunu da burada izah etmek mecburiyetinde- yim. Herhangi bir ecnebi şirket mem- leket içinde iş yapmak isteyince mu- kavelesini akdetineden bazı teklifler- de bulunurken dökeceği sermayenin akıbetinin emin olmak için ebu işi siz benden ne zsınaha kadar satın al- mıyacaksınız, bunu bana bildirin> der. Ondan sonra pazarlığa girişilir. Şimdi mevzua gelelim. Ben Naha vekili iken Devlet demiryolları hukuk müşaviri olarak çalışan Yusuf Kemal arkadaşımızla Nafıayı alâkadar eden bütün işler üzerinde konuşurdum, O da bu yardım talebimi reddetmezdi. Şimdi ben Yusul Kemal arkadaşımla nasil konuştuk ve nasıl mutabık kal- dık, hatıramı söyliyeyim. Bu hat devletin malı idi, Şirket bu- rada sade bir işletme unsuru idi. Bi- naenaleyh hattı satın almak mevzuu bahis değildi. Mevzuu bahsolan olsa olsa işletme hakkının satın alınması idi. Raşa teklifi evvelâ onlardan geldi. Derhal dedim ki bu teklif onlardan geldiğine göre bunda bir marifet var. Başvekille konuştum. Belki Saracoğ- lu ile de konuştum. Pek iyi hatırlıya- tı satın alacağım» derim, Böylece ali- nır ve alındı da. Nafıa vekilini tebrik Burada Ali Çetinkayayı tebrik ede- rim ama şunu da tasrih edeyim ki eğer Ali Çetinkaya zannediyorsa ki ben onları zorladım da satın alınmaz bir şeyi ben aldım. Arkadaşlar bu yanlıştır, Ali Çetinkaya diyorlar ki eşirket adamları söze başladıkları zaman ei zin raşa hakkınız yoktur Gedile, Kendimizi zorladık, dosyaları karış- tırdık ve nihayet anladık ki bizden takas olmuş şeyleri de tekrar isti- yorlar, reddettik.» Evet bunlar böyledir ve alamazsı- nız, raşa hakkınız yoktur deiişler- dir, Fakat arkadaşlar raşa hakkımız vardı, Ve raşa hakkımız olduğu için- dir ki AH Çetinkaya bu işi başardı. Bu raşa hakkı da 929 rmukavelesinde akde müstenid bir raşa hakkı idi. (13 üncü maddeyi okuyarak) şu hal- de bu mukavelede akde müstenid ra- sun hepsi ile ömrümün sonuna ka- dar boy ölçüşmeğe hazırım. «Not» meselesine gelince, burada sayın başbakanımızın da adı geçmiştir. Dün kendilerine de maruzatta bulun- meanki Başvekilim (sıfatiyle benden soracakları bir nokta olup olmadığı- nı sordum, «Evvelâ sizde hasıl olmuş bir ukde |, varsa, bu hususta zatıâlinize cevap vermek birinci borcumdur.» dedim. Kendileri lüzum görmediler. Bundan sonra vaziyetin. Kamutaya da arret- mekte olduğum mahiyetini hulâsa ettim. Temizlik işi Nasıl arzedeyim: Temzilik evet memlekete her bakımdan temizlik yapılmaktadır. Bu, cümhuriyet devri- nin başlangıcından beri arc*ız devam ediyor. Bu temizlik yalnız imtiyazlar- da değil, kömüre devlet elinin konma- sında değil, siyasi, ekonomik, sosyal her işde velhasıl eskiden mevrus ol- Guğumuz bozuk ve zararlı bütün iş- leri temizlemekle devam ediyoruz. Ve devam edeceğiz. Bu rejimin işidir. Bu rejimde çalışan herkesin nisabınca hissesi de olabilir, Fakat eski fena de- yanıma geldi bana özür diler halde, © zamanki nezaketlerini hâlâ hatırla, rım, kelimelerini aynen balırlamıyo- zum. Bazı şeyler söylediler. Demek ig- tiyorlardı ki, söylediğim sizin zamanı- nıza aiddir. Belki size dokunacak bir nokta geçti, aldırma, hoş gör. Ben da <Ne olur canım, sen iş üzerinde uğraş, başar, temin et al, O zaman hepimi- zin bayramı olur. Bu arada birkag kelime söylemişsin ne olur? Sen işine bak; dedim. Dokunma orada kalsay- muayyen bir fikir, bir kanun müna» sebetile konuşmalar yaptık. tin varlığı için her gün sıcak dilekler le dolu olan derin duygulu yurddaş. Tarı futura sevkeder ve içinden yara» lar (bravo sesleri) kara ruhlar bun- dan sevinir. Şunu tebarüz ettirmek istiyorum ki, arkadaş Çetinkaya, kendince hak- . (Bravo sesleri, alkışlar). (Devamı 8 inci sahifede) hi i