29 Nisan 1937 Her akşam bir hikâye Remziye yüksek kuyordu «Dün Fatihte müthiş bir cinayet olmuştur. Ferhad isminde bir adam sesle gazetesini ©- kıskançlık yüzünden karısı Ayşeyi bi- caki. düm ür...» Remziye gazöteyi masanın Üstüne attı. Kocasına Yeryüzünde ne cani insanlar var... dedi, küçük bir şüphe yüzün- den kadıncağızı öldürüvermiş... Kocesı Akif bir yandan piposundan dumanlar savurarak radyoda İspan- Yol asilerinin istasyonunu ararken ce- vap verdi: — Belki şüpheleri büyüktü. Belki karısının kendisini aldattığım gözle. Tile gördü... Remziye: — Boşasın efendim.. öldürmesi lâ- zım değil ya... Akif gene ayni sükünetle: — Belki adam müthiş bir sahne karşısında kendisini zaptedemedi... Ne yaptığını bilmeden bıçağını kap- ta ve... Remziye: — Aman sus.. sus... dedi... Herhal- de pek canavar herifmiş... Akif cevap vermedi. Remziye şim- di tekrar gazeteyi eline almış, okuma- ğa devam ediyorodu. Genç kadın her satırında okuyup okuyup kendi ken- dine mırıldanıyordu: — Alçak... — Rezil. — Böyle Mmsanları cemiyetin için- den çıkarmalı... — Hay ejderha herif hay... Şimdi Akif asilerin istasyonunu bul- muş, büyük bir sükünet içinde dinli- yordu. Remziye: — Düşün Akif... dedi, zavallı ka- dın böyle canavar ruhlu bir adamla senelerce kimbilir neler çekti?... Akir; — Maamafih adamı katil eden de gene karısı değil mi?. Remziye köpürdü: — Canavarlık onun ruhunda var- mış... Alçaklık, rezillik, haydudluk, kan dökmek, canilik, katlilik herifin içinde olmasa bunu yapar mi?... — Belki adam öyle.. lâkin kadın da ihanet ederek onun bu hislerini alev- lendirmiş.... — Canım aldatan kadını mutlaka öldürmek mi lâzımdır? Dünyanın her tarafında kıskançlık yüzünden mil- yonlarca zavallı kadın öldürülüyor. Erkek biraz kıskandı mu? Çekiyor ka- dını vuruyor... Bir adamın başka bir kadını öldürmeğe ne hakkı var?. Ka- dınların canlarını erkekler mi veris yor?.. — Böyle şey hak dinlemez... Çok defa kıskançlık yüzünden Avrupada, Amerikada, hattâ bizde kadınların da erkekleri öldürdüğünü işitiyoruz. — Kıskançlık yüzünden kocalarını, erkeklerini öldüren kadınlar devede kulak denilecek derecede azdırlar. Ha'buki erkekler içinde böyle caniler pek çok çıkıyor... Herhalde «Kıskanı- yorum!; diye karısını öldüren erkek. ler bence canavardır, ejderhadır, hay- duttur, rezildir, alçaktır... «Kalbasiz- dir... Akif: — Bence de öyle.. dedi, Allah ver- mesin amma,.. Kıskançlık yüzünden bir insanı öldüremem doğrusu... Remziye sinirli sinirli bir . sigala yaktı: — Demek sen beni dehşetli kıska- Bacak olsan öldürmezsin.. , Akif gülümsedi: — Müsterih ol. öldürmem. — Samimi mi söylüyorsun?. — Tabii samimi söylüyorum... Remziye istihfafla dudağını büktü: — Ben de seni şövalye ruhlu bir er- kek sanmıştım... Akif: — Amma karıcığım... deği, insanın kıskanmasile öldürmesi icap etmez ya... — Seven -İnsan herşeyi yapar... Amma sen sevmek nedir bilmezsin ki, — Böyle söyleme karıcığım... — Sende kalb yok ki... — Sevdiğim kadını kıskanırsam öle dürmediğim için mi bunları söylüyor- sun), — Öyle ya. aşkta herşey vardır, Kıskançlık yüzü nden cinayet ! Ölüm alim sevgi vardır, şefkat var- | edi yerinden yaralıyarak Öl- | İ dır. Cinayet vardır, herşey herşey var- | tir. ! Amma sen bunu anlıyamazsın diyo- rum ya... İçinde ateşin yok., beni sev- miyorsun... Sen beni artık sevmiyor- | sun... — Yanılıyorsun şekerim... Sinirli- sin... Farkında olmıyarak neler söy- Tüyorsun?.... — Yanılmıyorum. Sinirli de deği- lim... Eğer sen beni sevsen ve bende seni müthiş surette kıskandırsam beni öldürmen icap eder... Halbuki sen be- ni sevmediğin için kıskandırsam da öl. dürmezsin beni.. ben ne zavallı bir ka- dınım.. ne kalbsiz bir adamın eline düşmüşüm... Şimdi Remziye arkasını dönmüş, sigarasmı elinde unutmuş ağlıyordu. Akif onun yanıma yaklaştı: — Ah yavrucuğum.. niçin böyle diyorsun?. Hani hiç kimsenin kıskan- dığı için bir adamı öldürmeğe hakkı yoktu... Hani kıskandığı için karısını öldüren adam canavardı, ejderha idi, cani idi, hayduttu, alçaktı, rezildi, kalbsizdi, Femziye onun sözünü kesti: — Sus.. sus. rica ederim.. kalbsiz senin gibi olur... Akif onun yanına oturdu, genç ka- dının manikürlü bembeyaz parmak- larını avuçlarının içine aldı: — Hayadi.. haydi müteessir olma karıcığım... Sana şaka söyledim.. he- | le sen beni kıskandır, hele sen beni aldat.. alimallah seni bizim kasabın | satırı ile 79 parçaya ayırırım. kıs- kançlığımdan kalbini çıkarır da kö- | peklere atar.. gözlerim döner seni diş- lerimle param parça ederim.. Şimdi Remziye mesud başını koca- sının omuzuna dayamış: — Hain, diyordu, bütün bunları ya- parsın ha?... Kıyamadan bunları yaparsın ha... Cani!... Erkek değil misiniz hepiniz kalbsiz.. demek bana kıyabilirsin.. (Bir yıldız) BORSA Istanbul 28 Nisan 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahif — 99,— İş. B. Hamiline 9,90 Kuponsüz 1933 » Müessis 77,— istikrarı 95,—İT.C. Merkez Ünltürk 1 20,37,50| Bankası 93,75. » Ni 20,—,—İ Anadolu his. 23,70 İ İstanbul — Öğle neşriyatı: İ Plâkin Türk m Vay e 29 Nisan 937 Perşembe 12,30 isi, 12,50 Havadis. 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi. 19 Çocuk Esirgeme kurumu namına konferans: Doktor Şükrü Hazım. 19,30 Gitar solo, Karyo Paru- di, 20 Sadi ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından Arabca söylev. 20,45 Safiye ve arkadaşları tarafım- dan Türk musikisi ve Halk şarkıları. Saat âyarı. 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en Müntehap Programi Milâno (368) saat 22 (Madonna İmperla) ve (Romantik gece) iki ope- ra, Skala tiyatrosundan nakil, Brük- sel TI (322) 21 Leher; (Federica) ope- ret $ perde, Monako (405) 21,10 Kia- sik Alman musikisi, Kolonya (456) 21,45 Senfonik konser (Mozart - Bet- hoven) Lüksemburg (1293) 2230 Sen- fonik konser. Varşova (1320) 20 (Ra- vel) den parçalar. Berlin (357) 20,15 Konser. Paris P.T.T. (432) 2130 «Hayal» komedi 5 perde (Pierre Cor- neille) in. Komedi Fransezden nakil. Viyana (507) İlkbahar şarkıları, Dans Musikisi Viyana (507) sant 23,20 - Varşova (1339) 23 - Frankfurt (251) 23,30 - Marsilya o (400) 24 - Lüksemburg (1293) 24 - Londra (kısa dalga) 18,30 0,15. 30 Nisan 9347 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkia Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı. 14 Son. Akşam neşriyatı: 17 İnkılâb ders- leri -üniversiteden naklen- Receb Pe- ker, 18,30 Plâklâ dans musikisi, 19,30 Spor müsahabeleri: Eşref Şefik tara- #ından, 20 Türk musiki heyeti, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45 Vedia Riza ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkı- ları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra; 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı, 22,30 Küçük sanatkâr Meri Üstad tarafından: Piyano solo, 23 Son. Ticaret ve zahire borsası 28 Nisan Hat fiat ve e muameleleri 1 — Hhalât: Bağa Bağday 447, çavdar 45, arpa 73, peynir 3, un 60, mısır 45, yulaf 45, fasulye 15, yapak 3, tiftik 1, kaşar 1, afyon 1/4 ten. İhracat: Arpa 380, çavdar 300, ya-" pak 51, mercimek 22, kendir tohumu 5, iç fındık 8 ton. 2 — Satışları Buğday yumuşik kilosu 6 kuruş 10 paradan 6 kuruş 26 paraya kadar, ar- pa kilosü 4 kuruş 6 paradan 4 kuruş 14 paraya kadar, çavdar Anadöl kilosu 4 kuruş 36 paradan 4 kuruş 37 1/2 pa- raya kadar, çavdar Trakya Kilosu 4 » M 19,90,—İ Telefon 6,25 Mümessli | o 44,65) Terkos 11,25 U 3995) Çimento oo 14,30 . N İttihat değir. 11,25 İş Bankası ( 9,80) Şark » O 1— Para (Çek fiatleri Paris 17,75,—| Prağ 1,6992 Londra 625.—! Berlin 1,96,56 Nev York © 78,90) Madrk (| 1376.— Mütno © 15,0192) Bejgrad 3440— A Ae aş 447, Cenevre | 3,45,— P ii 1.40 Brükesi — 4,68,12) Pengo o 398, Amsterdam 1,44,14| Bükreş | 107,52,— Soya o 64,—,—İ Moskova 23,83,75 Bu akşanı Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Nec- det, Taksim: Nizameddin, Beyoğ- lu: Kanzuk, Yenişehirde Baronak. yan, Bostanbaşında İlimad, Gala- ta: İsmet, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Nesim Aseo, Eminönü: Hüşmil Onar, Heybeliada: Toma- dis, Büyükada: Merkez, Falih: Hamdi, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: İstepan, Sarıyer; Asaf, Tarabya, Yeniköy Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Ziya Nuri, Beşiktaş: Vidin, Kadıköy: Pazaryolunda Merkez, Modada Faik İskender, Üsküdar;, Ahmediye, Fener: Deflerdarda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçük- pazar: Yorgi, Samatya: Yedikule- de Teofilos, Alemdar: Divanyo- Tunda, Kaad, Şehremini: Ahmed Hamdi. kuruş 25 paradan, mısır sarı kilosu 4 kuruş 38 paradan 5 kuruşa kadar, kuş- yemi yeni kilosu 9 kuruş 38 paradan, keten tohumu kilosu 10 kuruştan, ken- dir tohumu kilosu 10 kuruştan, tifük oğlak kilosu 139 kuruştan, tiftik deri kilosu 105 kuruştan 110 kuruşa kadar, yapak kaşayaku kilosu 50 kuruştan, peynir beyaz kilosu 23 kuruş 21 para- dan 31 kuruş 7 paraya kadâr, peynir kaşar kilosu 50 kuruştan 56 kuruşa ka- dar, 3—T Londra misir Lâplata nisan tahmili korteri 25 Şi. Ki. 3 Kr. 58 Sa, Lon- 'dra keten tohumu Lâplata nisan teh- mili tonu 13 Ster. Ki, 7 Kr. 99 Sa, Anvers arpa Lehistan eylül İ. Teş: tah- mili 100 kilosu 125 B. Frank Ki, 5 Kr. 33 Sa., Liverpul buğday mayıs tah- mili 100 hibresi 9 Şi 1 1/8 Pe Ki, 6 Kr. 25 5, Şikago buğday Hartvinter'mayız tahmili buşeli 1268-1/8 sent'Ki, 5 Kr. 95 Sa, Vinipek buğday Manitoba ma- yı tahmili buşeli 129 5/8 sent Ki. 6 Kr. 02 Sa, Hamburg iç fındık Gire- sun derhal tahmil 100 kilosu 173 R. Mark Ki, 67 Kr. 85 Sa, Hamburg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 173 R. Mark Ki, 87 Kr. 85 Sa. Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitüpçidn bulanır, Fiati; 50 kuruştar. n emin olarak yaşamasını isterim.» Sözü meşhurdu. Kubilây banda büyük babasının çizdiği yoldan yü- rürken halkın emniyetini düşünür ve kanunların tatbikinde zâaf ve ihmal gösteren memurları da şiddetli ceza- lara çarptırırdı. İmparatoriçe TiyenFo zindanın birinci bölümünde yatıyordu. Burada hakana küfür eden eski Çin asılzade- lerinden bir mahküm vardı.. yaşı yet- mişi geçkindi.. kansı, kızları ve bir hizmetçisi de yanında bulunuyordu. Tiyen-Foyu bu adamın yanına ver- Mmişlerdi. Tiyen-Fanun çocuğu yoktu. Yanına ancak bir cariye verilmişti. Zindanda Moğol, Hind, Tatar, Japon asılzadelerinden ve zenginlerinden de bir çok kimseler vardı. Tiyen-Fonun yattığı zindan zemin- den on metre derinlikte, penceresiz geniş bir bodrumdu. Güneş ve ziya görmezdi. Dört köşesinde birer kandil yanar. İçinde oturanlar biribirlerini güçlükle görebilirlerdi. Bu bölmenin sağ tarafında demir parmaklıklarla çevrilen vahşi hay- vanlar bodrumu vardı. Aslanlar ve sırtlanların buralarda dolaştıkları, bi. ribirile boğuştükları görülürdü. Bur- ların seslerinden uyumak kabil ol- mazdı, 'Tiyen-Fo burasını ilk defa görüyor- du. Zindana girer girmez iki aslanın korkunç sesile karşılaştı. kendisini vahşi hayvanların içine attılar sana- | rak bağırmağa başladı. Fakat biraz sonra yanına gelen di- ğer mahkümlar onu teselli ederek: — Korkmayın, dediler, siz de bizim gibi alışırsınız onların seslerine.. Tiyen-Fo ihtiyar Çinlinin yanmda bir müddet ayakta durdu. Yere oturmak istemiyordu. O, kuş tüyünden yataklarda yat- mağa alışmıştı. İhtiyar Çinli, imparatoriçeye ses- lendi; — Günlerce ayakta duracak değil- siniz ya! Öldüğünüz zaman toprak altına gömülecek değil misiniz?, 'Tiyen-Yo içini çekerek, yere seri- len hasırın üstüne oturdu.. yanında bir cariyesi vardı. 'Tiyen-Fo ihtiyar Çinliye sordu: — Ne zamandan beri buradasınız?, — Bilmiyor musunuz?. — Hayır. — İki yıldanberi burada inliyoruz. — Hiç kimsenin haberi yok sizin buraya atıldığınızdan.. — Tuhaf şey! Ben ise herkesin bizi düşündüğünü ve bize acıdığını sanı- i yordum. Ne yazık! Demek kimse duy- mamiş bizim buraya atıldığımızı... — Suçunuz nedir?. — Orasını hiç sormayın! Nasılsa bir çocukluk yaptım.. bir yerde haka. na küfrettim. Etratımda memurlar varmış.. beni yakalayıp mahkemeye verdiler. Üç yıl güneş görmemeğe mahküm oldum. — Bir yıl daha buradasınız, öyle mi2, — Evet. Güneşi görebilmek için bir yıl daha burada inliyeceğiz. Çinli başını uzatarak: — Ya sizin suçunuz nedir, impara- toriçe hazretleri?, Diye sordu. Tiyen-Fo bir müddet düşündü... Ne söyliyeceğini bilmiyordu. Derhal bir yalan uydurdu: — Ben de çok iyi bilmiyorum am- ma, galiba bir iftiraya uğradım. — Garip şey bul Hakan tahkik et- meden, soruşturmadan sizi buraya na- sl attırmış?!... — Bu muammayı ben de hâllede- medim. Elbette haklkat bir gün anla- şılacaktır. — Bu, şaşılacak bir İş, doğrusu. Ku- bilây han sizi çok severdi. Böyle bir- denbire bir iftira yüzünden, sizin gibi bir güzel kadının buraya atılmasını : KUBİLÂYX HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 34 Imparatoriçe Tiyen - Fo“Hakan buyruğu, okunurken bayılmıştı. Beş yıl zındanda aslanların sesini duyarak yatacaktı.. aklım almıyor. — Ben de tıpkı sizin gibi hayretler içindeyim, Bir kere benim çağınp da suçumu yüzüme karşı söylemiş ok saydı.. yüreğim yanmazdı. — Çok acı, imparatoriçem! o Çok büyük bir felâket bu. Tanrı yardımcı nız olsun! Bu sırada uzaklan korkunç sesler” duyuldu. Tiyen-Fo korktu: — Bizi aslanların ağzına mı ata - — Ben de buraya ilk girdiğim gün sizin gibi düşünmüş ve çok korkmuş- tum. Günler geçtikçe bunun kuru bir tehdidden ibaret olduğunu anlıyarak genişledim. Aslanlaria komşuluk pek hoş bir şey değil amma, mezara ali- şan insanlar, bu felâketlere daha ko- ley alışıyorlar. gi: Zındanda okunan bir hüküm.. | O gece, Tiyen.Fo, zindanda ihtiyan Çinli ailesile konuşurken, zindan ka- pısında ayak sesleri duyuldu. Kapr nın zinciri çözülüyordu. Bu saatle zindan kapısını açmak âdet değdi. Mahkümlar telâşa düştüler. Acaba yeni'bir mahküm mu gelis yordu?! — Hayır. Önce iki nöbetçinin kargısı görün« dü. Sonra nöbetçilerin arkasından Sa“ ray muhafızı içeriye girdi.. Tiyen-Fo- nun yaniha doğru yürüdü. Saray muhafızının arkasından fe- mer tutan bir adam geliyordu. Saray muhafızı Tiyen-Fonun önün. de durdu: — Hakannın buyruğunu size tebliğe Tiyen-Fo büyruğu eline aldı.. üç ke- xe öpüp başına koyduktan sonra tek- rar muhafıza verdi, Zindandaki mahkümlar hep birden alınlarını yere koyarak iradenin okun« masını beklediler. Saray muhafızı «Hakan buyruğus- nu yüksek sesle okumağa başladı: «Zevcem Tiyen.Fonun bana zehirli şerbet sunarak hayatı- ma kesdettiği sabit olmuştur. Gönderdiği şerbet üç hayva- ma içirilmiş, üçü de zehirlenip ölmüşlerdir. İmparaloriçe ün- ” varını taşıyan Tiyen-Fo bi günden itibaren saray cariye- leri strasına indirilmiş ve beş yal zindanda yatmağa mahküm edilmiştir. Bu iradem memle- ketin her köşesinde ilân edile- cektir» Kubilây Han 'Tiyen-Fo beş yıl hapis cezasıni du- yunca titreyerek yere düştü.. muhafız iradeyi büktü. üç kere öpüp başına götürdükten sonra koynuna soktu.. Tiyen-Foya selâm vermiye lüzum gör- meden döndü. Nöbetçiler kapıyı kapadılar, Zindanın içini korkunç bir sessizlik kaplamıştı. Saray muhafızı «Hakan buyruğusnu okuyuncaya kadar Tiyen-Foyu bir im- paratoriçe “olarak saymış, fakat hü- küm okünup bittikten sonra, Tiyen- Fo artık bir saray cariyesi olmuştu. Onu şimdi saray muhafızı değil, bir hassa neferi bile selâmlıyamazdı. Çinli silesi Tiyen.Fonun kolların- dan tutup kaldırmak istediler. tesel- biye çalıştılar. — Ne yaman, ne insafsız tali- hiniz varmış, Tiyen-Fol Ne yapalım? Kadere boyun eğemekten başka ya pılacak birşey yok. Üzülmeyin. yıllar çabuk gelir, geçer. Şükredin ki, ida- ma mahküm olmadınız... O zaman ne yapacaktınız?. Tiyen-Fo karanlıkta boğuluyor gi- i | İl i İ | 1 li i K