İ ğ dire 5 Sahife 12 Her akşam bir hikâye baba dostu. Bir daha ni müşkü ide birakma, bu aygır si lı herifle ge- ere daha sinemaya flan gi- decek olursan... Hikmet lâkırdıyı yarım bıraktı. Far kat hayalindeki bir çehreyi tokatla- mak ister gibi kızgın bir hareketle Cıgarasını pencereden attı. — Rica ederim Hikmet, böyle ka- ba davranma. Kabil olsa da bizimle beraber bulunsan ne kadar haksız yere üzüldüğünü, beni de üzdüğünü anlardın. — Peki, gelirim beraber.” Peşinize düşeceğim, Nereye giderseniz ben de beraber! * <— Gülünç oluyorsun Hikmet. Ben bu gece Adnan beye söz verdim. Ar- kamızdan takib de etsen gene. onun- la beraber gideceğim! İki nişanlı arasında bu kötiga Seni- hanın evinde cereyan ediyordu. Hik- - met kızgın bir halde çıktı gitti Seni- hanm da canı sıkılmıştı. Bu'kadar uzun zamandanberi nişanlı idiler. Kendisini nasil sevdiğini Hikmetin bilmesi lâzım değil miydi? Bu kadar mânasız kıskançlığın yeri var mıydı? Seniha “arkalarından Hikmetin ken: dilerini takib edeceğine emin olsa da © akşam Adnan beyile çıkniaktan vazgeçmiyecekti. Onun için dokâkta bir gölgenin de arkalarından ayrılmadı- ğını hissettiği halde gene aldırış et- | medi, sun, edemem, sv. O gece eve avdet ettiği zaman, Se- nilla'fena halde hiddetli idi. : Hırsın- dan âdeta ağlıyordu. Kendisini bek- diyen tevzesinin boynuna sarılarak; — Öldüreceğim onu! diye haykırdı. Teyze hayretler içinde kaldı. — Ne yaptı sana canım? diyordu. Öpmeğe mi kalktı? İhtiyar adam... Yanlış bir mâna vezmişsindir. —Adnan bey değil teyze, Hikmet- ten bahsediyorum, Ne kadar hırslıyım bilsen! — Çocukcağızın seni sevmekten başka bir kabahali yok ayol, Hikmet» ten neye şikâyet ediyorsun? — Sen de hep onun tarafını alır- sın. Bak dün gece, kaş ile göz arasın- da, bir hokkabaz marifetile bana yaz- dığı şu kâğıtlara bak. Seniha bir avuç dolusu Kâğıt çıkar- dı. Rasgöle türlü türlü kâğıt parçala- rına yazılmış bir sürü yazı, Teyze gözlüklerini £ taktı, Seniha- nın “verdiği kâğıt parçalarını birer birer okumağa başladı: «Bu murdar herife kolumu tutma diye ihtar edemsz misin?» Seniha izahat verdi: — Bu birincisi, Tramvay biletinin Üzerine yazılmış. Şuna bak. Lokanta- da yemek Wstesinin kenarından kop- in üstünden gözlü den ayrılmıyor. İki & ehemmiyet vermeden başka bir aldı. — Bu da çiklet kâğıdına yazılmış! dedi ve okudu! «Eğer şu şişko herife saat sekizi çeyrek geçeden saat sekizi on sekiz geçeye kadar baktığın gibi mahmur mahmur bakmakta”devam edecek olursan aramızda hiç: bir rabıta kal- uyacaktır bunu bil!» Seniha haykırıyordu: — Mutlaka intikam alacağım on- dan. Bak görür ol Teyze bir mukavva parçası yakala- dı, okudu: «Neden hiç ağzını açmıyotsun? İs- tersen teb:ssüm etmesini pek âlâ Di- lirsin. Sana kaç kere başka erkekler- le beraber bulunduğun zaman böyle alik alık durma demedim mi? Seniha gene kızdı: — Yalan! Ben hiç böyle yapmam." Benim netem alık? Teyze: — Bak bak, sinema biletinin kena- rına ne yazmış! dedi ve okudu; «Dizlerinin o pis herife dokunduğu- nu gördüm;. Seniha haykırdı? Yalan vallahi! Onun gözüne hayalât görünüyor galiba, Teyze başka bir kâğıt okuyordu; «Saât onu on yedi geçeden yirmi altı geçeye kadar bu aygır herif omu- zunu senin omuzuna sürttü. Bu türlü İtifatlardan — hoşlandığını hiç bilmi- yordum!» Seniha başka bir kâğıt uzattı: — Sinemadan sonra bir bara gir- miştik. Bunu da orada listenin altı- na yazmış, dedi: «Sana içki ikram ettiği zaman bu ihliyar maymunun üç dakika par- maklarını senin parmaklarına sürme- $i âdet midir acaba? Saat onu kırk al- tı dakika geçeden kırk dokuz geçeye kadar böyle yaptığını kaydettim.» Seniha coştu: — Rica ederim, teyze artık okuma. Sahiden çıldıracağım. Aman ne ber- bad bir gece geçirdim, O kadar sinir- Jendim, üzüldüm ki tasavvur edemez- sin! — Bırak ta okuyayım. Oğlan çok hoşuma gitmeğe başladı. Bak ne di- yor: «Hayvan herif senin üzerinde tesir yapıyor. Göğsünü şişirip kabartarak kendisini sana o beğendirmeğe çalışı- yor.'Tam saat onu elli altı dakika ge- çe bunun farkına vardım, Bu da sonuncu kâğıt: «Azgın herif gözünü senin sol gö- züne dikti. On biri yirmi beş geçeden otuz yedi geçeye kadar bu Tiâlde kal- dı. Eğer saçının bir kılına eli sürüle- cek olursa üzerine atılarak herifi ye- KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ “İzabel düşünmeğe başladı. “ Kara cübbeli papaz mademki o ge- ce rüyasında semavi bir ilham almış- ti. böyle bir teklife nasl olurda (haşır). diyebilindi? Büyük Endülüs tarihini yazan Ebü Mayyanın dediği gibi, eğer Ahmed Se- lim, bu kara cübbeli mel'unu Malka- da yakalayıp gebertmş ve onun buza- ğına düşmemiş olsaydı, Endülüs müs- Iümanları muhakkak ki bu derece; Kesiimiyecek, boğazlanmiyacaktı. * Erigizisyon. mahkemelerinin emri” bulunan «insan mezbahala- m3 nda yüz binlerce müslüman kanı- nm akıtılmasında bütün İspanyanın reyi ve mesuliyeti vardı. fakat, iddia edilebilir ki, İgnas, beşeriyet tarihi “için silinmez ve unutulmaz bir yüz Karası olan bu büyük facianın yegâne müsebbibi ve mes'ulüdür. “İgnas: «Ben, bütün derelerin ve de- hizlerin kızıl renge boyârımasıni isti- yorum!» “Diyecek kadar insan kanına susâ- mış, müslüman düşmanı bir canavar- dı. O gün ne yapıp yapacak ve - kral | No 82 Ferdinand Garnata cephesinden dön- meden - müslümanların Kıştale mez- bahalarında doğranmasını, azgin bö- ğalar ağzında parçalanmasını efhre- den iradeyi almağa çalışacaktı. Aziz sinyor bu irdeyi almakta ge- , İzabel; kızının yanında şöyle bir ferman imzaladı: — Senin biran evvel iyileşmen için, yavrum! İcab ederse; bütün Endülüs müslümanlarının kanını akıtmaktan çekinmiyeceğim, — Sarayın ârkasında bir hazırlık var. boğaları bahiçeye dolduruyorlar.” 22 Kânunusani 937 Cuma Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi müzik, 13,25 - 14: Muhtelif musikisi ve Halk şarkıları. 21,15 Saat ayarı, Orkestra: 22 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. 22,30 Plükla sololar. 23 SON. 23 Kânunusani 937 Cumartesi Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la hafif müzik, 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla dans musikisi. 19 Şehir tiyatrosu ko- medi kısmı tarafından bir temsil, 20 Türk musiki heyeti. 20,30 Bay Ömer Riza tarafından arabca (havadis, 20,45 Münir Nurettin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kılârı. 21,15 Saat ayarı, Orkestra. 22 "Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün. porğramı. 2230 Plâkla sololar. 23 Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Asım, Taksim: Kürkçü- yan, Firuzağada Ertuğrul, Kak yoncukullukta Zefiropulos, , Be- İstiklâl caddesinde Gala- tasaray, Tünelde Matkoviç, Gala- ta: Okçumusa caddesinde Yeni- yol, Fındıklıda Mustafa Nail, Ka- sımpaşa: Vasığ, Hasköy: Halıcı- oğlunda Barbut, Eminönü Salih Necati, Heybeliada: Halk, Büyük- ada: Halk, Fatih: Şehzadebaşın- da Asaf, Karagümrük: Ahmed Suat, Bakırköy: Merkez, Sarıyer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Ethem Pertev, Beşiktaş: Nail, Kadıköy: Pazaryolunda Rt- fat Muhlar, Modada Alâeddin, Üsktidar: ittihat, Fener: Emil yadi, Beyazıt: Kumkapıda Balkis, Küçükpazar: Hasan Hulüsi, Sa- matya: Çula, Alemdar: Ankara caddesinde Eşref Neşet, Şehremi- ni: Topkamda Nazım, re sereceğim. * Seninle de arâmızda her türlü münasebet kesilecek.» Seniha kıvranıyordu: — Ah teyze, intikam hırsile çıldı- rıyorum. Ne yapsam şu hain, şu çıl- gın, şu âksi adama ne yapsamı İhtiyar kadın tatir tatlı güldü: — Ben sana intikam almanınen iyi yolunu öğreteyim yavrum. Bu kâ- ğıtların hepsini saklarsın. Evlendiği- niz günün her senel devriyesinde bun- Yardan bir tanesini okursun. Her ka- dın izdivaç hayatına girerken elinde 'bu kadar silâh bulunmaz. Sen gene kendini bahtiyar say! Hikâyeci 50: Havadis, 13,05 PLâk- | HASAN Kolonya ve Losyonları 90 derecedir. Hakikt limon ve turunç çiçeklerinden - ya * pılmıştır. HASAN Lavantaları NESRiN Kolonya ve Losyonları Hasan kolonya ve losyonla- rının yavrusudur, Ucuzluğu ve nefaseti sayesinde bütün piya- Deposu: Beyoğlu, Beşiktaş: Eskişehir, KARİ MEKTUPLARI: Boğaziçinde doktorsuz bir köy Vanıköyünde oturan tanıdık bir zat yazıyor: Yalnız Vanıköyünde değil, fakat Çenkelköyünde bile doktor yoktur. Bu doktorsuzluğun acısını sık sik çe- kiyoruz. Geçenlerde kızım, yere düşe- rek bacağı kırıldı, refikam da zatürre- eye tutuldu. Fakat bu hastslarımı te- dâvl ettirmek için değil Vanıköyünde, 'Çenkelköyünde bile doktor bulama- dım. Vakış, belediyenin Çenkelköyünde dır. Fakat bu zat Kuzguncuktan Kan- diliinin ortasına kadar uzanan geniş Bağaziçi havzasının sıhhat işlerine yor. Kızımı ve refikamı muayene et- tirmek için Beyoğlundan telefonla bir doktor getirmeğe mecbur kaldım. Boğaziçinin imarından bahsedildiği bir sıarada evvelâ buralarda gelip yef- cek doktorların temini lâzımdır. Bele- diyenin bu bususta nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim. bulunması lâzımgelen bir doktoru var-! memur olduğundan yerinde bulunamı- leşecek ailelerin hastalarını tedavi ede- Kânunuüsani 19 Kullanılan her şeyin ! ömrü kısalır! Yâlnız “RADYOLİN ile fırçalanan beyaz, parlak ve temiz dişler müstesna Kendine beyhude yere eziyet ediyor! GRiPiN Varken ıstırap çekilir mi? BAŞ, DIŞ Ağrıları ve üşütmekten mütevellid bütün ağrı, Sızı, sancılarla nezleye, ro- matizmaya karşı GRiPiN Kaşelerini tecrübe ediniz. İcabında giinde 3 kaşe alınabilit. © Radyolin Diş Macunu fabrikasi- nm mütehassıs kimyaçerleri tara- fından yapılan GRİPİN her eöza- nede vardır. z Dr. İhsan Sami Gonokok aşısı Belsoğukluğu ve /htilâlarına karşı pak tesirli ve taze aşıdır.bivanyolu-Saltani Mahmut > türbesi “No, “118 niçin? — Hazreti Mesih emretmiş, yay- rum! Senin heyecana ihtiyacın var- 'xuş.. esirlerin boğalar tarafından na- sıl parçalandığını görerek eğlenecek- sin! Umarım ki bu eğlenceden sonra şitayab olacaksın! - Ben hiç ummuyorum, anne! Kü- çük çocukların oiminicik karınlarını sivri boynuzlarile deşen boğalardan şimdiden nefret, ediyorum. — O halde şimdi emir vereceğim: Bahçeye küçük çocuk. çıkarmasınlar. ceksiniz? — Şüphesiz, yavrucuğum! Onlar için ölüm mukadderdir. Bugün öldür- mekten çekindiğimiz ve acımak iste- diğimiz bir müslüman çocuğu yarın büyürse, ilkönce senden ve benden öc almak istiyecek! Yılanın başını küçükten ezerler, yavrum! Sen vü- cutça zayıf düştükçe, hissiyatına mağlüp oluyorsun! Acımak ta, bir nevi hastalıktır. hattâ harpte hiç hoş görülmiyen bir hastalık. BİR BOĞA DÖĞÜŞÜNDE GEÇEN SAHNELER. Sarayın arka bahçesine bakan bal- konda bir çok daveğliler yer almıştı. Kralın amcası baş amiral Dön Fred- rik Hanrikes o sirada Kıştaleye gel diği için, bu merasinide o da bulunu- yordu. Liyon Piskeposu Don Alfons ile engizisyon cellâtlarından bir çok papazlar ve bilhissa bugünkü töreni hazırlatan aziz İgnas kraliçenin etra- fını sarmışlardı. Balkonun yanındaki odanın pence- resinde de üç kadın başı görünüyor- du.; bunlar kraliçenin kızlatıydı. Dona Maryana pencerenin önünde- ki sedire uzanmıştı. Kardeşleri Dona Janna, ve Dona Katalina, Maryana- | mın başı ucunda oturuyordu. | Kral Ferdinand, İspanya orduları — Onları anılasından, babaların- İ dan ayırıp mezbahalara mı göndere- | seraskeri Don Pelro Fernandez ile birlikte Garnıta cephesinde Endü- lüs sultanı Melek Ebu Abdullahla müzakerede bulunduğundan, bu me- dönememişti: Balkonda bulunan davetliler sabır- sızlık içinde, gözlerinin önünde hazır- lanan- sahnenin biran evvel - açılma- sını bekliyorlardı. Nihayet bahçenin büyük kapısın- dan kol kol ösirler * gelmeğe bağladı. Bin kişi Kadar vardılar. Aralarında hastalar, ihtiyarlar ve evlâtlarını bir daha görememek endi- şesile haykıtanlar çoktu. Müslüman esirleri sahanın her kö- şesine küme küme Yığdılar.. Karğıli #skerler sahadaki intizamı temini et rasimde bulunmak üzere ( Kıştaleye Bu kafile içinde küçük çocuk görün * | müyordu. ilkten sonra; yüks*k bahçe aeülaniğ rının dibinde yer almışlardı. Herkes; «Şimdi ns olacak acaba?!» çok ., ilkönce prenseslerin penceresinden bir çığlık işitildi: - Ah,. fona oluyorum... Prenses Ma, birdenbire tileri- ni yüzüne gölü miştı Sahaya on tane “zılı boğa salıver- mişlerdi. Boğalardan biri bahçeye gi- yer girmez ak saçlı bir kadının kamı- na şiddetli bir boynuz vurarak, zaval- Mı kadıncağızın barsaklarını yere dök- müştü. Prenses Maryana bunu görün- ce başını sedire dayadi.. — Bu ne mânasız eğlence!., Diye söylenmeğe başladı, Halbuki aziz — İgnas bu eğlenceye dini'kir mahiyet vermek istiyordu. bir aralık kraliçenin -müsaadesile bal- konun yanındaki odaya geçerek, pren» ses Maryanaya şu öğüdü yernağa yaecbur olmuştu: — Dona! Bugünkü merasim, haz- yeti: Mesihin irşadile hazırlanmıştır. Sizin ve irinedanınızin bü topraklar- da ebediyyen huzur ve shadet içinde yaşamanız için, bu saadete engel olan 'Endülüslüleri ortadan kaldırmak 1â- *zımdı. Valideniz bugün bu hayırlı (1) rek gözlerini kı merasimle bu büyük İşe başlamış olü- yor. (Arkası var) Mi i 72 i e ee bu intizar devresi “