Yeni deniz silâhları Devletler arasındaki yarış acaba » Bon zamanlarda devletler arasında deniz silâhlarını arttırmak için âdetâ bir yarış başladı. Hemen her devlet yeni yeni gemiler yapıyor. Bir taraf- tan da deniz silâhlarını mükemmel- leştirmeğe çalışıyor. Deniz silâhları hususunda en çok ği çalışan memleketlerden biri de Al : manyadır. Almanya denizaltı gemile- z rinde mühim değişiklikler ve yenilik» ler yapmağa muvaffak olmuştur, Ge- çende de yazdığımız veçhile eski de- nizaltı gemilerinde biri deniz altında, k diğeri denizin üstünde kullanılır iki “makine vardı. Almanlar bu mecburi yeti kaldırdılar, gerek suyun üstünde, gerek altında geminin bir makine ile hareket etmesini temin ettiler, Bu su- retle yerden ve ağırlıktan istifade &dil- diği gibi gemilerin sürati de arttırıldı. Bundan Paşka denizaltılar dahâ geniş bir sahada dolaşabiliyorlar, Yeni tahtelbahir makinelerinin en şayanı hayret tarafı derinde iken köpük çıkarmıyarak hareket etmesi ve bu su- Tetle görülmesine meydan vermeme sidir. Japonlar ise denizaltı gemilerini - başka türlü ıslahı düşünmektedirler, i Şimdi iki kişilik bir çok tahtelbahir- iv Jer suya indirmişlerdir. Bunlar 8 saat © © deniz altında kalabilmektedir. Küçük © O tahtelbahirlerin spldbokların gördük- Jeri vazifeyi daha İyi görebilecekleri .zannedilmektedir. İcabı halinde iki fedai gece karanlığında bir düşman © drednavutuna yanaşacak ve tam isa- © — ( bet vaki olmadığı takdirde düşman i N gemisinin ortasına hızla çarparak ken- 5 dilerini feda etmek suretile drednavu- tu yüzde yüz berhava edeceklerdir. TAYYARELERİN ROLÜ 'Tayyarenin “deniz mi mühim bir rol oynıyacağı artık tamami- le tasdik edilmektedir. Bunun için bahri devletler tayyare gemilerine büyük ç ehemmiyet vermeğe başlamışlardır. ? Fükat meselâ İngilterenin Furlous iç tayyare gemisi gibi büyük bir gemi . yapmak çok « pahalıya mal olmakta- i dir. Ayni zamanda geniş güverteleri, : ağır cüsseleri yüzünden bu gemilerin manevra kabiliyetleri azdır.Diğer ta- © — Taftan düşman tayyarelerine iyi ve kolay bir hedef teşkil ediyorlar. Bu s6- e. beple tayyare gemilerinin inşası pek © — tehlikeli görünüyordu. İngiliz bahriye çi mühendisleri bu mahzurları nazan iti- > bare alarak ufak tayyare gemileri in- © — O şasını teklif etmişlerdir. © © Bunlardan her biri 7-8 tayyare ta- - oşıyacaktır. Tayyareleri bir makine ile havaya fırlatacağından çok geniş gü- — — Yerteye lüzum olmıyacaktır. Bunların . sekiz tanesinin inşası bir Fürious in- şâsından çok daha ucuza mal olacak Ye ayni zamanda hepsi birden Furious ie dan fazla tayyare taşıyabileceklerdir. © Vak olmaları ve yüksek manevra ka- — biliyetleri bu gemileri düşman tayya- ç Telerine kolayca hedef olmaktan kur- — taracaktır. SON ROL GENE DRETNAOTUN Bahri inşaatta en giyade tekâmül . nereye kadar gidecek? Denizaltı gemilerinde, zırklılarda büyük yenililkler var |, çok tesirli İngilizlerin pilotsuz tayyareleri bir gemiden uçuruluyor drednaut olduğu kanaatinde israr et- mektedir, Maamafih son tekâmül drednaut- Jarda da bir çok değişikliklere yol aç- maktadır. Meselâ drednautu düşman torpil ve toplarının tesirinden kurtar- mak için zırh Üstüne zırh koymak or- ta asırlardaki şövalyeler gibi zırh giy- meye benzetilmektedir. Bünun moda- sı geçmiştir. Bir geminin yan taraflarını zırhla kaplamak demek onu düşman topları- nın tesirinden korumak demek değil. dir. Jutland deniz harbinde İndefati- gable ve Gueen Mary gibi İngiliz ge- milerini deniz dibine gönderen Alman gülleleri yandan değil havadan gelmiş ! ve güverteyi delmiştir. Deniz harpleri nisbeten yakın me- | safelerden yapılırken geminin yanları» | na döşenilen ince bir zırh tabakası düşman güllelerini tesirsiz bırakmağa kâfi addediliyordu. Fakat şimdi gökten 35 - 40 derece zaviye ile düşen gülleler - karşısında geminin güvertesini de zırhlamak lâ- zımdır. Güverleye döşenen zırh kuman- da ve kaplan kamarası, topları, maki- neleri, cephanelikleri korumağa yara- | maktadır. Bilhassa top kulelerini iyi- | ce emniyet altına almak lâzımdır, Çün- kü geminin müdafaa silâhı olan top- fih Hoodun güllelerinden birinin de Doyçlandı ânında batıracağını nazarı itibare almak lâzımdır, «Bu takdirde gülle mühendisleri mücadeleyi kazanmışlardır: denilebi- lir mi? Hayır, tamamile değil. Çünkü zırh delindikten sonra da gemiyi mu- hafaza edebilmektedir. Mermi zırhı deldikten sonra büyük hasar yapa- mamaktadır, Almanyanın 26,000 tonluk Şarnhost ve Gncisenau zırhhlarile birlikte Fran- sa Dunkerk ve Strasburgu inşaya baş- lamıştı. Bunları 35,000 tonluk France, ve Patrie takib etmektedir. Bunları İtalya takiben 35,000 ton- Yuk Littorio ile Cittorio Vemto zırhhla- rını inşa etmektedir. İtalyanların id- diasına göre bunlar ağır zırhlarına rağmen 35 mil yapabilecekler ve do- e tane 15 pusluk top taşıyacaklar- İngiltere ve Japonya da geri kalma- mak gailesi ile yeni inşaata başlamış- lardır. Amerika da yeni zırhlılar inşa ettiğine göre bu bahri rekabet baka- hım nereye vasıl olacak. Hamal işleri Tahkikatın mühim ların hiç bir suretle tahribe uğrama- ması lâzımdır, Almanyanın yeni inşa ettiği 26,000 tonluk Şarnhost zırhlısı bahri mühen- dislerin aldıkları derslere göre yapıl- mıştır, 12 pus kalınlığında olan yan mrhlardan başka güverleye 2 - 5 pus zırh döşenmiştir. Fransanın 26,000 tonluk yeni Dunkergue zırhlısı da ay- ni prensipi kabul etmiştir, MÜTHİŞ GÜLLELER Fakat zırhlama hususundaki bu te- kâmüle gülle mühendisleri mukabele etmişlerdir. En az dokuz mil mesafe- den 12 pus kalınlığında bir zırhı dele- bilecek kudrette gülleler inşa etmiş- lerdir. Ne müthiş bir kudret, Dünyâ- nın en büyük ve en kuvvetli zırhlısı olan 42,100 tonluk Hood bile 10,000 tonluk Doyçland kruvazörünün on mil mesafeden savuracağı bu yeni gülleden müteessir olacaktır. Maama- bir kısmı tamamlandı Belediye teftiş heyeti tarafından müstahdemin şubesi muamelâtı ve hamal tayini etrafında yapılan tah- kikatın mühim birkısmı tamamlan uştar, Hamal işlerindeki yolsuzluk iki kıs- ma ayrumaktadır. Biri yolsüz ve , usulsüz hamal tayini, diğeri de ha- mal iskelelerindeki yolsuz işlerdir. Bu- nun birinci safhası bazı memurlara taallük ettiğinden işlen el çektiril miş, bir kaç memur hakkında tah- kiata devam ediliyor. İskelelerdeki muamelâta gelince! Hamallara verilen payların iyi taksim edilmemesi ve yapılan masraflara ait muntazam kayıtlarla elverişti vesi- bamzağiir sne gör : nın mesuliyeti ş ve bunlar hakkında KİM kat evrakı müddeiumumfliğe veril miştir. Müddelumumilik mesul mev- kide bulunan hamallar hakkında ya- kında bir karar verecektir, İzmirde kömür fiaileri yükseldi İzmir (Akşam) — Fırtına ve soğuk- Vâr yüzünden İzmirde kömür getirilme- mesi de bunda âmll olmuştur. Alaşe- hir, Kemalpaşa ve Seferihisar kazaja- rındaki köylüler, bu sene mahsulleri. nin İyi flatlerle satılmasından dolayı kömür imaline rağbet etmemektedir. İzmirde şimdiden kömür fiati toptan e ein e m Istanbulun kahveleri “Mecmaı zürefa,, olan eski kahveler kayboldu Şimdi pastalı, çalgılı kahveler moda olmıya aşladı. Delikanlılar beyaz gömlekli, saç'arı boyalı kadın garsonların elinden buzlu kahve içiyorlar Dünyanın her tarafında kahve ar- | kadaşlıkların, muhabbetlerin, fikir ve | his beraberliklerinin, seviyelerin buluş-| tukları yerdir; ve kuruldukları yerin | hayatına göre muayen bir insan top- luluğunun merkezidir. Hiç bir tanın- İ mış adam yoktur ki hayatının muay- yen devresinde her hangi bir kahveye | devam etmemiş olsun!. Genç Banapart müstakbel Napolyo- | nun harita üzerinde ordular idare €f- mek sabırsızlığını Pariste Fransız ti- | yatrosu meydanındaki Rögence kah- | vesinde satranç oynıyarak girerdi. Fakat bugünkü hayat şeraiti, eski | Gemiyetlerin hareketsiz iş hayatına göre kurulmuş, en sağlam mücssöse- leri olan kahvenin mahiyetini değiştir- di, Çünkü bugün hayat artık bir ek- | mek mücadelesi» hâilne gelmiştir. Bundan elli, altmış sene evvel İstan- | bul, manzarasının ve havasının dille- Te destan olan güzelliğinden başka kah-! vehanelerinin hususiyetile de meşhur- du. Şehrin muhtelif semtlerinde civa- rın hususiyetine göre teessüs etmiş öyle/ kahveler vardı Ki bütün hayat bu kalı- velerin içinde geçmekten ibaretti. Üsküdar sırtlarında bol gölgeli bir | çınar ağacı allında arkasız sandalye- | lere oturup kulpsuz fincanlarla kahve | içmek, Şehzadebaşının gürültülü ve ha- reketli kahvelerinde demlenmiş çay i- | çerek meddah dinlemek, Süleymaniye- nin basırlı kahvelerinde uzanıp yor- | gunluk çıkartmak huzur düşkünü €s- ki İstanbullunun en vazgeçilmez zevk- lerinden biri idi, Bu devrede kahveler bir «Mecmua Zürefa» nüktedanların toplandığı bir köşe addedilirdi, Meşhur şair Baki efendi sıcak yaz günlerinde Beyazıddaki bol ağaçlı serin kahvesini yudum yudum içerken ya- maşıkların önündeki peykeye heybetle bağdaş kurar, eşsiz şiirlerini burada, kahvesinin yudu myudum içerken ya- zardı, Şehzadebaşındaki Mersinin çay- hanesi zevki selim sahibi İstanbullu- larla dölüp dolup boşalırdı. Fransız muharriri Piyer Lotiyi İstan- Kâhve bir zamanlar İstanbul haya» tında o kadar kökleşmiş bir müessese İdi ki Fatih, Şehzadebaşı, Süleymani- | ye, Bayazıd, Sultanahmed, Üsküdar, Eyüp ve mesire yerlerinin bundan elti | sene evvelki kahvehaneleri etrafında yapılacak geniş bir tetkikle İstanbulun | © devre ald bir tarihini ve hattâ fikir hayatını yazmak mümkündür. Fakat artık o kahvelerin yerlerinde Büyük Ça. gil 5 ? Gaziantep (Akşam) — Buraya tabi Durmuş Ali, Çirkin Mehmed ve iki Elbistanlıdaş mürekkep olan büyük bir kaçakçı kafilesi küçük Araptar köyü civarında yakalanmış, 85 bin küsür defs ter sıgara kâğıdile 61 kilo ağırlığında (492) poşo elde edilmiştir. Mahkemeye sevkedilen kaçakçılardan yakalanan bu eşyanın para Cezasi seksen bin lirayı bulmaktadır. Gönderdiğim resim kaçakçılardan ikisini kaçak sıgara kâğıdları arasında gösteriyor. bir kaçakçı kafilesi yakalandı yeller esiyor. Çünkü dünyanın her ta- rafında olduğu gibi İstanbulda da ya- şama şartları değişti. Bir şairin dediği gibi artık «Cihan yekpare, nurani'> d& gildir. İktisadi buhran şehirlerin eğ- lence ve istirahate müteallik bütün müesseselerini altüst etti, Bugün İstanbulda belki sayı itibari- İ leeskisinden fazla kahve vardır. Fakat artık bunlar bir «Mecmua Züreisş değildir. Şimdi İstanbul kahveleri İş- siz adamm, mütekald ihtiyarın vakit geçirdiği avunma mahallidir, Ve hep- | si de biribirlerine benziyor. İstanbulun muhtelif semtleri arasındş meveüd farklar bir kahveden içeri & dımınızi attığınız andan itibaren &i- gara dumanları ve tavla gürültüleri arasında kayboluyor. Hele pazar gün- leri bir kahvede oturacak bir yer buk mak çok müşküldür. Kahveler biribi- rile alâkasız bir insan yığınile dolu, Şair Baki efendinin bağdaş kurup şiir okuduğu Beyazıd kahvesinde şim- di genç üniversiteliler tavla oyniyorlar, Kışı Anadaluda geçiren muallim yaz tatilinde İstanbüla geldiği zanian bu kahvenin ağaçları altında dinleniyor. Şehzadebaşındaki Mersin çayhanesi sahibi bir kaç sene evvel öldü. Bu kah- venin bugünkü müşterileri artık akik renkli çay içip, ahbaplarile muhabbet etmek için değil, kirli kâğıdlarla iskama bil oynamak için geliyorlar, Şehzadebasının kısacık caddesinde belki on tane büyük kahve vardır ki her gün mütekaidler ve işsizlerle hım- ca hınç doludür. Eski Babıâli caddesinin meşhur kal» velerinin bugünkü müşterilerini ede- biyat meraklısı bir kaç gençle adliye- Ce iş takip eden eshabı mesalih teşkil ediyor. Üsküdar semtinin meşhur kahveleri pazar gününü masrafsız geçirmek İs- tiyen halkla doludur, Eyüpde Piyer Lotiyi İstanbula hay- ran eden kahve çoktan kapandı, Bu- ron yerine iskele elvarındeki kahve- ler müdhiş İş yapıyor. Fakat kahvelerde eskiden kalma tiplere genc rastlanıyor. Aşağı yu, karı her kahvenin muntazam bir me İmur gibi sabahın yedisinde gelip ak- şamın sekzinde çikan devamlı müşte- rileri var. Fakat iik gün kahveye uğ- ramasa hasta olan eski kalıve merak- Milârinin adedi gün geçtikçe azalıyor. Şimdi Beyoğlu tarafinda, büyük | cadde üstündeki pasta ve çalğılı kah- veler gençler arasinda modi olmya başlamıştır. Delikanlılar beyaz gömlelb Hi, saçlrı boyalı kadın garso..lârın elin- den kahve içiyorlar, . Ş.A.R. Siz ra CO > ir Güceği köyünde Bozo, kardeşi, Hac, . K.