18 Mayıs 1935 o AKŞAM Sahife 9 Tefrika No. 3 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGİZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN Oktay, Çine giderken genç kızlar, saçlarını keserek, hun geçeceği yollara serptiler.. Ulun Hâtun, kır atla geçen torununu bir yn Çine gidişi. tu bir sabah, herkesten —- , Un Hâtun ile görüşmi Üc git gitti > Oktay senin sözünden dı- farı çıkmaz; onu Çin - yolundan teri çevir, Diyerek söze başladı. in Hâtun, Çatunun ne demek ediğini anlıyamamıştı. rd urultaya verdiği sözü tutacak- Diye cevab v. ke tiyar hatun, Çatunun kızının Mn a arasında bulunduğunu Mü Va önceden sezmişti: az Sen torun! maz mi- dedi. Sultan Celâleddin bü- yük ordusile Hindistandan İrana Ee Cengizin başa çıkamadı- Yıldır, em (Çormagon) nasıl bile reisleri arasın- ormi u ölümden yılmaz iğit olarak tanırım. Sultan pe o tepeliyemezse, bu dan başka hiç kimse yapa- Le EV Gi gon)un yanına otuz dinin siir. Halbuki Celâ- inin peşinde yetmiş bin mu- varmı isterdim ki, da heman ile birlik- lan Hüta 0 atunun sözlerini yale dinledi.. içini oçekerek, We reisine şu cevabı verdi: öp Si I, sen (Ulu yasa)yı ko- . and içmiş bir kabilenin Kli üz yolculukta tehlike gö- dü orunum Oktaya git. yüklerin anlat! o, her doğ- . derhal yolum değişti. bı Hulun Hâtundan bu ceva- 5 alı İ Beli nca, geri döndü Hâtunu boşuna kış- tememişti. O, Oktayın miy, ma oturduğunu çeke- ii tahtı ordu, LR Bu Büyük ulusa (Çağatay) Çap malıydı, diyordu. ie ça EN adamıydı. Yü üz) Kan olsaydı, Çatunun ei eri ve kabilesi çok se- ih Çatu » Oktayı EĞ yelk Ordu. yol leddini, yapraklar yolundan çevir- enirken, İrana gidecek Sultan a çıkmıştı. Celâ- büyük in kuvvetle İran ıma aktığ daha kucaklamıştı rine, nasıl olsa Çağatay geçecekti, Tuli zaten hastalıklıydı.. han- lıkta gözü yoktu. (Çagan) Okta- yın küçüğüydü. Hanlık çağında değildi. Çagatay sağ iken, onun atı diklerini Kimin aça ei çe yolundan İrana çe- n bir çare vardı: Diğer kabileleri kışkırtmak. Çatu herkesten üstün olmak hır- > yanıp tutuşuyordu. Kendisi- e dost sandığı el reislerini şekle Hepsi krala hakanımıza imi yeri and ii Oktayı yolundan çeviremeyiz. başa Moğol yasası ve kendi buy- ruğu altına sokacaktı, Oktayın Çinde göstereceği bu varlıklar, yeni hanın a ara- sındaki en i arttıracaktı, İrana ordu, sultan Celâ- leddine ir a bile, Oktay İran üzerine ayrica yardımcı ordular göieekile vi tu ları düşündükçe kafa- tasının sonkladığıı duyuyor ve rinde oturamıyordu. 'urdunu ve yarını düşünmeyen dan çeviremizeçağine yanıyordu. Çatu ana yurdda kalmıştı Savaşa hazırlanan ia ok- larını ve kılıçlarını bellerine tak- mışlardı, Akıncılar küme küme ayrılıyordu. gün Oktay ordusu yola çıka- caktı. Yiğitlerin yol üstünde kiş- i gibi, bir köşede büzülmüş du- ruyordu. Kabilelerin eski yol tören (me- rasim )leri Dü imi 5 tay kır atile meydan mnıştı, Bu sırada bir MN kızlar, saçla- rını keserek, yeni hanın ği yollara serpiyorlar geçece- ve akıncıları gö yaşlarile uğurluyorlardı. Ok- tay rar ayrılırken, -anasi- nın ein ye ve yammdaki yiğit- lerin arkasından zafer türküleri söyletmeyi unutma, anacağım Diyerek, güneşe karşı üç Li; diz çöktükten sonra, yere se Tpİ: len gene kızların saçlarını çiğne- yip geçmişti. Ulun Hâtun, göz yaşlarını si- lerken: — Oğul, senin dönüşünü göre- ceğimi ummuyorum, diyordu, he- pi yanıma sokul.. biz kere dile boynuna sarılayım Oktay atın üstünden n eğildi.. büs yük anasile tekrar kucaklaştı. Arkadan, kırk bin kişilik ordu; güneş mi ardı sıra yola düzülmüştü, u dişlerini gicır- datarak elini yüzüne götürdü. Oktayın başı yukarda gidişine ta- hammül edemiyordu 4 i Her akşam 9 bir hikâye | vw. i Genc doktor Hadi Ahmed için bu uzunca deniz seyahati çok fay- Mi EN leş ayrılalı işti, Vaktile se gibi serdiği a geri yarış yavaş unutuyordu. Sacide çok gü- zel bir kadındı. Gencti, Fakat çok sinirli idi. Kuvvetli bir sinir dok- Hadi Ah. ve lüks-yaşamak istiyordu. Hal buki Hadi Ahi likten sonra ayrılmışlardı. akat istediğinden zengin bir adamla ne zamandan- beri bu uzun seyahati tasarlıyor- du: Saci- çok evlen- — Sacide denilen hastalıktan zaten iyi olmağa başladım. Bu se- yahat beni büsbütün iyi ede- al lu, e ilk ü biraz başı ağrıdığı için ka- si hemen hemen hiç çık- madı, İkinci günü tri Gü. zel seyahat elbiselerini giydi. Gü- İei tip tük ma idi: — Ne iyi ettim de şu seyahate çıktım.. ne güzel dinleneceğim, ne güzel avunacağım.. diyordu. Bir aralık yanından uzun boylu enmek bilmeyen bir uğraş- dığından beri ilk defa bir kadına dikkatli dikkatli bakıyor, ilk defa bir kadını güzel buluyordu. De- mek artık adam akıllı iyileşmeğe başlamıştı. Sacideden başka bir kadını güzel bulmak, Sacideden başka bir kadına dikkat etmek bunun bir işareti, bir delili değil mi idi?. Bu sirada arkasında bir oldu, Geminin doktoru: Üstadım, dedi, gökte ararken vetdel Telden Efendim, gürültü Mal meşhur bir si- nir ri varken bizim onu te- daviye kalkışmamız adam akıllı cüret olur. Sonra ben hiç asabiye- Lütfetseniz de şu Gene'k ci de değilim hastayı bir görseniz... disine buhran geldi. Lüks kamaraların kısma geçtiler. Dok tor ralı eze ö Kapıy Giriniz!» cevabile beraber kiye süzüldüler, Yatak- ta genc bir kadın yatıyordu. Ya- nındaki iskemlede yaşlı bir adam en çörek Gözleri yaş içinde idi. Hasta doktor göz güze gelince ikisi de sapsarı oldular, Yataktaki kadın Sacide idi. Vapurun doktoru Sa- cide ile kocasına: — Size güzel bir havadis vere- yim.. bendeniz, ne yalan söyliye- yim, pek sinirden anlamam, Hal kasından türküler söyliyerek ve ulu Tanrıdan uğurlar: dileyerek ağlaşıyorlardı. # Hasta ve doktor İ buki fevkalâde bir fırsat olarak meşhur sinir mütehassısı profe- sör Hadi Ahmed gemide imiş.. size haber vermeden kendilerini davet ettim. Sonra Hadi takdim etti: — Bay Nami Nedim.. ve bayanı Sacide Nedim.. Nedim de «profesör Hadi Ah- med» adını duyunca sarardı. İki erkek biribirlerini hiç görmemiş- ler, yalnız adlarını işitmişlerdi. — > geçince Hadi Ah- yatağa yaklaştı. Sacidenin Hadi ölün için uzanırken eli- nin titrediği farkediliyordu. Mu- ee başladı, O m bu si mine ve bunları ge- çirmenin usulünü çok iyi bilirdi Sacidenin sinirlerini, Sacidenin bünyesini o kadar iyi tanırdı ki... Nasıl tanımasın. ki, eski karısını Ahmede döndü hiç kimse tedavi edememişti, Hat- tâ Sacide bile kocasından ayrıl- sonra bunu farketmişti. Üzerine sinir buhranı geldiği za- man kaç kere içinden: «Ah, Ha- di olsaydı ne yapar, yapar.. men sinirlerimi geçirir, içimdeki fenalığı iyi ederdi!..» derdi. Hadi eski günlerden kalan bilgisile Sa- cideye sordu: — Nefesiniz kesiliyor değil mi? — e doktor... Bu «doktor» kelimesi — a dama Mn ilk defa bir ha- karet gibi geldi. Halbuki o bu ke- 5 e z bayağı sarsmı dının bünyesini çok iyi bildiği etti: için sorgularına devam inizde bir fenalık var. âdeta yü: izin era bir taş | varmış gibi değil mi — Evet doktor... Eskiden Bücideye böyle fenalık | geldiği zaman heme fif hafif masaj yapardı. rüzgâra karşı ağır ağır ağlar, ılık göz yaşları içini ferahlatır, açılır- dı Ahmed gene öyle yap- tırdı, Pencereyi açtı. Gene kadı. nın elbisesinin göğsünü (çözdü. ef n © gayet iyi bildiği gü- zel ü meydana çıktı, Sonra eği aldı. Eski karısının lev alev yanan bileklerini tuttuğu B a mafsallarını kolonya ile oğmağa başladı. Nedim iskemlesinde hareketsiz duruyordu. Kamaranın pencere- sinden tatlı bir pimi geliyordu. Hadi, Sacideye so sordu: i içinizde ağlamak ihti- yacı var değil mi? — Evet doktor.. 5 çok.. —- Mr için kendinizi sıkma .. ağlayınız.. göz yaşları irk sizi ifrat derin bir sessizlik.. leiikai yanaklarından mihi du. Hadi hayatında yalnız Saci- denin göz yaşlarına dayanamaz- dı.. başını çevirdi. Hemen hemen bütün seyahat müddetince" ği sinir deki İleri runuh gün! gp yüzünüz Vr — Evet Gül, Limon, Anber, Fujer, Şipr, Leylâk, Revdor, Flördamur, badem, Akasya kokulu HASAN TUVALET ise Sn an Zeytin yağından ve eme idi ve Hasan İltri; tenzilât, Hasan deposu, Ankara, tanbul, Beyoğlu. YA EY 7 ME AM AKŞAM GAZETESİNİN KÜÇÜK İLÂNLARI k ve iyi satmak, kiralamak için en emin, €n ucuz ve en kolay vasi: Posta ittihadına dahil olmayan : Beneliği ıylığı 1900, üç kuruştur. ili işim yirmi beş elemen Mâsımdır. mii > Ea ie 18 kadın eski neşesini bulmuştu. Bir aralık Hadiye sordu: Siz de hastasınız il galiba.. w hastayım. geçti zan- nediyi eat meğer iyi sl için bu seyahate çıkmış- eçmemiş.. — Ben öyle.. ben de iyi ok mak ii e seyahati âdeta ilâç gibi telâkki Ye Son iskeleye çe Yol yi çıkıyordu. Merdivenden i- ken Hadi Se acide ile karşılaş- eye lerden kalma bir merakla, şefkat. le sordu: — Hastaliğiniz Beğ oldu... — Nüksetti cide.. tekrar azdı.. ya senin ki. — Beni ik zaten gezditmişti Tepti.. rağ biribirlerine el el sı- ayrı iki yola ere e ahati mile aksi bir netice yö i