13 Teşrinisani 1934 Tetrika No. 36 BARB Yazan: (ölüm dağı) na gitti. Ora Akte dalgin dalgın bakıyordu. Nurullah, Romalı kadının i 'desine hâkimdi. “Akte, sağ elini uzat Jeketini ve ailesini gibi, kendi kendine konuşuyord — İşte, görüyorum... Roma. Annem..! Kardeşlerim.! Hepsi matem içinde. Hepsinin gözleri ağlamaktan şişmiş. Benim yok- suzluğum onları mahvetmiş.. Ahi yatanım..! Beni yaratan mukad. 'des topraklar..! © Akte bir adım ileriledi — Anne..! Sevgili anneciğim. Beni bu esaretten kurlar..! Bebi oraya çek! Anne... Anne... Ben senin hasretini ne vakte kadar çe- keceğim? Nurullah ellerini sallıyarak ve gerip hareketlerile kımıldanarak bir şeyler söylendi. Akte şimdi başka kimselerle konuşmağa bap- lamiştız — Papa..! Kardinallar..! Rahi- beler..! Hepsi de benim bu felâketten, esaretten kurtulmam için Allaha yalvarıyorlar. Demek ki, Rome beni arıyor?! Vatanım, o benim in muztariptir. Papa, beni dü- günüyor. Kardinallar, kiliselerde, halâsım için dualar ediyorlar. Rahibeler, arkamdan gözyaşı dö- kerek, beni bekliyorlar... Gelece- im. Beni karşılayınız! Beni ku- caklayınız! Yakında göz yaşları: nızı ve ıztıraplarınızı dindirece- Kim! Aktenin gözleri açılmişti. ) Şaşkın ve yorgun... Ayakta du. famıyacak kadar sarsılmıştı. Sen- deliyerek oturdu... Ve gözlerini oğuşturarak Nurullahın yüzüne baktı — Tatlı bir rüya içindeydim. — Niçin uyandınız? — Uyuduğumdan haberim yok Tu ki, uyandığımı bileyim. ! — Romayı çok özlediğinizi an- Jadım. Halbuki siz bana memle ketinizi çoktan unuttuğunuzu, Ce- zayirde ölmek istediğinizi söyle- içtiniz! Demek ki hepsi... Büt iyledikleriniz.. Barbarosa karşi olan sevginiz.. Hepsi, hepsi ya lanmz... Öyle mi? Akte haykırdı: — Sen beni zehirliyorsun, Nu- rullah! Sen beni öldüreceksin! Beni yalnız bırak... Çık git bu radan! — Haniya şarap içecektik. Güzel güzel konuşuyorduk. Beni hiçin koyuyorsun? Ben iyilik se- iyen ve esirlere acıyan.. hattâ icap ederse esirlere yardım etmekten .gekinmiyen bir adamım. Akte şehir mubafızınm kolun dan tuttu: — Vatanimi hatırladım, Nuruk. İh! Ailemi, kardeşlerimi hatı iladım. Papanın, kardinalların, ra- hibelerin beni düşündüklerini, bü- #ün kiliselerde benim için (halâs Hunları) okunduğunu duyuyorum. Kulağıma Romanın kilise çanlari- pin hazin sesleri geliyor. Bu mu- tizeyi gösteren sen misin, Nurul. dah? Beni Romaya gönderen; pa- pa ile, kardinallarla, rahibelerle Yüz yüze getiren; bana annemin, kardeşlerimin seslerini duyuran Iskender Fahreddin Şehir muhafızı (Akte) yi avücunun içine almak istiyordu : “ Barbaros, kardeşinin şehit düştüğ gidenler geri dönmezİ,, | muna ihtiyacım var! sen misin? Bu kudreti sen mi gör AROS Ayağa kalktı Ve gitmek istedir — Bana bir şey sormayın, pren- 43! Beni bırakınız, gideyim! (Akte) Nurullahın elini sımsir kı tutuyordu. — Beni yalnız bırakma, Nurul- lah! Senin tesellime, senin yardı. — Biraz evvel (beni yalnız bi- rak!) diyordun. Beni buradan kovuyordun! Şimdi niçin kolum- Akte birden ağlamağa başlar aştı — Beni bu esaretten sen kurtar racaksm, Nurullah! Ben vatani" ma, anamın, kardeşlerimin yani- na gitmek istiyorum. — Barbarosu terk mi edecek” sin? — O, her şeyi yapmağa muk- tedir bir erkektir. Yarın bir düş man kalyonu daha çevirir. Bir prenses. Bir güzel kadm daha, yakalıyabilir. Nurullah, genç kadınin göz yaşlarını silerek: > — Sen onun döneceğini mi zannediyorsun? dedi, o, bu sefer, kardeşi Orucun şehit düş (ölüm dağı) na gitti Oraya gi 'den Türkler geri dönmez, ölürler. — Onun ölmesini istemem, Nu- rullah! O, (ölüm) ü yenen bir kahramandır. Ben onu sevdim. Fakat, şimdi vatanımı ondan çok seviyorum. Beni (Roma) ya dereceksin, değil mi Nurullah iri ve iğrenç dişlerini Göstererek sirıttı: — Romaya gitmek, benden zi- yade senin elindedir! — Benim elimde mi — Evet. Sen istersen, yarın de Romaya gidebilirsin! Akte sevinçle güldü: — Nasıl gidebilirim, Nurullah? | Ben burada nöbetçilerle çevriL | #miş bir esirim. Sokağa çıkmak bi- le elimde değil. Romaya nasıl gi- debilirim?! Nurullahın tahammülü taşmiş- &. Birden Romalı kadınin boynu. na sarılarak: — Bu geze birlikte yatalım, Ak- tel Bu gece, yorgun ve ateşli ba: çem, billür göğsünde dinlensin..! Başbaşa kalalım.. Güneş doğun- ciya kadar birlikte şarap içelim. Kollarının arasında. yatayım..! Güneş doğunca, seni Romaya ka: gıracak gemiyi hazırlatırim.. Seni Romaya elimle götürürüm! (Arkasi var) GAYLIK 750 » SAYLIK 400 3» VAYLIK 150 Poza ithalma dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, allı aylığı 1900, üz aylığı 1000 kuruştur. 1459 ğa için yirmi beş Kurüş'uk pul göndermek İlzımdır. Adres tel Ve 808 GAS İŞ Ag daş sa adar Tarehana; Babul olvar Acımsluie Sk, 13X0, Her akşam bir hikâye Vakit gece yarisini geçmişti. "Adil bey, köşkün yatak odasında, rahat bir şezlonga yatmış, par maklarinin arasında bir. sig: 'düşümüyordu, Pancurlar aralıktı. Odada aydınlık söndürülmüştü. Karanlık ve süküt içinde tatli tatlı hayallere dalmıştı. Zihni yan” larındaki köşkte yaşıyan nefis ve zarif genç kadında id Cavidan han&n kendisinin en aziz dostunun karısı idi. Son gün- lere gelinciye kadar Adil ileriye gitmekten çekinerek hafif bir mü- ilâzemetle iktifa etmişti. Fakat iki gün vvel, genç kadının bakışların- du kendisine karşı bir meyil bu- lunduğunu zannederek eline gizli- €€ bir küçük mektup sıkıştırmıştı. Böyle bir kadın tarafından se- vilebilmek ne büyük bir saadet teşkil ederdi... Adil bu hülyalar içinde, geçen dakikalardan biha- ber, sigara sigara üstüne içerken, kapıya vnurulduğumu hissetti, — Kim 0? — Benim, beyefendi... Hiç bir sey işitmediniz mi? Lâmbayı yak- mayınız. Bahçede hırsız var. Adil kapıyı açtı. Uşak Hasan, beti benzi atmiş bir halde ayakta duruyordu. Adil rövelverini aldı, — Haydi, dedi. — Peki, beyefendi... Fakat ben de mutfaktan. baltayı alayım. Adil bahçeye uşakla beraber gikmayı tercih ederdi. Onun için, Hasanı biraz bekledi. Yavaşça bahçeye çıktılar. Yolun kumlar hafifçe çıtırdıyordu.Bir gölge do- laşıyordu. Adil, rövelverini doğrul tarak gölgenin üzerine yürüdü, — Dur! dedi, yoksa yakarım. Hırsız ellerini havaya kaldi- raraks — İşte, işte, diye kekeledi. Hasan bir tehlike olmadığını an- Jayınca, cesaretle hırsıza yaklaştı, Beline sarıldı. — Başka arkadaşların var mı? — Hayır efendim... Ben zan. nektiğiniz gibi... değilim... Anlatar| yım, bakınız... — Lüzum yok, pis herif! Ha san, dikkat et kaçmasın... — Ben kaçmam, merak etme- yin. Fakat siz tabancaya dikkat edin. Yanlışlıkla patlar da... Bi liyorum ki vaziyetim pek fenadır. | Fakat sizinle yanımızda uşak ol. madan yalnız gö) Emniyet © etmiyorsanız. ellerimi bağlatıniz. Hasan birsizin ellerini bağladı. Artık bütün cesareti artmıştı. Hır- — Aman, yavaş... Ayağım bur- kuldu, yürüyemiyorum, Bir kaç dakika sonra, Adil, hir- sizla salonda karşı karşıya oturu” yordu. Hırsız yirmi beş yaşların- 'da, esmer, zarif, âdeta kibar bir delikanlı idi. Adil onu bir yerde görmüş olduğunu zannediyordu. Fakat iyi hatırlıyamıyordu. — Söyle bakalım, ne istiyorsun? — Sizin bahçenize hursızlık için girmedim, efendim, Yandaki ki kün müştemilâtından küçük var. Oradan atlamağa mecbur ol- duğum için bahçenize girmiş bu- lundum. Çıkmak için yol arıyor- dum, — Yandaki köşk dediğiniz en iyi dostlarımdan Asaf beyin köş- küdür. — Geçen kiş, Cemil beylerin #vinde bir akşam üçümüz de var. 'dık. Siz, Asaf beyefendi ve ailesi, bendeniz... Hatırlıyamıyorsunuz zannederim... İsterseni varakami da Peki, o küçük köşkte işiniz ? Neden bir hırsız gibi ora- dan atlamağa mecbur oldunuz? — Çünkü... Çünkü... Asaf be- yefendi birdenbire, geliverdi ha ziyade izahat vermeğe lüzum Yar mi? Bu küçük köşke ilk geli- şim değildir. Küçük bağ kapısi açık bırakılır, oradan içeri gire- rim... Gene ayni yoldan dönerim. Fakat bu akşam, birdenbire oto- mebil durunca, beni yalnız bırak- tılar. Bağ kapısının anahtarı ben- 'de olmadığı için çıkamıyacağımi düşünmediler. Ne yapayım? El ayak çekilsin diye bekledim. Son- Ta pencereden sizin bahçeye atla- mağa mcbur oldum. Fakat atlar. ken ayağım burkuldu... Adil beyin zihni karışmıştı reği çarpıyordu. — Durunuz, durunuz, dedi, Be- ni yalnız bıraktılar, kapi açık biz rakılırdı diye bir şeyler söyledi. niz. Kapıyı kim açardı, sizi kim yalnız bıraktı? — Kim mi2... Şey... Güzin ha- nım, Asaf beyin hemşirezadesi Fakat rica ederim, beyefendi, na- musunuza tevdi ediyorum. Adil büyük bir sevinç içinde, haykırdı: — Hiç rak etmeyiniz, dedi. — Vay yumurcak kız, balk ne- iler beceriyormus ta kimsenin ha- beri yok... Bir sinsi sinsi önüne bakışları var ki Fakat, Adilin bu sevinci çok irdenbire, sapsarı ke- fırladı: haykırdı, Güzin hanım, bu akşam 8on trenle buradan gitti. İstasyon- da idim, gözümle gördüm, Hattâ selâmlaştık bile, Onun için, bu ge- ce köşkte olamaz, Köşkteki ihti- yar Arap ahç: kadın için de elbet- te gelmediniz. Hizmetçi kız da daha geleli üç gün oluyor... Şu halde, söyleyiniz, kiminle buluşu- yordunuz? Delikanlı ciddi ve vakur surette cevap veri lhakika, yalan söyledim, efendim. Fakat tesadüf bunu mey- dana çıkardı. Maamafih, sizin kimseye bir şey söylemiyeceğini- ze eminim. Cavidan sizden gayet iyi bir surette bahsediyordu. Adil hiddetinden yerinde dul miyordu, salonun içinde bir aşaği bir yukarı, sinirli sinirli gezinir. ken söyleniyordu: — Aldanıyorsunuz, delikanli, Ben Asafın en yakın dostuyum. Onun namusuna toz konduracak en ufak bir hadiseye lâkayt kala- unam. Bir de kalkmış, hırsız deği- lim diyorsunuz. Elbette hı mız, hem de daha fena! Çünkü hır. Sızlık yalnız bir evden öteberi çal mak değildir. Bir ailenin huzur ve sandetini çalan adam da bir hırsizdir. İşte siz de dostum Asa- fı o şıllık karısını. — Rica ederim, beyefendi, kırdınıza dikkat ediniz... Ca 'dan dünyanın en namuslu kas dımıdır. — Siz artık istediğiniz. kadar söyleniniz. Ben şimdi telefon edip zabıtaya haber vereceğim, Polis- lere derdinizi anlatınız. Delikanlı müstehzi sümle mukabele etli: — Sahi mi? Zanmetmem, Çün- kü, ben bir hırsız olabilirim, Fa- kat hiç fanimadığım bir kimsenin vinde hursızlık ediyorum, Ya si ir. tebes- Radyo 13 Teşrinisani Salı 18. 18,30 Almanca deri 18:30 - 19,30 Dans musikisi plâk N 19.30 > 19,40 Ajans haberleri, 19,40. 20,10 Kadın saati (Selmn hanım tef ndan kadınlık hakkinda mmüsahabe 10 - 20,40 Garp musikisi meşriye ile, 2040 - 21,10 (Nesir en İân edilecektir), 21,10-21,30 Ajan oran haberleri, 21/30» 22 Örkesi 2 den itibaren Radyo caz ve tango, (364 ma) — 13. 15 gün düz neşriyat, 18 plak, 19 huberleği 19.15 plâk,” 20,20 senfonik konser, 2145 senfonik konserin devami (Don yarak). - haberler, 2310 kahveband Varşova (1345 m) — 18 piyena keman konseri, 18,25 plâk, 19.15 vie yolonsel ile sonatlar, 20 çift piyano camı, (Plâk). 20.20 aktümlite, 20,30 şarkılar. (Plâk) muhtelif bahisler, 22 senfonik konser. 23 konrerli reklâme lar, 23,15 plâk, 24,05 musiki Budapeşte (550 m) — 18 aslen orkestrası takımı, 21,25 taganmili yen Macar besteleri, 22,30 haberler, 22,50 Budapeşte konar orkestrası, Macar. sahne heyeti, 24.15 cazbamt Viyana, (507 m) — 18,20 Kaif musiki, 18.50 kadın neşriyatı, 20 habere 20.30 Melzerin idaresinde radyo, orkestrası, 21,50 senfonik konser, 23,30 haberle, FAYDALI NEŞRİYATI Çok meraklı bir kitap NEREDEN asra, kendi kendimize ürüne iz vakit, hayatın bin bir Gilvesi içinde pa ewal hatıra geliri 'NEREDEN © GELİYORUZ)... Bu suale bugün ilmin verebiler i cevabı öğrenmek istemez ml siniz? Bizim bu müskülümüzü Th, 'MOREUX den aklen Faik Sabri beyin dilimize çevirdiği bu güzel ve sevimli kitap hallediyor! * NEREDEN GELİYORUZ? 164 sahife, 60 resim - 40 kuruş AKŞAM KİTAPHANESİ Halkevinde türkçe dersler Halkövinden: Evimiz Beyoğlu kısmında 12 ikinci teşrin 934 den ibaren pazartesi ve çarşamba günleri saat 18,30 dan 20,30 a ka- dar devam etmek üzere iki dere- celi türkçe kursları açılacaktır. Şe- Taitini öğrenmek ve kayıtlarını yaptırmak istiyenlerin Tepebaşin- da Beyoğlu kısmı idare memurlu- #una müracaatları Beşiktaş As. Şubesinden: Gan sene ntün ikramiyesi tevzlatı tanzimine medar olunur, defterinin çubeca olmak: üzere şubede kayıtı bilumun melullerin pazar vo pörşembo günleri ve maaş şüheda ilolerile on Sonel rini alarak alâkası kesi olan şübeda silelerinin. curiartesi ya çarşamba günleri ellerindeki vesaikle ve İkişer kıta fotoğrafla beraber. teş nisani nikayetine kadar şubeyo beh mehal müracaatları bir defa daha ilân olunur. * Diyanıbekirde 2 ci Tayyare A, 274 PL. uçuş heyetinden çehir 1 el Ml Naci ef. nin veldesi Rukıyo hanımla kardeşi Muzaffer ef. nin Beşiktaş As Zin gibi en iyi bir dostunun evinde Hırsızlığa kalkanlara ne demeli? Cavidana yazdığınız aşk mektubu cebimde duruyor. Haydi, istersen niz telefon ediniz. Bu ii kârlı kimin zararlı çıkacağım an“ larız. # Delikanlı yüzünde tebessümle "Adile yaklaştı: — Lütfen şu eli yolu gösterir misiniz? Adil hiç bir şey itaat etti,