22 Eylül 1934 Sahife 9 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Ateş konağın üst katını “Kadını kendi elimle yakıyoruml, Tetrika No, 179 sarmıştı. Kaptan paşa: diyerek ağlıyordu. (lüzetta) odanın boğucu havası içinde çırpınıyordu. Kaptan paşanın konağı yanarken Alt kattaki uşak odalarından çı- kan yangın, birden konağın üst ka- kını sarmıştı. Ahmet paşa aşağıya indikten sonra, merdiven tamami- le ateş almıştı. Üst katta bulunan- lar kendilerini alevlerin içine ata- rak, canlarını kurtarıyorlardı. Uşaklar merdivenden inenleri kucaklayıp bahçeye, havuz bı götürüyorlardı. Ahmet paşa konağın üst katına dönmek: imkânı kalmadığı Jayın — Eyvah, Jüzetta yukarıda kak di. Zavallı kadıncağız ateşler için- de yanıp kül olacak. Diyerek sağa sola koşuyor ve uşakları yukarıya çıkmağa teşvik ediyordu. Konağın üst katını baştanbaşa ateş sarmıştı. Artık teşvik ve fe- dakârliğın manası yoktu. Ejder gibi bir anda etrafa yayılan kızıl alevlerin içine kimse atılamazdı. Uşaklardan biri kaptan paşa dan para kopartmak hulyasile ken- dini merdiven başındaki alevlerin içine atmıştı. Fakat, uşağın birden yüzü ve elleri yanarak aleşin içi- ne düştü.. Ve onu arkadaşları güç- Tükle kenara çekebildiler. Büyük konak, yağlı çıra gi her taraftan tutuşmuş, Ahmet paşa bahçedel başında oturmuş ağlıyordu. — Kadıncağızı kendi elimle ya- Kıyorum., Yarabbi, sen beni affet! Ve sonra yeşil ağaçlara saldıran ede elevlere bakarak: — Bunu Allah ta affetmez... Diye söyleniyordu. (düzetta) içini duman bürüyen odada bunalmıştı. Başını duvar- 'dan duvara vurarak, saçlarını yo- larak dö Akdenizin coşkun senelerce boğuşan Venedik dilbe- Ti şimdi etrafını saran kızıl alev. ler içinde darlaşan, büzülen kalbi- ni tutarak pencereden haykırı- yordu: — İmdat! Can kurtaran yok mu? Beni burada neden yakıyor. sunuz? Pencerenin demir parmaklıkla- rından bir karış öteye bile akset- miyen bu ses, duvarları kızgın fi- rın kapağına benziyen odanın ba- sık tavanı altında kayboluyordu. altından çıkan ve | de yükselen du- man etrafı tamamile örtmüştü. | Pencerenin dibine kimseler 50- | kulamıyordu. (üzetta) ateşler içinde ve her. gözü önünde yanacak mıy- ikçe zehirlenen | inde teneffüs etmek kabil olmuyordu. Muradın güzel karısi gişkin göğsünü tutarak yere yu- verlanmıştı (Jüzetta) bir an mağa mahküm olan hayatını ve i gözü Önüne getirdi.. O, Nevarin kalesinden kaçarken bir de kül ok geminin kaburgaları arasında gün- lerce nasıl aç ve susuz sinerek ya- #amıştı, Venedikli amiralı kaçırır. ken de az mı yürek çarpıntısı çek- az mi korkmuştu? Karaman beyile tanıştığı günlerde de atlat- tığı tehlikeleri gözünün önüne ge- tirdikçe tüyleri ürperiyordu. Fakat, (Jüzetta) ömründe böy- le bir cehennem ateşi içine düştü- ü hatırlamıyordu. Bu, felâket- lerin, işkencelerin, iztirabin en bü- yüğü, en müthişi idi. Yangının kızıl alevleri Kapisi” Bin kanatlarını yalıya yalıya erit- miş ve inceltmiş gibiydi... Ve işte nerede ise ateş dalgalari şimdi odadan içeriye girecek, bu güzel kadının da vücudunu kül edecekti. ... O gece Cibalideki hayuzlu kak- vede de Üsküdarlı meşhur çengi Afet göbek atıyordu. Havuzun etrafında halkalanan müşteriler arasında iki arkadaş konuşmağa başladıla — Akşmdanberi seni bekliyor- dum, neden gecil — Kahveye gelirken, uzaktan bir alev gördüm. Yangın var, de- diler. Gök yüzünü kaplıyan alev. leri seyrediyordum, Murat reis! Murat çubuğunu çekti. Arkadaşının sözleri kulağına bile girmemişti — Çengi Afet eskisi gibi göbek alamıyor... Diye söyleniyordu. Arkadaşı başıni sallıyarak, Mu- Tadın sözünü tastik etti — Kalçaları da irileşi den ne kıvrak bir kadındı. Yüzünün derisi de memeleri sarkmış. Ben az zamanda bu kadar çirkinleşen kadın görme- dim. — Fakat, göbek atişina diyecek yok, Murat reis! Belini öyle bi mışı var ki.. Gövdesi ile göğsü parça imiş gibi.. Hele bir bak! Kaltağın vücudu ki iyor, inceliyor... Sonra tekrar » Eski- den doğruluyor, düzeliyor ve bi ribirine yapışıyor. Çengi Afet eşsizdir lâm... vesse- Kahvehanedeki müşterilerden bazıları pencereden başlarını di- şarya çıkararak: Bre... Bre.. Bre.. Ateş gök yü- Zünü sarmış. Bu ne müthiş yangın! Diye bağırıştılar. Murat arkadaşına döndü: — Sahi, sen de: in bana yan- ui — Ben ömrümde bu kadar bü: yük yangın görmedim, Murat rei Fatihten Beyazıda kadar her taraf içinde, Murat çubuğunu birakmişti. gından bahsetmişti — Hele şu ateşi bir de ben gö- reyim.. Diyerek kahvenin bahçesine cıktı. Başını kaldırdı.. Gökyi nü kaplıyan alevleri ve yüksekler- den Halice dökülen ateş parçala rını hayretle gördü. Muradın arkadaşi: — Haydi şu yangına gidelim, dedi, belki bir ev.. Bir can kurta- Murat reis itiraz etmedi, Bir kaç arkadaş daha buldular... Ve kahvehaneden çıkarak, ate- şin geldiği tarafa doğru yürüme- ğe başladılar. O (Arkası var) Afrikanın cenubunda garp sa- billerine yakın yerlerde yaşıyan kabilelere mensup kadınlar sında en büyük şıklık sırlına kızgın iğne ile dövme süretile muhtelif şekiller yaptırmaktır. Bunlar ne kadar çok olursa kadın o kadar gık sayılır. Resmimizde bütün sırtı bu tarzda gekillerle dolu bir kadın görünüyor. Radyo 22 Eyldl cumartesi İstanbul : 18,30 plâk mesryati, 19 franuzca dere, 19.30 Türk musiki meşe siya; (Fahire, Safiye hanım ve Refik, Fikret beyler), 21 Eşref Şefik bey tara- lan konferanı, 21,30 stüdyo cez ve tanga orkasimn Varşova (1345 m.) — 19.15 piyano konser, 20 orkestra ie hafi parçalar, üsahabe, 20,30 konserin devamı, ha: Derler, 25 popüler senlanik orkesira konseri, 23 kanserli eklâmlar, 23.15 dane mumin, 24 mürahabe, 24.35 am Jen musikisi, 1 dans musik. Bükreş (064,5 m.) — 13-15 gündüz neşriyatı, 18 radyo orkestrası, (kansık kanser), 19 haberler, 19.20 radyo or. kent, 70,15 pâk, 21, Romen sarkı lar, 21,30 Belaya orkestrası, 22 Popüler Romen musiki, 23 bal 25130 erkese, Budapeşte (550,5 m.) — 2025 çi kan takımı, 2115 Zellerin eVogelha enler» isli opere Çatldyodan), 22,15 haberler, 23,30 viyelenasi kon seri, 24,15 plâk. Viyana (507 m.) — 2025 haber. ler, 20,45 Lanmer ve Sinus eserle zinden mürekkep popür «22 Osvald Kabastanın idaresinde senfonik konser 23 dana müsikle 23.30 haberler 24 dansın devamı Beyoğlunda kiralık apartıman İstiklâl caddesinde Şık sinema karşısında 156 No.lı İstiklal aparlımanında bir daire kira liktir. Görmek İçin kapıcıya kiralamak için Bahıçekapıda Taş Han 29 No, Umüm Em lâk Acentesine müracaat, Ödemiş ve Tirede kurtuluş bayı Ödemişte nutuk irat edilirken, aşaj bir hikâye Misafirlerin hepsi de küçük fi- ho köpeğine bayılmışlardı. Fino da sevilmiyecek gibi değildi. Cin gibi insana bakıyordu. O kadar sevdiler, köpeği o kadar okşadı- lar ki hattâ hanımefendilerden bir kismi finoyu ev sahibinden âde- ta ister gibi bir dil kullandılar. Hayvanın bembeyaz, kar gibi Boyaz tüyleri vardı. Bir misafir banım — Hem de ne temiz!. dedi. Ev sahibi Nazlı hanımefendiye kendisini methedecek fırsat düş- Hiç böyle şeyleri kaçır- — Efendim... dedi, hayatım- da en çok dikkat ettiğim çey te- mizlikkir, Her şeyimin son derece temiz olmasına dikkat ederim. Ba- zıları oraya buraya, kanapelerin altına kirli şeyleri sıkıştırıyor! Ben... Allah vermesin!, Şimdiye kadar ömrümde böyle şey yap- zaiş de Hanımefendi daha çok sözliye- cekti, Fakat sözü ağzında kaldı. Köpek sağdaki şık mavi kana- penin altından gayet kirli bir ipek: Ii gömleği sürükliye sürükliye dı- garı çıkarmıştı. Gömlek daha ba- karken insanın midesini bulandı nyordu. Yer yer dudak boyaları. yer yer simsiyah lekeler... Hanrmefendi kıpkırmızı kesildi: — Anan... dedi... Kör olasica.. Hizmetçi bunu buraya sokmuş feti tamir — Efendim... Bir evin temiz. durması için yalnız kadının itina- sı kâfi değildir. Erkek te buna çalışmalıdır. Meselâ bazan erkek- ler o kadar dağınıktır ki kirli ço- raplarını bile oraya buraya lar... Halbuki bendeniz... Derken Fino efendi ağzinda kirden muşambalaşmış bir çorap olduğu halde misafirlerin karşı- sında arzı endam etti, Bu bir er- kek çorabı idi. Bey güya köpeği seviyormuş gibi yaparak, müthiş bir elçabuk- luğu ile kirli çorabı kapıp cebine attı... Ve araya lâf karıştırmak maksa: — Hakikaten bizde ev temizli Hi diye bir şey yok... Öylelerini lirim ki misafir salonunda eşyala- rının altından neler de meler çık- maz... Efendim pislikten hiç hazzetmem... 'Bu sırada köpek piyanonun ak tindan çıktı. Ağzında kim bilir ramından İki i Yukarida ğıda Tirede askerin geçit resmi, ge zamandan kalmış, kurumuş ve kararmış bir balık kılçığı vardı. Misafirler biribirlerine bakıştı. lar. Bey artık temizlik bal Hiştirmek lâzım geldiğini hisset — Efendim... Buhran o kadar şiddetli ki şimdi borcu olmıyan kimse kalmamış. Herkes borçlu... Ne garip vaziyet... Halbuki ben- denizin kimseye beş para borcum. yoktur. Borcum olduğu zaman, âdeta rahat edemem efendim. Köpek gene bir kanapenin al- tindan çıktı, Ağzında buruşmuş bir kâğıt vardı. Bu sefer misafir. lerden birinin o yanına yaklaştı, Misafir bu kâğıdı köpeğin ağzın- dan aldı. Ev sahibine sordi — Sakın lüzumlu bir masın. — Zannetmem... Lütfen okur ğin ağzından aldıği kâğıdın buruşuklarını düzelterek okumağa başladı. Efendim. Hesabımız 10 lirayı geçti, Üste- Tik iki kiloda zeytinyağı, bir ku- 4u sardalye balığı; iki kilo şeker aldınız. Üç kere istedim. Parayı vermediniz. Bu ne rezalet. Hemen parayı gönderiniz. Bakkal: Bodos ile hanımefendi hay- e yazık Misafirler işi tevil ettiler: — Her halde sizden evvelki ki- Facılara olacak. — Tabii tabii Artık bundan sonra kimsede oturacak hal yoktu. Misafirler hep birden müsaade istediler. Ev sahibi Nazlı hanımefendi köpeği kendisinden istiyen Suat hanımefendi; — Suat hanımefendi... İsterse- niz köpeği size takdim edeyim... dedi, Suat hanım telâşla: — A... Jstemem efendim... Is. temem... Sizi ondan malırum ede- mem... diyerek dışarıya kendisi- Di attı, Nazlı hanım gene köpeğe ba yılan Nadide hanıma: — Öyleyse... Siz buyurun Ne: dide hanımefendi... Köpeği pek ziyade sevdiniz. Nadide hanım: — Aman teşekkür ederim... dedi. Sizde kalsın efendim... Pek haymetli şey... Bir saatvevvel köpeği istiyen bütün hanımlar, beyler teşekkür edip kapıdan çıktılar. Misafirler daha sokağın köşesini sapmadan evden cıyak cıyak bir köpek sesi işittiler. Fino dayak yiyordu. Biraz sonra da kapı açıldı, Ha- nimefendinin kıymetli kağa fırlatıldı. AKŞAM İlân tarife: Kuru 100 2 > 250 3 » 200 Ni > 100 derde > 0 sahifelerinde «30 "Gazetemizde neşredilecek ilünlar için mürarant yeri ilâncılık kollektif şirkeli Ankara caddesi, Kahraman zade han, Tel, 20094-20095,