22 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM 22 Eylül 1934 Istanbulda hayvanat bahçesi Bir tarafta ayılar için inler, bir tarafta da büyük aslan yatakları. Kuzguncukta büyük koruda hayvanat bahçesi için tesisat başladı Geçenlerde gazeteler yazıyor- du. İstanbulda kediler pek de çoğalmış. O kadar ki bu işle alâkadar olanlar kedileri fenni ve ıztırapsız bir şekilde mütemadi- yen öldürdükleri halde şehir gene bu hayvanlarla doluyormuş. Kediler bu derece çoğalınca bar zıları ortaya şu fikeri attılar — Istanbula mutlaka bir hay- vanat bahçesi lâzım, Hem bu ka- dar bol kedi olunca hayvanat bah- esinin masrafı da sıfıra iner. Her sene İstanbulda boşu boşuna öldü- rülen binlerce kedi bahçedeki vah $i hayvanlara yedirilir. İstanbula bir hayvanat bahçesi lâzım olduğu fikri günden güne Bu fikir böylece ilerliye dursun ey isminde bir zat meşhur Kuzguncuk korusunu büyük bir hayvanat bahçesi hali- ne koymaya çalışmaktadır. Dün üşenmedik, kalktık, Kuz- guncuğa gittik, Fakat koru Kuz- guncuktan pek uzak... Yolda ki- me sordu isekz — Canavarlı bahçe değil mi? İleride. Cevabını verdi.. Canavarlı bali- Esrarengiz bir roman ismi ir ş iyor, hem de kendi kendimize düşünüyorduk. Acaba nasıl canavarlar görecek- tik? Nihayet bulduk. Koru birçok gölgeli yollarla tepeye kadar uzar miyor, Bize kapıyı açan rehberimiz izahat veriyor: — Burası İstanbulun en büyük hayvanat bahçesi olacak, Yollar kâmilen asfalt yapılacak... Biraz sonra önümüze muazzam, demir kafesler çıktı. Kafeslerin içinde İncecik bacaklı, melül mejül insana bakan ceylânlar, korkak ve ürkek gözlerini üzerimize dikip: — Bu insanlar da ne garip mah- lüklar!. Gibi duran geyikler dolu Rehberimiz: — Vahşi hayvan bulmak pek müşkül... dedi. Maamafih kolleksiyon tamam- lanacak, Geyiklere dikkat ettim. Onlar biz insanların tamamile ak- si bir hayat sürüyorlar, Bütün de- mir kafeslerin içinde erkek geyik- ler dişilere hâkim. Dişi geyik, er- keğin istemediği bir tarafa doğru şöyle bir yürümeğe başladı mı?, Vay haline.. Erkek müthiş gözleri ve müthiş boynuzlarile hemen di. geyik te erkeğinin yanı başında pervaneler gibi dönüyor. Ceylânlar kısmında da ayni manzara, Erkek ceylânlar demir kafeslerin hâkimi, Koruda vahşi kuşlar için küçük kulübeler yapılmış. Şimdi koru- nun iki tarafındaki geniş arazi de satın alınıyor. Bulnara büyük ayı inleri yapılacakmış. Burada ayılar tıpkı hakiki hayatlarında olduğu gibi serbest serbest yaşıyacaklar, İnlerine girip yatacaklarmış. Bir tarafa da aslanlar «as lan yatağın yapılması düşünülü- yormuş, İşte biçare kediler zannederim ki bu mıntakalarda vahşi hayvan. Hayvanat bahçesinde demir kafesler içindeki geyikler larin midesine inecek.. Biçare ke- dicikler., Bahçedeki hayvanlar şimdiden goğalmağa başlamış. Bilhassa cey- lânlar arasındaki nüfus tezayüdü fazla.. Daha bir kaç gün evvel ceylânlardan birisi doğurmuş. Onun için açılacak hayvanat bahçesinde bir taraftan da vahşi hayvanların, aslanların, kaplanla- Tın, ayıların, kurtların, maymun. ların, tilkilerin ve sairenin nesil lerinin çoğaltılmasına dikkat edi- lecek. Soğuk mevsimlerde aslan- ların sıhhatlerinin korunması için hususi tertibat alınacak. Sıcak ik- lime alışık olan hayvanların sıh- hati daima düşünülecek. Demek ki o zaman gazetelerde #öyle havadisler okuyacağız: «Dün hayvanat bahçesindeki aslanlardan üçü doğurmuştur. Ye- ni yavurlara uzun ömürler dileriz.» Bahçeyi hazırlıyan zat burasını tamamladıktan sonra İstanbul be- Kamara lediyesine verecektir. Bahçe bele- diye tarafından işletilecektir. Ancak şimdi bahçe için harıl harıl vahşi ve nadide hayvanlar aranmaktadır. Bunlar bulundukça bahçeye alınmaktadır. Koru hem Kuzguncuğa, hem de Üsküdara uzaktır. Halkın gidip gelmesi pek zor olacaktır. Bunun için korunun tam karşısına büyük bir rıhtım yapılmıştır. İcabında bur Taya vapur yanaşabilecektir. BiL- hassa cume günleri hayvanat bah- gesine gelmek istiyenler olacağı için Üsküdardan sonra şirket va- purları korunun rıbtımına yanaş bileceklerdir. Bundan sonra bahçedeki adi de koyun cinslerini, nadide boğa- ları gördük. Dönerken koruda gayet büyüli, adeta iri bir fino köpeği cesame- tinde kaplumbağalar nazarı dik- kati Bunlar için de pek güzel köşk- gükler yapılmış. Hem de yeni mi- mari tarzında kübik köşkler. İçimden: — Mesut kaplumbağalar.. de- dim, birçok insanlar böyle kübik, şık evleri rüyalarında bile göre- izi celbetti, miyorlaı Demek nihayet İstanbul bir hay- yanal bahçesine de kavuşuyuor. Hikmet Feridun AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder, Merkezt Maarit vektlei k da telefon BE7Z Şubasl: Samanpazarında l Prag mektupları Bir demokrasi buhranı var mi, Fransız ve İngiliz! yok mu? lerle Amerikalılar «asrımız gebedir, fakat yine demokrasi doğuracak » diyorlar Prağ 10 (Hususi) inde başlıyan ve beş gün ge- celi, gündüzlü devam eden bey- nelmilel felsefe kongresi, son iç- timini ayın yedisinde yaptı. Bu içtima ruznamesi, demokrasi buhranı etrafında özanın yapa- cakları tebliğe tallük ediyordu. İlk sözü, Fransız murahhası Pa- rodi aldı. Parodiye göre bir demokrasi buhranından bahsetmeğe çok hak- kımız yoktur. Zira demokrasinin! ruhu olan demokratik ilhamları, devrimizin en müstebit idarele- rinde bile görüyoruz. Siyasi arzu- ların bazı ferdiyetlerde temerl zü, ancak gelip geçici bir hadise- dri. Fakat bu hadise, tarihi vazi- yete göre zaruridir de... Binaena- leyh demokrasi buhranı, eğ: 8a, gene demokrasiyi ilerileten ve kuvvetlendiren bir âmil mal yetini almaktadır. Bir saat devam eden bu tebliğin sonunda kongre âzalarından on beşinin ismi münakaşa edecekle- rin listesini teşkil ediyordu. Bu liste içinde Lehistan, Almanya, Çekoslovakya mümessilleri ya- nında Türkiyeden de bir âzenın Ziyaeddin Fahri beyin ismi var. dı. Türkiye murahhasının yarım saate yakın süren münakaşasına: karşı Fransız murahhası verdiği yaukabil izehatta, İstanbullu mes- lekdaşının itirazları üzerinde vak- tin müsaadesizliğinden dolayı faz- la duramıyacağını, kendisi ile kongre sonunda ayrıca görüşmek istediğini söyledi. Akşam. içtima, ayni zamanda kongrenin kapanma merasimini teşkil etti, Çek maarif nazırının riyaset ettiği bu içtimada asıl ehemmiyet Fransiz murahhasla- rının teklifi etrafında idi. Fran- iz murahhaslarından Brunşvig, 1937 senesinin, Pariste Descar- tesin meşhur «usul hakkında nu- tuk» eserinin yazılmasının senei devriyesine tesadüf etiğini, gele- cek kongrenin de bu vesile ile Pariste toplanmasını, ayni zaman- da o sene içinde Pariste bir bey- nelmilel «Tatbiki sanatlar» ser- gisi açılacağını uzun uzadıya an- lattı, Teklif reye kondu, ittifak ile kabul edildi. Bu teklifin bütün kongrece ka- bulünden kuvvet alan Fransız mu- rahhasları,* hastalığından dolayı müzakereye iştirak edemiyen Bergsona bir hürmet telgrafı çe- kilmesini, ve 1937 deki felsefe imayesi altına alma- kongresi sının kendisinden rica edilmesi- ni teklif ettiler. Bu da kabul edil. di. Masaryki unutmak olamazdı. inci felsefe kongresini hima- için kendisine bir teşek- si gönderilmesi, gene Fransızlar tarafından ortaya atıl. dı, kabul olundu. Kongre, Prağ edebiyat fakük- tesi reisi tarafından verilen çekçe, fransızca heyecanlı bir nutuk ile kapandı. | Fakülte resinin söyledikleri, beş gündenberi kongre âzalarının göğüslerinde "taşınan rozet yazı sının tefsirinden ibaretti, (Haki- kat yener - Veritas vincit) Seki- zinci felsefe kongresi bu zaferi ir ve bundan sonraki kongrelerde elde edeceklerdir, dedi ve dakikalarca alkışlandı, Kongrenin heyeti umumiyesine bakılacak olursa (felsefe - din) münasebetine ait müzakerelerle, içtimai meselelere ait müzake, ve münakaşaları siklet Zini teşkil et mesele, takriben üç içtima iş- gal etti ve hepsinde de Vatikan- dan gelmiş papazların hâkimiyeti görüldü! Son bir münakaşada Va- tikan murahhaslarından Prizeva- ronun (din, asıl felsefedir, felse- fe dünyevileşmiş veya dünyevileş- meğe çalışan bir teolojiden başka, bir şey değildir) cümlesi, heyeti umumiyenin alkışı ile karşılandı. Hatip, titriyen bir heyecan içinde bu alkışlardan kuvvet alıyordu. Anlaşılıyor ki, merkezi Avrupa toplanan kongresi, hris- tiyan Avrupanın hiç te zayıflamı yan, bilâkis kuvvetlenen hristiyan- İığına bir makes olmak rolünü oy- madı! İçtimai meseleler de ayni ehem- miyet ile karşılandı. Mütefekki ler, kendi memleketlerinin siyasi havasından müteessir oluyorlardı. Bazılarına göre bir demokrasi bul ranı yoktur. Böyle düşünenler, faşist memleketlerde gelenler: Bazılarına göre bir demokrasi keri- li içinde yaşıyoruz. Asrımız ge- Fakat bu gebelik nihayet demokrasiyi doğuracal tır, Böyle düşünenler Fran. giltere, Amerikadan gelenler: Hülâsa sekizinci felsefe kon- ir içtimai hadise olarak tet- ise bir felsefe kongresi ol. şehirlerinden birinde sekizinci felsefe maktanı ziyade muhtelif memle- ketlerdeki buhranların hikâyesine sahne olan bir meclisten ibaret olduğu görülür. Reichanbach gibi, Karmap gibi muasır felsefe lojikte bir yenilik yapan müte- fekkirlerin, düşündükleri ve söy- ledikleri gölgede kaldı. Bütün kon- gre denebilir ki, bu gibi metafizik meseleleri ortaya atanlara karşı (bunları odanızda düşününüz, bu- radaki toplantıda hepimizi alâka- dar eden umumi dertlerden bahse» delim) der gibi bir vaziyet aldı ve felsefi tefekkürü âdeta içli” maileştirdi. pe Muhtelif Avrupa ve Asya mems leketlerinden gelmiş altı yüz filo- zofun veya felsefe meraklısının işe gre, heyeti umumiyesi itibarile iş tirak edenler üzerinde iyi bir te- sir bıraktı. Kongrenin faydalı ta- rafı, konferanslar ve tebliğlerden ziyade bunlar üzerinde yapılan münakaşalardı. Bunun için olma- hdır ki bir Leh murahhası, gele- cek kongrelerde ictimaların ta- mamile münakaşalara hasredilme- sini ve konferanslara fazla yer verilmemesini teklif etti. Altı yüz murahhas dünden baren ve felsefi tefekkürün verdiği vect ve zevk içinde, seki- zinci beynelmilel felsefe kongre- toplandığı «Prağ i terke ve memleketlerine dönmeğe başla dalar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: