Sahife 8 AKŞAM 13 Eylül 1934 Hayvanların ömrü ne kadar? Fennin en yeni buluşlarıma göre kaplumbağa 200 sene kadar yaşarmış, fakat filler 300 ünde değil 70inde ihtiyarlaşıyorlarmış. Papağanlar içinde asırdide olanlar varmış © “Galepsgos adalarında yaşıyan kocaman «bir. kaplımlağa 200 yaşında nını alan Minnesotada Bir yerli kabile reisi Ka - Be - Nah imiş... Bunun için daha 200 sene yaşar diyorlar ilmi tetkiklere kâfi derecede ehemmiyet verilmediği ve yeni ye- bi keşfolunan memleketlerde dö- leşan — seyyahların hikâyelerine halk arasında tamamile inanildi- Eı zamanlardan kalma bir kanaat vardır, oda bazı vahşi hayvanla Tın pek çok yaşadıkları zannıdır. Halbuki bugün ilim, insanların ha- yatını mümkün olduğu.kadar uzat- arayıp durduğu öylenen bu mak çarelerini için, çok yaşadığı hayvanların telkikinde birçok ise tifadeli nokta bekliyor ve bu iti- barla bu tetkiklere büyük bir ehemmiyet veriyor. Bu tetkikler gösteriyor ki hayvanların tabi ömürlerinin uzunluğu büyük ie halüfler gösterir. En az yaşıyan hayvan, dünyadaki rolünü bir iki saat içinde bitirerek çabucak bu fani âlemden ayrılıp giden Siylop | vanı olan kaplumbağa yerde sürü: | mücü hayvanlardandır amma di- isminde bir böcektir. En çok yı yan mahlük ise bati hareketli bü yük bir kaplumbağadır ki öbür dünyaya gitmeğe biç acelesi olma- dığında bu âlemde iki ağır Yaşıyor ve belki de iki asır ka dar daha da ya- #iyabilecek. Fakat hayat sigortası nokta. sından en az tehi İlkeli görünen dünya mahlükları Yistesinin baş tarafında yazılı dört mahlüktan biri de insandır der, sek hayat itibarile vaziyetimizin pek kötü olmadığını anlarız. Bir çok kimseler pek haklı olarak ba- Tinalar, filler gibi kocaman hay- yanların, yahut görünüşleri kor. | hayata gözlerini kunç veya vücutları kalın zırhlar. Ja kaplı mahlüklerin uzun ömür. Tü olmaları lâzım geldiğini sanır- lar. Fakat bu her zaman doğru çı- kan bir mütalen değildir. Büyük hayvanlar içinde yelmiş sene kadar yaşadığını İs- profesör. len A. Pencockun tetkikleri gösteriyor. Halbuki balina, 90:100 ton gelen koca vücuduna rağmen yalnız kırk sene yaşıyormuş. Şa. yılacak şey değil mi? Hindi avlıyan © bufillerin bu kadar az yaşamala- yını esaret hallerine atfetmek doğ- ru olamıyor. Çünkü bu hayvanla, | ra büyük itinalarla bakılıyor. Hay- vanat bahçelerinde beslenen fil- ler de nihayet ihtiyarlıyarak tabi ölümlerile ölüyorlâr. Bundan bu hayvanların serbest hayatlarında da pek uzun bir ömre malik olma- dıklarına hükmedebiliriz. Umumiyetle büyük hayvanlar küçüklerden daha çok yaşıyorlar amma bu kaidenin istisnası da Meselâ zürefe o upuzun boyuna rağmen çok ömürlü hay- vanlar arasına giremiyor ve kap- lumbağadan sonra dünyanın en gok yaşıyan mahlüku sazan balığı oluyor. Bu hayvan yakalanır da kızartılmazsa 150 sene yaşarmış. Daha sonra kartal ve akbaba gibi kuşlar geliyor. Bunlar da 100-118 sene yaşarlarmış. Dünyanın en çok yaşıyan ha; Eer yerde sürünen hayvanların yatı uzun sürmüyor. Meselâ: Yı- lanlar bir kaç sene içinde ölüyor- Altmış yaşında bir filin kafası lar, kertenkele ler'de pek genç kapıyorlar, Ce Uzun ömür evvel sayılması lâzım gelen hay- yanlardan biri de papaganlardır. Ayusturalyada Sydney şehrinde ilin © yaşıyan bir papagan var ki yavru- dan büyütülmüş olan bu hayvanın bugün 117 yaşında olduğu mu- hakkak olarak biliniyor. Bu hay- yanın derisi bumburuşuk olmuş, adeta ihtiyar bir adamınki gib “Adeta ihtiyar Rockefelleri hatırla. | tayor. Başı tüysüz çıplak kalmı; bir zamanlar kanatlarını teşk 138 filden yalnız bi- | eden uzun tüylerden de eser kal | Fi elde edildiğinden itibaren yir. | mamış, kuyruğu çoktan kopmuğ! mi sene yaşamış, serbest olmıyan | Adeta yeniden çocukluk devresi- ne girmiş gibi mütemadiyen sızıl- der dururmuş. Hayvanın içtiği u- ya kuvvet verici ilâçlar katmak Zaro ağadan sonra . Amerikada dünyabtn en yaşlı adamı ünma- mahlüklar uzun ömrü olan hayvan kaplum- rasında insandan ödgadan sonra sazan balığı imiş : Avusturalyada Sydneyde yaşıyan bu papağan küçükten büyütül. müştür. Bugün TI7 yaşındadır. Derisinin hali Minnesotalı kabile Teisininkine çok benziyor. Ya ga- ğasına ne dersiniz? Ka-Be-Nahın burnu gibi uzanmış. suretile hayatını idameye çalışı yorlarmış. Ya köpek, bu hayvan sekiz ya. şında sonra ihtiyarlıyor. Ömrü nün geri kalan zamanını hep u; ku ile geçirmek istiyor, lüzumu ol- madıkça yerinden kalkmıyor ve kalktığı vakit te yavaş yavaş ha- reketler yapıyor ve gençliğinde ol- duğu gibi mütemadiyen kuyruğu- mu sallıyor, o da tıpkı koltuğunda uyuklıyan büyük baba gibi gün- lerinin büyük bir kısmını artık ha- reketsiz geçiriyor. Kılları ağar. feri kalmamıştır. le 35 sene yaşıyan- lar görülmüştür, fakat ehli kedi ürlülerin içlerine şıyanlar da olmuştur. Ömrü tabiisi insanınki kadar olan hayvanlar köpek balığı ile som balığı, bir de Okyanosların de- rin diplerinde yaşıyan büyük mide yeler imiş. Hay- yanların clssesi | küçüldükçe tabii ömürleri kısalıyor demiştik. Fakat canlı mablükla. | rın en küçükleri | ne kadar gide- cek, bir hücereli mahlüklara, pro- tozoerlere varacak olursak i birdenbire değiştiğini görüyoruz. Bunlar uzun ömürlüden de ileri gidiyor, hiç ölmez bir hal almış bulunuyorlar. Meselâ amipler ze hörlenmez, arasında en rçalanmaz, açlıktan veya sair bir felâketten mahvolup gitmezlerse hiç ihtiyarlamadan yaşayıp gidiyorlar, ne iki kat olu- yor, ne saçları benibeyaz kesili. Yor, ne de uzuvları işe yaramıya cak bir hale geliyor, çünkü b: mahlüklar meselâ deniz yıldizin- 'da olduğu gibi hayatın adeta bir | ham maddesi şeklindeler.. Onlara | yarlık gelmiyor. Amipler yiyip içip büyüyorlar, vakti gelince vü- cutları ortadan ikiye bölünüyor, | | Halebe kadar olan saha Fransiz Tefrika No. 5 LoydCorcun harphatıratı Umumi harbin esrarı Mısırdaki İngiliz kumandanı sir Archibald Murray Filistine ye- pacağı sefer için daha iki fırkaya ihtiyaç göstermişti. Erkâni har- biyei umumiye ise bu ihtiyacı üç fırka olarak tahmin eylemiştir. Halbuki bu üç fırkanın garp cep- besinde yazın yapılacak taarruz. plânlarına kati surette muvafakat edildiği takdirde" Fransadaki İn- giliz kuvvetlerinden tasarruf edil mesine ve ayrılmasına imkân yok- tu Türk kuvvetleri İngiliz erkânı harbiyei umumiye reisi sir Robertsonun sevküleeyş telâkkiyatı, Fransa haricindeki icap eden rakkam göstermeği Halbuki ceneral Filistin seferi üç fırkaya ihtiyaç gösterdi: zaman Mısır kumandanı ce- meral Murrayın elindeki kuvvet- lerin gerek efrat, gerek techizat itibarile Türklerin çok fevkinde bulunduğu bir hakikat idi. Tabii bu hakikati erki miye reisi de biliyordu. Fakat ceneral Robertson harp kabinesini Irakta yahut Filistinde ileri harekât yaptırmaktan vazge- girmek için bu sahnelerdeki İngi. Jizlerin karşısındaki Türk kuvvet- lerinin miktarını daima çok gös- teriyordu. O zamanlarda cenubi Suriye- 'de takriben 30,000 Türk askeri vardı. 1917 senesi martında vu- kubulan birinci Gaze muharebesi- ne Türklerden 16,000 kişi iştirak » harbiyei umu. Fakat şu sırada Fransanın Fi- ndan bundan kendisine da- isse çıkarılması arzusunu har eylemesi vaziyeti güçleştirm tir. Fransızların Suriyede ve mali Filistinde menfi kaları vardı. Türkiyeyi taksim plânı Anadoluyu nüfuz ve menfaat mıntakalarına ayıran plânı İngiliz hariciye nazırı Sir Edvard Greyin talimatı ile İngiliz mümessili Sir Mark Sykes ve Fransa hariciye nezareti emri altında bulunan M. Jori Picol tarafından hazırlan» muşta, 1916 senesi mayısında İn- giltere hükümeti tarafından tas- tik olunan bu plân ile (Akâ) dan müfuz dairesine tahsis edilmişti, Binaenaleyh biz Akâ ve Halep istikametinde ilerilemeği tasav- vur ettiğimiz zaman Fransızlar bizim ile bu harekütta iyice teşri vesaide bulunacaklarına işaret etiler. Halbuki İngiliz erkânı harbiyei umumisi yeni bir müşterek hey seferiyenin yapılmasına, mak istemiyordu. Çünkü bundan kumandaların. çoğalmasından ve zibat usullerinin değişmesinden razı ol birçok mahzurlar tevellüt edece tahmin ediyordu. Bilkassa İn- giliz erkânı harbiyei umumiyesi Mısıra bir Fransız ordusunun gel oluyor size iki amip... Sonra bun- lar da büyüyorlar ve tekrar ikiye bölünüyorlar ve bu böylece devam. ediyor ve ihtiyarlamıya vakit ve imkân kalmıyor. Bu halde bir ka- zaya uğranılmadığı halde ihtiyar. mesini, sebep olacağı siyasi ihti lâtat ve müşkülâtlan dolayı kati- yen istemiyordu. 1916 senesi kâ- nunuevvelinin yirmi sekizinde Londrada aktolunan ingiliz - Fran- siz konferansında Fransız başve- kili M. Ribet Filistinde ile, cek İngiliz Fransız bayrağını göstermek hiç olmazsa bir tabur Fransız as- kerinin bulunmasını teklif eyle- mişti, > ünü İngiliz kuvvetleri Filistine girinciye kadar geri bıraktım. O zaman İngiliz kuvvetlerine bir Fransız siyasi heyetinin ilti hak eylemesine de muvafakat ey- edim. Münasip zamanı geldikten s0n- ya bu iki tedbiri tatbik ettik, 1917 senesi nisanında miralay sir Mark Sykes ile M. Picottan mürekkep muhtelit bir heyeti siyasiye ile mayista Fransız ve İtalyan asaki- rinden mürekkep birer küçü müfreze İngiliz kuvvetlerine il hak ettiler, Ertesi sene şimali Fi- İistin içinde Şama sefer yapıldı- ğı ve Halep üzerine yürünülme- si tasavvur edildiği vakit Fransız kuvveti hayli arttırılmıştı. Fakat 1917 içinde bu kuvvet Fi dahal ve iştirakine remzolacak dereceden biraz fazla idi. Mısır kumanda, ray) a Kudüs için lüzum göste rin sonbahara kadar gönderilemiyeceği kararı, kendisine 1917 in on birinde er. kânı harbiyei umumiye tarafın. dan telgrafla haber verildi. On bir gün sonra da Mısır kumanda» kânunusanis nina elindeki dört fırkadan bi ni ayırarak Fransaya göndermesi bildirildi. Gazze önünde ingilizlerin muvaffakıyetsizliği Ceneral Murray Fransaya gön- derdiği fırkadan dolayı zayıflı- yan ordusu ile gene Türkleri st- kaştırmali . Fakat Türkleri bir türlü kendi aleyhine harekette bulunmağa sevkede- memiştir. devam etmişti Ceneral Sina çölü den bir demiryolu inşa ettirmekte ve su boruları: döşeimekts olduğundan demiryolunun başını Türklerin hücumundan muhafaza icin kar- şısındaki Türk kuvvetini hezime- te uğratmak istemiştir. Bu suret. le Gazzeye doğru harekete kalk- mış ve 26 martta Gazze şehrin deki Türk kuvvetleri üzerine bir hücum yapmıştır. Ceneral sir Atehibald Murrayın Kahiredeki karargühindan ettiği bu hücum tamamen akim kalmış ve İngiliz kuvvetleri iptida şehri zaptedecek bir vaziyete gel dikleri halde sonra geri alınmış- lardır, Fakat bu harekât, bu cep- hede İngilizler için, başka hiç bir yerde ümit olmıyan vâsi mik- yasla kati bir muvaffakiyetin tihsali mümkün olduğunu göster. miştir. (Arkası var) iyarak, tabii ölüm ile hayatın ni- hayet bulmasını, dünyadaki canlı mahlükların geçirdikleri büyük stihalenin pek tabii bir neticesi addetmek lâzım geliy, A, Nezih